Sevimli bir kız soruyor:
“Biz İstanbul’ a 1984’te geldik.
Siz ne zaman geldiniz?”
Arkadaşım sakince cevaplıyor
“3000 yıl önce.”
Bu hayatın bizim gibi farkına varmadılar, bunun hazzını çıkaramadılar.
Bir Rum evinden gelen bir tepsi musakkaya karşılık annenin
ya da bir Ermeni evinden gelen midye dolma ve buna karşılık bir koca tabak baklava.
Zeytinyağlıyı, balığı Rumların elinden,
dolmaları topiği Ermenilerin elinden,
hamuru Türklerin,
eti Kürtlerin elinden yiyeceksin.
Elden ele, komşudan komşuya,
ve bunun farkına varırdın.
Tabii yemekler, tatlılar. Bu renkler gitti, tatlar gitti, komşulara dağıtılan irmik helvaları, paskalya çörekleri, yumurtalar…
Mesela dedem hacıydı
ama Paskalya zamanı yumurta tokuştururdu benim
yılbaşında başına kukuleta takardı,
yılbaşı kutlanırdı
ama Kandil’de de radyo başına geçilip Kandil dinlenirdi.
Mevlitlere gidilirdi,
kilisedeki düğünlere giderdi bu hacı hocalar, anneanneler.
Yakın biri öldüğü zaman bizim mevlit olurdu
Bu dünya, bu söylediğim şeyler hayat kaybı değil midir?
İster Arap olsun, ister Kürt olsun, ister Türk olsun, Rum, Ermeni, bu medeniyetler, burada yaşayan kültürler, bunların hepsi yetiştikleri yerin
Adam bir yere köy kuruyor, rüzgârı nerden alacağını, sabah güneşinin nereye geleceğini, köyün evlerinin yüzünün nereye bakacağını hesaplıyor.
Sahip olmak bu demektir, yoksa dünyada toprak herkesindir.
Sınırsız bir dünyaya inanıyorum ben.
Sen bu kökleri, o tohumları yok edersen, yerinden yurdundan edersen ve onun yerine benimkiler geçsin dersen
dünya harikası bir caminin dibine gökdelen koyarsın.
Zeytin ağacı hiçbir şey ifade etmiyor.
Ama bir Anadolu Rum’u için zeytin ağacı onun ayrılmaz parçası.
Oraya yerleştirdiğin adamsa bundan hiçbir şey algılamıyor.
Anadolu kurudu.
Koskoca üzüm bağları, incirler, yemişler, meyveler, her şey kurudu, beton oldu.
Dünyanın her yerinde bütün işgaller, savaşlar, bütün yer değiştirmeler aynı zamanda hayatın tadına karşı da yapılmıştır.
Eğer Tanrı’ya inanıyor ve tapınıyorlarsa bence bu Tanrı’ya yapılmış en büyük ihanettir.
Çünkü herkes başka bir dünyada daha rahat edeceği endişesiyle ibadet ediyor oysa dünya denilen yer bir cennet.
Uğur Yücel...