Bütün insanlığı hatta bütün canlıları batılı zalimlerin zulmünden kurtarmak ancak ve ancak bizim Osmanlı zihniyetine avdet etmemizle mümkündür. Bunu laf olsun torba dolsun maksadıyla söylemediğimizi tarihi hakikatler
Beyana gerek olmadığı üzere, beygir hamallarının Cuma günleri tatil eylemeleri ve beygir sahiplerinin beygirlerin boş olduğu halde üzerlerine binmemek üzere semerleri üzerine demir çubuklar mıhlattırmaları eski adettendir.
Fakat bir müddetten beri bu usule riayet edilmeyerek Cuma günleri tatil edilmemekte ve sahipleri beygirleri yüklü olmadığı halde üzerlerine binerek bir takım çoluk çocuğu çiğnettirmektedirler. Bu hal layıksız bir şeydir ve asla caiz değildir. Bundan
böyle bunların Cuma günleri tatil ederek semerleri üzerlerine dahi çivi mıhlattırmaları kati olarak sağlanmalıdır. Ayrıca, bu hususta beygir hamalları ile bu tür iş yapan diğer ekmek, sebze taşıyan esnafların kethüdalarına gerekli tebligatın yapılması
ve esnafın devamlı kontrol altında bulundurulmasının Şehremaneti yetkililerine dahi ifade kılınmasının tarafınıza bildirilmesi Meclis-i Vâlâ’dan ifade olunmuş olmakla o yolda gereğinin yapılması hususunda tezkire yazıldı. 2 Ekim 1856.”
bulunmuş olan Ingiliz gazeteci Edward Frederick Knight, “Turkey; the awakening of Turkey” isimli kitabında ecdadımızın hayvan sevgisi hakkında şunları yazmaktan kendini alamamıştır:
“Hiçbir Avrupa ülkesi yoktur ki hayvanlara Türkler
(Osmanlı’da yaşayan müslümanlar) kadar merhametli davransın. Türkler atlarına, çifte koştukları hayvanlarına ve diğer evcil hayvanlara zarar vermezler; hayvanların gösterdiği muhteşem uysallık da bu merhamete delildir. Istanbul’da sokaklar köpeklerle
doludur; dar kaldırımlarda sere serpe yatan köpekler yanlarından birileri geçerken kıllarını kıpırdatmaz, bilirler ki hiçbir Türk onları tekmeleyecek kadar kalpsiz (acımasız) değildir.”
1) (Bugün biraz ağzımı bozacağım)
Bizim "çapulcu tarihçi" dediğimiz kemalist sahtekarlar hala halkı aldatmaya gayret ediyorlar.
Bu artık çapulculuktan çıkıp namussuzluk halini almış duruma geldi. Ilmin namusu alenen kirletiliyor.
Bu namussuzlar, "1930" senesine ait çarşaflı➡️
2) bir kadının fotoğrafını paylaşıp; "Hani Atatürk döneminde başörtüsü ve çarşaf yasaktı" diye başlık atıyor.
Halbuki 1925 tarihli, 2413 sayılı ve “Gazi M.Kemal” imzalı; “Bilumum Devlet Memurlarının Kıyafetleri Hakkında Kararname”nin 2. maddesine göre; “Binalar dahilinde➡️
3) başı açık bulunmak kaidedir" ifadesi geçmektedir. Yani Atatürk döneminde başörtülü kadınlar memur öğretmen olamazdı.
M. Kemal halktan olan kadınların örtünmesine de karşıydı ve açılmalarını istiyordu, ancak hedefine, şapka kanununda olduğu gibi “zorla” değil “ikna” yoluyla➡️
Türkiye'deki iman-küfür kavgası Anadolu-Balkan göçmenleri arasında yaşanıyor sanki. Tabii tüm Balkan göçmenlerini kastetmiyorum ama İslam'a hakaret eden ve sürekli laiklik ve dinsizlik propagandası yapan ünlülerin soyağacına baktığımızda hep Balkanlar ile➡️
2) bir irtibat görüyoruz. Kiminin anne, kiminin ise baba tarafı oralarda doğmuş.. İsimleri kısaltarak birkaç misal vereyim:
- Ş.G. adlı sözde komedyenin annesinin babasının annesi İştip doğumlu.
- Son zamanlarda Twitter fenomeni olan B.L. adlı dizi oyuncusunun annesinin➡️
3)
babası Kavala doğumlu.
- Müstehcen içerikli sinema filmleriyle tanınan M.A. adlı oyuncunun kimliğinde yer alan ikinci soyadı, sabetayistlerin üç cemaatinden birine verilen isimdir.
- Ş.P. adlı sözde program sunucusunun babasının babası Makedonya Üsküp doğumlu.
1) M.Kemal döneminde yapılan bazı heykellerin adet, maliyet ve acı gerçeklerini derledim. Milletin derdiyle dertlenen hisli yürekler okumasın. Evvela o dönem ortalama memur maaşının 30-40 TL'cik olduğunu hatırlatayım:
1926: İstanbul Sarayburnu, Atatürk Anıtı. Tutar: 15 bin TL➡️
2) 1926: Konya, Atatürk Anıtı. Tutar: Bilinmiyor. (?)
1927: Ankara, Etnoğrafya Müzesi Önü, Atlı Atatürk Anıtı. Tutar: ?
1927: Ankara, Zafer Alanı, Atatürk Anıtı. Tutar: ?
1927: Ankara, Ulus Meydanı. Zafer Anıtı. Tutar: ?➡️
3) 1928: İstanbul Taksim, Cumhuriyet Anıtı. Tutar: 16.500 İngiliz Lirası. Başka kaynakta: 140 bin TL.
-Ortaylı, "Osmanlı'yı Yeniden Keşfetmek" kitabında, Yeniçeri Ağası'nın Divan-ı Hümayun üyesi olduğunu söyler, halbuki değildir. Vezir rütbesine yükelirse olabilirdi.
-Aynı kitapta, Türk çocukları da devşirilirdi der, ki-->>
2) yanlıştır.
- "Avrupa ve Biz" kitabında, Sırpsındığı Savaşı'nda bozguna uğradığımızı yazar. Oysa galip gelmiştik.
- Aynı yerde "ikinci Varna Savaşı'ndan" bahseder. Halbuki böyle bir savaş yoktur. "Bir" tane Varna Savaşı vardır.
- "Osmanlı Barışı" kitabında, "Avusturya -->>
3) İmparatoru II. Joseph" der. Halbuki o "Kutsal Roma-Cermen İmparatorudur.
- "Cumhuriyet’in ilk Yüzyılı" kitabında, CHP’nin İmam Hatip "Okulları" açtığını yazar.
Yalan.
"Kurslar" açmıştı.
Bunlar çok farklı şeylerdir. Üstelik sadece 10 aylık bir kurstu. İmam Hatip-->>
2) Atatürk, 21 Mart 1934’de, yunan istiklalinin ve cumhuriyet idaresinin 10. devir senesinin 25 Mart’ta yapılan kutlama merasimine iştirak etmek üzere kaymakam Şefik beyin kumandasındaki 5 uçaktan mürekkep hava filosu Yunanistan’a göndermişti.
Belgeler ekte.
Bu da yetmiyor-->>
3) Atatürkçü Büyükelçi Bilal Şimşir'in Türk Tarih Kurumu tarafından yayınlanan kitabındaki 25 Mart 1936 tarihli belgede, M.Kemal'in "bizzat" Yunan Cumhurbaşkanı Zaimis "Hazretlerini" tebrik ettiği görülüyor.