#Vranduk kalesi kuruluşundan 1463 yılına kadar Bosna Banlığı (Beyliği) ve 1377'den sonra Bosna Krallık Devleti şehri olmuştur. Bosna’nın orta çağ döneminde eke geöitikememiş tek kale olatak bilinir.
Vranduk ismi ise belgelerde ilk defa 1410 yılındaki resmi yazılarda geçiyor.
Vranduk kalesi, Bosna krallarının zamanın devletliri elçiler ile görüşmelerini, ticaret anlaşmaları yapıldığı yer ve fermanlar verdikleri bir merkez durumunda idi.
Kral Tomaş’ın kardeşi Radivoy yazılarıda “Vranduk şehzadesi” olarak ismi geçmiştir.
Vranduk şehri çevresinde şehri ve kale için ön koruma tesisleri kurulmuş ve kale içinde de ”sotto Vranduk” adlı küçük bir yerleşim birimi kurulmuştur.
Kral Tomaş Vranduk şehrine özel ilgi göstermiştir ve kalenin hemen altında Katoliklerin baskısı ile Aziz Toma kilisesini inşaat etmiştir. Buna karşılık kilisenin inşaası için Vatikan'daki Papa’dan özel yardım ve destek almıştır.
Bu destekle aynı zamanda kalenin savunma bedemlerini daha da kuvvetlendirmişti. Bosnanın fethinden önce Osmanlı akıncıları Vranduk’u bir kaç sefer kuşatmışlar ama, sonuç alamamışlardı. Kale 1463 yılında Fatih'in ordusu tarafından feth edilmiştir.
Osmanı İmparatorluğu döneminde 1683 Viyana bozgunundan sonra karşı saldırıya geçen Avrupa Kutdal İttifak Haçlı Ordusu'nun 1697'de Bosna'ya yaptıkları haçlı seferler sırasında,
Avusturya prensi Eugen Savoyski ve Macaristan ordusunun komutanı Vranduk’u feth etmeye kalkmış ama başaramamışlardı.
18’nci yüzyılın başında Vranduk kalesi sancak idare biriminin merkez kışlası olmuştur.
Daha sonra 18’nci ve 19’ncü yüzyıllarında siyasi suçluların hapishanesine dönüştürülmüştür.
Avusturya-Macaristan imparatorluğu Bosna’yı 1878 yılında Osmanlılardan alınca, 1890 yılına kadar kale askeri kışla olarak kullanıldı.
Kale, yıllar sonra yapılan restörelerden sonra orijinaliğini korumuştur. Kale tamamen eski avrupa kale tiplerine benzer. Kalenin içinde yatakhaneler, bir büyük ve bir küçük külliyesi, merkez bahçe, pınar, silahlık ve bir deposu bulunmaktadır.
Kalenin içinde orta çağ ve Osmanlı döneminde kalma eserler bulunmuştur. Bu eserler bugün Zenica müzesinde sergilenmektedir.
Osmanlılar Bosna’yı feth ettikten sonra Vranduk kalesinin altındaki kiliseyi camiiye çevirdiler. Camiinin adı Fatih Sultan Mehmet Han camiidir.
Bu camiinin her iki taraftan, doğudan ve batıdan giriş kapıları bulunuyor. Bu özelliği ile Bosna’nın camileri atadında tek örnektir.
Camiinin içinde ayrıca Fatih Sultan Mehmet Han kütüphaneside bulunuyor. Camii, en eski Boşnak sjşsp tipi mimari yapısında olup çatıdı da ahşaptır
Son yıllarda ahşap çatı değişmiş ve çatı daha yoğun kar yağış nedeniyle dik eğimli yapılmıştır. Bu camii’nin imamları genel olarak İmamoviç ailesinden gelmektedir. Imamoviç ailesine bu beratı, 1780/1781 yılları arasında Bosna valisi olan Silahtar Abdulah Paşa vermiş olup
bu berat halen aile tatafından saklamaktadır.
Vranduk bugün küçük bir kasaba olup içinde yaklaşık iki bin kişi yaşamaktadır. Yerel halkı tamamen müslümandır. Yanından geçen Bosna nehrinin kıvrımlı akması sonucu bir yarım adaya benzeyen eski
Vranduk şehri ve kalesi Bosna Hersek'te en çok ziyaret edilen yerlerden biridir.
Yazı ;Admir Valentiç'in derleme; Nusret Sancaklı
"Bosna'nın kapısı" Vranduk Kalesi ve Fatih Sultan Mehmet Camii.
Düzeltme "Bosna'nin Kapısı" Vranduk
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
110 yıl önce bugün 15 Kasim 1912'de Balkan Muharebeleri Sırasında #CisriMustafapaşa'da(Bulgaristan) Bulunan İngiliz Gazeteci Philip Gibbs’in İzlediği Balkan Harbinin simge fotoğraflarına yansıyan elim bir vaka İki Türk’ün İdam Edilmesi İle İlgili #TheGraphic Dergisine Yolladığı
Fotoğraflı Haber.
The Graphıc – 30 November 1912 No:2244
s:818-819
15 Kasım Cuma günü, akşamüstü günesi Marita’ya altın parıltıları gibi vurduğu zaman, arka bahçede yaşanan bir olayı izlemek üzere Bulgaristan Cisri Mustafa Paşa’nın ana caddesine gittim.
Binlerce insanın öldürüldüğü bir savaşta cinayet sonrası suçüstü yakalanan iki Türk’ün asılması pek de önemli bir olay sayılmazdı. Ancak onlar için hayatlarının son perdesinde arka bahçede Bulgar izleyiciler önünde sergileyecekleri davranış, Türk hakimiyetinde geçen yıllarda
Siyasal bir söylem ve yalandan ibaret olan 1915 olaylarıyla Her 24 Nisan ısıtılıp gündeme getirmeye çalışanların asıl amacı üzeri bir duvar gibi örülmeye çalışılan bir gerçek olan bizim bile hatırlamadığımız 144 yıl önce bugün (24 Nisan 1877) 93 harbi ile başlayan 5 milyon
soydaşımizin canına ırzına malına malolacak bununla birlikte yerinden yurdundan vatanindan edecek 19 yy başlarindan ilk Sırp isyanları ve ilerdeki isyan ve katliamlara örnek teşkil edecek 1821'deki Yunan isyani, 93 harbi ile Balkan Harbi katliamlari ve soykırmlarıdir
Asil soykırim ve katliam 1804'den 1912 kadar olan süreç içinde isyanlar ve 144 yıl önce bugün başlayan 93 harbi ile 1912 deki Balkan harpleri neticesinde Balkanlarda Türklere karşı yapılmiştir..
"Bizim sanatımızın mertebesinden, milletimizin ululuğundan en ufak bir şüphemiz yoktur ki başkalarının ağzına bakalım. Böylece en temiz ve saf şekilde sanat ifadesine erişen millet, çapraşık yollara giremez. Ezelden, büyük nimete erişmiştir; onun kadrini bilmelidir"
Büyük Türk mimar-mühendisi ve mimarlık tarihi araştırmacısı Ekrem Hakki Ayverdi'yi vefatının 37.yılında rahmet ve saygı ile anıyorum
Osmanlı nın Kendini En İyi İfade Ettiği Sanat Kolu Mimaridir
''Abideleri seviyor musunuz? Seviniz; çok seviniz. Eğer üstünde durmadınız, onlarla bir alış – veriş kurmadınızsa kalb gözünüzü açınız; abidelerle konuşmayı öğreniniz. Bunun için lüzumu kadar temas imkânı hazırlayın.
Tüm Çocuklarımızın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun
Turgut Özakman'dan bir çocuk hikâyesi ;
Sakarya Savaşlarının ilk günleriydi. Ordumuz bazen zor zamanlar yaşıyordu. Tam bir ölüm kalım savaşı idi. Vatan savunmasında çok büyük kayıplar veriliyordu.Sakarya
boylarında zor zamanlar yaşanıyordu. Sakarya boylarında ordumuz bozulsa Ankara'yı kaybedecek, belki de her şeyi kaybedecektik.
İstanbul büyük bir heyecan içinde savaşın sonunu bekliyordu. İngiliz işgaline rağmen İstanbul Hilâl-i Ahmer Şubesi(Kızılayı), kendiliğinden İstanbul’da
birkaç yerde Anadolu’ya bir yardım kampanyası başlattı. Toplanan yardımlarla askerlere silah, cephane temin edilecekti.
Bu bir vatan savunmasıydı.
Yardım toplanan Hilâl-i Ahmer Şubelerinin önünde uzun kuyruklar oluşuyor, herkes gönlünden ne koparsa veriyordu.
Güzel #İşkodrâ !! #Rumeli'nin çiçeği ıhlamur kokulu şehri, #Üsküdar'ın isimdaşi idi (Scutari) Çoğumuzun ismini bile bilmediğimiz yada unuttuğumuz Rumeli'den en son çiktiğimiz kale ve bir Vatan topragi idi !! 108 yıl once bugün veda ettik
Kaybının 108. yılında (22-23 Nisan 1913 ) güzel hatıraları ile yad ederken başta #İşkodra Müdafii Şehit Hasan Rıza Paşa olmak üzere tum.şehitlerimizi Rahmet ve saygiyla.aniyorum..
108 yıl önce #İskodra'ya veda 22-23 Nisan 1913 Balkan Harbinde Rumelide'ki son toprağımız İşkodra'da (Arnavutluk) Osmanlı Yönetiminin sonu ;
Karadağ Kralı Nicholas şehri Esat Toptani'den teslim alıyor
Bulgarlar, 3 Kasım’da Çorlu’yu, 6 Kasım’da Tekirdağ’ı işgal eder. Hedef Çatalca üstünden Çarigrad’dır (İstanbul). “Osmanlı ordusu kalıntıları, kovalanmadıkları için”, rastgele yönlere yayılırlar. “Kırlarda, ovalarda 100.000 kaçan asker
yürüyor, dolaşıyor, ‘Ekmek! Ekmek!’ diye bağırıyordu. Korkunç kâbus –açlık- kahrediyordu”. Yenilenler, “aç, tok yürümek zorundaydı. IV., I. ve II. Kolordular, sürü manzarasını taşıyordu. Ne amir vardı, ne emir. Askerler silahlarını atmışlardı. Çoğu, o müthiş soğukta, postallarını
bile çıkarmıştı, aralıksız sağanak altında yalınayak yürüyordu. Çünkü çamura bulanmış olan postallarının ağırlığını o batak yollarda çekmeye takatleri yoktu. Bütün çevre köy ve kasabaların sakinleri de arabaları, eşyaları, hayvanları ve çocuklarıyla İstanbul’a akın ediyorlardı..