Bugün, #27Eylül2020#Pazar Yine günahsız ve bereketli bir gün dileğimizle Milletimizi Selamlıyoruz.
Konumuz...
Ekonomik Sorunun Satıraraları
YENİ NORMAL’de SERBEST PAZAR
Ahmet YOZGAT
3. İçinde bulunduğumuz zamansal koridora dair Ekonomik yönergelerde, bu gidişin getirdiği açıklamalarda, bir tuhaflık olduğunu düşünüyorum.
4. Ekonomik işleyişte, bir yerlerde yanlışlıklar var; diyesim var. Üst Aklın ve Küresel Güçlerin, Ekonomimiz üzerindeki etkisinden bahsediliyor devamlı. Fakat vatandaşın, artık işleyişle ilgili olarak, sanki bir şeylerin, buradan yanlış gittiğini düşündüğünü hissediyorum.
5. En basitinden ifade etmek gerekirse 2009 Yılında tedavüle çıkan 200 TL, 131 Dolara karşılık gelirken; bu aralıkta, 26 Doların altına düştüğü, canlı örnek olarak önümüzde durmakta.
6. Aynı zamanda; 2020 Yılında TL’nin, yüzde 30 kadar değer kaybettiği ifade ediliyor. Merkez Bankası’ndaki Likid Rezerv konusuna, girmek bile istemiyorum. Bu konu ile ilgili olarak, Resmiyet Göstergeler ortada. Varın gerisini siz düşünün!
7. Sizin de defaatle dile getirdiğiniz, Uluslararası Maliye Bakanlarının, İstanbul merkezli toplantısı için hala neyin beklendiğini anlamakta zorlanıyorum. Koronavirus Salgını ve Jeopolitik Risklerin getirdiği durum ortadayken, daha neyi bekliyorlar diyor insanlar.
8. Piyasaların seyri ve vatandaşın hissettiği Enflasyon açısından tablo karamsar! Bir an önce gerekli açıklamalar yapılır da kafalardaki karışıklık izale edilir İnşallah. Bir de şu mesele var: Sanki Bürokratik işleyişte, hala işi ağırdan alan, bir yapı olabilir mi?
9. Var ise bu yapıyı, kim durduracak?
Hülasa… Artık kaybedecek zamanı kalmayan Türk Devletinin, hızlı karar alması ve harekete geçmesi gerekmez mi? Ahmet abi; bu arada, ekonomi ile ilgili olarak son bir resmi daha eklemek istiyorum:
10. Vatandaşımız açısından; içinde olduğumuz süreçte eğer, açık ya da gizli bir Devalüasyon olursa… Bunun sonuçları iyi olmaz, diye düşünüyorum.
11. Bir de son zamanlarda; devamlı sayıların, göstergelerin iyi olduğu ifade ediliyor. Fakat halkın nabzı ya da vatandaşın hissettiği durum, sayılarla ifade edildiği gibi değil.
12. Bunun için bütünü içeren bir makele yazılarak, Hükümetin ya da Devletin, acil önlem alması gerektiği hususunun açıklanması ve halka duyurulması lazım. Yapar mısın sen?”
***
13. Konuya, bir özel paragrafla girelim. Malum fakir, Sosyal Medya ve İnternet Alemi ile çok fazla haşır neşir olan birisi değiliz. Gazete ve televizyonlardaki tartışma programlarını, izlemediğimizi de biliyorsunuz.
14. Kısaca Gündemi; sadece Akşam Ana Haberlerinden dinleyerek takip ediyor; yazı ve konuşmalarımızı oluşturuyoruz. Dolayısıyla takip etmediğimiz alanlardan bize, ayrıntı haberler ve bilgiler veren kardeşlerimize, çok şey borçluyuz.
15. Zaten; yazılarımızı/konuşmalarımızı da onların gönderdiği mesajları, önsöz yaparak ortaya çıkardığımız da biliniyor.
Bu anlamda; fakiri destekleyen kardeşlerimize, toplu bir teşekkür etmemiz gerekli oldu artık.
16. Bununla birlikte; başlangıçtan beri, bizi yalnız bırakmayan kardeşlerimizin adını da belirtmemiz lazım diye düşünüyoruz.
17. Başta Sevgili Recep Özbay olmak üzere Deniz İnan, Levent Ergül, Baycan İlinden Polad Yusuf ve adlarını saymaya sayfanın yetmeyeceği sayıdaki kardeşlerimize de Şükran borçluyuz.
18. Bunun dışında; Facebook'taki sayfalarımız ve Twitter adresimiz üzerinden; bize, sual soran kardeşlerimiz de var. Onların soruları üzerine kurguladığımız kayıtlarımız da zaman zaman, ulaştı ve ulaşıyor size.
19. Hülasa; bizi, gözümüzden kaçan bilgiler ve o anlamda oluşturdukları sorularla sürekli olarak destekleyen kardeşlerimizin yanı sıra, arada sırada kafalarında oluşan tektük soruları iletenlerle birlikte; ......................
20. susan ve sadece okuyan/dinleyen, “En Büyük Çoğunluk”a da dua ediyor; zihin açıklığı diliyoruz!
Şükran Efendim!
***
21. Ve geçelim; yine girizgahı, kardeşlerimizden Deniz İnan’a ait olan ve esasında, pek çok kişi tarafından sorulan yukarıdaki “Kronik Ekonomik Mesele”nin, fakirdeki yansımalarını anlatmaya.
22. Efendim… Corona Pandemisi ile girdiğimiz uzun süreçte yetkililerin, “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!” şeklindeki kararlarının devamı olarak, “Yeni Normal” diye bir ifade ortaya attıklarına da tanığız.
23. Fakat bu “Yeni Normal”in aslında bir “Anormal” olduğunu belirtmediler cümlelerinde. Bu nedenle Yeni Normal; Normal seyrinde devam edip herkesi memnun eden bir süreç olmadı. Neticede, bir memnuniyetsizlik halinin oluştuğunu söyleyelim ....................
24. .....ve bu manada, üç beş cümle konuşalım istiyoruz. Toplum, zoraki bir memnuniyete zorlandı/zorluyorlar. O halde, şu suali sorarak başlayalım: “Hani Yeni Normal Dönemindeydik?!”
25. Sanki Devlet, Yeni Normali, uygulamaya memur olmuş/edilmiş ama bazı Normallerin, “Olağandışı Normaller”e yani “Anormaller”e dönüşmesine göz yumuyormuş gibi geliyor bize.
26. Hatta “Eski Normal” ya da “Rutin Normal”in de dışında; hayatın, bir “Acayip Normal”e dönüşmesine meydan veriyor gibi geliyor Devletin bazı davranışları.
27. Yani bir “Standart Yeni Normal” uygulaması yok ortada! Aslında; Yeni Normal, Normal değil; yukarıda söylediğimiz gibi “Anormal”in; Normal sayılması halidir diyelim buna.
Bu tamam...
28. Tamam da… İki kere katlanmış olan, bir “Olağanüstü Zaman” diliminden geçtiğimizin de farkındayız. Farkındayız ama hayatın çeşitli veçheleri, Toplumun çeşitli çevreleri; olağanüstü zaman şartlarının içinde mi dışında dışında? Belli değil!
29. Ya da kim ne kadar içinde, kim ne kadar dışında? Her kesim; Olağanüstü zamanı, başka türlü anlamaya ve yaşamaya yatkın hatta mecbur. Hatta bu manada; “Olağanüstü Zamanı”n pusuda olduğunu gözetlediğimizi de söyleyelim.
30. Yani toruna düşeni kapmak ve ham yapmak üzere. Ya, bir şekilde kaçan! Onlar, kurtulmuş durumdalar “Olağanüstü Zaman”ın “Yeni Normal” çukuruna düşmekten.
31. Ve şu, aslında “Kronik Normal” olan “Normal Zamanlar” üzerinden devam ettirelim sözlerimizi:
“Serbest Pazar Politikası” konusunu açmak istiyoruz.
32. Malum! Ta, Merhum T.Özal zamanından beri bu “Eko-Koridor”da yürüyegeliyoruz. Tamam da… Kim yürüttü, niye yürüttü, nasıl yürüttü, nereye yürüttü?” gibi soruların sorulmadığı ...............
33. ........ve cevapları bilinmeyen “80’lerin Darbeci Ortamı”nda baş üstüne “Devlet Kuşu” gibi konan “Akbaba” veya Baykuş”un “ıcığı cıcığı” irdelenmeye muhtaç bizce. Hiç olmazsa “Yeni Normal Süreci"nde.
34. Fakat… Ülkemizde; bir “Serbest Pazar Ezberi” oluşturulmuş durumda. Üstelik Devleti, Milleti, Bireyleri; “Aman ha! Bu pazarın dışına çıkmayın!” diye de uyardılar/uyara geliyorlar. Sanki haşa “Ayet” gibi bir genelgeçer durum ifadesiydi bu “Serbest Pazar” ve hala öyle!
35. Öyle ki hem Devleti, hem de Vatandaşı sıkı sıkıya bağlayan bir “Postülat” Kesin Gerçek! Tamam da ülkenin üzerine, “Cuk!” diye oturan, “Ahım-şahım bir takım elbise…” diyebilir miyiz bu Serbest Pazara?
Pek diyemeyiz!
36. Çünkü Serbest Pazar; tam da “Unu, tuzu kuruların rutini” dense yeri var. Yani Piyasanın, kendi fiyatını ve ücretini, kendisinin belirlediği bir uygulama olarak; bu yönelme, galiba ölçünün tutmadığı bir sonucu getirdi ve demirbaş yaparak, kazığı kaktı memleket ahvaline.
37. Tam da “Bindik bir Alamete, gediyoz Kıyamete!” Cem Karacası…
Üstte, dedik ya “Unu, tuzu kuruların elbisesi bu Pazar!” diye. Yani “Batılı Gelişkinler”in frakı, papyonu, melonu, iskarpini...
38. İşte, bu yüzden;“Doğulu Gelişmemişler”in ortamında, “Kendi başına bırakılan kızın; ya davulcuya, ya zurnacıya varması özgürlüğü yaşanmakta.
“BizimDevlet” de bu işin yetkisiz bekçisi pozisyonunda derken yüreğimizin yandığını da ekleyelim. Keşke olmasaydı, daha fazla olmamalı.
39. Oysa “Unu-Tuzu Kurular” açısından; ekmek, 1 lira olmuş, 5 lira olmuş ve bunun gibi belirlemeleri umursamayacak kadar “Kasası Dolu Devlet” ve “Kesesi Dolu Vatandaş” açısından “Serbet Pazar” vız gelir tırıs gider/gitmekye.
40. Yani “Onların Devleti” için Normal bir piyasadır, Serbest Pazar. Ve iyi de olur/olabilir. Hatta “Ticari Canlılık” ve “Tacir Heyecanlılığı” açısından olmalıdır da. Öyle durumlarda tabii ki Devlet, karışmaz piyasaya karışmamalıdır da.
41. Çünkü işleyen bir “Eko Saat”le yürümekte tıkırtı. Amerika, Almanya örneğindeki gibi Devletlerin bazında; “Filan Paşazadeler” ve “Feşmekan Beyzadeler” cephesinden de kimseye bir zararı dokunmaz Serbest Pazar işleyişlerinin.
42. Aksine; buradaki “Kaymaklı Devlet” ve “Pekmezli Zadegan” gibi kişi ve klanlar; bu durumdan, kazançlı çıkar ve daha çok kazanırlar. Serbest Piyasanın böylesi Tüzel ve Özel muhataplarını; zamanın, “Olağanaltı ve Olağanüstü” olması da ırgalamaz.
43. Zaten onlar; Olağanaltında da Olaganüstünde de daha çok kazanacaklardır, diyebiliriz. Vaziyete, onların kendi pencerelerinden bakınca, “Kötü Zaman; Olağan Zamandır!” demekte de bir sorun yok.
44. Hani deniyor ya… Gerek Uluslararası ve gerekse Ulusiçi, bazı odaklar için “Onlar, Savaş ve Kriz Zenginidir!” diye… İşte o!
***
45. Ne kadar eyi!
Yeni Normal ve Olağanüstü Zaman vs’deyiz...
De... Böylesi, Ekstrem Vakitler”in getirdiği sıkıntılar; neden Toplumun her kesimine, eşit yansımaz ki!?
Sorumuz, bu işte.
Problem de buradan kaynaklanmakta zaten.
46. Ve bu Problemin tarifi de “Anormal Yeni Normal Süreci”nin, ortalığı, kasıp kavurmasına rağmen; Pazarın hâlâ Serbest olmasıdır kanaatimizce! Her şey “Sıkısıkı” ama Pazar Serbest! Niyekine?
Bu bir…
47. İkincisi ise...
Bu Serbest Pazardaki, bozuk standart! Zamansal süreç, Normal ya da Anormal olsun; Devlet, Toplumun ya da “Eko-İşleyiş”in bir Sektörüne “Serbest Pazar Politikası” uygularken, bir kısmına da “Kontrollü-Yasak Pazar Politikası” uygulaya uygulaya geliyorsa…
48. İşte; burada, bir “Bozuk Terazi” kurulmuş demektir. Tam da şimdi olduğu gibiyi geçtik tam da şimdi kat kat katlandığı gibi! İşte, Büyük Problem de bu terazi ve tartıcının kantarı değil, Adaleti kaçırıyor olması!
Örnek mi istiyorsunuz?
49. Devlet; Üreticinin ürününe; mesela hububatına, fındığına, çayına vs. her daim, bir “Fiks Taban Fiyatı” uygularken… Söz konusu ürünlerin, üreticilerinin elinden kapılıp alınmasından sonraki süreçtekilere ve sürece, “Neden bir Tavan Fiyat uygulamaz?”
50. Da, herkes “Arşınıyla alır, kilesiyle satar!” Daha somut bir Misal… Fakir; henüz şahit olduğumuz bir örnekten yürütelim konuşmamızı: Bizim Mahalle Marketlerinin raflarında; kilosu, 19 Lira ile 33 Liradan satılan çay paketleri yan yana görülmekte.
51. Oysa her ikisinin de üretim alanı Rize; yani çay, yerli bir ürün! Hatta aynı marka çay, bu markette daha ucuzken; öteki markette daha pahalı olabiliyor.
Bu da değil...
52. Madem, çay dolandı dilimize; oradan devam edelim: Politik bir sarsıntı ya da Doların fiyatının oynaması durumunda; marketlerdeki çayın, fiyat etiketleri bir kaç lira birden artabilmekte. Arttı da artıyor da zati!
53. Ama buna karşın; çay üreticisinin, tavan fiyat bariyeri ile aynı fiyata mahkumiyeti sürüp gitmekte, birer yıllık süreç içerisinde.
54. Yani dememiz o ki: “Dolar Operasyonu, anında “Marketçi”nin “Çay Operasyon”na dönüşürken, niye “Üreticinin Çay Operasyonu” yapma hakkı yok ki?!
İşte, soru bu; sorun da buraya bağlı!
55. “Serbest Olmayan Pazar Mağduru ve Mahkumu” diyebileceğimiz Üretici ve Tüketici arasındaki “Özgür Serbest Pazarcı Güruhu”nu hiçbir olumsuzluk, olumsuz etkilemeyip onlar için hayat devam edip gitmekte güle oynaya.
Niye?
56. Niye? Çünkü Pazar Serbest var ya abi! Bu yüzden; Tarlanın-Tapanın ve de Çarşının-Pazarın da sahibi olan Devletin gözünün, “Özgür Pazarcı”ların değil ama her zaman, Üretici ve Tüketicinin kümeleştiği uçlarda sabit ve kaşlarının da çatık olduğunu gözlemleyebilyoruz.
57. Üretici tamam da! O, olmuş bir Abalı! Devlet “Tavan Fiyat” diyerek; Özgür Tüccar da “Serbest Pazar” diyerek vuruyor da vuruyor onlara. Yeni Normal de Eski Normal de onlar için aynı ve işleyiş baştan ayağa.....
Anormal...
58. Peki…
Tüketici açısından durum ne? Şu! Onlar da olmuş, kurda mahkum bir kuzu! Kuzuluk yetmez, illa ki “Koyun” gibi olmaları istenmekte zavalıllardan, dense yeri var.
59. Mesela, (Kötü ve Karanlık niyetlileri hariç tutarak söylemek gerekir tabi...) Polis; onların durumdan şikayetini, izinsiz gösteri sayabilmekte. Hatta daha çaplısını, isyan diye niteleyerek; asla şikayetlerine izin vermemekten mesul diyeceğiz de....
60. ...... polisler de kendi “Fiks Maaşlarının Mahkumları” aslında; tüm Memur ve İşçiler gibi...
61. Peki; bu durumda “Serbest Pazarın Saldırısı” altındaki “Genel Tüketici”nin; eline geçen maaşının, Devlet eliyle belirlenmesini nasıl tarif etmek gerekir?
62. Tabii ki şöyle: Maaş belirlenirken Pazar, Serbest değil fakat “Maaş Ehli” mübrem ihtiyacını karşılamak üzere çıktığı Çarşı Pazarın her şubesinde Piyasa, Serbest olarak yansımakta onun hayatına ve cüzdanına.
63. Üstelik her olumsuzluk karşısında; fiyatını, Modifiye ederek, zararını teğet geçirten aracı karşısında; “Fiks Maaş”ın Modifiye edilmesi mümkün değil.
64. İstese de Devlet bile yapmıyor/yapamıyor böyle bir düzenlemeyi. “Resmiyet”in yaptığı sadece; yılda bir kere, “Çetin Pazarlık”larla bir rakam ortaya koymak.
Vesaire vesaire…
65. Efendim! Dememiz o ki...
Dünyanın her yanında olduğu gibi madem, Türkiye’de de “Corona Süreci” içerisinde, bir “Olağanüstü Zaman” diliminden geçilmekte… Ve bu sebeple Anormal bir “Yeni Normal” oluşturmak durumunda kalındı...
66. O halde Devlet; bu “Alacakaranlık Tünel”in çakıllı koridorundan geçmeye çalışan herkes için bir “Yeni Normal Standard”ı oluşturulmak durumunda/zorunda. Zira “Adalet” böylesini gerektirir. Adil Devletin yapacağı da bu olmalıdır zaten!
67. Bunun için de şu “Serbest Pazar Politikası” hiç olmazsa Yeni Normal süresinde askıya alınmalı ya da “Baba Devlet”in sıkı kontrolle “Mağdur ve Mazlum Vatandaşlar”ına “Pozitif Ayrımcılık uygulasın!” isteğimiz dikkate ve ciddiye alınmalı!
68. Yoksa “Sosyal” denilen balon, şişti de şişti; patlayabilir. Allah korusun! Ya da Seçim günü gelir ve o şişkinlik, sandığı patlatır. Altında kalır İktidar. Bu durumda, diyen der de biz; “Kalırsa kalsın!” diyemeyiz.
69. Çünkü İktidar altta kalırsa; Vatandaşın yarıdan “İki Fazlası”nın güvenmediği, “Kırk Yamalı Muhalefet Dostlar Grubu” idareyi eline alır! Şayet alırsa işler, daha da sarpa sarar kanaatindeyiz.
Böyle bir durum muvacehesince Biden, Macron, Merkel vs. sevinir!
70. Ki onların sevindiği her şey; Milletin canını yakar, Devletin bünyesini acıtır. O halde, “Mevcut İktidar, bir an evvel; koyunlarını-kuzularını, kurtlara ve çakallara kaptırmasın lütfen!” diye bir benzetmeyle uyarımızı yaparak kapatalım bu hususu.
71. Unutulmamalı ki “Kurtlar ve Çakallar, Koyun ve Kuzular”ı kaparsa işte, “Büyük Kriz” o zaman gelir! “Kuzuların Sessizliği”i memnuniyetlerinde değil, “Ulu Devlet”e olan saygı ve bağlılıklarından!
***
72. Geçelim bir alt fasıla… İlk, bu lafı, kim söyledi; bilmiyoruz: Şöyle ki “Hiç kimse, Layüsel değil!” Yani “Dokunulmaz sayılmaz!” Tabii, ağzı olan da konuşuyor ve yerli yersiz; bu sözü, sanki bir gerçeklikmişcesine söyleyiveriyor: “Hiç kimse, Layüsel değil!”
73. Ama yukarıdan beri anlata geliyoruz ya Olağanüstü Zaman, Yeni Normal, Serbest Pazar” vesaire diyerek. Bunları konuşmamızın nedeni, muhteviyatında, sorun barındırması ile ilgili değil mi?
74. İşte; o sorun, Layüsellik meselesi! Yani hayatta, kimisi layüsel; kimisi değil! Yani “Kimi dokunulur, kimi dokunulmaz!” ise şayet, sorun var demek olmakta. Fakat şunu da biliyoruz ki Layüsellik meselesi” Rejimin gereği, Sistemin gereği ve Sistemametğin gereği olarak geçerli.
75. Dolayısiyle Devleti'n de eli mahkum! Yani Devlete de dokunuşlar; ta, baştan beri ve hatta her 10 Yılda bir ve Darbeyle dokuna dokuna yürütmüşler Milleti.
Aslında, Devlet de Layüsel değil!
76. O halde, ilk çağrımız Devlete olsun: Devlet, titreyip Orijinaline dönerek, her şeye dokunabilmeli gayrı. Bununla birlikte; gerektiğinde, “Kümülatif Millet” de Devlete dokunma hakkı ve salahiyetine sahip olmalı, arzusundayız.
77. Bu aşamada; Devletin dokunabildiğinin en belirgin işareti, “Adil Kontrol ve Müdahale Yetkisi” ifadesinde saklı kanaatimizce…
78. Yani dememiz o ki hiçbir şey, “Başı Çuvala” olmamalı ve hiç kimse “Çuval Dışı”na çıkamamalı ve “Çuvalın Kontrolü” Devletin elinde olmalı! Adil olma; tek şartıyla…
***
79. Söz buraya gelmişken:
2020 Eylül Ayı biterken; CHP cihetinden garip bir açıklama geldi! Genel Başkan Yardımcısı bir Hanımefendi, “Bizim İktidar Dönemimizde; sorgusuz, sualsiz bazı şirketlere el koyacağız!” mealinde bir söz sarf etti.
80. İktidar kanadı, şiddetle karşı çıktı bu “Saklı Ukte”nin açığa çıkmasına yardımcı olan beyanata. Buna benzer şekilde, Tüsiad'da itiraz etti. bu açıklama karşısında. Biz fakir; orta yerde durarak söyleyelim düşüncemizi istiyoruz.
81. Devlet; gerektiğinde şirketlere el koymamalı. Lakin dokunabilmeli! Ya da şöyle söyleyelim: “Şirketler de Layüsel değil!” Fakat ............
82. Fakat “Yekpare Milli Servet”in ayrılmaz parçaları olan şirketlerin kapısına, kilit vurulmasının zararının; sahibinden çok, orada çalışanlar bağlamında, Milli Ekonomiye zarar vereceğini düşünmek durumundayız.
83. Fakat Muhalefetin, “El koyacağız!” açıklamasına karşı; İktidarın, reddiyesinden arkalanan şirketler; kendilerini, Laysel bir kümenin içine konuşlandıra bilir hatta konuşlandırılacaktır da...
84. İktidar kaynaklı garanti sebebiyle kontrol dışına çıkma ve Serbest Pazar imkânını; kendi lehi ve Milletin aleyhine olmak kaydıyla sonuna kadar kullanmanın yollarını arayacaktır. Ve bulacaktır da.
85. Ee, böyle bir durumda ne yapmak lazım? İktidar eliyle “Aman dokunulmasın!” denilerek arsızlığa-hırsızlığa, yolsuzluğa-densizliğine meydan mı vermek gerekir?
Asla!
86. O halde, diyelim ki… Şirketler, Layüsel olsun ama Patronlar olmamalı! Yani kontrol dışına çıkmış şirketleri, Devlet; bir şekilde durdurmalı ve onların patronlarına dokunmalı, diye düşünüyoruz. Da... Aslında, bu yola dahi açık: Evet, TMSF’den söz ediyoruz.
87. Bizce; söz konusu “TMSF Eliyle Dokunma Yöntemi”ni Devlet, biraz daha kolaylaştırarak, “Arsız-Hırsız Patronlar”ın yüreklerine; yanlış yapmaları halinde, züğürt ağlar şekline dönüşebilecekleri korkusunu salmalı.
88. Tabii ki CHP'nin söylediği el koyma yöntemi ile işlevi artırılmış TMSF yönteminin dokunması, farklı şey. Muhalefet; tam olarak, ne düşünüyor bilmiyoruz diyelim.
89. Ama muhtemelen, müzmin Muhaliflerin kafalarına takılı kalan 40'lı yılların “Zihin Kodları” Müspet olan tüm kuruluşları kapatma veya devletleştirerek atıl hale getirip patronun yerine, şirketi cezalandırma uygulaması olsa gerek.
90. TMSF Yöntemi ise “Kötü Patron”u değiştirme ve şirketin gücüne, güç katma şeklinde algılanabilmeli. Mevcut TMSF uygulamasında, yıllara uzayan zamansal sorunun, Patronlardan çok şirketlere zarar verdiği de aşikar.
91. Bu nedenle “El koyma süreci”nin uzatılmaması ve Şirketler, “Yeni Patron”la “Özel Sektör”deki yolculuğuna, koşarak devam etmeli! Yoksa kaybeden, "Kümülatif Ülke Ekonomisi" olur...
***
92. Efendim! Konuyu burada noktalayalım.
Ve her zaman olduğu gibi diyelim ki… Fakir, yine bir Pinokyo masalı anlattık siz büyüklere. Oysa hakîkati, Aliym Olan Şanı Yüce Allah biliyor! Azze ve Celle...
***
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
1... 5 Kasım'ın Dünyadaki Zirve Etkisi
Barışın Savaşçısı Rolünü Üstlenen
ERDOĞAN NİÇİN BREZİLYA'DA?
Avro-Güney Amerika’nın Startı
Ahmet Yozgat
2. Bugün 18 Kasım 2024… Derindünya yorumcularından sevgili Ali Uyanık, konuya dair diyor ki: “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 18-19 Kasım'da Rio de Janeiro'da düzenlenecek 19'uncu G20 Liderler Zirvesi'ne katılmak üzere Brezilya'yı ziyaret edecek. ABD seçimleri ile birlikte Erdoğan'ın muazzam diplomasisi: Türk Dünyası (Asya) Macaristan (Avrupa) Suudi Arabistan (Arap Yarımadası) Azerbaycan (Asya) Brezilya (Güney Amerika)” AvroBabil ve AvroMısır nüfuz alanlarını içine alacak şekilde bir ziyaret silsilesi. Şimdi de Brezilya ziyareti ile AvroAfrika'yı arkadan dolanacak şekilde bir hamle aynı zamanda ise Güney Amerika içinde yeni bir pencere açılıyor. O coğrafyada zaten, Venezuela ile çok iyi bir diploması güdülüyor.
3. Aynı zamanda o bölgede Bolivya da var. Bolivya'nın bir özelliği de kendi 15 Temmuz’unu yaşayan ülkelerden olması. Hatırlarsanız, 2024 yılı içerisinde, bu ülkede bir Darbe girişimi oldu. Başkaldırı girişimi hâlindeyken Devlet başkanı, halkı sokağa çağırdı ve halk, Darbeyi önledi. Böylece, Hanif Muhammedî Anadolulu Türkler, ta Anadolu'dan uzanıp Güney Amerika'ya ilham olarak, eski nesil askeri Darbeyi sonlandırdı. Bakalım; Erdoğan, bu Buenos Aires’te de bir masa kurup kimleri ağırlayacak. Merakla bekliyorum.
1 AK Parti Kim Kurdu?
Erdoğan’ı Kim Atadı?
ERDOĞAN, DEVLERE KAFA TUTAN BİR ŞÖVALYE Mİ?
Ahmet YOZGAT
2. Bugün 29 Ekim 2024... Efendim cumhuriyetimiz hayırlara vesile olsun. Epey bir zamandan beri X.twitter'da makale yayınlamıyoruz. Bugün bir başlangıç yapalım istedik. Buyurun o halde…
2. Derindünya’nın sadık kardeşlerinden sevgili Mustafa Kemal KURT: Ahmet abi, Ak Partiyi de Küreselci ABD kurdu, öncekileri kurduğu gibi. Peki Sn. Erdoğan, bu yapıya sızdı mı? Ve kurucu yol arkadaşlarının her birini, makam verip diskalifiye etti. Yoksa süreç içerisinde, ipi dışarıda olmayan Erdoğan’ı; Devlet, kendi adına sahada iş yapması için mi bıraktı?” Bu mevzuda, bir kardeşimiz de şöyle diyor: “Ak Partiyi kurmayı planlayan Küreselci Akıl, başına geçecek adamı da belirlemiştir diye düşünüyorum. Parti de başı da belliydi. Fakat sonradan parti de lideri de makamından gönderilemedi? Ne olduysa ondan sonra oldu.”
**
9. Dolayısıyla gemiyi merkeze alan bu bölge için İnsanlığın Anavatanı demek lazım. İnsanlık, ilk anavatanında, hazreti Nuh’un üç oğlu üzerinden türedi. İlk babalarsa Yafes, Sam ve Ham’dı…
Başlangıç için rivayet böyle.
10. Bununla birlikte, Gemiyle gelen 80 İnanmış adam iddiası da var hatta bu sayının 200 olduğu da söylenmekte. Her neyse! Neticede insanlığın yeni nesli, böyle doğdu. Günümüze kadar gelen tüm kavimlerin ilk tohumu, bundan ibaret.
2. Bugün, 26 Ağustos 2023…
Konumuza, dün kaldığımız noktadan başlayalım.
Demiştik ki… Binyılcıların uhdesindeki Medeniyet tasavvurundan, Yüzyılcıların pay alıp almaması konusunda, anlaşmaları ya da anlaşamamaları, Ortak Masanın temel sorunu olarak duruyor.
3. Çünkü ortak bir Medeniyette, elbette dümenin, Binyılcılarda olacağı biliniyor. Çünkü Dijitalizm’in bundan ötesinin şifreleri, onların kasasında saklı. İşte bu ihtimal, Yüzyılcılar adına İngilizleri kara kara düşündürüyor.
58. Yani Erdoğan, kısmi bir iktidar sahibi olarak; sadece, Dış Politika ve Devlet ölçeğinde, belediye hizmetlerinden sorumlu durumunda oldu Türkiye. Bu bir...
Ve iki yapılı Hükümet…
59. İkili Hükümet bağlamda, Seçim sonrasında kurulan veya kurdurulan Yürütme Organı, saklı İngiliz IMF’si ve gizli Amerikan IMF’sinin adı konmamış ortaklığındaki Ekonomik uygulamayla bir süreden beri fiiliyatta.
Tanrının Mirası Ne? 3
Mülk, Tebaa ve Bilgi
TANRININ MİRASÇILARI KİM?
Ve Neo Paylaşım Savaşları
Ahmet YOZGAT
#TanrısalMiras #PaylaşımSavaşları
#Trump #Erdoğan #Putin #ŞiJinping
#Kraliçe #William #Charles
#Mülk #Tebaa #Bilgi
#GıdaSavaşı #SuSavaşı
#HanedanSavaşları #PinokyoTarihi
21. İşte, bu durum, sorun oldu ve Kraliçe Doktrinini, yumuşak karnından yaraladı.
22. . Çünkü böylesine girift ve iç içe geçmiş; 2+1 Tanrı, 12 Hanedan, İki Amerika ve Birleşik Üç İngiltere aralığında yapılmak zorunda olan “Son Paylaşım Savaşı” halen kördüğüm halinde.