“Anneler günü”, “babalar günü”, “sevgililer günü” adı altında batıdan servis edilen, kültür yozlaşmasına ve ahlakî çöküşe neden olan bu âdetler diğer bir yandan, tüketim çılgınlığı gıdasıyla azgınlaşan emperyalist düzenin hayatî damarlarıdır. ❌
Biz, "Cennetin ayakları altına serildiği" müslüman anaların çocuklarıyız.
Bizde anneler günü yılda bir gün değil; bir ömür boyudur.
Emperyalist/ kapitalist batının sahte anneler gönünü tanımıyor ve red ediyoruz. ❌
Yaşlısını ölüme terkeden batının anneler günü kutlaması çok manidar. Trajikomik.😂 #annelergünü#EvdeHayatVar
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Bazı şeyler sadece bazılarına özgü değil. Altı köşeli yıldız sadece yahudilere özgü değil, Orak ve çekiç sadece Komünistlere özgü değil, Hilal sadece İslama özgü değil. Ganalı haç sadece nazilere özgü değildir.
Tarih o zamanki koşullara göre değerlendirilir
Bu bayraklar biri Karamanoğulları beyliği bayrağı, diğeri Candaroğulları bayrağı.
ilk bakışta bir Yahudi devleti bayrağı gibi. Bugün bir Türk devleti kurulsa bayrağı böyle olsa cahiller neler der neler.
Gerçekte Altı köşeli yıldız eski Türklerde çok kullanılan bir muhurdu. Eski tabletlerde, eski Türk mezarlarında bu işaret hep oldu.
Melih Şahgazi nin mezar taşında iç içe geçmiş iki üçgen vardır, bu işaret Ön-Türklerde yaradan ve yaratılanı simgelerdi.
Atatürk öldüğünde yerine geçti ve bakın neler yaptı:
Kur'an-ı Kerim basılmasını yasakladı.
Kur'an-ı Kerimleri toplattı .
Köyleri bile dolaştılar tek tek.
Allah demeyi yasakladı.
Jandarma gönderdiler.
Kur'an-ı Kerim'leri “Devlet tamir edecek" diyerek topladılar ve yakarak imha ettiler
Bu ülkede 1948 yılına kadar Hacca gitmeyi dahi yasakladı İnönü. Sultanahmet Camii'ni bile askeri kışlaya çevirmişlerdi, atlar dolaşıyordu bahçesinde.
Ezanı yıllarca "Tanrı uludur" diye okuttu.
Alimler, "Ezan Türkçe olmaz" dediği için hapis yattı, İdamla yargılandı.
Kur-an-ı Kerim öğreten müftüler işten atıldı.
60 yaşında nineler evlerden toplanıp gözaltına alındı.
Bir defasında hocama dedim ki: “Bir kitap okudum ama zihnimde kitaptan hiçbir şey kalmadı.”
Bana bir elma uzattı ve dedi ki: “Bunu ağzında çiğneyip ye.” Yedikten sonra sordu: “Şimdi sen büyüdün mü?: “Hayır” dedim.
Dedi ki : “Büyümedin ama o elma vücuduna dağıldı; et oldu, kemik oldu, sinir oldu, deri oldu, tırnak oldu, hücre oldu.
Anladım ki, okuduğumuz kitaplar da öyle dağılıyor. Bir kısmı kelime dağarcığımızı zenginleştiriyor.
Bir kısmı bilgi ve irfanımızı artırıyor. Bir kısmı ahlakımızı güzelleştiriyor. Bir kısmı yazı ve konuşma üslubuna incelik katıyor. Bir kısmı hayata farklı bakmayı sağlıyor. Bir kısmı içimizdeki sevgiyi, merhameti ve öz güveni artırıyor.
Siyasette o kadar kirli çamaşır varki, Akşenere evine, yuvana dön demek, gittiğin yol yol değil, temizlik yakın arada sende kaynama çağrısında bulunuyor Bahçeli, bir gerçek varki önümüzdeki genel seçimler, 2023 vizyonu o kadar önemli ki
Seçime az bi süre kala herkesin kirli camasirları ortaya dökülecek, buralar karışacak şimdiden vaziyet alın, duyduk duymadık demeyin diyen Cumhur ittifakıdır..
Aynı çağrıyı cumhurbaşkanı da virüsten önce yeni parti kuran eski Ak partililere yapmıştı, Chp ve Hdp sürekli tabanını sokağa çağırıyor ne kadar bu çağrı karşılıksız kalsa da Devlet bizim gibi varsayımlar ile çalışmıyor, İstihbarat çalışmaları ve emniyet raporları ile
Vaktiyle çömlek ustasının yanında çalışan bir kalfa artık her şeyi öğrendiğini düşünmüş, kendisine dükkân açmak için ustasının yanından ayrılmaya karar vermiş. Ustası her ne kadar “Dur daha her şeyi öğrenmedin” dese de kalfa ustasını dinlememiş.
Başka bir şehire gidip kendi dükkânını açmış. Ustasından öğrendiklerini uygulamaya başlamış. Ama ne tuhaf ki, fırına verdiği bütün çömlekler ısınınca çatır çatır çatlıyormuş. Kalfa şaşırmış. Onu denemiş, bunu denemiş, ama bir türlü fırından sağlam çömlek çıkarmayı becerememiş.
Çaresiz ustasının yanına geri dönmüş. Ustası onu görünce gülmüş. Belli ki geleceğini bekliyormuş. “Ne oldu çömlekleri sağlam çıkaramadın mı fırından?” demiş. Kalfa çok mahcup olmuş. “Hakkını helal et ustam. Sana saygısızlık ettim. Dediğin gibi oldu; Çömlekler çatır çatır çatladı
#Ayasofya, ne taş, ne çizgi, ne renk, ne cisim, ne de madde senfonisi; sadece mâna, yalnız mâna...
Fatih Sultan Mehmed Han vasiyetnamesine yazmış: Benim bu camimi camilikten çıkartacakların üzerine Allah’ın laneti olsun demiş.
Bu lanet, o ulu mabet kapatıldığından beri Türkiye’nin üzerinde kara bir bulut gibi duruyor.
Islamiyetin en büyük zaferlerinden Peygamber duası olan bu şehrin en kutsal mekanı olan ayasofya 1934de kapatıldı. Agustos 1980 yilinda kısmi namaz kılma yeri açılıp ezan okundu. 12 eylülde darbe olup 1 gün sonra kapatıldı.