Einstein denilince genellikle ilk akla gelen Özel Görelilik Kuramıdır.
1.Dünya Savaşı'nın en yoğun günlerinde teorisini tamamlayan Einstein, bir türlü gerçek deney ortamında teorisinin ispatını tamamlayamamıştı.
1915'te görelilik teorisini tamamlamasının ardından bile, Almanya'nın dışında tanınmıyordu.
Arthur Stanley Eddington olmasaydı Einstein bu teoriyi doğrulama yolunda zorlanacaktı.
Eddington, görelilik kuramını kanıtlamaya ihtiyaç duyuyordu.
Einstein, ışığın Güneş gibi büyük kütlelerin yakınından geçtiğinde yer çekimi nedeniyle yön değiştirdiğini söylüyordu.
Bu, uzaktaki bir yıldızın ufak oranda yer değiştirmiş gibi görünmesi anlamına geliyordu.
Denklemlere göre sapmanın tam olarak 1.75 saniyelik bir yay olması gerekiyordu.
Bu gözlemin yapılabilmesi için tam Güneş tutulmasının gerekiyordu.
Eddington’a göre Almanya’nın çıkarttığı en önemli bilim insanlarından olan Albert Einstein’ın kuramının
bir İngiliz araştırmacı tarafından kanıtlanması barış zamanı kurulabilecek köprülerden biriydi.
Eddington, 1919 Mayıs'ında meydana gelecek ve güney yarımküreden izlenecek olan tutulmanın bunun için bir fırsat olabileceğini düşündü.
Sir Arthur Stanley Eddington rehberliğindeki bir grup araştırmacı güneş tutulmasını gözlemlemek için Afrika’nın güneyinde doğru yol alırken, Frank Watson Dyson rehberliğindeki bir başka grup ise, Brezilya’ya doğru İngiltere’den yola çıkmışlardı.
29 Mayıs 1919’da 20. yüzyılda gerçekleşecek en uzun süreli tutulma olacaktı.
Bu tarihte, Güneşin arka planında Hyades takım Yıldızı yer almaktaydı.
Tam Güneş tutulması esnasında çekilecek olan ve arka plandaki yıldızları gösterecek kaliteli bir fotoğraf,
aynı bölge için daha önce çekilen veya daha sonra çekilecek fotoğrafla kıyaslandığında, Güneşe yakın bölgedeki yıldızların konumlarında belirlenebilecek sapmalar, bu önermenin ispatı olabilirdi.
İki görüntü arasında 1,7 arksaniyelik fark olmalıydı.
(1 arksaniye 1 derecenin 3600’de biri kadar)
Bu iş için olası olumsuz hava koşulları nedeniyle iki farklı bölgede çekim yapacak, iki ekip hazırlandı. Bir ekip Brezilya’nın yolunu tutarken, diğeri de Afrika’ya doğru yol aldı.
İşleyiş şu şekilde olacaktı; Tutulma sırasında Güneş, Taurus Takımyıldızı’ndaki parlak yıldızlar kümesi olan Hyades'in önünde konumlanacaktı. Böylece, tutulma diskinin yakınındaki birçok yıldız görünür olacaktı.
(Bu, Einstein tarafından tahmin edilen ışık bükülmesinin, Güneş'e yakın gözlemlenen yıldızlarda en büyük etkiyi yaratacağı için önemliydi.)
Yıldızların Güneş'e göre konumları, fotografik plakalar üzerine kaydedilebilir, ölçülebilir ve
sonra yıldızları gösteren referans plakalarla karşılaştırılabilirdi.
Ölçümler yapıldı.
Principe’deki gözlemi yöneten Eddington, defterine şunları yazdı:
“Yağmur öğlen civarı durdu. 1:30 civarında ise ilk defa güneşi görebildik…
Başı ve sonunda şöyle bir bakış ve ortalarda bulut durumunu kontrol etmek için bakmam haricinde tutulmayı göremedim çünkü filmleri değiştirmekle meşguldüm.
On altı fotoğraf çektik.
Güneş net bir şekilde görünse de bulutlar, yıldızların görülmesine engel oldular.
Son birkaç fotoğraftan gelen görüntülerin ihtiyaç duyduğumuz veriyi sağlayacağını umuyorum…”
Eddington, aylar boyunca süren yoğun ölçümler ve hesaplamalardan sonra Brezilya ve Afrika’dan alınan yıldız görüntülerini analiz ederek,
fotoğraflarda belirlenen yıldız pozisyonlarının arasındaki farkları 1,61 ve 1,98 arksaniye olarak açıkladı.
Güneş'e yakın geçen ışığın bükülmesinin doğrulanması, o zamanlarda genel göreliliğin ilk kesin kanıtıydı.
Einstein oturduğu yerden uzayda olup bitenleri
inanılmaz netlik ile tahmin etmişti.
Sonuç olarak İngiliz astrofizikçi Sir Arthur Eddington’ın -Frank Watson Dyson’ın da desteğiyle- 20.yüzyılın başlarında yerçekimi nedeniyle ışığın bükülmesini gözlemsel olarak teyit etmesi,
bugün Einstein’ın teorisinin fiziğin en temel yasalarından birisi olarak anılmasında büyük bir rol oynamıştı.
Bununla birlikte, yıldızlarının iç yapısına ve parlaklıklarına (Eddington sınırına) yönelik çalışmaların gidişatını belirlemesi açısından da
Eddington’ın ismi fizik tarihine altın harflerle yazılacaktı.
Bunun, hayatının en harika anı olduğunu söyleyecekti
"Einstein'ın teorisinin kanıtlandığını ve yeni bilimsel düşüncenin kabul edilmesi gerektiğini biliyordum." - Eddington
Kraliyet Topluluğu'nun başkanı, bunu "insan düşüncesinin en üst düzey başarılarından biri" olarak nitelendirdi.
Times Dergisinin bir sonraki günkü ana manşeti ise "Bilimde Devrim" oldu.
New York Times gazetesi “Einstein’ın Kuramı Kazandı” başlığının altına
“Yıldızlar göründükleri ya da oldukları hesaplanan yerlerde değiller, ama endişe edecek bir durum yok” şeklinde not düştü.
Bilim dünyası sonuçlara olağan şüpheciliği ile yaklaştı.
Eddington’ın ölçümlerini kabullenmek, halen yeni ve birçok araştırmacının tam da anlamadığı
genel görelilik kuramını da kabullenmek demekti.
Fotoğraf kalitesinin idealin altında olması, ölçümlerin gerçekliği ve tutarlılığı ile ilgili kuşku duyulmasına yol açmıştı.
21 Eylül 1922’de Avustralya’da gerçekleşen tutulma sırasında Campbell’in de katılımıyla tekrarlanan ışık
sapması gözlemleri de kuramı destekleyince geniş anlamda bilimsel bir kabul de gerçekleşmiş oldu.
Kuramından son derece emin olan Einstein, açıklanan sonuçlarla ilgili olarak “Peki ya bulgular sizin hesaplarınızla tutmasa ne olacaktı?” sorusuna karşılık olarak
“O zaman Tanrı’ya acırdım. Kuram her halükarda doğru” der.
Eddington, savaşın bitiminden yıllar sonrasına kadar bir araya gelmeseler bile, Einstein'ın en önemli müttefikiydi.
Einstein’ın genel görelilik kuramı, karadeliklerin davranışından gezegen yörüngelerinin hesaplanmasına,
kütle çekimsel mercek etkisinden Büyük Patlama olayına, karanlık madde ölçümlerinden genişleyen evren modellerine kadar pek çok farklı alanda son derece başarılı sonuçlar verdi ve modern fiziğin temelini değiştirdi.
1799 , Fransız General Napolyon Bonaparte, Osmanlı yönetimindeki Filistin'de bir Yahudi devleti kurulması fikrini ortaya attı.
Birinci Siyonizm Kongresi İsviçre'nin Basel şehrinde toplandı. 1896'da gazeteci Theodor Herzl, ''Der Judenstaat'' yani Yahudi Devleti adlı
bir kitap yayınlamıştı ve kongrede bu kitaptaki fikirler tartışıldı.
Kongrenin sonunda, Basel Programı yayınlandı. Bu belgede, Filistin'de bir Yahudi vatanının kurulması ve Dünya Siyonizm Teşkilatı'nın bu amaca ulaşmak için faaliyete geçirilmesi öngörülüyordu
1903'e kadar, göçmen sayısı 25 bine ulaştı. Çoğu Doğu Avrupa'dan gelmişti.
O zamanlar Filistin, Osmanlı İmparatorluğu'nun parçasıydı.
1904 ila 1914 arasında 40 bin kişilik bir ikinci göçmen dalgası geldi.
Ünlü yönetmen Steven Spielberg'in filmine ilham verdi.
1942’de İran’da doğdu. 1973 yılında Bradford Üniversitesinden kabul aldı ve 3 yıl boyunca İngiltere’de yaşadıktan ve okul bittikten sonra ülkesi İran’a geri döndü.
Mehran Karimi Nasseri, hayatı , 2004 yılında Steven Spielberg’in yapımcısı olduğu ve Tom Hanks’in başrolünü oynadığı “Terminal” filmine konu oldu.
O zamanlar İran’da Şah’a karşı başlatılan isyanda Nasseri de yer almıştı.
Annesinin İngiliz olması sebebiyle 1986 yılında İngiltere'ye yerleşme kararı alan Nasseri, yolculuk esnasında evrak çantasının çalınması sonrası yine de Londra uçağına bindi.
Belirli bir bölgeye yeni doğmuş bir tavşan çifti (bir dişi, bir erkek) konuluyor. Her tavşan çifti ikinci aydan itibaren yetişkin hale geliyor ve her ay yeni bir tavşan çifti (bir dişi, bir erkek) doğuruyor.
Tavşanların hiç ölmediği varsayılırsa bu bölgede bir yıl sonra kaç çift tavşan olur?
Bu problem İtalyan matematikçi Leonardo Fibonacci’nin 1202 yılında yazdığı Liber Abaci (Hesap Kitabı) adlı kitabında yer alır.
Problemin cevabı Fibonacci dizisidir ve {1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, 21, 34, 55, 89, 144, 233, 377, …} şeklinde devam eden sonsuz sayılardan oluşur.
Fibonacci dizisinin özelliği kendinden önceki iki ardışık sayının toplamının kendisinden sonraki sayıya eşit olmasıdır.
Büyük Taarruz zaferi ile Anadolu’daki Yunan işgali sona erip, 11 Ekim 1922’de Mudanya Ateşkes Anlaşması imzalandığında artık ülkenin tek siyasi gücü fiilen TBMM Hükümeti olmuştu.
İtilaf Devletleri, İsviçre’nin Lozan kentinde toplanacak olan barış konferansına yine ikilik çıkarmak için TBMM’nin yanı sıra İstanbul Hükümeti’ni de davet etti.
İstanbul Hükümeti de Ankara’ya barış konferansına birlikte katılmayı teklif etti. Fakat Mustafa Kemal; ““Barış konferansında Türkiye Devleti yalnız ve ancak TBMM Hükümeti tarafından temsil olunur.” diyerek bu durumu reddetti.
Osmanlı’da 1848’den beri Galatalı İngiliz bankerlerin Sırbistan, Dalmaçya ve Karadağ’dan getirdiği taş ustası işçilerle gerçekleştirilen kömür üretimi ve İngiltere’den ithal edilen kömür, ihtiyacı karşılamadığı için 24 Nisan 1867’de Dilaver Paşa tarafından
“Ereğli Kömür Maden-ü Hümayunu” adıyla bir nizamname yayınlandı.
100 maddelik nizamname Ereğli Sancağı’nın Bartın, Eskipazar, Akçaşehir ve Karasu, Safranbolu, Perşembe, Ulus, Amasra, Gökçebey, Ereğli, Horcanaz, Yenice, Devrek, Karabük ve Eflani gibi 14 kazasını kapsıyordu.
Mükellefiyet yasası 13-50 yaş arasındaki erkeklerin sağlam olanlarının ocakta kazmacı, küfeci ve direkçi olarak çalışmasını zorunlu kılıyordu.
Madende çalışacakları ise muhtar belirleyecekti.
9000 yıldan daha uzun bir süre önce inşa edilmiş olan bu şehir şimdiye kadar keşfedilen en büyük Neolitik yerleşim yerlerinden biridir.
İngiliz kaşif James Mellaart tarafından 1958 yılında keşfedildi.
Konya’nın 52 kilometre güneydoğusunda, Çumra ilçesinin sınırları içinde yer alan tarihöncesi yerleşim alanı Çatalhöyük Batı ve Doğu olarak iki höyükten oluşuyor.
Doğudaki Neolitik, batıdaki ise Kalkolitik döneme tarihleniyor.
MÖ. 7.400 ve MÖ. 6.200 yılları arasında tarihlenen 18 adet neolitik yerleşim katmanı bulunuyor.
Neolitik yerleşimler, göçebe yaşamdan yerleşik yaşama, başka bir deyişle tarım yaşamına geçişi işaret eder.