Kaybınin 107.sene-i devriyesinde #İşkodra'yı hatırlarken son kaleyi şehri kahamanca savunurken 31 Ocak 1913'de haince bir suikastla şehit edilen İşkodra müdafii Tosyali Hasan Rıza Paşa'yida rahmet ve minnetle aniyorum..
Aslen Kastamonu vilâyetinin Tosya ilçesinden olan bu büyük
komutan 1871 yılında doğdu. Bağdat ve Kastamonu vâliliklerinde bulunan Nâmık Paşanın oğlu olan Hasan Rıza Paşa,ilk mektebi ve askerî rüştiyeyi İstanbul’da, askerî idâdîyi ise Bursa’da tamamladı,daha sonra Harp Okulunda okudu. 1895’te Kurmay Yüzbaşı olarak Mekteb-i
Erkân-ı Harbiye-i Şâhâneden mezun oldu. Türk-Yunan Harbinde, isteği üzerine Alasonya Ordusu Erkân-ı Harbiye Riyâsetine tâyin edildi ve 7 Ekim 1897’de Kıdemli Yüzbaşı oldu. 21 Ağustos 1898’de Binbaşı, 18 Nisan 1899’da ise Kaymakamlığa,yani Yarbaylığa terfi ettirildi. 1899 yılı
Mayıs ayında staj yapmak ve askerî bilgisini geliştirmek üzere Almanya’ya gönderildi. Almanya’da iken 11 Aralık 1901’de rütbesi albaylığa yükseltildi. 1903’te Tuğgeneralliğe terfi eden Hasan Rıza Paşa 10 Aralık 1906’da Ferikliğe yani Korgeneralliğe terfi etti.
İkinci Meşrûtiyetin îlânından sonra Edirne’de İkinci Orduya mensup Yirminci Nizâmiye Fırkası Komutanlığına getirildi. 26 Eylülde aynı ordunun Erkân-ı Harbiyesine nakledildi. Sultan İkinci Abdülhamid Hanı tahttan indirdikten sonra iktidâra gelen İttihat ve Terakki’nin orduyu
gençleştirme ve modernleştirme adı altında devletine, milletine ve dînine bağlı subayları ordudan tasfiye ettiği sırada rütbesi Yarbaylığa indirildi. 4 Ekim 1909’da Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye Üçüncü Şûbesinde vazîfelendirildi. 21 Mart 1910’da yeniden Miralaylığa yükselerek 6. Ordu
Erkân-ı Harbiyesine tâyin edildi.
1911 yılında Malisor Ayaklanmasında Garp Ordusu kumandanlığı ile İşkodra’ya giden Birinci Ferik Abdullah Paşanın Erkân-ı Harbiyesine tâyin edildiyse de, bu vazîfeden istifâ etti. 19 Temmuz 1911 târihinde müstakil 24. İşkodra Nizâmiye Fırka
Kumandanlığına gönderildi. İşkodra Vâlisi Hayri Beyin vazîfeden alınması üzerine, 27 Mayıs 1912’de İşkodra Vâliliği vazîfesine de tâyin edildi.
Bağımsız İşkodra Kolordusu ve kale komutanı Hasan Rıza Bey, Balkan Harbinin ilan edilmesinden (8 Ekim 1912) ve İşkodra Kalesinin
etrafında çarpışmaların başlamasından sonra da çevre köylerde yaşayan halkı koruma gayreti içerisinde olmuştur. Evi şehre yakın bir yerde bulunuyordu. Karadağlıların asıl saldırılarını yönelttikleri kır bölgesine (doğu bölgesine)Kakarik muharebesinden sonra evini nakletti
(7 Kasım 1912) Kendisi görevde iken asıl mevzilerin hemen gerisinde bulunan bölge karargâhında ikamet ediyordu. 27 Kasım 1912 günü rahatsızlandığı için birkaç gün dinlenmek ve tedavi olmak için şehirdeki evine geldi. Bu günlerde Hasan Rıza Bey Karadağlılar ve Sırplar aleyhine
dışarıdaki bütün Arnavutları ayakta tutmak için bütün gayretiyle çalışıyordu. Müslüman olan Arnavutlar onu destekliyor, fakat Katolik olan Arnavutlar düşman ile iş birliği yaparak onları destekliyorlardı. Düşmanla işbirliği yapan ve onları destekleyen Arnavutları Karadağlılardan
ayırmak ve onların aleyhine çevirmek zor görünüyordu. Hasan Rıza Bey, Arnavut olan Katolik başkanlara ve ileri gelenlere Slavların zafer kazanmalarının kendileri için bir felaket olacağının tehlikelerinden söz ediyor ve bu konuda yol gösteriyordu.
sirplar_iskodrada Osmanlı
hükümetinin bundan sonraki bütün gayretlerinin ve fedakârlığının Arnavutlar lehine ve menfaatine olacağına onlara anlatıyordu. Tehlikeyi gören ve tahmin eden Katolikliğe hakim ve nüfuz sahibi olan papazlar bu hususta müspet yönde çalışmaya başladılar.İşkodra’nın baş piskoposu
işe resmen başlamak için, Arnavutluk namına Hasan Rıza Beyden yetki istedi. Bu konuda Avusturyalıların muvafakatını almış görünüyordu.Başpiskoposun şartları Hasan Rıza Beyle görüşüp , takip edilecek siyasetin esaslarını kararlaştırmak ve Osmanlı hükümetinin Arnavutluk
hesabına çalıştığının alamet ve işareti olmak üzere İşkodra eski kalesine, Osmanlı bayrağının altına bir Arnavutluk bayrağının çekilmesi idi. Hasan Rıza Bey, bütün Malisörlerin ve Katolik Arnavutların, Sırp ve Karadağlılar aleyhine silah kullanmaları şartı ile bu teklifi kabul
edeceğini söyledi ve ayrıntıların karara bağlanması için tenha ve dağın tepesinde bir yer olan, Derviş Paşa Tepesindeki bir barakada baş başa görüşmenin gerçekleşmesi hususun da papazla anlaşmaya vardılar.
Derviş Paşa Tepesine gelmesi gereken papaz, Esat Paşa’nın evine gitmiş,
Hasan Rıza Bey, başpapazı anılan yerde boş yere beklemiş ve bundan dolayı evine akşam geç saatlerde dönmüştü. Halbuki 30 ocak 1913 günü başpapaz Hasan Rıza Bey ile görüşüp alacağı talimat doğrultusunda İşkodranın güneyinde Zadrima ve Manşat’a gidecek ve Sırplar aleyhine kıyam
hazırlığına başlayacaktı.
Bir süre sonra Esat Paşanın yaveri astteğmen Beykozlu Mesut Efendi gelerek başpapazın Esat Paşanın evinde kendisini beklediğini iletti.Bunun üzerine Hasan Rıza Bey kalkarak yaver Mesut Efendiyle beraber 150 metre ileride olan Esat Paşa’nın evine gitti.
İki komutanın evleri karşı karşıya idi.Her iki evin ortasında geniş bir meydan vardı. Hasan Beyin evinin kapısında Arnavut redif askerlerinden silahlı nöbetçiler vardı. Hasan Rıza Bey, elindeki nizamiye taburlarının savaş kuvvetlerini azaltmamak için kapı nöbetçilerini redif
askerlerinden almıştı.
Esat Paşa’nın evindeki bu buluşma ve görüşme bittikten sonra, Hasan Rıza Bey, karargâha dönerken saat 18.45’de iki ev arasındaki meydanda, arka arkaya silah sesleri duyuldu. Bu silah seslerini duyan Hasan Rıza Beyin evindeki görevliler dışarı fırlayarak
Esat Paşa’nın evine doğru koştular. Havanın çok karanlık olmasının yanı sıra, sokaklarda lamba olmadığı için hiç kimsenin önündekini ve yanındakini görmesi mümkün değildi. Yapılan araştırmalar sonucunda, her iki evin ortasında yani meydanda komutan Hasan Rıza Beyin yaralı olarak,
sırt üstü yattığını gördüler. Hemen orada onu tedaviye başladılar. Komutan karşılık vermek için revölverlerini kılıfından çıkarmış, fakat atmaya gücü kalmamıştı. Bir müddet sonra yaralı komutan evine getirilerek tedavisine burada devam edildi.
Hasan Rıza Beyin ilk sözleri şu
oldu; “Yolda giderken karşıdan üç kişi çıktı, hava çok karanlık olduğundan çok yakınımdan geçen bu adamlar yüzüme bakıp geçerken onları tanıyamadım. Geçenlerden birisi iki defa, diğeri de bir defa ateş etti. Üçüncüsü ateş etmedi.Nereye kaçtıklarını göremedim”
Hasan Rıza Bey,Esat
Paşa’nın evinden çıkarken yaveri Mesut Bey kendisine eşlik etmek istemiş ise de, Hasan Rıza Bey, buna gerek olmadığını söyleyip dönmesini istemiştir.
Hasan Rıza Bey, yaralarının verdiği acıyı etrafındakilere hissettirmemeye çalışmış ve bazı şakalar yaparak onları telkin etmeye
çalışmıştır. Kakarik savaşında sağ elini kaybeden Asteğmen Kemal Efendiye “Kemal senin bir yaran var, benim üç yaram var. Ben senden daha mutluyum” dedi. Bir süre sonra Esat Paşa, Hasan Rıza Bey’in yanına gelerek durumu hakkında bilgi aldıktan sonra çok durmadan oradan ayrıldı.
Hasan Rıza Bey’in odasının önündeki bazı subaylar, özellikle 70. Alay Komutanı Binbaşı Hamdi Bey, Esat Paşa’ya
çatarak, sinirli ve heyecanlı sözler söyledi.Yattığı yerden bu söylenenleri işiten Hasan Rıza Bey “Herkesin görevi ordusunun ve kalenin şerefini ve namusunu düşünmektir
Benim şahsım konuşulamaz, ben ölürsem Allah’ıma kavuşacağım, kalırsam alem arasında alnım açık başım dik gezeceğim” dedikten sonra haber göndererek arkadaşlarını yatıştırdı. Ziyaretine gelen İşkodra ağalarından dostu olan Aluş Ağa Luhe’ye “Aluş Ağa! Böyle takdir edilmiş, sen bu
kanı bırakma” dedi. Yanında bulunan ve ziyaretine gelenlere İşkodra’yı savunmadan vazgeçilmemesini ve kuvvetli olmak gerektiğini tavsiye ediyor ve kale için bundan başka kurtuluş y olu olmadığını söylüyordu.Acılarının azalması ve uyuması için doktorlar ona
kafein şırınga ettiler. Bir süre uyudu ve uyandıktan sonra bölgelere ertesi gün gönderilecek cephanelerden söz etti. Doktorlar ondan ümidi kesince, vasiyetinin alınması Abdurrahman Nazif Bey’e söylediler. Ailesi ve çocukları hakkında kendisine bir şey sormak çok zor olduğundan,
yalnız “Beyefendi! Doktorlar sizi vazifeyle uğraşmaktan men ediyorlar, emir ve komutayı geçici olarak Esat Paşa’ya bırakır mısınız” denildi. “Olmaz, berbat eder, batırır. Yazılacak emirlerin altına Kolordu Kumandanı adına Subaylar Grubu Başkanı Abdurrahman Nazif’in imzasını
atarsın”diye cevap verdi. Bu tabii ki kendisinsin hayatta kalması ile mümkündü.
Vefatından önce birkaç kişi dışında diğerlerinin odalarından çıkmalarını emretti ve müstahkem mevki Subaylar Grubu Başkanı Kolağası Kiramettin Bey’in yüksek sesle “Yasin-i Şerif”okumasını söyledi.
Kiramettin Bey’in yüksek sesle okumakta olduğu “Yasin” bitmek üzere iken Hasan Rıza Bey ruhunu teslim ederek şehit oldu. Yaralı olarak yedi saatten fazla yaşadı.Naaşı,31 Ocak 1913 Cuma günü düzenlenen ve binlerce insanın katıldığı merasim ile,
110 yıl önce bugün 15 Kasim 1912'de Balkan Muharebeleri Sırasında #CisriMustafapaşa'da(Bulgaristan) Bulunan İngiliz Gazeteci Philip Gibbs’in İzlediği Balkan Harbinin simge fotoğraflarına yansıyan elim bir vaka İki Türk’ün İdam Edilmesi İle İlgili #TheGraphic Dergisine Yolladığı
Fotoğraflı Haber.
The Graphıc – 30 November 1912 No:2244
s:818-819
15 Kasım Cuma günü, akşamüstü günesi Marita’ya altın parıltıları gibi vurduğu zaman, arka bahçede yaşanan bir olayı izlemek üzere Bulgaristan Cisri Mustafa Paşa’nın ana caddesine gittim.
Binlerce insanın öldürüldüğü bir savaşta cinayet sonrası suçüstü yakalanan iki Türk’ün asılması pek de önemli bir olay sayılmazdı. Ancak onlar için hayatlarının son perdesinde arka bahçede Bulgar izleyiciler önünde sergileyecekleri davranış, Türk hakimiyetinde geçen yıllarda
Siyasal bir söylem ve yalandan ibaret olan 1915 olaylarıyla Her 24 Nisan ısıtılıp gündeme getirmeye çalışanların asıl amacı üzeri bir duvar gibi örülmeye çalışılan bir gerçek olan bizim bile hatırlamadığımız 144 yıl önce bugün (24 Nisan 1877) 93 harbi ile başlayan 5 milyon
soydaşımizin canına ırzına malına malolacak bununla birlikte yerinden yurdundan vatanindan edecek 19 yy başlarindan ilk Sırp isyanları ve ilerdeki isyan ve katliamlara örnek teşkil edecek 1821'deki Yunan isyani, 93 harbi ile Balkan Harbi katliamlari ve soykırmlarıdir
Asil soykırim ve katliam 1804'den 1912 kadar olan süreç içinde isyanlar ve 144 yıl önce bugün başlayan 93 harbi ile 1912 deki Balkan harpleri neticesinde Balkanlarda Türklere karşı yapılmiştir..
"Bizim sanatımızın mertebesinden, milletimizin ululuğundan en ufak bir şüphemiz yoktur ki başkalarının ağzına bakalım. Böylece en temiz ve saf şekilde sanat ifadesine erişen millet, çapraşık yollara giremez. Ezelden, büyük nimete erişmiştir; onun kadrini bilmelidir"
Büyük Türk mimar-mühendisi ve mimarlık tarihi araştırmacısı Ekrem Hakki Ayverdi'yi vefatının 37.yılında rahmet ve saygı ile anıyorum
Osmanlı nın Kendini En İyi İfade Ettiği Sanat Kolu Mimaridir
''Abideleri seviyor musunuz? Seviniz; çok seviniz. Eğer üstünde durmadınız, onlarla bir alış – veriş kurmadınızsa kalb gözünüzü açınız; abidelerle konuşmayı öğreniniz. Bunun için lüzumu kadar temas imkânı hazırlayın.
Tüm Çocuklarımızın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun
Turgut Özakman'dan bir çocuk hikâyesi ;
Sakarya Savaşlarının ilk günleriydi. Ordumuz bazen zor zamanlar yaşıyordu. Tam bir ölüm kalım savaşı idi. Vatan savunmasında çok büyük kayıplar veriliyordu.Sakarya
boylarında zor zamanlar yaşanıyordu. Sakarya boylarında ordumuz bozulsa Ankara'yı kaybedecek, belki de her şeyi kaybedecektik.
İstanbul büyük bir heyecan içinde savaşın sonunu bekliyordu. İngiliz işgaline rağmen İstanbul Hilâl-i Ahmer Şubesi(Kızılayı), kendiliğinden İstanbul’da
birkaç yerde Anadolu’ya bir yardım kampanyası başlattı. Toplanan yardımlarla askerlere silah, cephane temin edilecekti.
Bu bir vatan savunmasıydı.
Yardım toplanan Hilâl-i Ahmer Şubelerinin önünde uzun kuyruklar oluşuyor, herkes gönlünden ne koparsa veriyordu.
Güzel #İşkodrâ !! #Rumeli'nin çiçeği ıhlamur kokulu şehri, #Üsküdar'ın isimdaşi idi (Scutari) Çoğumuzun ismini bile bilmediğimiz yada unuttuğumuz Rumeli'den en son çiktiğimiz kale ve bir Vatan topragi idi !! 108 yıl once bugün veda ettik
Kaybının 108. yılında (22-23 Nisan 1913 ) güzel hatıraları ile yad ederken başta #İşkodra Müdafii Şehit Hasan Rıza Paşa olmak üzere tum.şehitlerimizi Rahmet ve saygiyla.aniyorum..
108 yıl önce #İskodra'ya veda 22-23 Nisan 1913 Balkan Harbinde Rumelide'ki son toprağımız İşkodra'da (Arnavutluk) Osmanlı Yönetiminin sonu ;
Karadağ Kralı Nicholas şehri Esat Toptani'den teslim alıyor
Bulgarlar, 3 Kasım’da Çorlu’yu, 6 Kasım’da Tekirdağ’ı işgal eder. Hedef Çatalca üstünden Çarigrad’dır (İstanbul). “Osmanlı ordusu kalıntıları, kovalanmadıkları için”, rastgele yönlere yayılırlar. “Kırlarda, ovalarda 100.000 kaçan asker
yürüyor, dolaşıyor, ‘Ekmek! Ekmek!’ diye bağırıyordu. Korkunç kâbus –açlık- kahrediyordu”. Yenilenler, “aç, tok yürümek zorundaydı. IV., I. ve II. Kolordular, sürü manzarasını taşıyordu. Ne amir vardı, ne emir. Askerler silahlarını atmışlardı. Çoğu, o müthiş soğukta, postallarını
bile çıkarmıştı, aralıksız sağanak altında yalınayak yürüyordu. Çünkü çamura bulanmış olan postallarının ağırlığını o batak yollarda çekmeye takatleri yoktu. Bütün çevre köy ve kasabaların sakinleri de arabaları, eşyaları, hayvanları ve çocuklarıyla İstanbul’a akın ediyorlardı..