109 sene önce bugün 16 Haziran 1911'de #Rumeli gezisi kapsaminda Sultan Mehmet Reşad yaklaşik yüzbin kişi ile #Kosova#Priştine 1.Murat'ın Meşhedinde Cuma namazı kılmıştı.
Ve bir sene sonra elden cikacak #Rumeli'nin neden elden ciktığina bir küçük gaflet örneği,
Sultan Mehmed Reşad 15 Haziran Perşembe günü Priştine’ye gitmiş ve 16 Haziran Cuma günü de Murad Hüdâvendigâr’ın şehîd olduğu Kosova sahrâsında yüz bin kişilik muazzam bir cemaatle Cuma namazını kılmıştır. Sadr-ı-a’zam burada Arnavutları memnun edecek bir nutuk irâd etmişse de,
Arnavutça bildiğini söyliyerek tercümanlık vazifesiyle seyâhate iştirâk etmiş olan Âyandan Manastırlı İsmail Hakkı Efendi bir kelime bile bilmediği için nutuk tercüme edilememiş ve bununla beraber bir çok âsi Arnavut sergerdeleri gelip itaatlerini arzetmişlerdir.
İsmail Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, Cilt.
Sultan Mehmed Reşad’ın Kosova’yı Ziyareti
Osmanlı Sultanı Mehmed Reşad’ın 15-17 Haziran 1911 tarihlerinde Priştine’ye geldiği, ahalinin sıcak ve samimi duygularla Padişah’ı karşıladığı, mebuslar, mülkî ve askerî
memurlar, ulema, ruhanî reisler, eşraf ve diğer ileri gelenlerin ayrı ayrı kabul edildikleri, çevre köy ve kasabalardan gelen gençlerin Padişah’ın bulunduğu yerin önünde gösteriler yaptığı, Cuma günü Hüdavendigâr Gazi’nin türbesinin [5] ziyaret edildiği, ziyarete kalabalık bir
topluluğunun yanı sıra Süleyman Batuş, İsa Bolatin ve sair ileri gelenlerin katıldıkları, pek çok Hıristiyan köylünün törenlerde hazır oldukları, Manastırlı İsmail Hakkı Efendi’nin imamlığında Cuma namazı kılındığı, Padişah’ın beyannamesi okunup sadrıazamın ahaliye bir konuşma
yaptığı, meşhedin yanında yapılacak medresenin temelinin bizzat padişah tarafından atıldığı, Padişah’ın borçlarını ödemekte zorlanan borçlulara yardımcı olmak amacıyla 30.000, inşa edilecek olan medrese için 5.000 ve fakirlere de 1.000 kuruş ihsan buyurduğu
Priştine’ye Muvâsalat-ı Hümâyûn Zât-ı hazret-i Padişahî saat beşde Priştine’ye şeref-muvâsalat ve zât-ı şahanelerine mahsus olmak üzere istasyon binası dahilinde ihzâr edilmiş olan salonda bir müddet istirahat ve ba‘dehû dört atlı gerdûne-i saltanatlarına râkiben ve müstakbelînin
hâr ve samimi alkışları arasında Nefs-i Priştine’ye azîmet buyurmuşlardır. Bir saat kadar imtidâd eden işbu şose tarîkın güzergâhında asâkir-i Osmaniyye iki tarafda sufûf-ı ihtirâm teşkil eyledikleri güzergâh-ı hümâyûn-ı şehriyâr-ı ulviyyet-şi‘ârlarını istikbâle kemâl-i iştiyak
ile şitâbân olan Arnavud ahali ile mâlâmâl bulunmakda ve gerdûne-i hümâyûnu bizzat cer etmek arzusunu izhâr eylemekde idiler. İşbu hürmet ve muhabbet mahzûziyet-i şahaneyi mûcib olmuş ise de bittab‘ tecvîz buyurulmamışdır. Zât-ı hazret-i Padişahî âlâ-yı vâlâ ile ve sürekli
alkışlar arasında daire-i hükûmete şeref-muvâsalat buyurmuşlar ve akabinde toplar endâhtıyla râsime-i selâm ve ihtirâm ifa kılınmışdır. Bir müddet ihtirâmdan sonra resm-i kabul müttehaz program mûcebince âtîde münderic olduğu üzere icra edilmişdir. Mebusân nâmına Üsküb Mebusu
Said Efendi bir nutuk irâd ile umum Kosova ahalisinin hakk-ı hümâyûn-ı hazret-i Hilâfet-penâhî’de vâki hissiyât-ı samimânelerinden bahisle kudûm-ı hümâyûnlarını tebrik ve arz-ı hoş âmedî eylediklerini beyân etmiş ve zât-ı hazret-i Padişahî dahi: “Milleti görmek üzere gelişimden
ve karîben meşhedi ziyaret edeceğimden dolayı pek ziyade mesrûrum. Bu seyahati ihtiyârdan maksadım anâsır arasında i’tilâfa hizmetdir. Bu maksadın husûlünü görmekle memnuniyet ve mesrûriyetim mütezâyiddir.” buyurmuşlardır. Ba‘dehû erkân-ı memurîn-i mülkiye ve meclis-i idare ile
hey’et-i belediye huzur-ı hümâyûna dahil olduklarında “vatana, millete karşı hidemât-ı mebrûre ve sadakatkârânede bulunmaları ehass-ı âmâl-i hümâyûnları bulunduğu ve her bir ferd uhdesine muhavvel vezâifi tamamen ifa eylemesiyle vatanın terakkî ve te‘âlî edeceği bedîhî ve
âşikâr olduğunu” beyân eylemişlerdir. Erkân ve zâbitân-ı askeriyenin dahi huzur-ı mülûkâneye duhûllerinde Kumandan Cavid Paşa’ya hitaben: “Şu takdim etdiğiniz ümerâ-yı güzîde-i askeriye ve zâbitâna teşekkür ederim. Ordu devletin ruhudur. Ruhsuz vücud yaşayamayacağı gibi ordusuz
devlet de yaşayamaz. İnâyet-i Hak’la ordunun günden güne terakkî etdiğini gördüğümden dolayı minnetdârım.” kelimât-ı taltifiyesini irâd buyurmuşlardır. İşbu merasimin hitâmında Kalkandelenli Müderris Hoca Bekir Efendi tarafından bir dua-yı belîğ kırâet edilmiş hâzirun âminhân
olmuşlar ve zât-ı şevket-simât efendimiz hazretleri işbu duaya iştirak buyurmuşlardır. İşbu resm-i kabul merasimi saat dokuz râddelerinde hitâm bulmuşdur. Gerek Üsküb’de ve gerek Priştine’de icra buyurulan resm-i kabul listesi ber-vech-i zîr derc olunur: Mebusân-ı vilâyet, vali
ve erkân-ı vilâyet, kolordu hey’eti, müftü efendi, ulema ve meşâyih ve rüesâ-yı ruhâniye, meclis-i idare ve belediye hey’etleri, eşraf ve mu‘teberân, mülhakâtdan gelen hey’ât-ı müntehabe, mülhakâtın İttihad ve Terakki hey’ât-ı müntehabesi, maârif hey’eti, konsoloslar. Şâyân
buyurulan müsaade-i seniyye üzerine Priştine ve Vulçıtrın havalisinden gelmiş ve kıyafet-i milliyelerini lâbis bulunmuş olan yüzlerce gençler ikametgâh-ı Padişahînin bahçesinde davul, zurna, kaval çalarak, millî rakslar icra ederek ibrâz-ı sürûr ve şâdmânî eylemişler ve
nâil-i iltifât-ı Padişahî olmuşlardır. Burada dahi zât-ı hazret-i Padişahî vali ve kumandan, erkân-ı askeriye ve mülkiyeye ve sair icab edenlere hedâyâ-yı münasibe ihsân buyurmuşlardır. Haziran’ın üçüncü Cuma günü Salât-ı Cuma’nın Hüdâvendigâr-ı
Gazi hazretlerinin meşhed-i mübarekleri kurbünde icrası musammem olmakla her tarafdan fevc fevc gelip ictimâ etmiş olan muvahhidîn ile sahrâ dolmuş idi. Meşhed-i mezkûrun pîşgâhında vâki tepede zât-ı hazret-i Hilâfet-penâhî’ye mahsus ve ecdad-ı izâmlarının muharebâtda isti‘mâl
etmiş oldukları otağ-ı hümâyûn rekz edildiği gibi yemîninde dahi minber ve mihrâb ve kürsü ihzâr edilmişdir. Zât-ı hazret-i Hilâfet-penâhî saat bir râddelerinde ikametgâh-ı hümâyûnlarından hareketle yolda ihzâr edilmiş olan bir çadırda biraz ârâmdan sonra meşhed-i mezkûredeki
otağ-ı hümâyûnu teşrif buyurmuşlardır. Bu esnada ayândan fâzıl-ı muhterem Manastırlı İsmail Hakkı Efendi hazretleri yüz binlerce cemaate, Padişaha, vatana, Meşrutiyet’e sadâkatin dinen ne derecelerde mûcib-i felâh-ı dirayet olduğu hakkında vuku bulan ve saatlerce imtidâd eden
va‘az u nasihati gayet ulvî bir manzara teşkil etmekde idi. Maiyyet-i seniyyede gelmiş olan ulema ile ulema-i mahalliye dahi saflar arasında dolaşarak muvahhidîne uhuvvet-i Osmaniyye nâmına pend etmekde ve şehid-i muazzam Hüdâvendigâr-ı Gazi’nin âyât-ı Kur’âniye’ye ibtinâ’en vuku
bulan nesâyihi tekrar etmekde ve ehl-i zimmete ibrâz-ı şefkat ve muhâdenet vecîbe olduğunu söylemişlerdir. Süleyman Batuş, İsa Bolatin ve sair rüesâ-yı meşhûre ahali miyânında bulunduğu gibi pek çok Hıristiyan köylüleri dahi işbu merasimde hâzır bulunmuşlardır. Maiyyet-i seniyye-
mülûkânede şehzâdegân hazerâtıyla, sadrıazam paşa, Harbiye, Dahiliye, Maârif nâzırlarıyla Mâbeyn-i Hümâyûn erkânı olduğu hâlde ba‘de’l-hutbe cemaat-i kübrâ ile Salât-ı Cuma eda olunmuşdur. Hitabet ve imamet vazife-i nazîfesi müşârunileyh İsmail Hakkı Efendi hazretleri tarafından
ifa edilmişdir. Namazı müteâkib yine müşârunileyh tarafından tilâvet olunan duaya cümleten âminhân oldukdan sonra sadrıazam paşa hazretleri zât-ı hazret-i Hilâfet-penâhî’nin nâm-ı hümâyûnlarına beyânnâme kırâet eylemek üzere kürsüye çıkmışlardır.
Beyânnâme-i Hümâyûn Suretidir.
“Hüdâvendigâr-ı Gazi hazretlerinin devletin satveti uğrunda hayat-ı kıymetdârını terk ve feda eylediği yere gelerek meşhed-i mübareki ziyaret ve devletimin te‘âlî-i şevketi uğruna vakf-ı hayat misâkını tekrar eyledim. Hüdâvendigâr-ı Gazi hazretlerinin hatırâtıyla mâlî bir
kıt‘ada sene-i sâbıkada sefk-i dimâ vuku‘u beni dilhûn etmiş idi. Fakat bunun müfsidlerin teşvikâtından ileri gelmiş oluduğunu bu seyahatim esnasında tebaamdan gördüğüm me’ser-i sadakatkârî nazarımda isbat eylemişdir. İşte bu sebebe binâen hâdisâtı-ı zâileden maznûn ve mahkûm
olanların kanun-ı mahsusunda müsaid şerâit dairesinde mazhar-ı afv-ı şahane olduklarını ilân ederim. Kan gütmek âdeti memleketi mesâibe dûçâr etmekde olduğundan bunun ref‘ ve lağvını ve bî-kudret medyûnların verecekeleri deynlerin ceyb-i mülûkânemden tesviyesini irâde ederim.
Arnavud evlâdlarımın cümlesi necâtın kanuna itaatde olduğunu takdir ederek bunun hilâf-ı ilkââtda bulunacak fesedeye ittibâ‘ eylemezler ve kan gütmek âdetini terk ile haklarını kanunda ararlar ise Hüdâvendigâr-ı Gazi hazretlerinin rûh-ı şerifi mesud olacakdır. Hemen millet ve
devletimin te‘âlî ve saadeti hakkındaki dualarımın nezd-i ilâhîde karîn-i kabul olmasını Hâlık-ı a‘zamdan tazarru‘ ve niyaz eylerim.”
İşbu beyânnâme-i hümâyûnun hitâmını müteâkibSadrıazam Hakkı Paşa hazretleri irticâlen birnutuk irâdıyla ahaliyenesâyihde bulunmuş zât-ı hazret-i
Padişahînin eser-i merhameti sene-i sâbıka vukûat-ı müessifesinin netâyicini külliyen izâle etdiğini ve bu eltâf-ı aliyyeyi takdir eden tebaa-i sâdıkânenin ilkâât-ı muzırraya kapılmamaları lüzumunu ihtar eylemişdir. Müteâkiben İttihad ve Terakki murahhaslarından Ömer Naci Bey ile
Trabzon ve Erzurum hey’etlerinden birer zât tarafından dahi nutuklar irâd olunmuş ve cümlesi Arnavudca’ya tercüme ve ahaliye tefhîm edilmişdir. Zât-ı hazret-i Padişahî meşhed-i Hüdâvendigâr’ı ba‘de’z-ziyâre taraf-ı seniyyelerinden te’sis olunacak olan medrese-i ilmiyenin vaz‘-ı
esas resmini bizzat icra buyurmuşlardır. Medresenin inşa olunacağı mahalle bir otağ-ı hümâyûn rekz edilmiş ve zât-ı hazret-i Şehriyârî maiyyet-i şahanelerinde şehzâdegân ve nuzzâr hazerâtıyla Mâbeyn-i Hümâyûn erkânı bulunduğu hâlde mahâll-i mezkûru teşrif ve biraz ârâmdan sonra
temel mahalline azîmet ve dest-i mekârim-peyvest-i hümâyûnları ve merasim-i mu‘tâde ile ilk temel taşını vaz‘ buyurmuşlardır. Ba‘dehû zât-ı hazret-i Padişahî otağ-ı mezkûrde bir resm-i kabul icra ve hey’âtı, erkân-ı mahalliyeyi huzur-ı hümâyûnlarına kabul ve cümlesine bezl-i
iltifât buyurmuşlardır.
İşbu merasim saat on râddelerinde hitâm bulmakla azîmetde olduğu vechile avdetde dahi ahalinin sürekli alkışları arasında âlâ-yı vâlâ ile ikametgâh-ı hümâyûna muâvedet-i seniyye şerefvâki olumuşdur.
[5] 1389 yılında Kosova Ovası’nda meydana gelen ve
Osmanlı Ordusu’nun zaferiyle sonuçlanan savaştan sonra harp sahasını gezdiği sırada bir Sırplı tarafından hançerlenerek şehit edilen Sultan I. Murad Hüdavendigâr’ın iç organları şehit olduğu yere gömülmüş ve buraya bir makam türbe yapılmıştır. “Meşhed-i Hüdavendigâr” adıyla
tanınan bu yapının orijinal şekli bilinmemekle beraber Evliya Çelebi’nin teklifi ve Sadrıazam Melek Ahmet Paşa’nın emriyle türbenin duvar içine alındığı bilinmektedir. Türbe 1909 (1327) tarihinde Sultan Reşad’ın emri ile onarılmıştır (Hakkı Önkal, Osmanlı Hanedan
Türbeleri, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1992, s. 278-279).
Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kosova Vilayeti - (BOA, Yayın No; 87), s.159-165
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
110 yıl önce bugün 15 Kasim 1912'de Balkan Muharebeleri Sırasında #CisriMustafapaşa'da(Bulgaristan) Bulunan İngiliz Gazeteci Philip Gibbs’in İzlediği Balkan Harbinin simge fotoğraflarına yansıyan elim bir vaka İki Türk’ün İdam Edilmesi İle İlgili #TheGraphic Dergisine Yolladığı
Fotoğraflı Haber.
The Graphıc – 30 November 1912 No:2244
s:818-819
15 Kasım Cuma günü, akşamüstü günesi Marita’ya altın parıltıları gibi vurduğu zaman, arka bahçede yaşanan bir olayı izlemek üzere Bulgaristan Cisri Mustafa Paşa’nın ana caddesine gittim.
Binlerce insanın öldürüldüğü bir savaşta cinayet sonrası suçüstü yakalanan iki Türk’ün asılması pek de önemli bir olay sayılmazdı. Ancak onlar için hayatlarının son perdesinde arka bahçede Bulgar izleyiciler önünde sergileyecekleri davranış, Türk hakimiyetinde geçen yıllarda
Siyasal bir söylem ve yalandan ibaret olan 1915 olaylarıyla Her 24 Nisan ısıtılıp gündeme getirmeye çalışanların asıl amacı üzeri bir duvar gibi örülmeye çalışılan bir gerçek olan bizim bile hatırlamadığımız 144 yıl önce bugün (24 Nisan 1877) 93 harbi ile başlayan 5 milyon
soydaşımizin canına ırzına malına malolacak bununla birlikte yerinden yurdundan vatanindan edecek 19 yy başlarindan ilk Sırp isyanları ve ilerdeki isyan ve katliamlara örnek teşkil edecek 1821'deki Yunan isyani, 93 harbi ile Balkan Harbi katliamlari ve soykırmlarıdir
Asil soykırim ve katliam 1804'den 1912 kadar olan süreç içinde isyanlar ve 144 yıl önce bugün başlayan 93 harbi ile 1912 deki Balkan harpleri neticesinde Balkanlarda Türklere karşı yapılmiştir..
"Bizim sanatımızın mertebesinden, milletimizin ululuğundan en ufak bir şüphemiz yoktur ki başkalarının ağzına bakalım. Böylece en temiz ve saf şekilde sanat ifadesine erişen millet, çapraşık yollara giremez. Ezelden, büyük nimete erişmiştir; onun kadrini bilmelidir"
Büyük Türk mimar-mühendisi ve mimarlık tarihi araştırmacısı Ekrem Hakki Ayverdi'yi vefatının 37.yılında rahmet ve saygı ile anıyorum
Osmanlı nın Kendini En İyi İfade Ettiği Sanat Kolu Mimaridir
''Abideleri seviyor musunuz? Seviniz; çok seviniz. Eğer üstünde durmadınız, onlarla bir alış – veriş kurmadınızsa kalb gözünüzü açınız; abidelerle konuşmayı öğreniniz. Bunun için lüzumu kadar temas imkânı hazırlayın.
Tüm Çocuklarımızın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun
Turgut Özakman'dan bir çocuk hikâyesi ;
Sakarya Savaşlarının ilk günleriydi. Ordumuz bazen zor zamanlar yaşıyordu. Tam bir ölüm kalım savaşı idi. Vatan savunmasında çok büyük kayıplar veriliyordu.Sakarya
boylarında zor zamanlar yaşanıyordu. Sakarya boylarında ordumuz bozulsa Ankara'yı kaybedecek, belki de her şeyi kaybedecektik.
İstanbul büyük bir heyecan içinde savaşın sonunu bekliyordu. İngiliz işgaline rağmen İstanbul Hilâl-i Ahmer Şubesi(Kızılayı), kendiliğinden İstanbul’da
birkaç yerde Anadolu’ya bir yardım kampanyası başlattı. Toplanan yardımlarla askerlere silah, cephane temin edilecekti.
Bu bir vatan savunmasıydı.
Yardım toplanan Hilâl-i Ahmer Şubelerinin önünde uzun kuyruklar oluşuyor, herkes gönlünden ne koparsa veriyordu.
Güzel #İşkodrâ !! #Rumeli'nin çiçeği ıhlamur kokulu şehri, #Üsküdar'ın isimdaşi idi (Scutari) Çoğumuzun ismini bile bilmediğimiz yada unuttuğumuz Rumeli'den en son çiktiğimiz kale ve bir Vatan topragi idi !! 108 yıl once bugün veda ettik
Kaybının 108. yılında (22-23 Nisan 1913 ) güzel hatıraları ile yad ederken başta #İşkodra Müdafii Şehit Hasan Rıza Paşa olmak üzere tum.şehitlerimizi Rahmet ve saygiyla.aniyorum..
108 yıl önce #İskodra'ya veda 22-23 Nisan 1913 Balkan Harbinde Rumelide'ki son toprağımız İşkodra'da (Arnavutluk) Osmanlı Yönetiminin sonu ;
Karadağ Kralı Nicholas şehri Esat Toptani'den teslim alıyor
Bulgarlar, 3 Kasım’da Çorlu’yu, 6 Kasım’da Tekirdağ’ı işgal eder. Hedef Çatalca üstünden Çarigrad’dır (İstanbul). “Osmanlı ordusu kalıntıları, kovalanmadıkları için”, rastgele yönlere yayılırlar. “Kırlarda, ovalarda 100.000 kaçan asker
yürüyor, dolaşıyor, ‘Ekmek! Ekmek!’ diye bağırıyordu. Korkunç kâbus –açlık- kahrediyordu”. Yenilenler, “aç, tok yürümek zorundaydı. IV., I. ve II. Kolordular, sürü manzarasını taşıyordu. Ne amir vardı, ne emir. Askerler silahlarını atmışlardı. Çoğu, o müthiş soğukta, postallarını
bile çıkarmıştı, aralıksız sağanak altında yalınayak yürüyordu. Çünkü çamura bulanmış olan postallarının ağırlığını o batak yollarda çekmeye takatleri yoktu. Bütün çevre köy ve kasabaların sakinleri de arabaları, eşyaları, hayvanları ve çocuklarıyla İstanbul’a akın ediyorlardı..