⬇️Bugün fiziki coğrafyanın insan davranışlarına ve kültürüne etkisine bakacağız. Aynı ülkede dağlık yerde yaşayan bir halkın daha vahşi reflekslerine karşın ovalık yerdekilerin neden daha ılımlı ve naif olduklarına göz atacağız. Bu, uzun yıllar coğrafyanın konusu olmuştur.
⬇️
Öncelikle meselenin özüne inelim ve insan dağda neden yaşar? Ovada neden yaşar? Bunu sorgulayalım. Arkadaşlar, dağ,bir insanın yaşayacağı en son yerlerden biridir.Arazi nemli ise dağda yaşarsın. Araziye sonradan göç etti isen, vadiler kapılmıştır yine dağda yaşarsın ama nasıl?
⬇️
Eskilerin bir lafı vardır. "Yiyecen yağlıyı, sevcen dağlıyı" derler. Öyle demiyorlar gerçi ama neyse biz edepli şekilde söyledik. İşte bu şekilde dağlılık,aşağılanır, ötekileştirilir. Çünkü orta kuşak dediğimiz normal iklim bölgelerinde dağda medeniyet olmaz. Hayvancılık olur.
⬇️
İtalya'da, Romanya'da, İran'da, Avusturya'da dağlılar için söylenen garip atasözleri vardır.
"Dağlı (yahuda) İsa'yı satmış seni de satar.
Dağlı anasından p..ç doğar.
Dağa çıkmak ve dağlıya laf anlatmak yorar
Ayıyı evine, Dağlıyı şehrine sokma
Dağda adamı şeytan s....er"
gibi
⬇️
Beşeri coğrafyada da dağlarda yaşayan insanlar, hayvani gıdaya sıkı sıkıya bağlıdır. Yüksek protein tüketiminin de etkisiyle enerji ve hareket kabiliyetleri yüksektir. Savaşçıdırlar ve tarihte eşkıyalık, baskın yapma kültürüyle var olmuşlar ve bu şekilde hayatta kalmışlardır.
⬇️
Örneğin Karadağlıların en büyük ekonomik uğraşı, eşkıyalık ve yol kesme idi. Osmanlılar döneminde bunların yaşadığı yerler, günümüzdeki çok sarp dağlık, dar bir bölgeydi ve kabileler seneden seneye vergi verirlerdi o da zar zor. Bu zor şartlar onları eşkıyalığa zorlamıştır.
⬇️
Haritada Karadağ'ın tarihi süreç içerisindeki genişlemesini görüyorsunuz. Bu en koyu bölge, Karadağlıların ilk yaşadığı ve yayılmaya başladığı topraklar. Buralar sarptır. Manzara güzel ama o manzara doyurmuyor artan nüfusu. Adamlar çetecilikle gelişiyor. Çare yok.Ova Türklerde
⬇️
Ovalı 5 çocuk yaparsa, dağlının 10 çocuğu vardır. Geçmişten beri bu böyledir. Çünkü dağda yaşamanın 1. kuralı, hayvancılıktır ve hayvan, çoban ister. 500 sığırın, bin koyunun olabilir ama en az 10 da adamın olmalıdır. Ovada ise medeniyete de yakınsındır, ticarete de.
⬇️
Ovada insanlarla etkileşim içerisinde "insani ve medeni değerler kapılır" Medeni değer derken bilin diye diyorum. Medeni kelimesi Şehirli demektir. Çünkü Medine şehir demektir. Medeniyet de şehirlilik... Sonradan uygarlık manasında da kullanmışız. Dağda ise bu değerler yoktur.
⬇️
Dağlı milletlerin genellikle tamamına yakını savaşçıdır. Kan dökmek onurdur.Bu savaşçılığı ya bir dinin kabulü törpüler ya da halkın uğraşını değiştirmesine sebep olan bir süreç.Norveç mesela Hristiyan olduktan sonra savaşçılığını kaybetti.Niye? Papa'ya bağlı oldular uzun süre
⬇️
Farklı coğrafyalara yayıldılar, ticaretin farklı yönlerini keşfettiler, zamanla orman, deniz taşımacılığı vb gibi farklı sektörlerle tanışıp savaşçılıklarını tamamen kaybettiler. Mesela İsveç, Norveç'e göre hep az daha medeni olmuştur. Danimarka hepsinden daha medenidir.
⬇️
Tasavvufta bile 40 günlük bir kapanma "Erbaiyn" denen garip usul vardır. Sıkı durun, aynısı aslında Hristiyanlıktan birebir kopya çekilmiş bir uygulamadır. Ortodoks noelidir bu. Hayvani gıda yemezlermiş ki hayvani duygular (şehvet) hissetmesinler. Tanrıya yaklaşmak içinmiş bu
⬇️
Hepten de yemiyor değiller. Bazı şeylerde usulü coğrafyalarına uydurmuşlar zira taşlık Yunan adasında diken dışında sebze yoksa ne yesin adam? Yosun mu? Tabii ki Balığı, yumurtayı götürüyor arada. Ama et vs. yasaklamış.Sıkıntı şehvet
Ruhbanların genelde şehvetle başı beladadır
⬇️
Bu tür şeyleri yapınca arzu da azalıyormuş. Gerçekten de dünyadaki vejetaryen toplumlarda (var tek tük böyle toplum) cinsel arzu/doğum dinamizminde bir düşüklük var. Hindistan'ı vejetaryen saymayın. İnek dışında her tür hayvanı yiyorlar. Tavuk, keçi, koyun, domuz, balık vd.
⬇️
Yiyen dikilir, yemeyen yıkılır atasözü doğru ama burada proteinli beslenmede gerçekten garip de bulgular var. İnsanın proteinsiz beslendiğinde bedenindeki üreme, çoğalma fonksiyon, hormon ve arzularında ciddi düşüş söz konusu. Proteini köklediğinizde de tersi durum oluyormuş.
⬇️
Et yemeyen kimselerde unutkanlık, el titremesi, pernisiyöz anemi, bacaklarda uyuşukluk hissi vb. gibi şeyler, insanı hayli savunmasız bırakan şeylerdir. Demek ki et şart. Demek ki bedene et girecek. Ama her etçil toplum da savaşçı mı? Eskimolar da etçil bir toplum peki sorun?
⬇️
Eskilerin bir lafı vardır. Taşa oturma çocuğun olmaz... diye. Adam zaten taştan pis yerde kutup kuşağında yurt tutmuş. Çocuğu zor olur adamın orada dersiniz. Bir de savaşçı nasıl olsun? Doğal şartlarla savaşırken insanın insanla mücadele önceliği 2. sıraya düşer. Budur sebebi.
⬇️
Bu lafımı unutmayın. Doğal şartlar yani fiziki zorluklarla uğraşırken, beşeri zorluklar 2. plana atılır. Burnunun dibinde patlayan volkan varsa savaşa devam etmezsin. Kuraklık varsa yağmurlar kesilmişse yandaki kabileyi basamazsın. O da tası tarağı toplar göç eder seninle.
⬇️
Dağlık bölgelerin insanı dirençlidir. Doğaya, doğal şartlara, medeniyete, medenileşme eğilimine karşı da dirençlidir. Şehre gelir ama şehirli olmaz, kan kültürü, kan davası kültürü uzunca süre devam eder. Misal Osmanlı'da 3 grup halk,şehre sokulmaz, özel izinle sokulurdu. Kim?
⬇️
Arnavutlar, Kürtler ve bazı Çerkesler İstanbul'a belli bir müddet izinle alınmış. Burada bu toplumları ötekileştirme yok. Kan davası kültürüne sahip olmaları var. Çerkes ve Çeçenin kamasını şehre girişte almak, adamın namusunu almak gibi kabul edilmez bir şey ayrıca.
⬇️
Dağ kültürü, kolay kolay terk edilen bir şey değil. Eski Sovyetler döneminde kama taşımasına tek müsade edilen millet, Çeçenlerdi diye okumuştum. Çünkü kültürlerinde var. Öldürmüyor, saplamıyor ama taşıyacak. Kamasız dağlı, avrattan farksızdır diyor bir çeçen atasözü. Düşünün.
⬇️
Dağ milletlerinden liderler,liderlik özelliğine sahip kimseler çıkmıştır ve sıklıkla çıkar.Çobanlığın sosyaldeki makro izdüşümüdür bu.Ama bu adamlar toplumları bir noktaya dek ateşlese de sonrasında ya yıkım,ya ölüm,ya da baskıcılık ve despotizm getirir. Stalin,Hitler Mao gibi
⬇️
Bunların getirdiği düzenlerde de parlamentoların çoğunluğu dağlılardan oluşur. Gerek Mussolini'nin doğduğu Predappio, gerekse Mao'nun doğduğu Shaoshan ve gerekse Stalin'in doğduğu Gori bölgesi bunlar dağlık veya yüksek yerlerdir. Medeniyeti pek aramayın buralarda yani.
⬇️
Aralarında en medenisi, Dağlık bir ülke olan Avusturya'nın en iyi vadilerinden birisinde, Brunau am inn'de doğmuş olan Hitler'di ve ressamlığa ilgi duyan naif bir ruha sahipken tutunamadığı her işte faşizme kayacak ve bir büyük katliamı ateşleyecekti.
Sonrası malumumuz.
⬇️
Ama Hitler'in durumu farklıdır. Fringe zone diyebileceğimiz "etnik kenar bölgelerde" doğanlar, milliyetçi oluyor. Ana devletin biraz dışında doğanlarda bu genelde söz konusudur. Hitler,Avusturya'nın Almanya'ya en yakın kısmında doğdu.Napolyon da Korsika'da doğan bir İtalyandı
⬇️
Milliyetçiliğini yaptığın milletin adı,kimliğinde veya pasaportunda yazmıyorsa daha fazla ispat veya daha fazla var olmak adına kişi,milliyetçi olur bu da taraftar getirir. Rahmetli Türkeş de Kıbrıslı idi. İngiliz idaresindeki Kıbrıs'ta doğmak belki bunu tetikleyen bir sebepti
⬇️
Muhacir sahipleniciliği diye adını koyabileceğimiz bir kavram var. Vatan kaybetmişlerin, göç ederek vatanın geri kalan kısmını kaybedilmekten kurtarması ve onu ciddi şekilde sahiplenmesi. Gariptir ki Azerbaycan'da da ülkeye damgasını vuranlar hep Batı Azerbaycan muhacirleridir
⬇️
Muhacir sahipleniciliği derken, vatanı, geldiği yeri sahiplenen, onu korumak için yerlilerden daha fazla milliyetçi davranan kimselerin hassasiyetidir. Yukarı mahallede yangın çıkmış, evi yanmış, aşağı mahallede ahşap balkonda mangal yakanlara bağıran birinin hali gibidir bu.
⬇️
Azerbaycan'ı günümüzde idare eden Aliyev ailesi de bugün adına Ermenistan denilen Batı Azerbaycan topraklarından göçmedir. Atatürkse, muhacir değil, kurucudur bunu karıştırmayalım sadece. Ama bir meseleyi izah için verdiğim genel örnekte aklınızdaki resim çıksın diye söyledim.
⬇️
"Türkçülüğün babaları, Türk kimliği tartışmalı kimselerdir"diyen var. Bu doğru değil ama doğru kabul etseniz bile boş laf. Türklük bilinci ırki birlikten bağımsız,bir bayrağı, bir tarihi, bir medeniyeti sahiplenenlerle alakalıdır. Alıcısı var ki özenilmiş alınmış. Nesi yanlış?
⬇️
İslam'ın ilk dönemlerinde İranlı Selman, Habeşli Bilal, Yahudi kökenli olduğu düşünülen Ebu Hureyre, İslam'ın en önemli simaları olmuş. Çünkü kendi milli benliklerini kenara atmış ve İslam devleti adına koşturmuşlar. Eğer bir kimlik üstünde güzel duruyorsa onu sahiplenirsin.
⬇️
Bugün bir etnik milliyetçi grup,kendilerine Med,Hurri ve onca geçmiş milletten soy iddia ediyorsa onlara şunu sormak lazım.Misal atalarınız eğer Med'ler ise niye Med kalmadın? Niye başka kültüre ve dile geçtiniz? Adınız niye değişti? Ya alakanız yoktu ya yenisini sahiplendiniz
⬇️
Kültür sahiplenme, benimseme, kimlik sürecidir. Bugün kökende Türk Kürtler, kökende kürt Türkler de var. Türk kökenli Alman kafalılar da türedi. Ama Türklük hiçbir zaman kökenle yürümedi ki? Türküm diyen Türktür. Mehmed Akif, Sokollu, Kılıç Ali Paşa, Mimar Sinan hepsi biziz!
⬇️
Sadece yükselen milletlere geçiş olur. Hollanda kökenli Küçük Murat Reis, Sırp kökenli Ömer Paşa, İtalyan kökenli Kılıç/Uluç Ali Reis hepsi biziz. Napolyon'un ailesi İtalyan olmasına rağmen nasıl Fransızlığın bayrağını seçmişse bu da bir seçimdir. Yüce duran,asil olan seçilir.
⬇️
Kimliğini ırka dayandıran, karışmamış olmak ve ırk/soy asaletine dayandıran tüm toplumlar affedin ama dağda belde b..yla oynar. Karışmamışlığı ile övünecek bir toplum varsa Papua Yeni Gine ile Amazon yerlileridir. Bunlar da maymunlarla beraber yaşarlar. Medeniyetse karışımdır
⬇️
Türklük seçimdir.Her etnik aidiyet seçimdir. Etnik aidiyet,etnik köken değildir. Aptalın anlamadığı da budur. Kökenin bir başka toplum ve dil olabilir ama sen ya da dedelerinin seçtiği başka bir aidiyettir. Şunun kökeni budur demek de saçmadır çünkü diyen kendi kimbilir nedir?
⬇️
Bana biri benzeri bir şekilde çıkışmıştı bir ara. Üşenmedim adamın kökenini araştırdım iddiaya da girdim.Tükürüğünü alıp gönderdik ve sonucunu da aldık. Utandı sonra. Yani bu da var. Kendisinin ne olduğundan emin konuşuyorlar. 7 kuşak önceki deden kimle evlenmiş ne biliyorsun?
⬇️
Milliyet bilinci son 200 yılla tarihlenir. Geçmişinizdeki insanların ne dil konuştuğunu bilemezsin ve bilmen de olanaksızdır.Etnik köken milliyetçiliği de saçmadır. Etnik aidiyet milliyetçiliği olur çünkü herkes ait hissettiği milletin milliyetçisidir. O hissi de dil belirler!
⬇️
Yeniden konuya dönüyoruz. Yerleştiğin yere göre şekil alırsın, yerleştiğin coğrafya seni değiştirir. Kımız içen, aç kalıp atını yiyen adamken yerleşik hayata geçer, köprüler, abideler inşa edersin. Ticaretin tadını alırsın, milletlerle ticaret yapar karışır, çoğulcu olursun.
⬇️
Toplumlarla karışıyor, dilini zenginleştiriyor, gen havuzunu zenginleştiriyorsun.Birbiri ile evlenen, dar toplumlar giderek geri giderken sen hepsinin üzerine çıkıyorsun.Alanında en iyileri kazanıp, yükseğe çıkartıyorsun.Gelişmiş çoğu millet hala bununla yücelir.Kural değişmez
⬇️
Vaktiyle bir Tortumlu amca Belek'te dükkan almış esnaflığa başlamış. Bir turist gördüğünde vıyyy bele nası gezirler? diye söylenir arkasını dönermiş. Bir süre sonra ise bakmış ki böyle ticaret olmuyor değişmiş... bakıyor görmüyor olmuş. Dükkanı açtığın ortam seni değiştirir.
⬇️
Göç de bir başka diyarda dükkan açmak gibidir. Milletler, geldikleri fiziki ortamdan kültürel, ekonomik ve psikolojik olarak etkilenirler. Etkilenmeyenler ise kendilerini kapatmış Molokan, Satmar, Amish veya Fatih Çarşamba toplumlarıdır. Onlar da zamanla değişecekler tabi.
⬇️
Flood buradan devam ediyor
Share this Scrolly Tale with your friends.
A Scrolly Tale is a new way to read Twitter threads with a more visually immersive experience.
Discover more beautiful Scrolly Tales like this.