Bu sözde aydınları ATA bu mektupla utandırmıştı⏬🔻
Bu ıslahat hareketlerini Köprülü ailesi idare etmiştir. Şunu söylemek mümkündür ki, devletin kurumlarını hayat dolu hale getirmek için bu ıslahat hareketleri, Osmanlı Devleti'nin+++
Sonuçta; Köprülü ailesinin yönetimde istikrar, siyasi düzelme ve devlete heybetini geri kazandırma özelliğine rağmen, tüm bu ıslahat girişimleri başarılı olamamıştır. Çünkü Islahat bölünme kabul etmez.+
Islahat girişiminden sonra devletin ödün vermez tavrı ve yeterliliği kaybolmuş, devletin temelleri daha fazla sallanmaya başlamıştır.
Osmanlı fetihlerinin ismi ile bağlantılı olan ve cesareti ile tanınan yeniçerileri güçsüz kalmış, ateşli silahlara karşı -zayıf durumda olduğu için- zaferler elde etmeye güç yetirememiştir.
3. Ahmed döneminde Osmanlılar, devletin 1720 yılında Avrupa'ya gönderdiği elçiler yoluyla Batı'dan ıslahat fikirleri almaya başladılar.
28 Mehmet Çelebi Fransa'ya elçi olarak gönderilmiştir.
28 Mehmed Çelebi'nin elçiliği sultan, sultanın yakınları ve büyük devlet adamları üzerinde muntazam etkili olmuştur.
Ne var ki bu etki dış gönünüşten öteye ulaşamadı.
Osmanlı Devleti'nin Batı'ya açılmasının ilk sıralardaki en meşhur aydınlarından birisidir.
Yeniçeriler arasında yetişmiş, yeniçerilerin kışlasında eğitim almış ve görev kademelerinde yükselmiştir.
28 Medmed Çelebi 1718 yılında yapılan Pasarofça Antlaşmasını imzalayan heyetin üyesidir.
(Bknz: Ziya Nur Aksun, Osmanlı Tarihi, Ötüken neşriyat, İstanbul, 1982, 2/332)
Bu Osmanlı aydını 1724 yılından başlayarak İbrahim Müteferrika ile yardımlaşarak Osmanlı kültürü alanındaki çalışmalarıyla tanınmıştır. Matbaa projesini de bu çalışmalar gerçekleştirmiştir.
(A.g.e. s.415)
Batı deneyimlerinden hoşlandığını da gizlememiştir.
İslamla bilim arasında çelişki yoktur. İ. Müteferrika, Avrupa'ya açık bir düşünce ile İstanbul'da Arap harfleriyle basım yapacak olan bir matbaa kurma projesine önem vermiştir.
(Matbaa İstanbul'a 1492 de Sefared Yahudileriyle gelmiştir. Yahudi, Ermeni ve Rumların Matbs. Vardır)
Vahid Kaddura, Bidayetu'l Tıbati Fi İstanbul ve Biladi'ş Şam, Tetavvuru'l Muhit'is Sekafi. 1706-1787,
Mektebü'l Melik Fehd el Vataniyye, Riyad-Tunus, 1993, s.260, 262.
Çelebi bu elçiliğini anlatan "Sefaretnâme-i Fransa" veya " Sefaretnâme-i yirmisekiz Mehmed Çelebi" adıyla meşhur bir kitap yazmıştır.
9. ve 10. Yy.'larda, Doğu'daki, o büyük Türk-İslam aydınlanmasının temellerinin atıldığı Semerkand, Buhara, Taşkent'e yüzünü dönüp özünü yakalamak yerine Batı taklitçiliği Osmanlı'yı sürekli erezyona uğratıyordu.
(28 M. Çelebinin Paris Seffaretnamesi 1841 de Paris'te 1867'de İstanbul'da basılmıştır. Şevket Rado bu eseri 1970 de Türkçe yayınladı)
28 Mehmed Çelebi'nin kültürü Osmanlı kültürü idi.
Onun bu durumu, Şehrzûrî'nin "Serecetül İlahiyye" adlı eserini,+++
Öyle görünüyor ki bu tercüme,
1716 yılında vefat eden Şehid Ali Paşa'nın yönlendirmesiyle yapılmıştır. Bu çağın brlirgin özelliklerinden biri tercümeye önem vermekle kalmamış, +++
Onun kaleme aldığı bu eser "LALE DEVRİ" denmekte meşhur olan dönemi anlatır. Bu dönem başka isimlerle de anılmış olup, Osmanlı döneminin lüks ve refahını dile getirmektedir. Çelebinin esetinin adı "LALE RİSALESİ'dir.
Gerçekte Sultan 3. Ahmed Osmanlı aydınlarından sayılırdı. Zarûri olarak devletin kurumlarının istikrar içerisinde olmasını arzu ediyordu. Fiilen bu gerçekleşti. Ülkede Osmanlı idaresinin istikrar halinde olması, dönemin seçkin,
İbrahim Paşa bu dönemde uzun bir süre Sadrazamlık(Başbakan) makamında bulundu. 12 yıl 4 ay olan bu sürede (1718-1730), Şeyhülislam Abdullah efendi de meşiyat(Diyanet B.) makamında bulunmuştur.
Devletin uygulama mekanizmasındaki, yani sadrazamlık makamındaki bu istikrarla birlikte Batı devletleriyle diplomatik ilişkilere ehemmiyet verme durumu hasıl olmuştur...
Yani hep Batı... hiç Semerkand'ı Buhara'yı, Taşkent'i düşünmediler!.
Bunların en dikkat çekeni 28 Mehmed Çelebi idi.
O derece ki, Paris elçiliğinde kaleme aldığı sefaretnâmesi sadrazamı etkilemişti...
Yakın tarihli ABDullah Gül ile Powell'in anlaşmasını hatırlayınca, mankurt aydın modeli daha iyi anlaşılır.
Yine Sultan, yönetimde bulunan bireyleri yeni hayat tarzına davet ediyordu.(1930'lardaki Atatürk'ün de dans ettiği baloları diline dolayanlar okusun)
Nihat Sami Banarlı, a.g.e. 2/729)
Said, Fransa'daki matbaalardan fazlasıyla etkilenmişti. İstanbul'a döndüğünde,+++
Bu matbaa 1745 yılında 20 cilt eser yayınladı. (Müteferrika'nın öl.Tarihi 1745)
1838 yılında İngiltere ile ticaret anlaşması imzalamak için ekonomik ortam ne idi?
15. Y.y.da tekniğin gelişmesiyle beraber sermaye artmış, Avrupalı aydın, kilisenin baskısından kurtulmuştu.
Bütün bunlardan dolayı ortaya çıkan işsizliğin de baskısı söz konusuydu.
Zira devlet büyük bir gelir kaybından ve büyük bir ticari hareketten mahrum kalmıştı.
Bu durumun Anadolu'da meydana getirdiği sosyal ve ekonomik problemler Osmanlı ekonomisinin mühim sorunları idi.
Bu ekomomik denge karşısında Osmanlı Devleti'nin durumu şu idi: Osmanlı ekonomisinin bozulmaya başlamasına karşılık, Avrupa ekonomisi canlanmıştı.
Bu durumun yanında, Avrupa'da fiyatların y0ksek olmasına karşılık Osmanlı'da fiyatlar düşük haldeydi. Avrupalı tüccarların parası, memleketinde sıradan bir para değerinde iken,+++
(Bu durum günümüzle tanıdık mı?)
Fakat bu durum yine zorunlu olarak Osmanlı memleketinde ham maddenin pahalılaşmasını getirdi ve ekonomik krize yol açtı.
Tüm bunlar tarım ürünlerinin ve hayvanların fiyatlarını etkiledi.
Dolayısıyla bu hal, önceki dönemde memleketin görmediği korkunç bir pahalılığa yol açmıştır.
Aynı zamanda Osmanlı'da ham madde ve gıda maddelerinde kıtlık meydana gelmiştir.
Bknz: İ. Cem-Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi.
Bu bakır alışı, yerli bakırcıları işlerine devam etmek için bakır temininde sıkıntıya soktu. Sanatkarlar bakır bulamıyorlardı. Durumu, +++
Detay için bakınız,
İsmail Cem A.g.e. s. 161-164
Lakin İngiltere gelişmiş sanayisi için ham madde kaynaklarından ve pazardan malzeme arayan +++
İngiltere, Osmanlı Devleti'nin ekonomisini korumak için aldığı tedbirleri içeren Osmanlı Kânunlarından şikayet etmeye başladı. Bu durum İngiltere'nin Osmanlı pazarından ihtiyacını ucuz yolla karşılamasına engel oluyordu.
1. Osmanlı kânunları yabancı tüccarın Osmanlı memleketi içerisinde iş yapmasını engellemektedir. Değiştirilsin!
Değiştirilsin!
Değiştirilsin!
(İsmail Cem, a.g.e. s.239-241)
Esasen Mısır'daki M. A. Paşa'yı Osmanlı'ya karşı kışkırtan da İngiltere idi.
Dolayısıyla İngiliz tüccarı artık Osmanlı şehirlerinde kolaylıkla dolaşabiliyor, alım satım yapabiliyor, pazarlıklar gerçekleştiriyordu...
Böylece 16 Ağustos 1838 de yapılan bu anlaşma(BALTALİMANI ANT.) ile İngiliz tüccarın elde ettiği kârın derecesini anlamak mümkün olmaktadır.
Osmanlı Devleti, 2 Mart 1840 tarihinde İspanya, 14 Mart 1840 da Hollanda ile benzer antlaşmalar yapmak zorunda kalmıştır.
ıskalatmasına sebep olan bir diğer faktör de radikal dinci bir tarikat olan Kadızadeler’dir. Hz Peygamber eliyle pilav yerdi diyerek kaşık yapanları dövüyorlardı!
Tanzimat Fermanları birbirini izledi ama ‘kantarın topuzu kaçmıştı bir kere….’
İhtilalci Osmanlı Aydını Oluşturma Çabaları:
1831 yılında ilk Osmanlı resmi gazetesi çıktı. Resmi gazetenin
yayımlanması Osmanlı düşünce tarihinde miheng taşı olmuştur...
gazetenin ayrı bir yeri vardır.
Zira aynı sene William Churchill
resmi olmayan bir gazete çıkartmıştı…
böylelikle İhtilalci
Osmanlı aydınını yetiştirmenin temeli de atılmış oldu.
Anadolu’ya ulaşma imkanı buldu. Bu aydınlar ya gurbet diyarına
sürülmüşler veya devlet otoritesinin aleyhinde olup kendi
rızalarıyla gurbeti yerleşme mekanı olarak seçen ihtilalci
Osmanlılar’dı…
İlk lise sistemi eğitim,
1868'de Galatasaray’da açıldı.
Burada eğitim Fransızca yapılıyordu. Artık burası görevli
aydınları yetiştiren bir kuluçka makinası olmuştu.
Ne kadar hızlı bir şekilde Fransız kökenli okullar ve fakülteler
açıldığı açıklandı...
Bunların çoğunda
Katolik rahip ve rahibeler yöneticilik
yapıyordu.
Bu okullar, yabancı ırktan olan azınlıklar ve bazı
Türkler tarafından ilgi görüyordu…
Müşir Fuat Paşa, 8 çocuğunu İstanbul Kadıköy’de açılan Saint Josef okuluna gönderdi.
O, bunu yapan ilk Osmanlı idi.
Diğer Osmanlı aileler ona uyarak çocuklarını azınlıkların
okullarına ve yabancı okullara gönderdiler. Sonra virüs gibi yayıldılar.
kültürüne, Amerikan ve Batı siyaset kurumlarına hizmet etmek
üzere yarışa katıldı. Hırıstiyanlaştırma da Amerika’nın
hedeflerindendi.
Bunun sonucu olarak Amerika Robert Koleji 1863 yılında açtı.
Christopher Rhinelander karşılamıştır.
Bu New York’lu tüccar ölünceye dek (1878) masraflarını
üstlenmiş, öldükten sonra servetinin beşte birini bu okul için
harcanmak üzere vasiyet etmiştir!!..
kongreler gerçekleştirme alanının öncüsü olmuştur.
Bu kongrelerde İslam dünyasında Hırıstiyanlık uyarınca yapılan
eğitimin durumu ve İslam üniversitelerinin gelişmesi hakkında
araştırmalar yapıyordu...
yürümesiydi.
Kolejin ilk müdürü C. Hamlin idi. O, yegane işi kolejin yönetimi
olan bir Hırsitiyan misyoneriydi.
Osmanlı kendi kendini gömecek İhtilalci Aydın yetiştiriyordu.
yetiştirilecek devşirme aydınlar için kuluçka düzeni oluşturulmuştur.
Ve maalesef Saray ve çevresi de bunlara çanak tutup, ıslahatlar yapıldığını, yenileşme çalışmaları yaptıklarına inandırılmışlardır.
Osmanlı bir İslam Devleti olarak kurulmuştu ve uzun bir sürede
öyle devam etti. İslam kültürü gerek devletin ve gerekse bireyin
hayatının pek çok alanının ta içine kadar girmişti. Bu durum, bireyin
devlette tatmin içerisinde olmasının bir sonucuydu. +++
yenileşme çabaları adı altında kendine has kültüründen uzaklaşıp batı
taklitçisi bir yapıya bürünüp, Batı tarzı yaşayışa ve de şekilciliğe
büründü.
ayağa kaldıracak kaldıraç bu Batı taklitçiliği, şekilciliği olamazdı ama
dermansız kalan kültür, yeni değişiklikler karşısında kendini
savunamaz hale düşüp duraklama ve bekleme durumunda kalıp adeta
teslim+++
Özünden kopup, kültürü ve ideolojisinden gittikçe uzaklaşan aydın,
dışarıdan gelen kültürü, gözü kamaşmış halde karşıladı, ithal edilen
kültürü benimsedi, ona değer verdi, eskiden oluşan öz kültüründen
çıkarak yeniye sarıldı ve bunu makbul gördü ve kaybetti.
Türkiye’de ‘Jön Türkler’ ve ‘İttihat Terakki’ gibi yeni isimlerle devam
etti...
Sultan Abdülaziz’i bir darbe ile tahttan uzaklaştırıp yerine Sultan 5.
Murad’ı getirdikten sonra devletin işlerini idare etme gücüne erişti.
Sonra Sultan 5. Murad’ı da değiştirerek Sultan 2. Abdülhamid’i getirdi
tayin etti.
Sultan Reşad’ın vefatı üzerine yerine daha önceki gibi sultan ve halife
olarak Sultan Vahdeddin’in seçti.
Saltanat sisteminin yerine Cumhuriyeti getirerek yeni bir sistem ortaya
koydu.
Lakin yine hep Batı'dan alındı tüm kanunlar, çünkü zaman yoktu... Aydınlara da Batı öyle bir benimsetilmiştir ki; artık Batı'ya karşı çıkmak bir çeşit yobazlık sayıldı.
duruma dönüştürdü.
Ama sonradan bunun da çözüm olmadığı anlaşılıp Ulusçuluk ideolojisine yönelme başladı.
ortaya koymuştu. 1917 den 1991 yılına kadar da kurduğu Sovyet
komünizmi ve ideolojisiyle adeta dine yasak getirmişti ama bu durum
Komünist Parti, Polit büro ve +++
Bu yüzden de 1991 de Sovyetler çökünce insanlar yeniden camilere ve kiliselere koştular. Toplum açıkça ve arzuyla özellikle dini alanda eskiye döndü.
bünyesinden bir yenilik yapmak zorundaydı.
Ama Osmanlı aydınına bunu gerçekleştirmek için vatanını huzursuz
etmek, onların batıcı fikirleriyle vatanını ıslah etmek için inanç ve
kültür olarak başkalarına+++
tıpta, bilimde, felsefe vs. altın çağın yaşandığı, özgür düşüncenin +++
9. ve 11. asırlarda ki o
büyük aydınlanmada, özgür düşüncede saklıdır… İslam Dünyası
yeniden Farabilerini, İbni Sinalarını, Hazermilerini, Birunilerini,
çıkartmak yetiştirmek ve aydınlanmak zorundadır.
Bu tarikatların tamamı Osmanlıyı yıkan KADIZADELER kafasındadır. Osmanlı'ya Rönesansı ıskalatıp, ekomomik ve kültürel çöküntüyü yaşatanlar aynı şeyleri Türkiye için,
Her akşam ekranlarda gördüğümüz bu sözde aydınlar ile Tanzimat yani Osmanlı'nın mankurtlaştırılan aydını arasında ne fark vardır?
Onlarca Tv programında hangi Aydın Türkiye'ye bir ümit, bir çıkış sunmaktadır? Sunamaz, çünkü yine kuşatma büyük, kuluçka +++
Solcusu milli değil, sağcısı da değil, bunlar küçücük Yunan aydınından bile utanmazlar. Yunan 90 sene önce Osmanlıdan bağımsızlık elde etti ama kasettiği mesafeye bakın! Çünkü Yunan'ın +++
Tabi bu durum Almanya içinde geçerlidir, İngiliz içinde İtalyan içinde , Fransız içinde.. hatta Rus içinde geçerlidir.
Sanıtım kıta Avrupası'nda bunun tek istisnası bizim mankurt aydınlarımız olmalı!
Ne acı.
Sivas Kongresini sabote edip, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarını bloke edi; illa ki Amerikan Manda ve himayesi altına girelim dediler ve Kurtuluş Savaşından vazgeçirmeye çalıştılar. Kongre bir süre karar bile alamadı.
Ve yine; İstanbul'un da yeni Türkiye Cumhuriyetine geri verilmesini onaylayan Lozan'ı ve akabindeki Montrö'yü kabul etmemiştir. Kanal manal derken te 500 yıllık sırları deşifre etmişim..
Şimdi bu bilgiselin ilk maddesini tekrar okuyup, o mektubu tekrar dinleyin ve 90 yıl önce yaşanan tam bağımsızlık kavgasını daha iyi anlayıp günümüzde düştüğümüz durumu daha iyi idrak edip belki de çözümü siz üreteceksiniz...
sozcu.com.tr/2017/yazarlar/…
ataturkinkilaplari.com/aod/50/ataturk…