3 Haziran 1912 tarihinde, Londra’da bir erkek çocuğu doğar.
Dünya tarihini değiştirecek bu çocuğun adı Alan Mathison Turing‘dir.
20. Yüzyıl'ın belki de en önemli matematikçilerinden biridir. 2. Dünya Savaşı sırasında kod kırıcı (kriptograf) olarak çalışan ve böylece milyonlarca
insanın hayatının kurtulmasını sağlayan Alan Turing, aynı zamanda günümüzde en çok kullanılan makinalardan biri olan bilgisayarların temelini oluşturacak ilk temel fikirleri geliştirmiştir.
Daha küçük yaşlardayken öğretmenleri Turing’in oldukça zeki, öğrenme isteğiyle dolu ve
özellikle de matematik konusunda çok yetenekli olduğunu fark ederler.
On dört yaşına geldiğinde, Dorset’te bulunan Sherborne Okulu’na başlar. Burada önce hayatının ilk aşkı Christopher Marcom ile karşılaşır Turing ve delicesine aşık olduğu bu hemcinsi sayesinde eşcinsel
olduğunu fark eder. Daha sonra, Marcom’un okulun bitimine birkaç hafta kala tüberkülozdan ölmesi üzerine Tanrı’ya olan inancını kaybeder ve insan doğasındaki tüm olayların tamamen organik bir nedeni olduğu sonucuna varır.
Cambridge’de Kings College’a kaydolan Turing, burayı Matematik Onur Öğrencisi olarak bitirir. 1936 yılında, daha sonraki yıllarda bilgisayar biliminin temel yapı taşı olarak kabul görecek olan” Hesaplanabilir Sayılar: Karar Verme Probleminin bir Uygulaması” adlı makalesini yazar.
King’s College’den mezun olduktan sonra ABD’ye giden Turing 1936-1938 yılları arasında Princeton Üniversitesi’nde doktora yapar. Burada matemetik ve kriptoloji (şifrebilim) üzerine çalışır, 1938 yılında II. Dünya Savaşının göbeğindeki İngiltere’ye geri döner, döner dönmez de
İngiliz ordusu tarafından kriptoloji ekibine dahil edilir.
Bu görevdeyken, Alman şifrelerini kırmak için farklı yöntemler geliştirir ve Enigma cihazı tarafından üretilen şifreleri kırmaya yarayan Bombe isimli bir elektromekanik makinanın tasarımına katkıda bulunur.
Dijital bilgisayarlara giden ilk adım olarak görülen Bombe cihazları, Nazileri şifreli mesajlarını deşifre ederek müttefik devletlere Nazi Almanyası karşısında çok büyük bir avantaj sağlar.
Turing, savaşın ardından kafasındaki matematiksel mantıktan kökenli fikirleri, kriptoloji
üzerine çalışırken edindiği deneyimi ve daha önceden edindiği pratik elektronik bilgisini birleştirir ve hayali olan ilk modern bilgisayar tasarımı üzerinde çalışmaya başlar.
Karşısına çıkan kısıtlamalardan bunalan Turing, endüstriyel ya da ticari projelerı bırakarak tekrar
teorik yapay zeka üzerine çalışmaya koyulur.
1948 yılında Manchester Üniversitesi’nde çalışmaya başlayan Turing, burada egzantrik davranışları ile dikkat çeker. Allerjileri nedeniyle bisiklete binerken gaz maskesi takan, kahve fincanı çalınmasın diye onu kalorifere zincirle
bağlayan, sıkıldıkça 40 km koşup gelen bu adam bütün tuhaflıklarına rağmen zamanının çok ötesinde fikirler üretmektedir. 1949 yılında, “Bilgisayar Mekanizması ve Zeka” isimli ünlü makalesini yazar. Bu makalede özellikle yapay zeka konularına değinen Turing, bir makinanın “akıllı”
sayılabilmesi için gereken standartları belirleyen bir deney tasarlar. Turing testi adı verilen bu test, makinenin karşısındaki deneğin, görmeden iletişime geçtiği şeyin makine mi yoksa insan mı olduğunu tahmin etmesi esasına dayanmaktadır. Eğer denek, karşısındakinin makine
olduğunu anlayamazsa, makinenin bir nevi “düşünme”yetisine sahip olduğu söylenebilir. Bugün, esası Turing testine dayanan ve CAPTCHA adı verilen bir uygulama, internetteki kullanıcıların insan mı yoksa makine mı olduğunu anlamakta kullanılıyor.
1952 yılında, evine hırsız giren Turing, polise verdiği ifadede eşcinsel olduğunu açıkça söyler. O yıllarda İngiltere’de eşcinsellik suçtur. 1952’de eşcinsel olduğu için “ahlaksızlık” yasasından hüküm giyer ve uzun bir hapis cezası ile kimyasal hadım edilme arasında bir seçim
yapması istenir. Hadım edilmeyi seçen Turing’e mahkeme kararı ile yüksek dozda kadınlık hormonları enjekte edilir. Bu tedavi sonucunda cinsel istekleri ortadan kalkar, göğüsleri büyür ama belki de kendisi için en önemli olarak düşünme yetisi sekteye uğrar.
Yenilikçi ve sıradışı Turing gün be gün ortadan kaybolmaya başlamıştır.
O yıllarda eşcinsel olmanın, ve bunu açık açık ifade etmenin cezası acımasızcadır. Vücudundaki ve zihnindeki bu değişiklikler yetmezmiş gibi bir de İngiliz gizli servisi Turing’i göz altına alır.
Eşcinselliği nedeniyle daha güvenilmez, şantaja daha açık olduğunu düşünürler. Her hareketi izlenir, rapor edilir hale gelir. Bireysel tercihini açıklamasıyla herkes II. Dünya Savaşı’nda binlerce insanın yaşamını kurtaran Turing’i unutur. Arkadaşları birer birer azalır,
evine kimse gelip gitmez olur.
7 Haziran 1954 yılında, 42. yaşgününden birkaç hafta önce evinde ölü bulurlar Alan Turing’i. Başucunda yarısı yenmiş bir elma vardır. Yapılan otopside ölüm nedeni ortaya çıkar: Siyanür zehirlenmesi sonucu intihar. Resmi raporlara göre başucundaki
elmayı once siyanüre batırmış, sonra kurumasını beklemiş ve ardından yemiştir Turing.
Britanya, neredeyse 70 yıl sonra nedamet getirdi. İngiliz hükümeti mecliste toplanan imzalar sonrasında Turing’den resmi olarak özür diledi.
Share this Scrolly Tale with your friends.
A Scrolly Tale is a new way to read Twitter threads with a more visually immersive experience.
Discover more beautiful Scrolly Tales like this.