Thread by @s_Allahverdi

1- 🚨Libya Araştırmaları 2. Seri🚨

► Batı Çıkarları ve Terörizm

Herşey, Obama, Cameron ve Sarkozy üçlüsünün ellerindeki medya ve düşünce kuruluşları desteğiyle Afrika'nın en zengin ve istikrarlı ülkelerinden biri olan Libya'ya "demokrasi" götürme isteğiyle başladı.

2- Tabi Afganistan Özel Temsilcisi J. Dobbins'in söylediği gibi, “ABD, fakir ülkeleri zenginleştirmek veya otoriter ülkeleri demokratikleştirmek için işgal etmiyordu"

ABD, Fransa ve düne kadar Libyalı muhalifleri Kaddafi'ye teslim eden İngiltere'nin derdi de demokrasi değildi.

3- Kaddafi, Batı çıkarlarını baltalayacak ciddi adımlar atıyordu.

Özel bir ekonomik sistem ile yeni bir Afrika Birliği kurmak isteyen Kaddafi, kendilerini sömüren dolar endeksli batı para sisteminden kurtulmak için ticarette "Altın Dinar" kullanmayı teklif ediyordu.

4- Ayrıca günlük 1.5 milyon varile varan petrol satışını da dolardan ayırmayı hedefleyen Kaddafi, Libya'nın kasasında bulunan $7 milyar değerindeki 150 ton altın ve gümüş rezervini "Altın Dinar" fikri için kullanma sözü vermişti.

Fikir, Afrika ülkelerinin de dikkatini çekti.

5- Afrika, bu fikrin gerçekleşmesi durumunda yeni ve bağımsız bir bankacılık sistemine geçecek, özellikle Fransa ve İngiltere merkezli bankacılık sektörü ile ABD Doları korkunç zarar görecekti.

(Ara not: Saddam'ın da "Irak petrolünü Euro ile satmak" gibi benzer bir fikri vardı)

6- Tabiki ABD, Fransa ve İngiltere, Saddam'a yaptığını Kaddafi'ye de yapacak ve bu hamleleri engelleyecekti.

Nitekim zamanın ABD Dışişleri Bakanı olan Hillary Clinton'ın özel hesabından sızdırılan emaillerde de Kaddafi'nin "Altın Dinar" fikrine dikkat çekiliyordu.

7A- Emailde şu ifadeler kullanılıyordu:

• "Bu altınlar, mevcut isyandan önce biriktirildi ve "Altın Dinar'ına" endeksli bir pan-Afrika para birimi oluşturmak üzere tasarlandı. Bu plan, Frankofon Afrika Ülkeleri için Fransız Frank'ına bir alternatif olarak tasarlanmıştır."

7B- Emailde şu ifadeler kullanılıyordu:

• "Fransız istihbaratı tarafından ayaklanma başladıktan kısa bir süre sonra farkedilen bu plan, Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin Libya'ya saldırma nedenlerinden biridir."

8- Yıl 2010..

Zamanında batı medyasında atılan "Libya'nın bilge lideri" ve "General Kaddafi" başlıkları, "Acımasız Diktatör Kaddafi'ye" dönüşmüş, tozlu raftan çıkarılan Hafter ABD tarafından sahaya sürülmüş, Fransa ise Kaddafi karşıtı milislere askeri destek vermeye başlamıştı.

9- İngiltere ise, NATO altında Libya'ya doğrudan askeri müdehalede bulunmakla yetinmemiş, İngiltere'de yaşayan çok sayıda Libya asıllı İngiliz vatandaşını da ülkelerine geri dönerek Kaddafi'ye karşı savaşması için teşvik etmişti.

10- Üstelik bu Libya asıllı İngiliz vatandaşlarının çoğu, 9/11 saldırılarından sonra terör örgütü olarak kabul edilen Libya merkezli "Libya İslami Cihat Grubu" (LIFG) üyesi olduğu için İngiltere tarafından Kaddafi'ye teslim edilen bireylerin aile fertleriydi.

11- LIFG'nin terörist ilan edilmesinin sebebi ise, zamanında yine Batı tarafından Sovyetlere karşı desteklenen El Kaide ile beraber savaşmasıydı.

İngiltere merkezli LIFG üyesinin dediği gibi, zaman kendileri için bir kez daha değişmiş, şimdi yine özgürlük savaşçısı olmuşlardı.

12- Öyleki, İngiliz devleti, Irak ve Suriye'ye gidip DEAŞ'e katılma potansiyeli taşıdığı için pasaportlarına el koyup ev hapsine aldıkları Libya asıllı vatandaşlarına, Kaddafi ile savaşmak şartıyla pasaportlarını geri veriyor, sığınmacı olanlara ise vatandaşlık teklif ediyordu.

13- Bunlardan biri olan Belal Younis, bu konudaki şaşkınlığını şöyle anlatıyor:

"İngiliz istihbaratı MI6'dan birileri bana ulaşarak Kaddafi'ye karşı savaşmak isteyip istemediğimi sordu. Ben şaşırınca, İngiliz devletinin Kaddafi'ye karşı savaşanlarla problemi olmadığını söyledi."

14- Daha sonra, Libya'ya gitmek için havalimanında beklerken pasaport polisleri tarafından "savaşmaya gittiği için" tutuklanmak istendiğini anlatan Younis, o sırada MI6/M15 yetkilisinden gelen telefon sonrasında polislerin geri çekildiklerini anlatıyor.

15- Yıl 2011..

ABD, İngiliz ve Fransız savaş uçaklarının ağır bombardımanı altında köşeye sıkıştırılan Kaddafi vahşice öldürülmüş, haberi alan Hilary Clinton ise kahkahalarla şunları söylemişti:

"Geldik, gördük ve öldü"

16- Yıl 2017..

İngiltere, İngiliz vatandaşı Salman Abedi adlı DEAŞ'lı bir terörist tarafından Manchester'daki bir konserde düzenlenen ve 22 gencin ölüp, 64'ünün yaralandığı bir terör saldırısıyla sarsılmıştı.

İngiliz tarihinin en kanlı günlerinden biriydi.

17- Abedi için "Canavar Cihatçı", "Katıksız Şeytan" manşetleri atan İngiliz medyası ve siyasetçileri, "İslamcı teröristlere" lanet okuyor ancak Abedi hakkındaki küçük bir detayı atlıyordu.

O zaman 17 yaşında olan Abedi de MI6 tarafından Libya'ya gönderilenler arasındaydı...

18- Hala terör gruplarının Batı'daki Müslümanlara nasıl ulaştığını tartışan batılı uzmanlar, hararetle "Müslümanların radikalleşmeye eğilimli olduğunu" savunmaya devam ediyor.

Oysa biraz bakıldığında, Batı çıkarının içinden terörizm, terörizm içinden Batı çıkarları çıkıyor.