My Authors
Read all threads
14 Temmuz 2016. Saat 06.00; Yalova Hava Meydan Komutanlığı’nda güneş doğalı henüz 15 dakika olmuş. Nöbetçi Harbiyeliler bağırarak devrelerini uyandırıyor. Ne de olsa 20 dakika içinde çadırın kapı ve camları açılmış, +
yatak yapılmış, tıraş olunmuş, spor kıyafetleri giyilmiş, sıraya geçilip toplam sayı alınmış şekilde hazır olunacak. Bazı öğrenciler erken uyanmış, çoktan hazırlanmış, köşelerine çekilmiş kitap okuyorlar içtimayı beklerken.
06.20; Spor için tüm Hava Harbiyeliler, kamptaki nöbetçiler hariç tüm askeri öğrenciler ip gibi sıraya girmiş. Sporu yaptıracak SBE (Savaş ve Beden Eğitimi) komutanları Öğrenci Alayı'nın başında yerlerini almış.
Alay’dan komutanlar da Harbiyelilere gerçek bir askerin spordan uzak kalma lüksünün olmadığını hatırlatmak amacıyla, zorunlu olmamasına rağmen sabah sporuna katılıyor.
Sene sonundaki final sınavlarının yorgunluğunun atıldığı 3 haftalık tatil bırakılıp kampa gelinmiş. Tadı damakta kalan anne yemeklerinin sebep olduğu kiloların, kaybedilen kas kütlelerinin telafi edilmesi lazım ne de olsa.
(Merak etmeyin anneler, yine birbirinden güzel yemekler hazırlayacaksınız.) 5/6 hafta sürmesi planlanan kampın henüz dördüncü günü. Tek renk giyinilmiş; tek ses çıkıyor ağızlardan, komutla birlikte; tek vücut spor yapılıyor.
07.30; Sabah sporu bitiyor. Düzenli, toplu şekilde koşarak geri dönüyor filolar. Kahvaltı içtimasına yetişmek için 3. Sınıfların 30, 2. Sınıfların 25, 1. Sınıfların da 20 dakikası var ortalama.
Bu sürede soğuk suyla duş alınacak, çoraplar ve spor kıyafetleri yıkanacak, –Çamaşır makinesi henüz icat edilmemiş kampta, asılacak, çadır toplanıp süpürülecek, kamuflajlar giyilip botlar bağlanacak ve boyanacak, sıraya geçilip sayı alınacak.
08.00; Harbiyeliler marşlar söyleyerek uygun adımda yemekhaneye gidiyorlar. Onların yanında yürüyen takım komutanları ve üst devrelerden liderler de ‘birileri bir hata yapsa da öğlen eğitim sahasında kendisine telafi şansı versem’ diye kartal gözlerle öğrencileri süzüyor.
Yol üzerinde Alay Komutanı’nın önünden geçip selamlarını vererek yemekhaneye giriyorlar.
09.00; Yemeğin ardından çadırlar bölgesine dönülüyor. Silahlar alınacak, botlar yeniden boyanacak; yemek arası dışında akşama dek sürecek askeri eğitime hazırlıklar tamamlanıyor.
09.30; Marşlar söylenerek eğitim sahasına doğru gidiliyor. Eğitim sahası, tedavülden kalkan uçak pistinin yanındaki kuru dikenlerden oluşan bir arsa. Yukarıdan bakınca dümdüz bir arsaya benziyor ancak toprağı on yıllardır orada eğitim yapan devrelerin akıttığı ter ve kanla ıslak.
Hava az sonra 38-40 derece olacak. Tüfek sıcak, kamuflaj sıcak, mataradaki su çoktan kaynadı bile. Öğrencilerin tek umudu hava sıcaklığının 42 dereceyi geçmesi. Belki 42’yi geçince komutanlar insafa gelip eğitim yaptırmaz düşüncesi.
Piste bakınca dalga dalga gözüken hava daha da can sıkıyor, çölde hissettiriyor öğrencilere kendilerini. Halbuki otobüsle en uzak aile evi 5-6 saat mesafede.
‘Komutanım ben okulu bırakmak istiyorum.’ deyip, ayni gün ana ocağına dönüp, milyonlarcası gibi normal bir üniversite sırasında dirsek çürütebilirdi bu gençler. Kolunuzu her koyduğunuzda derinizden bir parça bıraktığınız asfaltla bu savaşı vermeye gerek var mıydı?
Vardı işte. Birileri bu fedakarlığı yapacaktı nihayetinde. Ödenmesi gereken bedeller vardı, ki böylece birileri yatağında rahat uyuyabilsin. Böyle düşüncelerle giriliyor eğitim sahasına.
Komutan iyi(!) günündeyse kamuflajın kollarının indirilmesi için emir veriyor. Değilse, biraz daha kan dökülecek toprağa. Bir anda gelen düdük sesiyle yatılıyor. Sonra bir düdük daha, kalkıp koşmaya başlanıyor. Düdük, düdük, düdük; en az 2 saati daha var.
10.30; 10 dakika ara. Kıymetli Harbiyeliler, bayılmasınlar diye temin edilen soda ve suları 10 dakika içinde gölgenin keyfini sürerek içiyorlar. Eğitim kaldığı yerden tüm hızıyla devam ediyor. Yatıp kalkarken aralarda dolaşıyor komutanlar.
Şınav çekerken tüfeğini kenara koyanların tüfeklerini alıp kaçıyorlar. Tüfeğini kaybettiysen öğle yemeğini de kaybettin. Ne de olsa o senin bir uzvun. Koldan bacaktan bir farkı yok bir asker için. Tabi öğrencilere psikolojik baskı da bağırmak suretiyle devam ediyor.
‘Böyle mi asker olacaksın’, ‘Emre böyle mi itaat ediyorsun’, ‘Bu hızla yatarsan sen çoktan vuruldun’, ‘Tatile mi geldiniz ya’, ‘Yat deyince yat, kalk deyince kalk’.
Komutanlar yatış kalkışını beğenmediklerini, yatarken tüfeğini yere ‘fırlatanları’, konuşanları, hatta kamuflajının sırtında kuru yer kalanları ayırıyor, özel olarak ilgileniyor. Şimdilerde bazı arkadaşların yalanlarına meze ettiği ‘şok mangası’, günlük hayatın bir parçası kampta
Eğer kenara ayrıldığındaki performansı da yetersiz gelirse öğlen yemek saatinde devam ediliyor. Gece tüm kamp uyurken devam ediliyor. Kampta zaman çok ve birileri bir yerlerde sürekli eğitim yapmaya devam ediyor.
Eğitim sırasında bayılanlar gölgeye taşınıyor –ilk günler olduğundan mütevellit bayılanlar olabiliyor tabii, bünye alışkın değil. Ayılınca eğitime devam ediyorlar. Eğer öğrenci kendine gelmeyecek gibi bayıldıysa ambulansla revire gönderiliyor.
Giderken de ismi not ediliyor ki eğitimden geri kalacağı saatler, ilerleyen günlerde arkadaşları istirahat ederken eğitim yaptırılarak telafi edilebilsin. Eğitim şart.
Konuya uzak arkadaşların hayal gücünü yormamak adına şuraya da yatıp kalkan Harbiyeliler çizelim.
12.00; Öğle yemeği arası. Öğleden sonraki eğitim için enerji lazım. Eğitim sahasından çadırlar bölgesine yine marşlar eşliğinde, uygun adım dönülüyor. (Video temsilidir, bazı yağmurlu günlerde eğitime silahsız çıkılır.)
12.15; 15 dakikada öğrenciler terli ve tozlu kamuflajlarını temizleriyle değiştirdi, botlarını temizledi. Yemeğe gidilecek; marş söyleyerek, uygun adımda. E normal yürüyerek gitseler olmaz mı? Olmaz. Neden? Çünkü verilem emri sorgulamadan uygulamak bu kitabın ilk kuralı.
13.30; Alay Komutanının da katılımıyla yemek yendi. Çadırlara dönüldü. Tekrar eğitime gitmeden önce biraz dinlenme fırsatı var. Telefon yok, televizyon yok, internet yok; yapılacak en iyi şey uyumak ya da kitap okumak.
14.00; Eğitime devam. Bu sefer güneş tam tepede değil. Hava sıcaklığı 35’lere düşmüş, bir serinlik var havada.
Yarım saatlik mola, yerdeki çam iğneleriyle oynarken su gibi geçiyor. O yorgunluk halinde gerçekleşen en tatlı muhabbetlere ikram edilen karpuz ya da dondurma eşlik ediyor; sonuna kadar hak edilmiş, paha biçilemez lezzetler...
17.30; Hava Harp Okulu, komutanlarıyla birlikte hep beraber akşam sporunu yapıyor.
19.00; Akşam sporundan sonraki boşlukta soğuk duşlar alınıp dinlenildi. Temiz kamuflajlar giyildi. Yemek için tüm alay hazır. Yemekten sonrası komutanların inisiyatifinde.
İstirahat olabilir, teorik askeri eğitim olabilir; eğer filo gün içinde gevşeklik gösterdiyse kamuflaj giyilir ve eğitime gidilebilir. Hatta gecelikle eğitime gidilebilir. Komutanların hayal gücüne kalmış. Komutanlar söyler, Harbiyeliler yapar.
22.00; Yat içtiması zamanı. İçtimada komutanlar yarın kampı Hava Kuv. Kom. Abidin Ünal’ın kampı ziyaret edeceğini, çadır, üniforma temizliği, tıraş vs. hususlarda özellikle kontrol yapacaklarını duyurdular.
Komutanın kampı ziyaret etmesi gelenektendi ancak bu her sene kampın bitmesine yakın olurdu. Harbiyeliler garip karşılasa da kimse kafasında büyütmedi. Ne de olsa komutan gelir, komutan gider...
Bir günün yaşarken bir hafta gibi geçtiği Yalova Hava Meydan Kampı’nda Harbiyeliler bu seneki yaz kampının 4. gününü tamamladı. Birazdan çadırlara girilecek, yarın da aynı şeylerin tekrar edeceği, daha bunun gibi otuzdan fazla gün kaldığı düşüncesiyle uyunacak.
Ancak kaderin farklı planları vardır. Doğacak güneş Harbiyelilerin hayatlarını geri dönülemez şekilde değiştirecek, ikisi için ise son kez yükselecek ufuktan...
#15Temmuz 2016. Saat 06.00; Harbiyeliler yine uyanıyor. Yeni bir gün başladı. Her şey normal seyrinde. Komutanlar her zamanki gibi çoktan giyinmiş, öğrenciler yeni kalkarken çadır aralarında dolanıyorlar.
Saat 12.30; Hava Kuv. Kom. Abidin Ünal ve Okul Komutanı Fethi Alpay'ın katılımıyla yemek yeniyor. Protokol müziği çalıyor, güzel yemekler çıkmış. Harbiyeliler mutlu.
Abidin Paşa yemeğin sonunda gelenek olduğu üzere afiyet olsun konuşması yapıyor. Devamında, masada oturan Harbiyelilerin de duyabileceği şekilde, beraber yemek yediği komutanlara dönüp ‘Çocukları çok yormayın, akşama zaten yorulacaklar’ diyor.
Garip. Komutanlar genelde Harbiyelilerin daha da yorulmasını istemez miydi? Ama Paşa sonuçta, istediği yerde istediğini söyler, emreder, buyurur. Küçücük aklıyla, en düşük rütbesiyle Harbiyelinin sorgulayacak hali yok ya...
Saat 16.00; Yine bir geleneği yerine getirme zamanı. Komutana geçit yapılacak. Pistin başında silahlı ve üniformalı tüm Alay yerini alıyor; Alay Komutanı ve Filo Komutanları da yürüyecek bu sefer. Kuşlar geçtikçe kanat sesleri duyuluyor.
Tık yok kimsede. Komutanın konuşması daha rahat duyulsun diye büyük hoparlörlerden konmuş bir iki tane. Komutan geliyor makam aracıyla, inip kürsüsüne geçiyor. İşaretle bando çalmaya başlıyor. En önde Alay Komutanı, devamında 1, 2 ve 3. Sınıf Harbiyeliler tek vücut yürüyorlar.
Komutanın önünden geçerken selamlarını veriyorlar. Komutan beğeniyor yürüyüşü, yüzü gülüyor. Ne de olsa Hava Harp Okulu’nda disiplin seviyesinin en önemli ölçütü yürüyüş. Sıraya geçiliyor Komutanın karşısında. Konuşma zamanı.
Bu sıcakta da hiç çekilmez ama yapacak bir şey yok. Herkes düşünüyor ki yine her zamanki şablonda bir konuşma olacak. Ülke için Türk ordusunun önemi, ordu için Hava Harp Okulu’nun, Hava Harp Okulu için Harbiyelilerin ve Harbiyeliler için disiplinin önemi.
Ancak öyle olmuyor. Komutan henüz hitabının başında emre itaatin öneminden bahsetmeye başlıyor. İlginç. Emre itaat, üste itaat, mutlak itaat, komutanlara itaat, her koşulda itaat, savaşta ve barışta itaat, itaat etmezsek ne olur, vs.
Sonra ‘‘Siz Atatürk’ün askerlerisiniz; laikliğin, yasaların ve Cumhuriyet’in koruyucularısınız.’’ kısmı geliyor. Bu minvalde bitiriyor konuşmasını. Harbiyeliler çadırlarına dönüyor. Akşam sporu için hazırlanılıyor...
17.30: Spor için herkes giyinmiş bekliyor. Tam o sırada bir haber; akşam sporu iptal. Bazı öğrenciler çıkıp bireysel sporunu yapıyorlar yine de. Harbiyeliler neden iptal olduğunu bilmeseler de seviniyorlar tabi.
Abidin Komutandan ‘masum’ bir jest sanılıyor. Uykuya, sohbete ya da kitap okumaya geçiyor Harbiyeliler. Çünkü internetsizlik bunu gerektirir. Ailenin aranabileceği bir ankesörlü bile olmayınca devrelerinle, düşüncelerinle ya da kitaplarla samimi olursun.
22.00; Yat içtiması. Her şey olağan seyrinde. Rahat bir gün son buldu düşüncesiyle çadırlara doğru gidiyor öğrenciler. Dişler fırçalanmış, gecelikler giyilmiş.
22.30; Nöbetçilerin bağırışı ile herkes yataktan fırlıyor. Gece içtiması; ‘Scramble’. Kampın olmazsa olmazlarından. Herkes apar topar kalkıp giyiniyor. 5 dakika içinde giyinilecek, silahlar alınıp sıraya geçilecek.
23.00; Tüm komutanlar koşuşturmaca içerisinde. Öğrenciler ne olduğunu anlamaya çalışıyor. O sırada 9 adet otobüs yanaşıyor içtima alanının yakınına. Filo Komutanları çıkıp ‘terör saldırısı var, güvenliği sağlamak amacıyla Hava Harp Okulu’na İstanbul’a dönüyoruz.’ diyorlar.
Okul döneminde aylarca haftasonu izinleri iptal edilmişti, okulda güvenlik önlemleri arttırılmıştı. Demek hepsi bu yüzdendi.
Komutanların ciddiyeti Harbiyelilere de sirayet ediyor. Herkes düşünmeden emirleri yerine getiriyor. Komutanlar her filodan 5-10 sayıda öğrenciye telefonları almalarını, ama kesinlikle açmamalarını söylüyor.
Öğrenciler her şeyden habersiz otobüslerde yerlerini alıyorlar. Otobüslere sığmayan öğrenciler sırada beklemeye devam ediyor. ‘Biz de buranın güvenliğini sağlayacağız galiba.’ düşüncesi içerisinde.
Anormal helikopter trafiği belki normal bir akşamda fark yaratmazdı ancak o akşam gerginliğini arttırıyor öğrencilerin. Komutanların da binmesiyle otobüsler peyderpey ayrılıyorlar. Otobüsteki öğrenciler dışarıda bekleyenlere bakıyor, dışarıdakiler içeridekilere…
Birbirlerini uzun bir süre göremeyeceklerinden habersiz…
Otobüslerle ayrılan öğrenciler okula gittiklerini düşünüyorlar. Osmangazi Köprüsü’nde geçiş ücretini ödeyip yola devam ediyorlar.
Birinci grup otobüs Sultanbeyli bölgesine ulaşıyor. Burada yol kapatıldığı için o bölgede beklemeye başlıyorlar.
Halkın orada toplanması ile Harbiyeliler bir darbe girişimi olduğunu vatandaştan öğreniyor.
Harbiyeliler kendilerinin öğrenci olduğunu, tatbikat denilerek dışarı çıkarıldıklarını ve herhangi bir şeyden haberlerinin olmadığını halka anlatmaya çalışıyorlar.
Ardından Harbiyeliler halkın yanında olduğunu göstermek için onlarla birlikte İstiklal Marşı okuyorlar ve gerginlik bir nebze azaltılıyor. Oradaki polisin bir vatandaşa bunlar ‘bizim yanımızdalar hain değil bunlar’ gibi söylemleri bulunuyor.
Sabaha karşı bölgeye gelen provokatörlerin halkı kışkırtması ile öğrencilerin otobüsleri taşlanıyor ve linç edilmeye çalışılıyorlar. Öğrencilerin başında bulunan üsteğmen polisler tarafından darp ediliyor.
Polislerin müdahalesi ile otobüsler Polis Merkezine götürülüyor. Bir kaç öğrenci yaralanıyor. Götürüldükleri polis merkezinde günlerce şiddet görüyorlar ve mahkemeye çıkarılarak tutuklanıyorlar.
3 yıldır tamamı cezaevinde ve Müebbet/Ağırlaştırılmış Müebbet hapis cezası aldılar.
İkinci grubu oluşturan iki otobüs Orhanlı Gişelerine geliyor ancak yol kapatıldığı için durmak zorunda kalıyorlar. Harbiyeliler ile komutanları otobüsten inince hakim bir tepeden halk ve polisin arasında olan Harbiyelilere makineli tüfeklerle ateş açılıyor
Bunun üzerine vatandaşlardan ve askerlerden vurulanlar oluyor. Daha sonra Harbiyeliler ateşe karşı bir tepeye ve bir otobüsün içine mevzileniyorlar. Nereden geldiği belli olmayan ateş sonrası polis ve asker kendilerini koruma maksatlı havaya ateş açmaya başlıyorlar.
Gecenin karanlığı ve karmaşasında olaylar provokatörlerin planladığı gibi oluyor ve polis ile halk bir tarafta, asker bir tarafta olacak şekilde gruplaşma oluyor . Her iki tarafta canını kurtarma telaşında.
Bu bölgede sabaha kadar çatışma devam ediyor ve 2 Asker(Rütbeli), 1 Polis ve 5 vatandaş hayatını kaybediyor. 40’ın üzerinde de yaralı var. Ancak yapılan balistik incelemesinde herhangi bir Harbiyelinin silahından yaralanan veya ölen birisi olmadığı kanıtlanıyor.
Öyle ki bir çok Harbiyelinin ateş dahi etmediği anlaşılıyor. Kısacası Harbiyeliler sadece nefs-i müdafaa adına havaya veya herhangi bir canlıyı hedef almadan ikaz amaçlı ateş açıyor.
Sabah saatlerinde bölgeye polis ekiplerinin gelmesi ile polislerle iletişim kurarak ++
Harbiyeliler silahlarını bırakıyor ve teslim oluyorlar. Götürüldükleri Polis Karakolunda günlerce şiddet görüyorlar.
Çıkarıldıkları mahkemede Müebbet/Ağırlaştırılmış Müebbet hapis cezasına çarptırılıyorlar.
4 yıldır cezaevindeler. Buradaki öğrencilerden 3 tanesi kadın ve bir tanesi de 20 yıl önce asker olan babasını şehit verdi. Ancak şimdi vatana ihanet etmekle suçlanıyor.
Üçüncü Harbiyeli grubu ise Boğaziçi Köprüsü'nde kalabalık tarafından durduruluyor. Harbiyeliler henüz ne olduğunu dahi anlayamadan otobüse saldırılar başlıyor.
Otobüsün camları kırılıyor, benzin deposuna molotof atılarak otobüs patlatılmaya çalışıyor. Sonrasında yine provokatörler tarafından Harbiyeliler zorla araçtan indirilerek daha oracıkta linçe başlanıyor.
İlerleyen saatlerde, kalabalıktaki sağduyulu vatandaşlar koridor oluşturarak Harbiyeliler köprünün ortasına yönlendiriliyor. Koridordan güvenli bölgeye geçerken bir Harbiyeli gözü dönmüş kalabalık tarafından alınıyor. Bir devresi de onu kurtarmak için koridordan çıkıyor.
İki masum, gencecik, karıncayı incitmeyecek Türk askeri, Hava Harbiyeli kendi insanı (!) tarafından linç edilerek öldürülüyor. Aynı sabah köprüde bir asker de linç sonucu hayatını kaybediyor.
İşte böylece Hava Harp Okulu yıllar sonra şehit vermiş oluyor. Murat Tekin ve Ragıp Enes Katran, iki fidan, iki Harbiyeli. Siz gittiğinizden beri bir yanımız kan, bir yanımız gözyaşı. Ruhunuz şad olsun...
Aynı anda başka Harbiyeliler de şiddete maruz kalıyor. Birinin gözünde kalıcı hasar oluşuyor, diğerleri geçici yaralanmalarla atlatıyorlar.
Sabah saatlerinde polisin gelmesiyle köprüdeki asker ve Harbiyeliler silahlarını bırakıp teslim oluyorlar. Balistik raporlarda suçsuzluğu ispatlanan bu Harbiyelilere deliller karartılarak müebbet/ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları verildi.
#15Temmuz gecesinde linç edilerek şehit olmalarına rağmen halkına tek kurşun atmayan Harbiyeliler, o gecenin asıl KAHRAMANLARIDIR. Gizlenen her gerçeği tarih er geç ortaya çıkartacak; işte o gün masumlar alnı ak cezaevlerinden çıkacak, şehitlerimiz huzur içerisinde uyuyacaktır.
Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh.

Keep Current with Askeri Öğr. Komitesi

Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

Twitter may remove this content at anytime, convert it as a PDF, save and print for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video

1) Follow Thread Reader App on Twitter so you can easily mention us!

2) Go to a Twitter thread (series of Tweets by the same owner) and mention us with a keyword "unroll" @threadreaderapp unroll

You can practice here first or read more on our help page!

Follow Us on Twitter!

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3.00/month or $30.00/year) and get exclusive features!

Become Premium

Too expensive? Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal Become our Patreon

Thank you for your support!