Şevket Pamuk 15.yy.dan 20 yy.' a işçi ücretleri ve temel gıda ürünlerindeki artışın analiziyle işçilerin refah seviyesi ve alım gücünde yükselen bir artış tespit ediyor. Nasıl oluyor hiç de aklım kesmiyor Bursa'daki verilere baktığımda da. Hayat dünya ölçeğinde pahalı, vergi yükü
vergi yükü katlanarak artıyor. İşçi ücretleri mesela İngilizler'in "bizimkiler yaşayamaz bu kadar parayla deyip", işçilerini Bursa'ya göndermedikleri kadar düşük...
Hayat standardı nasıl artmış oluyor bu durumda?
Elim değdi, hazır merak edip makaleyi yeniden önüme açmışken, konuya ilişkin şuraya bir de Pamuk'tan İstanbul'daki vasıfsız işçi ücretleri (inşaat işçileri)nin Avrupa'dakilerle 500 yıllık mukayesesini yapmış. Onda istanbul işte doğu avrupa ülkesi liginde görünüyor.
", konuya ilişkin şuraya bir de Pamuk'tan...mukayesesini" KOYAYIM... diyecektim, diyememişim.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Aşağıdaki, Kemal Tahir'in Bir Mülkiyet Kalesi adlı eserinde alıntılanmış, Kemal Tahir'in zannımca Mustafa Kemal'in konuşmaları ve ifadeleri arasında en beğendiği bölümdür. KT başka çok sayıda eserinde hem Atatürk, hem tek parti dönemi ile ilgili son derece eleştirel de olsa, +
saltanat ve hilafetin kaldırılmasıyla ilgili kararlılık ve keskinliğini takdir eder. Bu noktada bir devrimcilik ruhu okur.
Bu konuşma benim de favorim olduğu için paylaşmayı uygun gördüm. Cumhuriyetin ilanı değil, ama onun ilk adımı, 1 Kasım 1922'de saltanatın kaldırılmasına dair
aynı gün meclis kürsüsünden yapılmış konuşma. Bu konuşmanın yapılış vesilesini, önünü arkasını bilince bu sertlik daha da anlam kazanıyor. Çok bilinen 1 anekdottur bu. Köyde elimin altında olmadığı için açıp kontrol edemiyorum, ama Nutuk'ta da geçiyor olabilir. KT'nin kaleminden:
Gün kötü örneklerin, bu yıkımın müsebbiplerinin yakasına yapışma günü olduğu kadar, takdiri hak eden insanlara da hak ettikleri değeri teslim etme günüdür. Sağolasın @ElmasogluOkkes başkanım!
"Bana Türkiye'nin tek doğrusu sen misin?, dediler"
#Hatay#Erzin Belediye Başkanı Ökkeş Elmasoğlu'nun kaçak yapılaşmaya göz açtırmayan politikası sayesinde, 46.000 nüfusluk Erzin'de deprem kaynaklı tek bir bina yıkılmamış, tek bir can kaybı yaşanmamış.
Sayın Başkan @ElmasogluOkkes bu taviz vermez tavrı ve insan hayatını önceleyen kentleşme politikasıyla 99 Depremi'nde yine benzer şekilde ilçe sakinlerine tek bir can kaybı yaşatmayan Tavşancıl'ın rahmetli belediye başkanı Salih Gün'ü anımsatıyor:
#Antep#Gaziantep Tek tek elle taş taşımaya insan lazım. Yok mu gönüllü? Ah böyle ilanları gördükçe kahroluyorum, havaalanlarında "yollayın artık bizi!" diye isyan ayakta bekletilen, yılıp yürüye yürüye yollara düşen inşaat işçilerini hatırlıyorum. Delirmemek işten değil!
(1) Az evvel üç gündür Adıyaman'da enkaz altından ablasını ve küçük yeğeninin enkaz altından kurtarılması için canhıraş çalışan bir arkadaşımla konuşuyordum.
Abla ve yeğen çok şükür 59. saatlerinde 5 katlı binanın zemin katından sağ çıkartıldılar bir komşularıyla birlikte.
(2) Ablanın omurgası başta olmak üzere vücudunda çok sayıda kırık var ve elbette ki halen şokta.
Bilinci yerine geldiğinde ilk söylediği şey: "Hadi evimize gidelim" olmuş.
"Evin yok artık, yıkıldı", demişler.
Ablacığımın o şokta aklına gelen ilk soru şu olmuş:
(3) "Ama salçalarıma ne oldu?"
Bilen bilir, koca koca tavalarda günlerce uğraşıyla salça yapmak, kavanozlamak, saklamak çok zor ve yorucu bir iştir.
Kurban olduğum ablacığım artık ne kadar emek verip yorulduysa bu yaz salça yaparken, şokta bilinçaltından ilk bu soru çıkmış.
#Çadır#SeyyarTuvalet ve #SahraMutfağı gün boyu gelen haberlerden en büyük ihtiyaç olduğu anlaşılıyor. Özellikle yurtdışından yardım organize etmeye çalışanların bilgisine ve dikkatine
Bunlar hep Kızılay'ın ilk elden hemen ve derhal afet bölgelerine gönderdiği malzemedendi @siring . Şimdi işitiyorum ki deprem bölgelerinde halk arasında "kızılay çadırı gibi" bir tabirle insanlar yana yakıla çadır arıyorlarmış.
Bu ülke insanının afet zamanında kullanacağı çadırın, seyyar tuvaletin, bir sıcak çorba dağıtacak seyyar mutfağının parası bile eski bir başbakanın semirik oğlunun kumar masalarında yendi bitti. Bunları asla unutmayacağım ve affetmeyeceğim.
Bu sabahki Fox TV sabah programında jeolog ve jeofizikçi Prof. Dr Cenk Yaltırak gözyaşlarını tutamadı. Boğazıma kocca bir yumru geldi oturdu. Dedi ki, "ben bu araştırmaları kariyer için mi yaptım? Mezara götüreyim diye bu bilgileri topladım? Bunları biliyorduk, senelerdir+
söyledik, yazdık... Ama bu bilgiler kul-la-nıl-mı-yor. Uyarılar dikkate alınmıyor. Şarlatanların peşinden gitmeyin.
İstanbul'da deprem olsa bana ne olacak mesela? 60 yaşında adamın, evim yok, güvencem yok. Elbet beni de yanına alan biri olur ama sığıntı gibi mi yaşayayım? +
Ben herkes iyi olsun, güvende olsun diye çalıştım, ama olmuyor.
Bu olanlar beni çok etkiliyor, ailem Yalovalı, biz 17 Ağustos depremini yakından yaşadık.
Tek dileğim artık Marmara depremi olmadan ölmüş olmak. O zaman herhalde bir cenaze namazımı da kılarlar.+