1948’de Vassar Üniversitesi’nden mezun olduğunda fakültenin tek kadın öğrencisiydi
1928 yılında Amerika’da dünyaya geldi.
Çocukluğunda en çok yaptığı şey gökyüzünü seyretmekti. Keşif meraklısıydı, yıldızlara hayrandı. Elektronik mühendisi olan babasına eve bir teleskop kurdurttu
Vera Rubin, The New York Times tarafından “Kozmik Bilinçte Kopernik ölçekli değişimin başlamasına yardımcı oldu” diye tarif edildi.
Lisedeki fizik öğretmeni Rubin’e, ‘’Sen bir kadınsın eğer bilimden uzak durursan daha başarılı olursun’’ diyordu.
(Foto; Sağdaki)
Princeton Üniversitesi Astronomi bölümüne başvurdu ama kadın olduğu için üniversiteye kabul edilmedi. Cornell Üniversitesi’ne başvurdu, kabul edildi fakat üniversitedeki tek kadın olduğu için baskılara maruz kaldı. Yılmadı, mücadele etmeyi seçti.
Yüksek lisans tezini dünyanın en ünlü fizikçisi Richard Fenyman’ın bulunduğu komiteye başarıyla sundu.
Tez konusu; evrendeki büyük ölçekli nesnelerin hareketleriydi.
Devrim niteliğinde bir düşünceydi.
Doktora yapmaya başladı.
Fizik Laboratuvarına kadınlar alınmadığı için danışmanı George Gamow derslerine girmesini reddetti.
Palamor Gözlemevinde gözlem yapan tek kadın olarak çalışmaya başladı. Burada da baskılar devam etti.
Gözlemevinin Erkekler Kulübü üyeleri, ‘’Burada erkekler tuvaleti yok, senin için uygun değildir’’ dediler.
Rubin , bulduğu bir kağıt parçasını etek şeklinde keserek erkekler tuvaletinin tabelasındaki erkek figürüne yapıştırdı.
Rubin, kariyerinin her yerinde cinsiyet ayrımcılığına karşı savaş verdi. Bu onu bilim dünyasındaki kadınlar için bir rol model ve gözü pek bir kadın hakları savunucusu haline getirdi.
Rubin bir keresinde şöyle yazmıştı: “Üç temel varsayım ile yaşıyor ve çalışıyorum:
1- Bilimde erkeğin çözebilip, bir kadının çözemeyeceği hiçbir sorun yoktur. 2- Dünya genelindeki beyinlerin yarısı kadınlara aittir. 3- Bilim yapmak için hepimiz izne ihtiyaç duyarız ama tarih boyunca derin bir biçimde kökleşmiş nedenlerden dolayı izin,
kadınlara verildiğinden daha çok erkeklere verilmektedir."
1960 yılında Carniege Enstitüsü’nde, meslektaşı Kent Ford ile birlikte Andromeda Galaksisini, diğer adıyla M31’i incelemeye koyuldu.
Newton’ın evrensel kütleçekim yasasına göre, merkeze daha uzak olan bir nesnenin, yakın olana göre daha yavaş yörüngede dönmesini bekliyorlardı. Ancak şaşırtıcı olarak, uzaktaki yıldızların, merkezdekilerle aynı hızda döndüklerini gördüler.
1970 yılında Rubin ve meslektaşları, yıldızların hareketinden görünen kütlenin ötesinde bir şeyin sorumlu olduğunu buldular.
Işığı yaymayan ve galakside, gözle görebileceğimiz alanın ötesine ulaşan bir şey vardı. Buna karanlık madde deniyordu.
Karanlık maddenin ışık yayan galaksiden 5 ila 10 kata kadar daha fazla kütle içerdiğini buldular.
Karanlık maddenin varlığı, ilk kez Caltech’te çalışan İsveçli astrofizikçi Fritz Zwicky tarafından işaret edilmişse de, Rubin’in çalışmasına değin doğrulanmamıştı.
Rubin hayatı boyunca tam 200 galaksi gözlemleyerek, merkezden uzak yıldızların merkeze yakın olanlarla aynı hatta daha fazla hızda döndüğünü tespit etmişti.
ABD Ulusal Bilim Akademisi üyesi oldu, 1993’de ülkenin en önemli bilimsel ödülü olan Ulusal Bilim Madalyasını kazandı,
1996’da ise Kraliyet Astronomi Ödülün aldı.
Asteroid 5726’ya Rubin adı verildi.
Kadın olduğu için kabul edilmediği Princeton Üniversitesi fahri doktora ünvanı aldığı üniversitelerden yalnızca biriydi.
17 Mayıs 1997’de Berkeley Üniversitesi’nde, kendi mezuniyetinden tam 48 yıl sonra gerçekleşen mezuniyet töreninde yaptığı konuşma, oradaki öğrencilere olduğu kadar, bu alandaki zorluklara göğüs germek isteyen hemcinslerine ilham verecektir:
“Bilimdeki başarılarım meyve verdi çünkü ne yapmak istediğimi biliyordum ve yardımsever, nazik astronomların arasında profesyonel meslektaşlar buldum.
Cesaretim, zaman zaman cesaret kırıcı olanlar tarafından asla kırılmadı.
Aksine, ana akım astronominin dışında kalan problemler üzerinde çalışmakta ısrar ettim ki böylece kendi bildiğim gibi ilerleyebileyim ve çoğunluğun baskısına maruz kalmayayım.
Bunu size misal olsun diye değil,
yalnızca bilimde farklı yaklaşımlar olabileceğini göstermek için sunuyorum.
Öyle de olmalı. Umuyorum ki bilimin karmaşık sosyolojisi içinde kendi yolunuzu bulabileceksiniz.
Bilim rekabetçi, agresif ve çetindir.
Aynı zamanda yaratıcı, ilham verici ve heyecan vericidir.
Siz de bunu başarabilirsiniz.”
“Her biriniz dünyayı değiştirebilirsiniz, çünkü yıldız tozundan yapıldınız ve evrenle bağlısınız.”
Nobel Fizik Ödülü için adı sıkça gündeme gelmesine rağmen değerlendirilmedi.
25 Aralık 2016'da hayatını kaybetti.
" “Yeni bir dünyaya baktık ve hayal ettiğimizden daha gizemli ve daha karmaşık olduğunu gördük.
Evrenin hala açığa çıkmamış birçok gizemi
bulunmaktadır.
Onların keşfi, geleceğin maceracı bilim insanlarını bekliyor.”
1799 , Fransız General Napolyon Bonaparte, Osmanlı yönetimindeki Filistin'de bir Yahudi devleti kurulması fikrini ortaya attı.
Birinci Siyonizm Kongresi İsviçre'nin Basel şehrinde toplandı. 1896'da gazeteci Theodor Herzl, ''Der Judenstaat'' yani Yahudi Devleti adlı
bir kitap yayınlamıştı ve kongrede bu kitaptaki fikirler tartışıldı.
Kongrenin sonunda, Basel Programı yayınlandı. Bu belgede, Filistin'de bir Yahudi vatanının kurulması ve Dünya Siyonizm Teşkilatı'nın bu amaca ulaşmak için faaliyete geçirilmesi öngörülüyordu
1903'e kadar, göçmen sayısı 25 bine ulaştı. Çoğu Doğu Avrupa'dan gelmişti.
O zamanlar Filistin, Osmanlı İmparatorluğu'nun parçasıydı.
1904 ila 1914 arasında 40 bin kişilik bir ikinci göçmen dalgası geldi.
Ünlü yönetmen Steven Spielberg'in filmine ilham verdi.
1942’de İran’da doğdu. 1973 yılında Bradford Üniversitesinden kabul aldı ve 3 yıl boyunca İngiltere’de yaşadıktan ve okul bittikten sonra ülkesi İran’a geri döndü.
Mehran Karimi Nasseri, hayatı , 2004 yılında Steven Spielberg’in yapımcısı olduğu ve Tom Hanks’in başrolünü oynadığı “Terminal” filmine konu oldu.
O zamanlar İran’da Şah’a karşı başlatılan isyanda Nasseri de yer almıştı.
Annesinin İngiliz olması sebebiyle 1986 yılında İngiltere'ye yerleşme kararı alan Nasseri, yolculuk esnasında evrak çantasının çalınması sonrası yine de Londra uçağına bindi.
Belirli bir bölgeye yeni doğmuş bir tavşan çifti (bir dişi, bir erkek) konuluyor. Her tavşan çifti ikinci aydan itibaren yetişkin hale geliyor ve her ay yeni bir tavşan çifti (bir dişi, bir erkek) doğuruyor.
Tavşanların hiç ölmediği varsayılırsa bu bölgede bir yıl sonra kaç çift tavşan olur?
Bu problem İtalyan matematikçi Leonardo Fibonacci’nin 1202 yılında yazdığı Liber Abaci (Hesap Kitabı) adlı kitabında yer alır.
Problemin cevabı Fibonacci dizisidir ve {1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, 21, 34, 55, 89, 144, 233, 377, …} şeklinde devam eden sonsuz sayılardan oluşur.
Fibonacci dizisinin özelliği kendinden önceki iki ardışık sayının toplamının kendisinden sonraki sayıya eşit olmasıdır.
Büyük Taarruz zaferi ile Anadolu’daki Yunan işgali sona erip, 11 Ekim 1922’de Mudanya Ateşkes Anlaşması imzalandığında artık ülkenin tek siyasi gücü fiilen TBMM Hükümeti olmuştu.
İtilaf Devletleri, İsviçre’nin Lozan kentinde toplanacak olan barış konferansına yine ikilik çıkarmak için TBMM’nin yanı sıra İstanbul Hükümeti’ni de davet etti.
İstanbul Hükümeti de Ankara’ya barış konferansına birlikte katılmayı teklif etti. Fakat Mustafa Kemal; ““Barış konferansında Türkiye Devleti yalnız ve ancak TBMM Hükümeti tarafından temsil olunur.” diyerek bu durumu reddetti.
Osmanlı’da 1848’den beri Galatalı İngiliz bankerlerin Sırbistan, Dalmaçya ve Karadağ’dan getirdiği taş ustası işçilerle gerçekleştirilen kömür üretimi ve İngiltere’den ithal edilen kömür, ihtiyacı karşılamadığı için 24 Nisan 1867’de Dilaver Paşa tarafından
“Ereğli Kömür Maden-ü Hümayunu” adıyla bir nizamname yayınlandı.
100 maddelik nizamname Ereğli Sancağı’nın Bartın, Eskipazar, Akçaşehir ve Karasu, Safranbolu, Perşembe, Ulus, Amasra, Gökçebey, Ereğli, Horcanaz, Yenice, Devrek, Karabük ve Eflani gibi 14 kazasını kapsıyordu.
Mükellefiyet yasası 13-50 yaş arasındaki erkeklerin sağlam olanlarının ocakta kazmacı, küfeci ve direkçi olarak çalışmasını zorunlu kılıyordu.
Madende çalışacakları ise muhtar belirleyecekti.
9000 yıldan daha uzun bir süre önce inşa edilmiş olan bu şehir şimdiye kadar keşfedilen en büyük Neolitik yerleşim yerlerinden biridir.
İngiliz kaşif James Mellaart tarafından 1958 yılında keşfedildi.
Konya’nın 52 kilometre güneydoğusunda, Çumra ilçesinin sınırları içinde yer alan tarihöncesi yerleşim alanı Çatalhöyük Batı ve Doğu olarak iki höyükten oluşuyor.
Doğudaki Neolitik, batıdaki ise Kalkolitik döneme tarihleniyor.
MÖ. 7.400 ve MÖ. 6.200 yılları arasında tarihlenen 18 adet neolitik yerleşim katmanı bulunuyor.
Neolitik yerleşimler, göçebe yaşamdan yerleşik yaşama, başka bir deyişle tarım yaşamına geçişi işaret eder.