Sanatın Tarihi Profile picture
Oct 3, 2020 23 tweets 4 min read Read on X
Şeytan, Dante’ye şöyle dedi; Tanrıyı gerçekten tanısaydın, sen de ihanet ederdin...
Bugün sizlere Fransız ressam Alexander Cabanel’in ‘Düşmüş Melek’ adlı eserinden bahsedeceğim.
Sanatçı, Fransız Akdemik sanatını temel alan eserlerinde Neoklasisizmin, klasik formları kullanışını ve kompozisyon tasarımını alıyor ve yeni sentezler yaratıyor, diğer taraftan da Romantik sanatta olduğu gibi hayal gücüne dayalı güçlü duyguları ön plana çıkarıyor.
Bu yüzden bu gördüğümüz eser bizlere Şeytan ile empati yapma şansını sunması ve bunu büyüleyici bir görsellik eşliğinde başarmasıyla sanat tarihinin en ikonik eserlerinden birini oluşturuyor.
Hepimiz ihanet ederiz, ihanete uğrarız, hayal kırıklığı yaşarız, öfkeleniriz, kalp kırarız, şehvete kapılırız ya da günahın sonsuz örnekleri içinde kendimize bir yer bulabiliriz.
Cabanel burada içimizdeki şeytana, kalbi kırık ve öfkeli olduğumuz anlara götürüyor bizi. Resme baktığımızda çok yoğun bir duygu alışverişi içine girersiniz. Hem de Şeytanla...
Onu anladığınızı ve hissettiğinizi düşünürsünüz. Değersiz hissettiğiniz, yalnız hissettiğiniz bir anda burada gördüğünüz şeytana bakmak bir nevi rahatlatabilir. İçi öfke ve kinle dolmuş bu güzel figür bizim içimizdeki günahkarın bir yansıması gibidir.
Cabanel burada Lucifer’ı ele alıyor. Lucifer adı ‘Işık veren’ anlamına gelir. Yani gördüğümüz bu iblis aslında güzellik ve zarafet ile donatılmış bir yaratık olduğu için sanatçı da onu olabildiğince güzel resmetmeyi amaçlamış.
Bunu kutsal metinlere yakışır bir şekilde yaptığını da söyleyebiliriz. Latince ‘Gün Yıldızı’ anlamına gelen adıyla çok da kötü görünümlü birini çağrıştırmıyor bizlere.
Cabanel buradaki şeytan tasvirini büyük oranda Tevrat metinlerinde geçen haline dayanarak resmediyor.

‘'Sen güzeller ve bilgeler içinde en mükemmeldin. Tanrı’nın bahçesinde, Eden’deydin. Elbiselerin işlemeli taşlarla ve altınlarla süslüydü.
Bunlar sana yaratıldığında verildi. Gücünden ve kudretinden dolayı seni bekçim yaptım. Tanrının kutsal dağına ve ateş tarlalarına girebiliyordun. Yaptığın hiçbir şeyden sorumlu tutulmuyordun. Sonunda için kötülükle doldu. Şiddeti yarattın ve günahkar oldun.
Bu yüzden seni tanrı dağından men ettim. Seni ateş tarlalarının bekçiliğinden men ettim. Güzelliğinden dolayı için kibirle doldu. Bilgeliğini ise kibrin ve ünün için kullandın.
İçindeki ateşle birlikte seni dünyaya hapsettim. Senin peşinden gelenlerle birlikte sonsuz ateşler içinde yanacak, küllere dönüşeceksin. Bu senin için feci sondur.’’
Bu resimde gördüğümüz Lucifer kibrinden dolayı insana boyun eğmeyi reddetmiş, hırsının kurbanı olmuş ve cennetten henüz sürülmüştür.
Michelangelo’nun Musa heykeli ne kadar erdemli bir öfkeyi, hiddeti ve iradeyi temsil ediyorsa Cabanel’in şeytanı da o kadar sonsuz öfke, kin ve günahkarlığı temsil eder.
Babası tarafından azarlanmış ve sürülmüş cehennem prensinin yaşlı gözlerini büyük bir güç ve kin ile boşluğa doğru diktiğini görüyoruz. Gözlerindeki yaşlar ve kırmızılıklar bize hem duygusal bir acıyı hem de cehennem ateşinin vereceği fiziksel acıyı çağrıştırıyor.
Gözlerindeki yaşlar masumane değil. Söylemese bile o an içinde fırtınaların koptuğunu ve sadece bakışlarından yola çıkarak intikam için yanıp tutuştuğunu hissediyoruz.
Kendi intikamlarımız, ucuz kibrimiz ve aciz kindarlığımızı hatırlatıyor hem Lucifer hem de kendimiz adına üzülüyoruz.
Cabanel bu denli duygu yüklü bir sahneyi tek bir amaç uğruna yapıyor aslında. Dönemin duygusuz eserlerine bir tepki olarak...
Seçtiği konu bakımından tüm kuralları çiğnediğini düşünürsek, akademiden dışlanan bir düşmüş melektir Cabanel...

Sürgün edilmiş, dışlanmış ve intikam yemini etmiş olan bu güzel Lucifer, çoğu açıdan içimizde acı ile karışık değişik bir haz veriyor bizlere.
Aslında Lucifer’a üzülmekten çok bakışlarının arkasındaki öfkeden etkileniyoruz. Bakışları, vücut duruşu, kanatları ve rüzgarda savrulan saçlarıyla o kadar etkileyici ki ondan korkmak ya da onun için üzülmek mümkün değil.
Neredeyse öfkesinde haklılık bulabileceğimiz, empati yapabileceğimiz bir iblis ile karşı karşıyayız. Kendi isyanlarımızı, başkaldırılarımızı düşündürüyor. Tıpkı Cabanel'in Akademiye başkaldırısı gibi...
Şeytan öfkesini o kadar güçlü bakışlarla yansıtıyor ki bu öfkeye maruz kalacak kimseye acıyor ve bir yandan da ressamın güçlü fırça darbeleri karşısında hayranlıkla karışık gülümsemekten kendimizi alı koyamıyoruz.
Sergilendiği zamandan itibaren yıllarca kabul görmeyen ve ciddi eleştiriler alan bu eser Cabanel’in de duygularını çok iyi yansıtıyor. Bu gözler belki de akademinin eski kafalı jürilerine bakıyor...
Onun cehennemi bizim dünyamız ve bir gün o bizi kendi dünyasında ağırlayacağı günü bekliyor...

Okuduğunuz için teşekkür ederim. Sanatla kalın. 🖤

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with Sanatın Tarihi

Sanatın Tarihi Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

More from @SanatnTarihi

Mar 17, 2022
Merhaba, ''Kimdir?'' serisi başlıyor!

Bundan sonra sanatçıların hayat hikayelerini, eğitimlerini ve sanat stillerini anlatacağım bir seriye başlıyorum. Bu yeni serinin ilk sanatçısı ise altınlarla kaplı eserleriyle tanıdığımız Avusturyalı ressam Gustav Klimt olsun istedim…
14 Temmuz 1862 tarihinde Viyana’nın bir banliyösü olan Baumgarten’de doğan Klimt, kuyumcu bir ailenin çocuğuydu.
Küçük yaşlarda resme olan yeteneği ailesi tarafından fark edilen sanatçı 1876 yılında Viyana’daki Sanat ve Zanaat Okulu’na kayıt oldu. Kayıt olmasından kısa süre sonra yeteneği ve hayal gücü ile öne çıkan Klimt, okulun popüler öğrencileri arasına girdi.
Read 38 tweets
Mar 16, 2022
Küçücük bir ana çok büyük duygular sığdırırız bazen. İşte böyle anlardan birini muhteşem bir şekilde görselleştirmeyi başaran Frederic William Burton’un ‘Kule Merdivenlerinde Buluşma’ adlı eserinden bahsedeceğim size.
Eser konusunu bir orta çağ Danimarka şarkısında adı geçen Hellelil ve Hildebrand’ın hikayesinden alıyor.
Bu şarkıda, Danimarka Kralının kızı Prenses Hellelil ile Kraliyet ailesinin şövalyesi olan Hildebrand imkansız bir aşkın içine düşerler. Prensesi koruması gereken şövalye ve prenslere layık görülen prenses gizlice bir ilişki yaşamaya başlar.
Read 20 tweets
Mar 16, 2022
Bu akşam saat 20.30'da online olarak Salvador Dali'nin hayatı ve eserleri ile ilgili bir seminer vereceğim. Detaylı bilgi ve kayıt için İnternet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. kopruatolye.com/etkinlik/celil…
Read 6 tweets
Dec 28, 2021
Michelangelo Buonarroti'nin 1487-1488 yılları arasında 13 yaşında yaptığı "Aziz Antonio'nun Azabı" adlı eseri. Aziz Antonio, manastırcılığın babası olarak bilinir. Ona göre dünyevi zevklerden uzak durmak günahlardan uzak durmak demekti. Image
Aziz Antonio dünyevi zevklerden uzak durmak için insanlardan uzak durması gerektiğini düşünür ve kırsal hayatta inzivaya çekilir. Ancak ifrit ruhlar onu sürekli günaha davet ederler. Ona güzel yiyecekler sunlar. Ancak Aziz bunları reddeder.
Ona güzel kadınlar sunarlar ancak Antonio onları da reddeder. Ne yaparlarsa yapsınlar Antonio'yu günaha çekemeyen kötü ruhlar Azize saldırır ve onu vahşice döverler ancak Aziz Antonio yine de bu yaşam tarzından vazgeçmez.
Read 10 tweets
Nov 3, 2021
Resim okuma zamanı🧐

Sir Joshua Reynolds, Jacques Lois David’in ‘Sokrates’in Ölümü’ adlı eseri için ‘Sistina Şapelinden sonra ortaya çıkmış en başarılı eser’ diye bahsetmiştir. Elbette tartışılır. Ancak bu eserin 18. yüzyılda yapılan en başarılı eserlerden biri olduğu çok açık.. Image
Yeni-Klasikçilik akımının en güçlü isimlerinden biri olan David’in 1787 yılında bitirdiği ve günümüzde New York’daki Meropolitan Museum of Art’da sergilenen bu muhteşem eserde Antik Yunan filozofu Sokrates’in idam edilmek üzere olduğu anı görüyoruz.
Sokrates, Atina şehrine hükmeden tanrılara değil de daha önce duyulmamış ruhani kavramlara olan inancı ve halkı kötü etkilemesi sebebiyle idam cezasına çarptırılmıştır. İdamının ise baldıran bitkisinden yapılan bir zehirli içecek ile yapılmasına karar verilir.
Read 26 tweets
Oct 10, 2021
Resim okuma zamanı! 🧐

Bugün sizlerle hem korkunç hem de fantastik bir yolculuğa çıkacağız. Bugün inceleyeceğimiz eser Horace Vernet’in 1836 yılında yaptığı ‘Lenore Baladı’ ya da diğer adıyla ‘Ölüler Hızlı Seyahat Ederler’ adlı eseri olacak. Image
Eser konusunu Alman yazar Gottfried August Bürger’in 1774 yılında yayınlanan gotik ve romantik bir balad olan ‘Lenore Baladı’ adlı eserinden alıyor. Bu hikaye ise bizleri 1757 yılına, Prusya ve Avusturya’nın Prag için savaştığı zamanlara götürüyor...
Bu savaşta büyük Frederich’in ordusu Avusturya’yı geri püskürtmeyi başarsa da çok ciddi kayıplar verdi. Prusyalı insanlar savaşa gidenleri beklemeye koyulduklarında bunlar arasında Lenore adında genç bir kadın da vardı.
Read 27 tweets

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Don't want to be a Premium member but still want to support us?

Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal

Or Donate anonymously using crypto!

Ethereum

0xfe58350B80634f60Fa6Dc149a72b4DFbc17D341E copy

Bitcoin

3ATGMxNzCUFzxpMCHL5sWSt4DVtS8UqXpi copy

Thank you for your support!

Follow Us!

:(