TR ve ABD'de yaşananlar arasında ilginç benzerlikler.
TR kapsamında;
-Son dönemde kolluk kuvvetleriyle halkın karşı karşıya geldiği veya getirildiği,
-Mevcut sorun ve dinamiklere ilave olarak karantina tedbirleri ile gerilen halkın kolluk güçlerine sert tepkiler gösterdiği,++
-Kolluk güçlerinin karantina tedbirlerini bahane ederek halka direkt zarar verecek şekilde hareket ettiği,
-Olayların genel itibariyle Adana, İstanbul, İzmir ve Trakya Bölgesinde gerçekleştiği, bu bölgelerde ise genel itibariyle göçmenlerin yerleşim yerlerinin seçildiği,++
-Olay bölgelerindeki yerel yönetimlerin muhalefet partilerinin elinde olduğu,
-Bunlara ilave olarak Diyarbakır da bir polis memurunun vurulduğu,
-Bununla birlikte jandarma ve/veya askerin kontrolündeki bölgelerde ise vukuat yaşanmadığı görülmektedir.++
ABD kapsamında ise;
-Siyahi bir ABD vatandaşının polis şiddeti ile öldürülmesi sonrası halkın sokak eylemlerine başladığı,
-Sokak eylemleri esnasında halkın polis ile karşı karşıya geldiği, polis karakollarının yakıldığı ve iş yerlerinin talan edildiği,++
-Olayların genel itibariyle demokratların yönetimleri altında olan bölgelerde gerçekleştiği,
-Olayların bastırılması adına valilikler tarafından sokağa çıkma yasağı ilan edildiği,++
-Trump'ın kısa sürede orduyu sahaya sürdüğü ve halk ile askerin karşı karşıya gelebileceği, bu durumda ise askerin polisten çok daha şiddetle halka müdahalesinin olabileceği,
-Halk arasında ve basında iç savaş ve ayrışma olasılıklarının işlenmeye başlandığı görülmektedir.
++
ABD kapsamında senaryolar incelendiğinde;
a. Söz konusu olayların başlaması veya başlayan olayların fırsat olarak görülmesiyle büyütülmesinin, başarısız pandemi yönetiminden dolayı eleştirilen Trump için güzel bir kaçış noktası olabileceğini,++
b. Çıkan kriz ile Trump'ın olay sorumluluğunu yerel yönetimlere yıkması halinde hem muhalefeti yıpratabileceği hem de ırkçılığın fazla olduğu tabanını yeniden konsolide edebileceğini,++
c. Bu süreçte ABD'nin iç siyasi hareketliliğinin devam edeceği ve ülkenin daha da kriz ve hatta derin ayrılıklara kadar sürüklenebileceğini,
ç. Bu planın, birleşik ve bütün olmakla övünen Trump'a ABD'yi ikinci özgürlüğüne kavuşturan KAHRAMAN BAŞKAN olma şansı tanıyabileceğini,++
d. İşlerin istediği gibi gitmemesi halinde ise Trump'ın erkenden sahaya inmesinin de muhtemel olduğu ve böylece en azından suçu yerel yönetimlere atarak demokratları yıpratmaya ve savaşı durduran kişi olmaya çalışabileceğini değerlendiriyorum.++
Diğer taraftan TR’deki olayları incelediğimizde, halkın sinir uçlarının kaşınmaya çalışıldığının aşikâr olduğunu, ancak planlayıcılarının Erdoğan veya Ergenekon olup olmadığının ise henüz netleşmediğini görmekteyiz.++
Ancak duruma Erdoğan gözüyle baktığımda;
a. Erdoğan'ın planlayıcı olmasa da MİT, İçişleri ve MSB üzerinden durumdan faydalanma yoluna gidebileceğini, ancak özellikle Ergenekon yakınlığı bilinen Soylu'yu bu şartlarda değiştirebileceğini,++
b. Kötü giden ekonomik durum içinde Erdoğan için böyle bir iç karışıklık durumunun kurtarıcı olarak görülebileceğini,
c. Diğer taraftan muhalif yerel yönetimlerin yıpratılmaya çalışılacağını ve AKP tabanının tekrar güveninin toplanmaya çalışabileceğini,++
ç. Kendi mahallesinden çıkan iç muhalefeti de bu süreçte susturmaya çalışacağını,
d. Hazırlanan zeminde karışıklığa müdahale için askerin sahaya indirilebileceğini ve ikinci bir 15T tiyatrosuyla yeniden kahramanlık destanı yazılmaya çalışılabileceğini değerlendiriyorum.++
Benzer şekilde durumu Ergenekon gözüyle incelediğimizde ise;
a. Özellikle askeri bölgelerde hareketlilik olmadığı dikkate alındığında, olayların başlatılması veya geliştirilmesinde etkin rol alıyor olabileceği,++
b. Erdoğan'dan farklı olarak askerin sahaya inmesini kendilerine fırsat bilip halkı da arkalarına alarak Erdoğan’a karşı gerçek bir darbe girişiminde bulunabileceğini kıymetlendirmekteyim.++
Her iki ihtimalde de ülke içi karışlığın iki taraf için de bir avantaj olarak görüldüğünü, özellikle bu süreçte halkın milliyetçi damarının daha yoğun istismar edilmeye çalışılabileceği düşünüyorum.++
ABD ve TR'de gerçekleşen olaylar, yöneticilerin tavırları, başlama şekilleri ve muhtemel senaryoları ile çok ilginç benzerlikler arz etmektedir.++
Dolayısıyla olası senaryo ve hareket tarzları açısından ABD'de yaşanan ve yaşanacak olayları TR'de yaşanması olası senaryoları anlamak veya tahmin etmek için iyi bir laboratuvar olarak görüyorum ve yakından takip etmenizi tavsiye ediyorum.++
Son olarak,tıpkı Trump v Erdoğan gibi pandemi/ekonomi dar boğazındaki Putin'in de bu süreçte benzer bir “kurtuluş” yoluna başvurabileceğini, ancak iç dinamiklerinden dolayı sınırları dışında dahil olduğu bir hareketlilik ile iç kamuoyunu oyalamaya çalışabileceğini düşünüyorum.++
Bu noktada, Ergenekon ile artarak devam eden yakınlıklarına ve ortak menfaatleri doğrultusunda, Karadeniz’in yumuşak karnı İstanbul ve Boğazlar özelinde bir plan yapabilme ihtimallerini çok uç noktada da olsa akıllarda bulundurulması gerektiğini mütalaa ediyorum.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Sayın @baristerkoglu’nun bu sorgusuyla birlikte canlanan, Rus pilotun düşürülmesi ve öldürülmesiyle ilgili bir anımı katkı maksatlı paylaşmak istiyorum.
Öncesinde o günkü ortamı ve ilişkilere biraz değinmem gerekiyor.
++
Rus pilot düşürüldüğünde ABD Savunma İş Birliği Ofisi (Office of Defense Cooperation-ODC)/Ankara’da Birleşik İstihbarat Paylaşım Merkezi Kıdemli Türk Subayı olarak görev yapıyordum.
++
Görev tanımım içinde, Suriye ve Irak’ta IŞİD’e karşı yürütülen operasyonların istihbarat destek, planlama ve koordinasyonunun sağlanması da bulunmaktaydı.
++
Olay zamanında TR-ABD istihbarat paylaşım birimi Türk Kıdemli Subayı ve Suriye IŞİD ile mücadele Koalisyon gücü Genelkurmay İstihbarat Koordinasyon Subayı olarak görev yapıyordum.
ABD başta olmak üzere tüm koalisyon ülkeleri ve MİT ile birlikte çalışıyorduk.++
Rus uçağının düşürüldüğü o günün öncesinde Genelkurmay büyük bir baskı altındaydı. Erdoğan ve MIT herhangi bir Rus uçağının misilleme olarak düşürülmesi gerektiğini düşünüyordu.
Bu baskı Hava Kuvvetlerini sosyal medyada hedef alacak kadar ileri götürülmüştü.++
Yer: Ankara, Genelkurmay Karargâhı, Komuta Katı, Küçük toplantı salonu.
Tarih: Doğu'da TSK'nın tarihi Sur şehrini tanınmaz hale getirdiği dönem.
Oyuncular: Yaşar Güler ve çoğu şu an esir tutulan Generaller.
Konu: Sur'da mevcut ve müteakip harekât.++
Yaşar Güler'e sabah 0700-0730 sularında yapılan günlük arz esnasında Güler her zamanki Sin Kaf'lı ağır sözleriyle köpürür birden.
Normalde bu tablo her sabah görmeye alışık olduğumuz saçma bir durum. Ancak bu sefer Güler bir adım daha ileri götürür olayı ve emir verir.++
"Lan n'oldu bizim şu üzerine çalıştığınız ... silahı?! Kullanın lan işte onu burda. Bundan daha iyi deneme yeri mi bulacaksınız! Tamam mı? Çekin şehrin merkezine dört yol ağzına, döşeyin kabloyu dört bir tarafa! Deneyin de görelim!"
@ahmetnesin1 yeni kaleme aldığı yazısında; isim değişse de yıllar içinde aslında JITEM hep var olduğuna, eylemler arkasındaki bağa ve bunca şiddet eylemine rağmen halkımızda her daim var olan eylemsizliğe dikkat çekmiş.
Sayın Nesin özellikle CB Iletişim Daire Başkanlığına temas etmiş ve kesinlikle bu tespitinde de haklı olsa da, diğer taraftan @suleymansoylu ve İçişleri Bakanlığı içinde kurduğu çeteyi unutmayalım.
Malumunuz, Jandarma ve Sahil Güvenlik bir süredir İçişleri Bakanlığı bünyesinde++
görev yapmaktadır. Yani ilk defa bu hükümet döneminde, askeri üniforma içindeki şahıslar Hudut Komutanlığı gibi bir kavram içinde siyasilerden direkt emir hale gelmiştir.
Elbette seçilmişlerin ülkeyi yönetmesi olması gereken ve asla askeri vesayeti savunmuyorum. Ancak,++