Kapheros Profile picture
Müzmin muhalif, evli, çocuklu, kedili, sana uymadıysa zamanımı alma, dm yok...

Sep 28, 2020, 26 tweets

Birçok kültürde yüzyıllar boyunca hiçbir bilimsel anlamı olmayan sihirli, esrarengiz ve yaşam için vazgeçilmez bir “hayat suyu” olarak kaldı.
Daha da ötesi soyluluk, kültür, din gibi kavramlarla ilişkilendirildi.

“Kan bağı”, “damarlardaki asil kan” benzeri nitelemeler ile insanlar, insan toplulukları ve ırklar yüceltildi.

Kan nakli ve beraberinde getirdiği devrim niteliğindeki gelişmeler, 20. yüzyıla "immünoloji çağı" denmesine neden olmuştur.

Bu alandaki en büyük gelişme, 1901 yılında yaşanmıştı.

Başarısız kan nakli örnekleri üzerinde çalışan Avusturyalı hekim Karl Landsteiner, az miktardaki kan örneklerini farklı hastalardaki kan örnekleriyle karıştırdığında, her zaman olmasa da,

kırmızı kan hücrelerinin aglütinasyona (kümelenmesine) yol açtığını keşfetti. İşte bu aglutinasyon yüzünden, uygun olmayan kan nakilleri sonucunda ölümler ve hastalanmalar yaşanıyordu.

Buradan yola çıkan Landsteiner, bunun alyuvarlarda hücre zarının dış katmanına yapışan A ve B olarak adlandırdığı iki antijenin varlığı ya da yokluğundan kaynaklandığını buldu.

Bunun yanında hem A hem de B grubuyla karıştırıldığında hiçbir şekilde kümelenmeye yol açmayan

bir çeşit daha buldu. Alyuvarlarda, hücre zarının dış katmanına hiçbir antijenin yapışmadığını anlayan Landsteiner, bu kana 0 (sıfır) grubu (daha sonra "O" harfine dönüşen) adını verdi. Yaptığı bir dizi karıştırma ve gözlemin ardından, hücrelerin her iki antijeni de taşıdığı,

AB adını verdiği yeni bir grup keşfetti.

1960’lara gelmeden Amerikalı Bilim adamı Philip Levine kanı Rhesus (Rh) faktörü içerip içermemesine göre Rh+ ve Rh– olarak da sınıflandırdı.

Kan nakli Ortaçağ’dan beri biliniyor, ancak grubunuza göre,

rastgele birinden aldığınız kanla yaşama ihtimaliniz %7-100 arasında! Nedeninin anlaşılması 20. yüzyıla kaldığından, önceleri kan nakli yapılması yasaktı.

Rönesans doktorları, hastalarının damarlarına kan aktarımı yapıldığında neler olacağını merak etmiş,

bazı doktorlar bunun pek çok hastalığın, hatta mental rahatsızlıkların bile tedavisi olabileceğini düşünüyordu.
1900 yılında Landsteiner'ın insan kan gruplarını keşfinin ardından diğer bilim insanları hayvanların da farklı kan gruplarına sahip olup olmadığını merak etti.

Bu çalışmalarda, bazı primat türlerinin, belirli insan kan gruplarıyla karışık kana sahip olduğu ortaya çıktı. Ancak, bir maymunun kanıyla, A kan grubuna sahip bir insanın kanının kümelenme yapmamış olması, maymun ve bu insanın ortak bir atadan bu kan grubu genini taşıdığı

anlamına gelmiyor. A kan grubu birden fazla kez evrimleşmiş olabilir.
Laure Ségurel ve Paris'teki Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi'ndeki meslektaşları, primatlarda AB0 genlerinin araştırılmasına yönelik bugüne kadar ki en büyük çalışmaya öncülük ettiler.

Yapılan çalışmalarda, araştırmacılar, kan gruplarımızın son derece eski olduğu bulgusuna ulaştı. Şebek maymunları ve insanların, hem A hem de B kan grubu tipleri için değişkenlere sahip olduğu görüldü ve bu değişkenlerin 20 milyon yıl önce yaşamış

ortak bir atadan gelmiş olmasının muhtemel olduğu anlaşıldı.
1952'de Bombay'da doktorlar, az sayıdaki hastada AB0 kan gruplarının hiçbirine (ne A, ne B, ne AB ne de 0 grubu) sahip olmadıklarını keşfetti.

Eğer ki A ve B kan grubu iki katlı bir ev gibi ve 0 grubu tek katlı bir müstakil ev ise, Bombay'daki bu hastaların yalnızca boş bir "arsaları" vardı. Bombay fenotipi olarak isimlendirilen bu durum, diğer bazı insanlarda da görüldü ancak oldukça sınırlı sayıdaydı.

Bilim insanları bu durumun herhangi bir zararı olmadığını söylüyor.
20. Yüzyıl'ın ortalarında bilim insanları ilk kez kan grupları ile farklı hastalıklar arasında bir bağlantı olduğunu fark etmeye başladı ve bu liste giderek büyüdü.

Örneğin; A kan grubunun, kanserin bazı tipleri (pankreas kanseri ve kan kanserinin bazı formları) için daha yüksek bir risk grubu içerisinde olduğu ileri sürülüyor. Öte yandan, 0 kan grubu insanlarında, ülsere yakalanma riski ve Aşil tendonu kopmaları daha muhtemel.

Ancak kan grupları ve hastalıklar arasındaki gizemli bağlantının büyük bir kısmı gizemini korumaya devam ediyor.
Kan gruplarının tanımlanmasından sonra bu defa kan gruplarına farklı anlamlar yüklenmeye başlandı. Bu anlamlandırmalar daha çok ırkçı, baskıcı dönemlerde

iktidar sahipleri ve yöneten çevrelerden geldi.
Almanya’da Naziler döneminde B grubu Slav ve Yahudi ırkları için bir işaret sayıldı. B kan grubuna sahip olanlar küçümsendi. A grubu ise asil Alman kanıydı. Naziler daha da ileri gittiler ve A kan grubu ile zekayı ilişkilendirdiler

Bu dönemde Alman ordusu sadece “sertifikalı Aryan” vericilerden kan bağışı kabul etti.
Bu tür uygulamalar sadece Nazi Almanya’sı ile sınırlı kalmadı.

O dönemlerde, Kızıl Haç bile kanları ırklara göre ayırmakta, ayrı renkten kişiler arasında kan nakli uygulamamaktaydı.

Amerika Birleşik Devletleri'ne bakacak olursak, benzer uygulamaları burada da görürüz. Ordu iki ayrılmıştı ve Kızıl Haç, zencilerden kan toplamayı reddetmişti. Pearl Harbor saldırısının ardından kana duyulan ihtiyaç o kadar fazlaydı ki,

kurum, zenci insanların kanlarını da kabul etmeye başlamıştı. Yalnız onlardan alınan kanı farklı şekilde etiketleyip işliyordu. 1950'li yılların sonunda Arkansas eyaleti, zenci ve beyaz insanların kanının ayrılmasını zorunlu kılan bir yasa çıkartırken

Louisiana eyaleti de izin almaksızın beyaz insanlara "siyahların kanını" veren hekimler için bunu suç sayan bir yasa çıkartmıştı.

Cumhuriyet'in ilk dönemlerinde ırkçılık ölçüsünde Türk kimliği ön plana çıktı. Kafatasları ölçüldü, parmak izleri ve kan grupları incelendi.

Sadi Irmak, Güney Anadolu Yörükleri'nden 400 kişinin kan gruplarını incelediği tebliğine "Türk ırkının ilmini yapmak emeliyle bütün bu cephelerden başlayan verimli çalışmalara bir küçük yardım olmak üzere, ırkımızın biyolojisine dair yaptığım araştırmaların sonuçlarını

hulasaten bildirmek istiyorum" diye başlamıştı. Yörüklerde 0 grubu yüzde 51.3, A grubu yüzde 40.5, B grubu yüzde 6.2, AB grubu ise yüzde 2 çıkmıştı. Sadi Irmak'ın çalışmalarına göre İstanbullu ve Anadolulu Türkler'de A grubu daha fazla iken Yörükler'de 0 grubu hakimdi.

Günümüz uygar dünyasında kan sadece bir biyolojik doku olarak kabul edilir.
Ona fazladan anlamlar yüklemek ancak önyargılı cahillerin işi sayılır

Irkçılığa, şovenizme ve ezen ulus milliyetçiliğinin her türlüsüne karşı çıkmak zorundayız.

Share this Scrolly Tale with your friends.

A Scrolly Tale is a new way to read Twitter threads with a more visually immersive experience.
Discover more beautiful Scrolly Tales like this.

Keep scrolling