Paşa valiye sordu:
“Konu nedir?”
Vali anlattı:
Bu soruya konsolos Türkçe cevap verdi: “Tebaamız için hükümetinizden yazılı teminat istiyorum.
”Paşa:
“Ne yani, Yunanlar zamanında sizin tebaanızı daha emniyette mi görüyordunuz?”
Konsolos kasılarak, “Evet,” dedi,
Konsolos sinirlenerek sesini yükseltti.
“Yani majestelerimin hükümetine savaş mı açıyorsunuz?”Paşa:“ Siz kiminle neyi konuştuğunuzu biliyor musunuz?
Hükümetiniz adına savaş ve barış görüşmeleri yapmaya yetkili misiniz? Böyle bir yetkiniz varsa görüşelim.
“Bunlara yüz vermeyin vali bey!
“Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ile görüşmek istiyorum.”Birlikte odaya girdiler, kapı kapandı.
“Çok güç koşullar altında bir savaş kazandınız, sizi asker olarak içtenlikle kutlarım. Çanakkale’deki başarınızı rastlantıya borçlu olmadığınız kanıtlandı böylece. Böyle bir askerle tanıştığım için memnunum.” diyerek övgüler yağdırmaya başladı.
“Suç işleyenler sayın amiral, muhtemelen sizin ülkenizde de olduğu gibi, adaletin huzuruna çıkar.
“İngiliz hükümetinin tebaasını her yerde koruma hakkı, devletler hukuku teminatı altındadır. Rum ve Ermenilerin güven içinde bulundurulmasını sadece rica ettik. Biz bu güvenliği sağlayacak güçteyiz.
”Paşa:
”Paşa: “Savaş açmak mı? Siz yoksa Sevr Antlaşması’nın halen yürürlükte olduğunu mu sanıyorsunuz? Biz onları çoktan yırtıp attık bile.
Bir balmumu heykeline döndü amiral. Sert adımlarla girdiği Mustafa Kemal Paşa’nın odasında oturduğu sandalyede küçüldükçe küçüldü ve sonunda kekeleyerek, “Affedersiniz” dedi,
Atatürk'ün Yaveri Salih Bozok'un anılarından.(İsmail Kalay syf. alıntı)