Galatasaray’ı iyi yönetmek, bir “namus meselesi” değil, stratejik, uzun vadeli, iyi düşünülmüş bir planlama meselesidir.
Eski usül kavramlarla, ülkenin bir çok konuda ilklerini gerçekleştiren, Batıya açık bir kurumunu tarif etmek, yönetmeye çalışmak, başarsızlık getirir.
Yeni sezon, bir fırsat sunuyor bize.
Futbolda akıllıı bir küçülme, Avrupa’da planmış örneklerinin artık başarıya ulaşmaya başladığını gördüğümüz “yatırım kulüpleri”nin izlediği yolu incelemek için tam zamanı...
Ülkemizdeki koyu partizanlaşmış, futbolu tamamen kapsamış kayırmacılığın egemenliğindeki dünyaya karşı geliştirilebilecek stratejinin en önemli ayağını, daha az bütçeyle daha yetenekli ve cevval, genç bir takım yaratmak oluşturuyor.
Bununla birlikte ve aynı anda, bu yeni stratejiyi belagatlı, bilgili, gösterişli ve inandırıcı bir şekilde aktaracak modern bir Galatasaray Yüzleri gerekiyor...
Çekişmeyi bırakıp, bu@yönetimin içinde de dışında da olan İnsan gücünü harekete geçirecek bir aktivasyon lazım.
“Sen yanlış yaptın, sen kulübü batırdın’dan biraz yukarı çıkıp bakarsak, fırsat da potansiyel de orada duruyor bence...
Galatasaray, genellikle bu tip durumlarda, sancılı da olsa, bazen çok zaman da alsa, kendine yeni bir yol yaratacak düşünceleri ve kadroları içinden çıkarıyor.
Bakalım; bu refleksini koruyabiliyor mu?
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Rıdvan Dilmen'e üç soru, ardından kısa bir flood...
Dönemin Fenerbahçe Başkanı Şehzade Ömer Faruk Efendi, o General Harington'un Çay Partisi'ne niye katıldı?
Yoksa "dostluk maçı" mıydı?
"Destansı" anlattığınız "direniş maçı" kupası öznesinin çay partisine kim katılmadı?
2
Tevhîd-i Efkâr’ın 6 Ağustos 1923 tarihli haberine bakalım:
Baaşlık “Tarabya’da Dünkü Bahçe Eğlencesi”...
“Dün, General Harington tarafından Tarabya’da Summer Palace’ta (garden party) denilen bahçe eğlencesi tertip edilmiş ve bu eğlenceye Türk ve ecnebi olmak üzere..."
3
"beş yüz kişi davet olunmuştur”.
Habere göre bir İngiliz vapuru öğleden sonra
saat üçte misafirleri İstanbul’dan alıp Tarabya’ya götürmüş ve İngiliz sefaretinin yazlık sarayının kapısında General Harington ve eşi tarafından karşılanmışlardı.
1
Terkedişimizin 10. yılında Mecidiyeköy, Stad, Mekanlar, Galatasaray'ın taraftar alt kültürü ve Ali Sami Yen Stadı üzerine bir flood yapmak istiyorum.
Biraz da içimi(zi) dökeceğim(z)....
Buyrun....
2
Stad, şehrin stad kültürünün, ondan neşet eden taraftar alt kültürlerinin en önemli parçalarından biriydi.
Galatasaray Taraftar Alt Kültürü orada doğdu.
Yeni kitabımda o kültürün filizlenişini, yaygınlaşmasını ayrıntılı yazacağım.
Tarihe kalsın; unutulmasın diye....
3
Galatasaray’ın en büyük hatası, dönemin iktidarının-bugün de devam eden- doymak bilmeyen kentsel rant iştahına gücünün yetip engel olamamasıydı.
Böylece, bu kentin kolektif hafızasında 30’lardan beri yer etmiş- aslında kültürel- bir mekan yerini iğrenç gökdelenlere bıraktı.
Ne yazık ki, Galatasaray tribününün en özel isimlerinden birini, sevgili arkadaşım Volkan İşcen’i bu sabaha karşı kalp krizinden kaybettik...
O’nu tarihe kaydetmek, bilmeyenlere biraz anlatmak istiyorum..
Galatasaray tribünlerinin en renkli gruplarından Karşı’nın kurucularındandı Volkan...
Sadece tribünü düşünür, arkadaşlarıyla tribünü daha güçlü ve modern kılmak içim kafa patlatırlardı..
Harika bir arkadaş grubuydular... pankartlarını her zaman her maça götürürlerdi... Sürekli birlikteydiler; maçlara öncesinde hazırlanırlar, Kapalı’da hep aynı yerde maç seyrederlerdi..