My Authors
Read all threads
AYASOFYA KARARI VE ATATÜRK'ÜN İMZASI
1-Evet sevgili dostlar bugün günlerdir süren tartışma sonuçlandı ve Danıştay 10.Dairesi'nin verdiği karar ile Ayasofya'nın müze statüsü kaldırıldı,+++
2-ardından jet hızı ile Ayasofya'nın Diyanet İşleri Başkanlığı'na devredilerek yeniden ibadete açılması kararının alındığı Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın imzaladığı kararname ile kamuoyuna duyuruldu...
3-Günlerdir olduğu gibi bugün de tartışmalar sadece Ayasofya'nın yeniden ibadete açılması-açılmaması üzerinden yapıldı,buna ilişkin yorumlarda bulunuldu...
4-Oysa ki Ayasofya ile ilgili alınan bu kararın tartışılması gereken ama gözden kaçırılan çok daha önemli noktaları bulunmakta...Bu gece sizlerle bu "Gözden kaçırılan" noktaları paylaşacağız...
5-O halde bu kadar girizgah yeter efendim.Sizler hazırsanız biz de hazırız...İşte başlıyoruz,çayı kahveyi kapan gelsin...
6-Öncelikle Ayasofya'nın yeniden ibadete açılması noktasında Danıştay'ın aldığı karar sürecinde hiç dillendirilmeyen ama işin enteresan olanı hukukçular tarafından da dile getirilmeyen bir durum var...
7-Biliyorsunuz Ayasofya'nın yeniden ibadete açılması Sürekli Vakıflar Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneği'nin açtığı dava ve yürüttüğü hukuki süreç sonucunda gerçekleşti.Ancak ortada "Enteresan" bir durum var...
8-Sürekli Vakıflar Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneği daha önce de (2005 yılında) Ayasofya'nın ibadete açılması için bir hukuki süreç başlatmıştı.
9-Dernek ilk kez 2005’te Danıştay’da dava açarak, söz konusu Bakanlar Kurulu kararının iptali ve yürütmenin durdurulmasını istemişti.
10-Bugün Ayasofya'nın ibadete açılması için bu derneği haklı bulan Danıştay 10.Dairesi 24 Haziran 2005’te Bakanlar Kurulu kararının yürütmesini durdurma istemini reddetmişti.
11-Daire 2008’de ise Ayasofya Camii’nin müze olarak kullanılmasında hukuka aykırılık bulunmadığına işaret ederek, davayı reddetti. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Dairenin bu kararını onamıştı.
12-Derneğin Anayasa Mahkemesine yaptığı bireysel başvuru hakkında ise 2018’de karar verilmişti.
13-Yüksek Mahkeme, Ayasofya’nın namaz kılınması için ibadete açılması yönündeki talebin reddedilmesi nedeniyle din ve vicdan hürriyetinin ihlal edildiği iddiasıyla yapılan başvuruyu, ‘yetkisizlik’ nedeniyle kabul edilemez bulmuştu.
14-Yani bugün Ayasofya'nın açılmasına neden olan kararın hukuki sürecini başlatan dernek tüm mahkemeleri kaybetmişti.
15-Peki bu süreci neden anlattık?Bu süreç sonrasında derneğin açtığı ve kaybettiği davalar ile ilgili bir "Yeniden yargılama" süreci yok...En azından gerekçeli kararda buna dair bir ifade bulunmuyor.Peki bu ne anlama geliyor? Anlatalım efendim...
16-Daha önce reddettiği bir kararın Danıştay tarafından yeniden gündeme alınıp görüşülmesi için bu dava hakkında bir "Yeniden yargılama" süreci olması gerekiyor.Yani böyle bir yeniden yargılama süreci yoksa Danıştay'ın bu dosyaya bakması teknik olarak mümkün değil...
17-Ortada bir yeniden yargılama süreci olmadan bundan 15 sene önce reddettiği bir davayı yeniden gündemine nasıl aldığını da,adeta "Tükürdüğünü yalamak" olan bugünkü ibadete açma kararını nasıl verdiğini de Danıştay 10.Dairesi'ne sormak lazım...
18-Bugün konu ile alakalı görüşlerine başvurduğum Türkiye'nin en önemli bazı hukukçuları da bu garabet duruma dikkat çekerek ağız birliği etmişçesine tek bir yorum yaptılar:"Bu karar AKP'nin yargıyı siyasallaştırmasının somut örneğidir"
19-Evet AKP Ayasofya gibi çok tartışmalı bir konuda topa kendisi girmeyerek yargı erkine topu attı ve hem kendisini yıpratmadı,hem olaya bir "Hukuki meşruiyet" kazandırdı.Tüm bunları yaparken de yargı üzerindeki etkisi tabii ki önemli rol oynadı...
20-Gelelim Ayasofya tartışmaları ile birlikte popüler olan "Kılıç Hakkı" söylemine ve bu kavramın nasıl kullanıldığı ve bu kullanımın gerçekleri yansıtıp yansıtmadığı konusuna...
21-Kılıç Hakkı kavramı 2 şekilde kullanılan bir kavram...Bunlardan ilki "Ekonomiktir" ve "Devletin geçmiş asırlarda hizmet karşılığı tahsis ettiği arazilerin, yani “timar”ın ilk üç veya altı bin akçesini" ifade etmektedir...
22-Konumuzla yani Ayasofya ile ilgili olup Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ifadelerinde vücut bulan Kılıç Hakkı kavramı ise İslam Hukuku'nda yer alan bir kavram ve Kur'an da yer alan değil hadisler ile şekillendirilmiş bir "İçtihatı" ifade etmekte...
234-Nedir peki bu "İçtihat" ? Kılıç zoru ile,savaşılarak fethedilen bir yerin en büyük ibadethanesinin camiye çevrilmesi...Nitekim Ayasofya da bu "İçtihat" doğrultusunda Kiliseden camiye çevrilmiştir...
24-Ancak seküler,laik bir devlette alınan bir karar için Şer'i hukuktan bir "Referans" kullanmak başlı başına bir garabettir.Bunun 4 kadını eş olan kişinin "Ama Kur'an bana ruhsat veriyor" deyip Medeni Kanun'u hiçe sayması ile arasında zerre fark yoktur.
25-AKP'nin bu konuda "Kılıç Hakkı"nın şer'i hukuktaki yerini referans alacağına Lozan Anlaşması ile teminat altına alınan Türkiye Cumhuriyeti'nin "Bağımsız ve Egemen bir devlet olduğu" temel prensibine vurgu yaparak,+++
26-+++"Kendi egemenlik hakkımızı kullandık" demesi kendi içerisinde daha tutarlı olurdu.Zira Ayasofya'yı kültür mirası ilan eden UNESCO kararlarında devletlerin egemenlik haklarına atıf var.Ama AKP Şer'i hukukun referansını kendine dayanak yapmayı tercih etti.
27-O zaman bu Kılıç Hakkından devam edelim yazmaya...1453 yılında İstanbul fethedildiği anda Kılıç Hakkının kullanılmış olması doğaldır ve o şartlara göre bu dayanak geçerlidir...
28-Ancak İstanbul'un anahtarının İngilizler'e Vahdettin tarafından teslim edilmesi ile birlikte İstanbul işgal altına girmiştir. Ortada ne "Hanedan" kalmıştır ne "Kılıç Hakkı" zira şehir kaybedilmiştir...
29-İstanbul tam 4 yıl düşman altında kalmıştır ve Mustafa Kemal Atatrürk önderliğinde kazanılan Kurtuluş Savaşı ile düşmandan arındırılmıştır.Teknik olarak bir kılıç hakkı varsa Atatürk'ündür...Ama Atatürk'e de o "Kılıç Hakkı" yine Şer'i hukuk içtihatları gereği düşmez...
30-Zira "Kılıç Hakkı"nı tanımlayan Şer'i hukuk bu hakkın ancak kılıç kullanılıp kan dökülerek kazanılan topraklar için kullanılabileceğini,anlaşma yahut teslim olma yolu ile alınan şehirlerde bunun uygulanamayacağını söyler...
31-İstanbul Kurtuluş Savaşı esnasında Mustafa Kemal'in bir yandan askeri olarak sıkıştırıp bir yandan diplomasi ile alt ettiği İngiltere tarafından çarpışılarak değil anlaşılarak alınmıştır...İngilizler şehri terk etmişlerdir
32-Yani kullanılan "Kılıç Hakkı" argümanı boş hamasetten başka bir şey değildir,başta da belirttiğimiz gibi aynı zamanda laik bir devlette karar alırken Şer'i hukuku referans göstermesi bakımından bir büyük garabettir.
33-Ayasofya konusu öyle sadece "Ben yaptım oldu" diyeceğiniz ve sadece sizi alakadar eden bir konu değildir... Zira Ayasofya'nın Hristiyan dünyası için çok büyük bir önemi vardır.
34-Ayasofya 5 asır cami olarak ibadete açık kalmışsa da 11 asır Hristiyanlığın en büyük kilisesi,Doğu Roma İmparatorlarının taç giydiği çok önemli sembolik anlamı olan bir katedral olarak Hristiyan dünyasının kalbinin attığı merkezlerden biri olmuştur...
35-O nedenle bu saatten sonra Lozan anlaşmasında azınlıklar konusunda sıklıkla atıfta bulunulan "Mütekabiliyet" ilkesinin özellikle Katolik Avrupa ülkelerinde başta Yunanistan olmak üzere nasıl aleyhimize işleyeceğini görmemiz mümkün olacaktır...
36-Ayasofya'nın ibadete açılmasının ardından başta Yunanistan olmak üzere Avrupa'da yaşayan milyonlarca Müslüman'ın zaten yükselen İslamofobi'nin de etkisi ile ibadet ettiği camilerin kiliseye çevrildiğini görürsek söyleyecek sözümüz olmayacaktır...
37-Keza bu saatten sonra Kudüs'ün statüsü konusunda İsrail'in adımları karşısında da kolay kolay "One Minute" diyemezsiniz karşınıza Ayasofya örneği ile çıkar gelirler...
38-Şimdi efendim bu Ayasofya tartışmaları ile birlikte bir vakıftan da haberimiz oldu tüm ülkecek: Fatih Sultan Mehmet Han-ı Sani Vakfı.Zaten Danıştay gerekçeli kararında Ayasofya'nın bu vakfa ait olduğunu belirterek vakıf senedine gönderme yapıyor...
39-Lakin bu vakıf noktasına gelince şöyle iki dakika duracağız ve biraz daha yakından inceleyeceğiz konuyu...
40-Şimdi öncelikle bu Fatih Sultan Mehmet Han-ı Sani Vakfı'nın "Vakıf Statüsüne" bakmamız gerekiyor... Bu vakıf "MAZBUT VAKIF" statüsünde.Peki nedir "MAZBUT VAKIF" ve özelliği nereden gelir? Anlatalım efendim...
41-Osmanlı Devleti döneminde mazbut vakıf, tevliyeti vakfiyede belirtilen kişinin
uhdesinde bulunduğu halde idaresi mazbut olan, Evkaf-ı Hümayun Nezareti tarafından idare olunan vakıflardır.
(Kaynak:Ahmet Akgündüz-İSLAM HUKUKUNDA VE OSMANLI TATBİKATINDA VAKIF MÜESSESESİ)
42-2762 sayılı mülga Vakıflar Kanununun 1. maddesinin 1.bendine göre, “4 birinci teşrin 1926 tarihinden
önce vücud bulmuş vakıflardan A- Bu kanundan önce zabtedilmiş bulunan vakıflar, B- Bu kanundan önce idaresi zabtedilmiş olan vakıflar,+++
43-+++ C - Mütevelliği bir makama şartedilmiş olan vakıflar, D - Kanunen veya fiilen hayri bir hizmeti kalmamış olan vakıflar,
E - Mütevelliliği vakfedenlerin ferilerinden başkalarına şart edilmiş vakıflar, Vakıflar
Umum Müdürlüğünce idare olunur.
44-+++Bunların hepsine birden (Mazbut vakıflar) denir”.
Yine aynı Kanunun 6. maddesinin 2. fıkrasına göre, “Umum Müdürlüğün idare ve
temsil ettiği vakıflar da bir kül halinde hükmi şahsiyet sayılır”
45-Yani "MAZBUT VAKIF" tanımı içerisine giren vakıfların mütevelli heyeti yoktur,faaliyetlerini gerçekleştirmesine imkan kalmamıştır.Tam anlamı ile "Sembolik" olan bu vakıfları devlet Vakıflar Genel Müdürlüğü eli ile yönetir...
46-Ayasofya gibi sadece ülkenizi ilgilendiren değil uluslararası alanda yankıları ve karşı misillemeleri olması muhtemel bir konuda böyle hayati bir karar alıyorsunuz ama bunu dayandırdığınız vakfın mütevelli heyeti yok, hizmetlerini yapması fiilen imkansız hale gelmiş bir vakıf
47-İşin enteresan tarafı Danıştay kararında atıf yapılan ve "buna uygun davranılması gerektiği" ifade edilen vakfın vakıf senedini de gören yok!
48-Yani kısaca AKP iktidarında yargı hukuken MAZBUT VAKIFLARIN yönetim hakkını elinde bulunduran Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne "Bu vakfın mallarını falan sen yönetmeyeceksin" Kim için söylüyor bunu peki? Sanırım sorunun cevabını hepimiz biliyoruz...
49-Türkiye'de vakıflar denildiği zaman her zaman sıkıntılı bir alan olan "Cemaat ve Azınlık Vakıfları" konusu da bakın bu Ayasofya kararı ile ilgili ve bu bağlamda yansımaları olacak bir konu...
50-Türkiye'de azınlık ve cemaat vakıflarına 1935'te çıkan Vakıflar Kanunu sonrasında 1936 yılında o zamana kadar edindikleri malları tescil ettirmeleri zorunluluğu getirildi...
51-Ancak başta Rum ve Ermeni azınlık vakıfları devletin mallarına el koyacağı korkusu ile gayrimenkullerinin listesini tam olarak vermediler ve mallarını gizleme yoluna gittiler...
52-1936 yılındaki "Beyanname" sonrasında vakıfların malları tescil edildi.Ancak yeni gayrimenkul alımları çeşitli şartlara bağlandı -Ki ilk başta kesinlikle izin verilmiyordu Cemaat ve Azınlık vakıflarının yeni gayrimenkul alımına-
53-1974 yılında Anayasa Mahkemesi bir karar alarak "Mili Güvenlik gerekçesi" ile azınlık ve cemaat vakıflarının edindiği mallara el koyarak satın aldıkları kişilere bedelsiz iade etti.Sahibi bulunamayan mallar ise hazineye devredildi.
54-Bu durum 2003-2008 ve nihayet 2011 yılında yapılan 3 farklı düzenleme ile düzeltilmeye çalışılsa da hala ciddi sorunlar var... 1936 yılında mallarını korkudan eksik beyan eden cemaat ve azınlık vakıfları ile Vakıflar Genel Müdürlüğü yeni süreçte davalık oluyor...
55-Şimdi siz 600 yıllık Fatih Sultan Mehmet Han-ı Sani Vakfı'nın mallarını bu kadar çabuk kendisine teslim ediyorsanız o zaman o azınlık vakıflarının 1936 öncesi "Vakfımızın malıydı burası geri istiyorum" diye açacağı davalara da hazır olacaksınız...
56-Keza uzun zamandır Ekümeniklik derdinde olup İstanbul içinde Vatikan benzeri bağımsız/otonom bir yapılanma hayalim kuran Fener Rum Patrikanesini'nin CIA ajanı en eski 1948-1972 arası Patrikliğini yapan Patrik Athenagoras ne diyordu?"
57-""İstanbul dışında geniş arazi sahibi olmak ve Patrikhaneye exteritoryal haklar (Türk kanunları dışında Papalık gibi) sağlamak gereklidir. +++
58-+++Ayrıca, Heybeliada' daki Ruhban Okulu'nun Ortodoks Üniversitesi haline getirilmesi ve İstanbul'un Ortodoks dünyasının merkezi yapılmasını istiyorum ""
59-İşte o "geniş arazilerin" elde edilmesi için -özellikle de İstanbul Sur İçi'nde- Patrkliğe bağlı vakıfların açacağı davalara da hazır olacaksınız,hiç şaşırmayacaksınız...
60-Ve gelelim işin "Can alıcı" kısmına:Bu kararın Danıştay'a yani yargıya aldırılmasının bir başka önemli tarafı ise Atatürk'ün imzasının tartışmaya açılması olmuştur...
61-Bu imza meselesi şunun için öçnemlidir...Bir ülkenin Cumhurbaşkanı imzalamadan o ülkede kararnameler,genelgeler yasalar yürürlüğe girmez,uluslararası anlaşmaların resmen kabulü için o "İmza" şarttır...
62-Danıştay Atatürk'ün imzası konusunda özetle"1934 görevi başında olan Cumhurbaşkanı'nın iradesinin oluşmadığı düşünülemez" diyerek konuyu geçiştirdi. Ama net bir "Bu imza Atatürk'ün imzasıdır ve aksi iddialar temelsiz yalanlardır" gibi bir ifade kullanmadı...
63-Allah'tan bu memlekette Sinan Meydan gibi değerli tarihçiler var da Atatürk'ün imzasının sahte olduğunu ifade eden eski Türk Tarih Kurumu Başkanları karşısında Türk halkına gerçekleri anlatıyor...
64-Ancak es kaza Danıştay'ın Atatürk'ün imzasının sahte olduğunu TTK eski Başkanı Yusuf Halaçoğlu'nu da referans alarak kayıtlara geçirdiğini düşünelim isterseniz sizlerle bir an...Bakalım o zaman neler sorgulanmaya başlayacaktı?
65-3 Aralık 1934..."Hangi dine mensup olursa olsun, din adamlarının mabet ve ayinler dışındaki dini kisve taşımalarının yasaklanmasına dair kanun kabul edildi." Altında Atatürk'ün imzası olan bu kanun tartışmaya açılabilecekti...
66-18 Şubat 1935"Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanunun Tatbik Suretini Gösterir Nizamname" yayınlandı.Altında Atatürk'ün imzası vardı bu kanunun ve tartışmaya açılabilecekti...
67-14 Haziran 1935"Diyanet İşleri Reisliği Teşkilat ve Vazifelerine Dair Kanun" T.B.M.M'de kabul edildi. Bu kanun tartışmaya açılıp,Diyanet'e daha geniş yetkiler istenebilecekti...
68-20 Temmuz 1936-Montrö Boğazlar Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma ile Boğazlar tamamen Türk hakimiyetine geçti. Türk askerleri "gayri askeri" adı verilen bölgelere girdi. Boğazlarla ilgili bu hayati anlaşma tartışmaya açılabilirdi...
69-Örneğin zaten Boğazlar ile ilgili ezelden beri belli olan Rusya gelse ve "O anlaşmadaki imza Atatürk'ün değil anlaşma geçersiz,bunu hem sizin TTK eski başkanınız söyledi,hem yargınız onayladı" dese ne diyecektik?
70-Fransa da kalksa aynı "Sahte imza" iddiası ile 14 Haziran 1937'deHatay'ın Bağımsızlık Antlaşması Büyük Millet Meclisi tarafından onaylananmasını tanımasa ne denecekti?.
71-Atatürk'ün içinde İş Bankası hisselerini de barındıran mirası da mesela bu "İmza" olayı ile tartışmaya açılabilirdi...
72-Bunun gibi yüzlerce örnek saymak mümkün ama çok önemli bir şeyi başardı AKP,hem de hiç bir şeye "Elini sürmeden"...Altında Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk imzası olan bir Bakanlar Kurulu kararını iptal ettirdi...
73-Bu aynı zamanda AKP'nin işine gelmeyen Cumhuriyet'in kuruluş dönemlerinde çıkartılan pek çok bakanlar kurulu kararını,kararnameyi de iptal ettirilmesinin önünü açtı..
74-İşte asıl tehlike bu zira yarın bu fava emsal gösterilerek Cumhuriyet'in kurucu değerleri ile ilgili bir başka kanun yahut kararnamenin iptal edilip edilemeyeceğini artık bilemiyoruz.Bildiğimiz yasal olarak artık bir emsalin olduğu ve bu gibi bir girişiminin önünün açık olduğu
75-Peki bu kadar komplike olarak sıkıntılı,ilerde ciddi sorunlara yol açacak bir karar alınırken muhteşem (!) muhalefetimiz ne yapıyor?Koştur koştur AKP'yi tebrik yarışına giriyor...
76-CHP "Aman millet ne der" korkusu ile çıt çıkaramıyor,İYİ PARTİ "Teşekkürlerini ve minnetlerini" sunuyor,Saadet Partisi desen mutluluktan uçmuş zaten...
77-AKP de elinde çekirdek bu "Mış" gibi,"Salıdan Salıya" muhalefeti izleyip kıs kıs gülüyor ve "Allah bunları başımızdan eksik etmesin" diyor.Elini bile dokunmadan yargı eli ile kazandığı zaferini kutluyor...
78-İşte Ayasofya'nın konuşulmayanları bunlardır ve bu konuşulmayanları konuşabilecek bir muhalefet olmadığı,AKP'nin istediği zaman bu muhalefeti istediği yere sürükleyebilme gücünün olduğu bu olayla bir kez daha ortaya çıkmıştır...
79-Ayasofya ibadete değil aslında "Siyasi tartışmalara" açılmıştır ve AKP kendisi için durdurulamayan kan kaybı noktasında Ayasofya'yı bir "Oksijen maskesi" olarak kullanmaktadır...Ama bu kan kaybına oksijen maskesi yetmez orası da ayrı bir gerçekliktir...
80-Floodumuzun burada sonuna gelirken bu saate kadar bizimle olan ve okuyan yahut daha sonra okuyacak tüm dostlara bin selam olsun diyoruz ve floodumuzu klasikleştiği şekli ile bitiriyoruz:"Takdirleriniz beğenilere,beğenileriniz RT'lkere yolculuk etsin"
Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh.

Keep Current with Celal Eren Çelik

Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

Twitter may remove this content at anytime, convert it as a PDF, save and print for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video

1) Follow Thread Reader App on Twitter so you can easily mention us!

2) Go to a Twitter thread (series of Tweets by the same owner) and mention us with a keyword "unroll" @threadreaderapp unroll

You can practice here first or read more on our help page!

Follow Us on Twitter!

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3.00/month or $30.00/year) and get exclusive features!

Become Premium

Too expensive? Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal Become our Patreon

Thank you for your support!