Erhan Telli Profile picture
Aug 22, 2019 54 tweets 7 min read Read on X
Biraz eskiye döneceğim. Çünkü her şey sanıyorum 2002 yılında başladı. Vatan gazetesi kurulurken... Malum çakma baron oraya müdür olurken, beni de Galatasaray muhabiri olarak Milliyet gazetesinden transfer etmek istedi. Anlaştık. Hatta prova baskılarında haber bile yazdırdım.
Milliyet’te son deplasmanıma gidip (Malatya) ertesi gün Vatan gazetesine başlayacaktım. Uçağa tam binerken telefonum çaldı. Arayan çakma barondu. Benden gazetenin ilk günü için Hasan Şaş’la bir röportaj ayarlamamı istedi. Ben de zaten öyle bir hazırlık içinde olduğumu söyledim.
Ama bana bu röportajı benim ayarlamama rağmen benim değil o dönemki sevgilisinin yapacağını, yapmaması halinde ise bana Hasan’ın eski gazetesinin eki olan şamdan dergisinde bir haberini yaptırmakla tehdit edebileceğini söyledi.
Kan beynime sıçramıştı... Hostes uçağın hareket etmek üzere olduğunu söylüyor, karşımdaki sözde spor müdürü ise en o dönem en yakın arkadaşım olan ve dünya kupasında milli gururumuz haline gelen futbolcuya, tehditle röportaj yaptırmaktan bahsediyordu. Röpü de sevgilisi yapacaktı.
‘Kapat sen şu telefonu. Ben seni arıycam inince. Kapat’ diyerek telefonu kapadım. Halâ dün gibi hatırlıyorum, rahat konuşabilmek için uçaktan inip Malatya Altın Kayısı oteline gidene kadar sinirden yerimde duramıyordum.
Aradım. Telefonu yardımcısı açtı. Söyle ona Erhan Telli arkadaşlarıyla tehditle röportaj yapmaz. Ve yine söyle ona, Erhan Telli kendi ayarladığı röportajı başkasına yaptırmaz. Gazeteye transfer falan olmuyorum. Bu iş bitti. Kendinize yeni bir muhabir bulun’ dedim.
Karşımdaki ‘nasıl olur, nasıl gelmezsin, iki gün sonra gazete çıkacak’ gibilerinden bir şey söylese de ‘Bunu tehditle iş yapmayı söylemeden önce düşünecektiniz’ dedim. Bana kendisinin benimle konuşmal istediğini söyledi ve beş dakika sonra da aradı.
Aynen şöyle dedi... ‘Erhancım sen beni yanlış anladın. Ben senin nasıl bir adam olduğunu denemek için yapmıştım. Gel, istersen benimle hiç muhatap olmadan çalış. Bak seninle biz çok güzel işler yapıcaz. Sorun paraysa onu da hallederiz’...
Ve bir sürü özel, alakasız şeyler...
Özetlersem, konuşma şöyle bitti.
Gelmiyorum ve sana da asla inanmıyorum. Bugün bunu yapan yarın yazmadığım haberlere de imzamı koyar... (Yıllarca milletin haberlerine koydu da)
Sen müdür olmuşsun ama adam olamamışsın.
Düşünsenize... Milliyet gazetesinde yıllarca üç kuruş maaşa çalışmışım. Tam da yeni bir gazete çıkıyor, üç katı maaşa teklif almış gidiyorum ve başıma gelene bakın... Nişanlıyım, evleneceğim de üstelik.
Malatya maçı bitti, ben iki gün önce herkesle vedalaşıp son deplasmanıma gittiğim Milliyet’te üç kuruş maaşa kaldım tabii yine... Ama arkadaşımı satmadan... Mesleğime para için ihanet etmeden... O şekilde bir 6 sene daha çalıştım üstelik :)
Taa ki 2008 yılının sonunda çok daha tecrübeli bir muhabir olarak Habertürk’e transfer olana kadar...
Tabii o elemanla bir daha hiç selam sabahım olmadı... Hiç de işim. Ama bu olay ona çok koydu anlaşılan. Daha sonra buna benzer tehdit olayları da patladı tabii.
Sizlerin hatırlayabileceği bir Haldun Üstünel’i tahdit olayı mesela. Üstünel’in açıklamalarıyla her şey açık seçik ortaya çıkmıştı üstelik. Başkası olsa bırak spor müdür olarak kalmayı, sokağa çıkamazdı. Ama bu ve çetesi işte tam da bu olayla güç gösterisi yapıyorlardı...
Bu adamlar medya içindeki oluşumlarını ve Galatasaray’a karşı güç gösterilerini işte ilk bu olayla yaptı. Sonra da utanmadan hiçbir şey olmamış gibi görevlerine devam ettirildi.
Çakma baron ve çetesi giderek tüm spor medyasını teslim alıyordu. Hatta onlara karşı bu manşetleri atabilen spor müdürlerini bile...
Telekomünikasyon sponsorlu öyle bir yapılanma kurdular ki medya içinde, spor müdürleri bir seyahattan bir başka yurt dışı seyahatine uçuyordu.
Kendilerine yalakalık yapan bütün spor yazarı ve muhabirleri çetenin içine alıp beslediler. Telekomünikasyon şirketinden gelen paraları ise sözde spor programı yapıyoruz diye aynı yolla dağıttılar. Karşılarında dik duranları ise ya ezmeye çalıştılar ya da kovdurdular.
Bunları bu kadar detaylı anlatıyorum ki olayları iyi analiz edin diye... Bunların emrinde bunlara biat edip yalakalık yaparak yaşayan asalakların daha sonra yapacakları kötülüklerin sebebini iyice anlayın diye...
Yıllar böyle geçti spor medyasında... Bunlar küplerini doldurup spor medyasını tekele dönüştürüp bitirirlerken, bunların yalaka muhabirleri ise işlerini düzgün yapmaya çalışanları hedef aldı.
Herhalde en çok da uğraşılan ben oldum bu dönemlerde... Başarılı bir muhabirdim çünkü.
Bunu kendini beğenmişlik olarak görmeyin lütfen. Çünkü bizim işimizde çalışan ve iyi iş çıkaran muhabir ortadadır. Hele bir de yıllardır istikrarlı bir çizginiz varsa, göze batarsınız doğal olarak...
1996-2000 yılları arasında UEFA kupsına gidilen o muhteşem sezonlarda muhabirlik yapıp da, o efsane kadroyla abi - kardeş - arkadaş ilişkisi yaşayanlar bilirler. Gerçekten hepsiyle çok güzel günlerimiz oldu.
Ben de çok güzel işler yaptım yıllarca... Tırnaklarımla kazıya kazıya geldim bu günlere anlayacağınız. Çok haber atlattım, çok güzel röportajlar yaptım. Haber atlamadım mı ? Elbette atladım ama kontrasında hep daha iyisini yapmaya çalıştım. Farkım da buydu bence...
Dolayısıyla o yıllarda muhabirlik yapan herkes gibi Hakan Şükür’le de, Hasan Şaş’la da... Sonraki yıllarda Necati Ateş’ten tutun da aklınıza kim gelirse işte... Hepsiyle çok iyi arkadaş oldum.
Not: O dönemde benden yaşca büyük malum muhabirler, Hakan Şükür’le daha yakın dosttu !
Ben yıllar geçse de kimseyle iş icabı yaşadığım arkadaşlıkları inkâr etmedim. Hatta başkaları gibi evlerinden çıkmayıp sonra onlara evlerine röportaj için geldiklerinde arnavut böreği ikram annelerine de küfür etmedim. Aile terbiyeme sığmaz çünkü ! Anneler kutsaldır...
Konumuza dönersek, önce bu çetenin en gözde elemanlarından biri beni hedef aldı tvitterda... Atıştık ve hayatımdan sildim. Önceleri bana abi diye hitab eden bu kişi, Abdurrahim Albayrak’a benim için ‘bütün haberleri Erhan’a veriyorsunuz’ diye sitem ediyor ben ise önemsemiyordum.
Sonra da bir diğeri aynı şekilde diğer yöneticilere... Hatta yeri geldiğinde futbolculara bile kötülüyorlardı. Ümit Karan’la Florya’da gırtlak gırtlağa gelmişliğimiz bile var neredeyse. Hep bunların dolduruşları yüzünden...
Sonra bir gün bir baktım... Çok çok sevilen, hatta eskiden Milliyet’de de birlikte çalıştığımız ünlü bir spor yazarı (Hakan Şükür’le de birlikte TRT’deydi) benim için Hakan Şükür’le arkadaşım diye gitmiş ‘Erhan cemaatçidir’ falan demiş...
Düşünün... Oranın spor müdürü beni oraya transfer etmeyi düşünmüştü bir dönem, adam gidiyor böyle bir iftira atıyor benim için sırf Hakan Şükür’le yakınım diye. Sanki tek yakın muhabir benmişim gibi...
Ne yaptım biliyor musunuz?
Real Madrid maçı öncesinde o dönem NTVspor’da çalışan bu yazarla yüzleştim. Yanımda bunu bana söyleyen bir başka yakın arkadaşım Hasan Şaş ile birlikte...
Hasan beni 17 yaşından beri tanır, bilir çünkü... Ne dedi biliyor musunuz bana o yazar ?
Kusura bakma, ben öyle sanmıştım. Hasan’la da bu kadar yakın olduğunu bilmiyordum.
Aradan bir kaç yıl daha geçti, malum darbe olayları yaşandı...
Ve bu çetenin o çok afedersiniz yavşak muhabiri, yeniden harekete geçti. Üstelik benim gitmediğim bir devre arası kampında, içip içip sarhoş olduktan sonra, kulüp yetkililerinin kurduğu kamp Whatsup gurbunda...
‘O fetöcünün arkadaşı yok dimi burada’ diye başlayan...
‘Senin de sonun Hakan Şükür gibi olacak’ diye devam eden, hakaretler dolu bir yazı...
Ertesi gün bu yazışmalar bana, benim de sevdiğim biri tarafından yollandı.
İçinde iftira, tehdit, hakaret ne ararsanız var...
Normal bir Erhan Telli ne yapar bunu görünce... Evden havaalana ilk uçakla Antalya’ya gidip bunu herkesin ortasında dövmek için fırlar tabii. Öyle de yaptım. Allah’tan uçağa yetişemedim de elimde kalmadı o gün.
Sinirle eve dönüp, savcılığa şikayette bulunmak için bu yazışmaların çıktılarını basarken, bir yandan da tvit attım...
‘Allah seni karşıma çıkarmasın’ diye.
Tabii ses yok bundan...
Kan beynime sıçramış... Telefonlar durmuyor bir yandan. Bizim müdürle onun müdürü kankalar ya aynı medya çetesinden... Sırayla arıyorlar beni.
Bunun müdürü aynen şunu diyor bana...
Erhancım dur gitme savcılığa, önce beni dinle. Çok pişman. Aradı beni. Abi ben dün gece çok içip bir bok yedim. Ne olur beni kurtar’ dedi...
Bak bir daha düşün savcılığa gitmeden. Onun da çoluk çocuğu var. Senden rica ediyorum. Özür dilesin.
Ne yaptı etti, beni çoluk çocuk muhabbeti ile yumuşattı...
Madem öyle dedim. Ona beş dakika süre... O çok önem verdiği tvitterdan beş dakika içinde özür dilesin de görelim. Ondan sonra bakarız...
İnanın beş dakika bile sürmedi özür dilemesi... Hem tivittirdan hem de o Whatsup grubundan...
Benim de söz ağzımdan çıkmıştı bir kere... Belki de daha sonra olacakları engeleyebilecek en büyük hatayı yaptım. Vicdanlı davranıp, savcılığa gitmedim. Ailesini çocuğunu düşünerek...
Aslında hikayenin yakın dönemdeki devamını bir çoğunuz az çok biliyor. Bu medya çetesinin beni, yine bizim gazetede birlikte çalıştığımız yazarla ve müdürle birlikte nasıl işten attırdıkları falan filan bunları geçiyorum...
Sadece şu kadarını söyleyebilirim hatırlatma adına... Eski başkan Dursun Özbek ve yönetimi hakkında yaptığım haberlerin de etkisi çok iştem atılmamda. Çünkü bu medya çetesinim baş elemanı ve ortağı da, Dursun başkanın hep yanındaydı...
Gazetedem kovulduğum da biliyorsunuz beni yine ilk yeni seçilen Galatasaray Başkanı ve yıllardır çok sevdiğim Abdurrahim Albayrak aradı. Ve Galatasaray TV’nin başına geçmem teklif edildi...
Ne olduysa benim de beklemediğim ve asla talepte bulunmadığım bu iş teklifinden sonra oldu zaten...
Bu medya çetesi adeta kudurdu.
Öyle ya kovdurdukları adam bir de GS TV’nin başına geçecekti...
Bu mevzuları da uzatmayacağım ama ... GS TV’nin başına geçeceğim haberinin duyulmasının ardından, özellkle internet haberleri ve tvitterda büyük bir dezenformasyon başlatıldı. Bu çete, hemen yaptıkları haberlerle taraftarı ve Dursun Özbek taraftarlarını bana karşı kışkırttı...
Ama onların bu operasyınlarından ziyade beni yaralayan başka olaylar da gelişti...
Sevip değer verdiğim bazı meslektaşlarım yöneticileri arıyor, ‘Biz yıllarca televizyonculuk yaptık. Erhan’ın gazeteci olarak orada ne işi var’ diyorlardı. Hepsi kulağıma geliyordu...
Yöneticilere attıkları mesajları bile gördüm, öyle söyleyeyim...
Üstelik TRT’de yıllarca televizyonculuk yaptığımı da unutmuşlardı... Bir yandan bu mesajları atıp, diğer yandan da beni arayıp tebrik eden ikiyüzlüler de çoktu...
Durum öyle bir hale geldi ki, o gün Abdurrahim Albayrak’ı arayıp ‘Abi istersen başkanı ara, bu işten vaz geçelim. Seçim öncesi size zarar vermek istemem’ dedim. Bana başkanın ‘asla olmaz böyle bir şey’ dediğini söyledi...
Sonra ne mi oldu ?
Beni imzaya çağırdıkları gün, son anda seçim öncesi tepki yüzünden başkanın vazgeçtiği söylenerek, ‘başkanımız seçime kadar olan sürede aradaki zararını karşılamaya hazır’ dendi...
Dilenci mi sandınız siz beni ! dedim ve başkana bunu bana babam bile teklif etse
‘ çalışmadan asla Galatasaray’dan para almam’ dedim ve teşekkür edip gittim...
Sonra ne oldu biliyor musunuz?
Bir gün sevdiğim ve güvendiğim birinden bir telefon geldi.
Seninle son anda neden imzalamamışlar biliyor musun ? diye..
Bilmiyorum, herhalde seçimden önce çekindiler ondan dedim.
‘Hayır. Adnan Polat aramış başkanı’ dedi. Senin için Hakan Şükür’ün arkadaşıdır’ demiş...
Hakan Şükür’ü Galatasaray’a getiren, en yakını olan Polat mı ? diye güldüm acı acı... Tabii sonra araştırdım doğru mu bu olay diye ? Doğru dediler...
Doğruysa acaba Adnan Polat’a son dakikada bu telefonu açtıran muhabirler veya şahıs kimlerdi sizce ?
Az çok tahminim var tabi...
Anladınız mı şimdi bütün bu muhabbeti...
İster adını mesleki hırs koyun, ister kıskançlık, ister çekememezlik isterseniz başka bir şey...
Ama Allah’a sonsuz derecede inanan biri olarak kimsenin attığı iftiranın yanına kalmayacağını iyi biliyorum. Ve O’na güveniyorum...
Ve tabii ki bana bu iftirayı atarak çocuklarımın rızkıyla oynayanlara da hakkımı helal etmiyorum...
Bu iftirayı atanlara da, bunu yayanlara da... Hepsine.
Bu arada...
24 yıllık meslek hayatımın 13 yılını Milliyet’te, 9 yılını da Habertürk’te çalıştım. Malum 1,5 yıldır da işsizim...
Çalıştığım yerlerden, çocuklarımın okuduğu okullara...
Oturduğum evden, bindiğim arabaya kadar her şeyin araştırılmasına hazırım.
Bana bu iftirayı atan şerefsizler de hazır ve cesaretleri varsa, buyursunlar savcılığa beraber gidelim. Bekliyorum...

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with Erhan Telli

Erhan Telli Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Don't want to be a Premium member but still want to support us?

Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal

Or Donate anonymously using crypto!

Ethereum

0xfe58350B80634f60Fa6Dc149a72b4DFbc17D341E copy

Bitcoin

3ATGMxNzCUFzxpMCHL5sWSt4DVtS8UqXpi copy

Thank you for your support!

Follow Us!

:(