Dün akşamdan beri Ara Güler üzerinden dönen muhabbet üzerine sinirlenmeden ve dilim döndüğünce 2-3 kelam edeceğim... Uzundur gözümü bu kadar açan, turnosol etkisi gösteren, beni şaşırtan bir şey yaşamadım sanırım...
En baştan yazayım... Benim mevcut iktidar/kişi ve iktidar adayı tüm erk sahiplerine karşı muhalifliğim konusunda şüphesi olan varsa bundan sonra yazdıklarımı okumadan hemen yollarını ayırabilir... B/unb dahil hiç gocunmam ki normalde b/unb'dan nefret ederim bilen bilir...
Entellektüel birikimim de kendime kadardır... İyi bir müzik dinleyicisim, orta karar resim/fotoğrafdan anlarım, eskiden tutukulu bir okurdum ama artık kötü bir okurum... Ancak, popüşer, geçici nefretler ve sevgilerin gözümün karartamayacağı kadar bir birikimim var diye düşünürüm.
Bir insanın yaptığı şahane işlere rağmen boktan ya da sevmeyeceğim bir kişiliği olabileceğini, bir insan hakkında çok övgü varsa aslında o kadar övülecek bir karakteri olmayabileceği, adı sanı geçirilmeyen nice daha düzgün karakterli insanların olduğunu da bilirim...
Aynı şekilde yine kendime kadar bildiğim bir başka şey de akde vefa ve emeğe saygıda kusur etmemek gerektiğidir... Zira benim hayatım boyunca ister yönetici ister şirket sahibi olarak çalışırken tek kıstasım emeğe saygı olmuştur... Çünkü kendi emeğimi de değerli görürüm...
O yüzden dün akşamdan beri Ara Güler'e sallanması bana çok acaip geliyor... Çünkü bu nefret halini anlayabiliyorum ama insanların bu nefretten sıyrılmama ısrarını anlayamıyorum.Hele entellektüel birikimi yeterli ya da insan olarak düzgün bazılarının bunu yapmasına çok şaşırıyorum
Ara Güler'e neden bu kadar kızdıklarını anlayabiliyorum çünkü uzun süre onu kendilerinden görmek istediler... Öncelikle işinde mahir ve öyle böyle değil çok meşhur bir adamdı ve Ermeniydi... Yani herkesin 80'lerden itibaren tek solculuk alanı etnik solcuların ezilenlerindendi...
Herkes adamı kendi kafasında bir yere oturttu ama aslında kimdir nedir belli ki kimse pek merak etmedi... Zira, aynı adam daha İnönü döneminden hem İnönü hem Menderes ile evlerinde yemek yeyip, fotolarını çeken, kanka olan bir insandı...
80'lerde Özalla da arası iyiydi... Yani sizin tahayyül ettiğiniz kişi hiç olmamıştı ki... :)) Daha komiği kendisine hiç bir zaman "sanatçı" da demedi... Kendisini hep "foto muhabiri" olarak tanımladı... her seferinde de gazeteci tarafsız olur, herkesle oturur kalkar dedi...
Ha bu lafı da Gezi'den sonra filan demedi ha... Daha 60'lardan itibaren bunu söyledi ve hep bu şekilde davrandı... Koca bir güruh adam daha hayattayken kendi kafanızdan bir karakter yaratıp adama yamadınız... Sonra baktınız olmadı bu sefer nefret ettiniz... :))
Hatta enteresandır fotoğrafçılığına da laf edenler filan çıktı ki o daha da şahane... Bu arkadaşların çoğu hayatlarında agrandizör görmemiştir ya da hiç kullanmamıştır... :)) Ben bu işlerden çok anlamam ama fotoğraf geçmişim Instagram'dan önceye dayanır...
Önce üniversitede salak ve sürekli sarma kolu arızlanan bir Zenith ile vasat bir 50 mm lens ile başladım çekmeye... Kendi çektiğimi kendim karanlık odada banyo ettim, agrandizör kullandım ve kağıda basıp kuruttum filan... Sonra bir ara afsad filana da takıldım...
Bir ara Minolta AF7000 ve 4 A sınıfı lens ile yürüdüm filan... Sonra, uğraşması zor geldi devam etmedim... Şimdi tost makinesi ile masturbasyon yapıyorum ara ara... Ancak, bu kadar bu işle uğraşmış olsam da ben bu yargıyı yapabilecek birikime sahip değilim...
Maaşallah herkes mahir tabii benim gibi değil... :)) Ara Güler'i Ara Güler yapan ne ilk Leica kullanan olması, ne Ermeni olması ne o ne budur... 3 şey onu Ara Güler yapar.
1. Aşırı meraklı bir herifitr
2. İnatçı, sabırlı ve şahsına münhasırdır
3. Nasıl bakacağını bilir
1. Aşırı meraklı bir herifitr
2. İnatçı, sabırlı ve şahsına münhasırdır
3. Nasıl bakacağını bilir
Misal o merakı sayesinde eşekle Ege'yi gezip yabancı dergilere parayla Anadolu fotoları çekerken evlerdeki sütun başlarını görüp taşların kaynağını araştırır ve Afrodisias'ı bulur... Picassso'nun fotosunu çekmek için kapısında yatar, sonunda ikna eder...
2.Dünya Savaşı'ndan bugüne kadar tüm İstanbul'un ve özellikle Beyoğlu'nun ve çevresinin nasıl değiştiğini, insanlarını onun fotoları ile bir zaman akışı haline getirebilirsiniz... Çünkü nereye bakacağını bilmiş tarihin değişimini kaydetmiştir...
Ben bunları yazarken enteresan mentionlar filan geliyor... Biz sanatını değil ama kişiliğine tepkiliyiz filan diyen var mesela... :)) Buna cevap Heidegger'in hayatında gizlidir... Heidegger felsefe tarihinde basılmadan geçilemeyecek bir basamaktır ama Hitler'in yanındadır...
Ya da diyor ki, işte biz de karaktersiz diyoruz işte... Hımmm... Niye kimse çıkıp örneğin 90'ların başında bunları dememiş o zaman... Ara Güler o zaman da aynı Ara Güler'di... O zamanlar denmez çünkü Akademisi, Ajansı filan var daha... :))
Şimdi bana Ara Güler şöyle karaktersizdi diyen genç arkadaşları tenzih ederim tabii... Onlara o 80'ler, 90'ları zamanını bilip, o akademinin ismiyle iş miş toplayanlar anlatsın bir ara... O zamanlar Ara Güler bir taneydi... :))
Hatta o dönemde yabancı bir dergide mi yoksa ödül töreninde mi ne kendisine Ermeni asıllı fotoğrafçı denir de "Hayır Türküm ben" filan der ama herkes bunu görmezden gelmeyi seçer... :))
Bana yine dünyanın sayılı savaş muhabirlerinden bir abim demişti... Herhangi bir ülkede uzun yaşayan azınlıklara ait kişiler her daim devletle arayı iyi tutan kişilerdir diye... Ara Güler bunun tipik örneğidir işte... Nefretiniz bunaysa tamam da fotorafçılığına nefret niye?
Yekten yazayım... Ara Güler kendi şahsına münhasır adamdı... Gezi dönemi iftar sofralarında boy göstermesini filan sevmedim ve zaten bunu da yazdım... Kimseye de bu adamı niye sevmiyorsun demiyorum zaten... Sevmeyenin de kendince haklı bir sebebi vardı... Beni ilgilendirmez...
Yalnız şöyle bir tebliğ etme görevini kim kime vardi merak içindeyim... Zira bu tebliğ sözü o kadar tehlikeli bir söz ki... Muhalifsin ama muhalif olduğunla aynı şeyi mi yapıyorsun yani? Tebliğ ediyorsun... İşte beni dün geceden beri üzen tam da bu...
Türkiye'de muhalefet artık sadece karşısındaki muhalif olduğu ile kendini tanımlar olduğu için aslında bunda bir enteresanlık yok ancak buradaki asıl büyük tehlike şu... Muhalif muhalif olduğu şeye göre kendini tanımlıyorsa o "şey" ortadan kalkınca kendisi de ortadan kalkmaz mı?
Hadi bir adım daha ileriye gidelim... O zaman bu muhalefet muhalif olduğu şeyi yok ederek kendini ne yok edecekse muhalif olduğu her ne ise onun yok olmasını sağlayabilir mi? Dün akşamdan beri kafamda dönen tek soru bu....
Şu yazdıklarıma gelen bazı alıntılama ve cevapları görünce ayırdına varıyorum ki aslında bu söylem bir siyasetin kendini gösterme biçimiymiş... Way arkadaş... Laf sokmaya çalışanların neredeyse hepsi beni hiç takip etmemiş... Hepsi bir parti siyaset üzerinden güdülenmiş...
Bu şekilde bir siyasi alan kazanacağını sananlar hep oldu tabii ki... Ben bu tepkilerin daha naif ve Gezi ile oluşmuş bir nefrete ait olduğunu sanıyordum... Sanırım bu çok daha organize ve sistematik bir şey... Buradan devrim arayanlar için daha da üzüldüm şimdi...
Ne acı ki bugün Ara Güler'e bu siyaset üzerinden çakanlar misal çok sevdikleri ve aynı dönemde birebir Ara Güler hangi sofraya oturduysa oraya oturmuş birisi ölünce onu anmaya falan çıkacaklar... Durum beni üzdüğü kadar varmış...
Neyse... Demem o ki, Ara Güler'i kişilik olarak sevmeyebilirsin... Kaldı ki ben tanışmadım ama tanıyan çok insanla sohbetim var ve hepsi adı geçince nemrut adamın tekidir ama dünyaya kimse onun baktığı gibi bakamaz der hayranlıkla... Puşttur ama büyük adamdır demişti biri.. :)
En başta da demiştim... Benim için en önemli şey emektir... Bir insanı sevmeyebilirsiniz, size karşıt olabilir, umduğunuz gibi değildir vs.vs... Ancak emeğini "kötüleyerek" yok saymak ve bunu "siyaseten" yapmak benim anlayabileceğim bir şey değil...
O yüzden bunu anlayamadığım için beni goşist (eski terimdir 😊), iş birlikçi, aptal, bilgisiz, duyarsız görebilirsiniz... Buna daha fazla muhatap olmamak için bu sitede gerekli tüm araçlar mevcuttur... Lütfen kullanınız ve benimle yolunuzu ayırınız...
Zira ben Ara Güler'in emeğine saygı gösterdiğim gibi Berkin'e Ali İsmail'e de içim yanar... Ölü yarıştırmak isteyen lütfen bunu benimle yapmasın... Zira böyle bir şeyi yapanla ben doğrudan yolumu ayıracağım çok sevdiğim birisi bile olsa...
Sonuç olarak Ara Güler gelmişti 90'ına... Ölmesi değil beni üzen... Bu ölümün üzerinden büyütülmek istenen popüler bir nefret var ve bunu tetikleyenler var... Bu tetikleyenlere bir siyasal alan yaratmasa da bir kaç gün bol popülerlik getireceği kesin...
Andy Warhol'u bile şaşırtacak bir hal bu... Benden uzak olsun lütfen... Beğenmeyen de küçük kızına almasın... Hadi eywallah... ARO....
