Thread by @medyaadami

Depremin olduğu andan birkaç dakika sonra Elazığ’da canla başla çalışan Kızılay neden hedef haline getirildi? Gelin beraber bakalım.

Kızılay, her nerede olursa olsun insan ıstırabını ulusal ve uluslararası kapasitesi dâhilinde önlemek ve dindirmek için çabalayan “dernek” statüsündeki bağımsız bir kurumdur.

Milliyet, ırk, dini inanç, sınıf veya siyasi düşünce farkı gözetmez, düşmanlıklara taraf olmaz.

17 Ağustos 1999’da Gölcük’te 7,4 şiddetinde deprem olmuş, CHP (DSP) hükümeti bırakın depreme hızla müdahale etmeyi, ertesi gün dahi gerekli bilgileri alamamış ve Başbakan Ecevit halka doğru düzgün bir açıklama yapamamıştı.

Erdoğan hükümeti ise 24 Ocak’ta Elazığ’da meydana gelen 6,8 şiddetindeki depremden 10 dakika sonra bölgedeydi ve arama-kurtarma çalışmaları başlamıştı.

Depremden 2 saat sonra İçişleri, Çevre ve Şehircilik ve Sağlık Bakanları deprem bölgesindeydi.

Depremin ardından bölgeye derhal Bayraktar TB2 ve Anka İnsansız Hava Araçları (İHA) ile İnsanlı Keşif Uçakları (İKU) gönderildi.

Depremden 25 dakika sonra ilk görüntüler Ankara'ya ve deprem olan illerin komuta merkezlerine aktarıldı.

Yüksek çözünürlüklü kamera sistemleriyle 3 saat içinde 275 ayrı noktayı tarandı, elde edilen görüntüler sonrası acil genel tespit noktaları tespit edilerek, bu noktalara ekipler sevk edildi.

Kızılay, deprem sonrası kısa süre içinde Ankara’da kriz masası oluşturmuş ve öncü ekipleri bölgeye hareket etmişti.

Bölgede oluşan kan ihtiyacını Kızılay karşılamış, 5 saat sonra ikram araçlarıyla gıda dağıtımına ve 18 saat sonra 2.500 çadır kurulumuna başlamıştı.

Deprem sonrası hükümet, AFAD ve Kızılay tüm gücüyle hayat kurtarmaya ve insani yardım tesisine odaklanmışken muhalefet ve muhalif medya, sosyal medyada “deprem vergileri nerede” tag’i açtı.

Amaçları, hükümetin depreme etkin müdahalesini itibarsızlaştırmaktı.

Ancak bu adımları başarısızlıkla sonuçlandı çünkü 30 Eylül 2019’da Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, deprem vergileri ile neler yapıldığını açıklamıştı.

Deprem vergileriyle 17 Ağustos 1999 depreminin izlerini silmek için Bolu, Düzce, İzmit, Yalova, İstanbul ve Sakarya için 103 milyar TL harcandı (sadece İstanbul’a 80 milyar TL). Deprem vergileriyle 43 binden fazla konut, okul, sosyal donatı, hastane ve eğitim alanı yapıldı.

2011’de Van’da meydana gelen 7,2 şiddetindeki depremin ardından kentte 26 bin 500 konut, 53 okul yapıldı. 47 kilometre mesafeden su teminiyle şehrin 50 yıllık içme suyu getirildi. Camiler, sosyal donatılar, parklar bahçeler yapıldı.

AFAD tarafından Türkiye genelinde 49 bin konut yatırımı yapıldı.

2002 öncesinde deprem sonrası herkesin açıkta kaldığı dönemlerden şimdi AFAD bünyesinde 25 lojistik merkezinin bulunduğu zamanlara geldik.

AFAD’ın ayrıca 53 cep deposu var.

18 yıllık AK Parti dönemlerinde depremle ilgili yapılan yatırımların toplamı 560 milyar TL’den fazla. 18 yılda yapılanları güncel rakama dönüştürdüğümüzde 1 trilyon 215 milyarlık TL’lik yatırım yapılmış oluyor.

Peki 1999-2002 arasında CHP (DSP) iktidarında toplanan 7,3 milyar TL’lik deprem vergisi ve milyarlarca TL yardıma ne oldu?

Cevap: CHP (DSP) iktidarı memur maaşlarını ödeyemediği için o paraları maaş ödemelerinde kullandı.

“Deprem vergileri” iftiraları ellerinde patlayan muhalefet, muhalif medya ve trolleri, bu kez AFAD üzerinden hükümetin deprem çalışmalarını itibarsızlaştırmaya yöneldi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, depremden 18 saat geçmeden incelemeler yapmak için bölgeye gitmişti.

Sahneye provokatör Serdar Akinan çıktı ve KRT TV’de “Erdoğan gelip ‘çıkarın’ talimatı versin diye AFAD yetkilisi enkaz altındaki kadını 1 saat bekletti” iftirası attı.

Bu insanlık dışı yalan haberi ODA TV de yaydı ancak iftira olduğu kısa sürede ortaya çıktı.

AFAD Başkanı Güllüoğlu, söz konusu olayı detaylıca izah etti. Sahtekar yalancı Serdar Akinan hakkında Elazığ Valiliği suç duyurusunda bulundu.

https://twitter.com/elazig_valiligi/status/1221537608498647043?s=21

Bu arada Serdar Akinan’ın; PKK’lı bebek katili Murat Karayılan ve PKK’lı diğer katillerle pozlar veren, FETÖ sözcülüğü yapan DHKP-C’li bir provokatör olduğunu da hatırlatalım.

İkinci itibarsızlaştırma çalışması da boşa çıkan muhalefet, muhalif medya ve trolleri, bu sefer Kızılay’ı hedef aldı. Önce “Kızılay’ın Ensar Vakfı’na bağış yaptığı” iddiasıyla “Kızılay’a yapılan bağışların Ensar Vakfı’na gittiği” algısı oluşturmaya çalıştılar.

Bu amaçla servis ettikleri belgenin Kızılay’a ait olmadığı, belgede Kızılay’a “şartlı bir bağış yapıldığı” ortaya çıktı.

Mevzuat gereği (terör bağlantılı kişi ve kurumlardan gelmedikçe) Kızılay’a yapılan bağışların geri çevrilemeyeceğini hatırlatalım.

“Kızılay’ın Ensar Vakfı’na bağış yaptığı” iftiraları boşa çıkınca da bu kez Kızılay’ı vergi kaçırmaya aracılık etmekle suçladılar.

Halbuki Türkiye ve dünyada birçok şirket ve fon, aynı yöntemi kullanarak Kızılay’a bağış yapmıştır.

Örneğin AB, aynı yöntemle 2019’da Kızılay’a milyonlarca Euro bağış yaptı. Aralarında CHP’ye yakın şirket ve kuruluşların olduğu birçok yapı da Kızılay’a Başkent Gaz gibi bağış yapmıştır.

Kızılay’ın bilgi gizliliği prensiplerine zarar vermemek için bu CHP’lilerin isimlerini açıklamayacağız.

Eğer bu belgeleri yayınlayanlarda yürek varsa diğerlerini de yayınlasınlar. Burada bir vergi kaçırması söz konusu değildir, devletin vergi teşviki vardır.

Devlet, hayır işleyenlere, sportif faaliyetlere sponsor olanlara vergi teşviki sağlamaktadır ve böyle yapmaya devam edecektir.

Devletin “bana vergi vermek yerine hayır işle, spora sponsor ol” düşüncesiyle vergi teşviki sunmaktadır.

Devletin zaten teşvik sağladığı bir hayır işini “illegal” bir faaliyet gibi lanse ederek Kızılay’a saldıranlar; aslında “deprem vergileri” ve “AFAD” gibi gündemlerle başaramadıklarını başarmaya, hükümetin deprem çalışmalarını gölgelemeye çalışmıştır.

Muhalefet, muhalif medya ve trolleri;

Sahada, anlık müdahalede ve yardımların ulaştırılıp dağıtılmasında en ufak sıkıntı olmadığı için hükümete yüklenemediler. Bu yüzden kendilerince yalan ürettiler, diğer iftiraları da ellerinde patlayınca Kızılay’a operasyona başladılar.

Aynı ekip “Kızılay Genel Başkanı’nın danışmanının asistanı nasıl Kızılay’dan maaş alır?” demiş ve binlerce rt ve fav almıştır.

Aslında “Kızılay’ın çalışanı Kızılay’dan nasıl maaş alır” cümlesini başka şekle getirip algı operasyonu ile Kızılay’a saldırmaya kalkmışlardır.

Dipnot: Kızılay’daki herkes gönüllü değildir ve Eylül 2019 itibariyle 9700 maaşlı çalışanı vardır.

Kızılay’a yapılan saldırının bir başka boyutu, Kızılay Genel Başkanı’nın oğlunun Genç Kızılay Başkan Yardımcısı olması.

Aynı ekip “oğlunu Kızılay Genel Başkan Yardımcısı yapmış, para veriyor” algısı oluşturdu ve ne yazık ki binlerce kişi buna da inandı.

Halbuki Genç Kızılay, tamamen gönüllülük esasına dayanan, hiçbir üyesinin maaş almadığı bir yapıdır.

Birçok STK’nın aynı şekilde gönüllülük esasına dayanan gençlik yapılanması vardır. Bunda anormal olan tam olarak nedir?

Kerem Kınık’ın oğlu öğrenci iken gönüllü olduğu Genç Kızılay’da şu anda başkan yardımcılarından biridir ve hiçbir ücret almamaktadır.

Diğer bir iftira da Kızılay’ın halktan topladığı kanları parayla sattığı yönünde. Ancak kan bir insan dokusudur, ticari amaca kesinlikle konu edilemez ve Kızılay kesinlikle kan satışı yapmamaktadır.

Kan işlemlerinin tüm maliyetini SGK karşılamaktadır.

Kızılay, AK Parti döneminde dünya çapında faaliyet gösteren büyük bir yardım örgütüne dönüştü.

Öyle ki Kasım 2017’de Türk Kızılayı Genel Başkanı Kerem Kınık, Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu (IFRC) Avrupa Başkan Yardımcısı oldu.

2019’da Kızılay, Türkiye dahil 72 ülkede 30 milyon 224 bin 600 ihtiyaç sahibine insani yardım ulaştırdı, insani yardımlara 4,8 milyar TL harcadı.

Kızılay'a 2019'da 2 milyon 471 bin 784 kişi bağış yaptı.

Kızılay; 2018'de 188, 2019’da 125 afet alanında çalışma yürüttü.

2018'deki 156 bin 125 kişilik barınma kapasitesi, 2019’da 197 bin 335'e,
232 bin kişilik beslenme kapasitesi ise 270 bine yükseldi.

2019’da 30 İlk Yardım Merkezi'nde çalışma yürüten ekipler, 2 bin 569 afetzedeye psikososyal hizmet verdi.

58 bin 400 ihtiyaç sahibine sağlık hizmeti verildi.

Kızılay'ın ülke içinde 84 bin 829 çadırı var.

2011-2019 arasında sığınmacılara;

6 milyon 746 bin 888 gıda,

3 milyon 133 bin 136 barınma,

2 milyon 47 bin 205 hijyen

207 bin 655 sağlık malzemesi temin edildi.

2018'de 1 milyon 930 bin 331 kişide bulunan Kızılay Kart'a 2 milyar 300 milyon TL nakdi yardım yapıldı.

2019'da 2 milyon 304 bin 845 kişiye 3 milyar liralık nakdi yardım yapıldı.

Kızılay’ın sınır ötesinde

6 hastanesi,
39 sağlık merkezi,
2.300 sağlık personeli,
8 kampta 101 bin 126 çadırı,
15 yetimhanesi
6 "sevgi butiği" faaliyet gösteriyor.

Hayırseverler Kızılay’a 2018'de 717 milyon 998 bin 312 lira, 2019'da 828 milyon 669 bin 93 lira bağış yaptı.

Kızılay'a aynı zamanda 2019’da 2 milyon 800 bin ünite kan bağışı yapıldı.

Peki AK Parti öncesinde Kızılay ne durumdaydı? Kızılay, 17 Ağustos 1999 depreminden sonra merkez depolarındaki çürümüşlükle gündeme gelmiş, Genel Başkanı (Kemal Demir) istifa etmek zorunda kalmıştı.

Ocak 2000’de Kızılay’da 2. çadır rezaleti yaşanmıştı.

12 Kasım 1999 Düzce depremi sonrası kurulan ve sakinlerinin kutup çadırlarına geçmesi ile boşalan yüzlerce çadır (aralarında İsveç’ten gelen ve içinde özel sobası bulunanlar dahil) kar, yağmur ve çamur içinde çürümüştü.

Muhalefet, muhalif medya ve trolleri, işte böylece Türkiye’nin dünya çapında bir insani yardım organizasyonu haline gelen Kızılay’ı ve yöneticilerini itibarsızlaştırmak için iftira ve yalan haber üretiyor.

Kızılay’a bir de 2018’de Kurban Bayramı’nda yurt dışında kesilmesi gereken 2782 adet kurbanın kesilmediği iftirası (sözde belgeyle) atıldı. Peki bu olayın aslı neydi?

Her şeyden önce şunu bilelim ki yurt dışında kurban kesmek, Türkiye içinde kesmekten daha az maliyetli.

Kızılay, yurt dışında kesilen kurban etlerini Türkiye’ye getirip İzmir’deki tesiste şoklayıp konserve ederek yurt dışına gönderiyor.

Söz konusu olayda Kızılay, diğer STK’lar gibi, 2018’de yurt dışında yapılacak kurban kesme işinin bir bölümünü taşeron bir firmaya vermiş. İlgili firma kurbanların bir bölümünü kesememiş.

Kızılay da bu kesilemeyen kurbanları Türkiye içinde kesmiş ve arada maliyet farkı oluşmuş

İlgili belgede Kızılay, oluşan bu maliyet farkını, kurbanları kesmeyen firmadan ihtarname ile talep ediyor.

Olay bundan ibaret. Yani “Kızılay kurban kesmemiş” diye attıkları iftiranın aslında kesilmeyen kurbanlar Türkiye’de kesince oluşan maliyet farkının tahsisi söz konusu.

Kızılay’a operasyonun nedeni Elazığ depreminde hükümetin müdahalesine karşı itibarsızlaştırmadan başka bir şey değildir.

Depremden birkaç dakika sonra deprem vergileri konusu gündem edilmiş, bu gündem başarısız olunca AFAD hakkında büyük bir iftira atılmış bu yalanda ortaya çıkınca Kızılay hedefe konulmuştur.

Aslında Kızılay konusunda algı operasyonuna daha önceden hazırlık yapıldığı anlaşılıyor, peki bunun nedeni neydi?

Kızılay’ın birkaç büyük organizasyon ile işbirliğini engellemekti.

Bunu da uluslararası lobiler Türkiye içindeki adamlarına hazırlatmıştı.

Elazığ depremi olunca da fırsatını bulup bir taşla iki kuş vurmaya çalıştılar.

Hedefleri Türkiye’nin vicdanı olan bir sivil toplum kuruluşunu önce Türkiye’de sonra dünyada itibarsızlaştırmak.

Peki bu olursa kim kazanacak? Kızılhaç… diyeceklerimiz bu kadar.