"Kardeşlerim; Turan'ı kuracağız;
Birleşik Türk Devletlerini Kuracağız."
(Sedat Peker)
Dünya düzeni...
İktidar kavgası, Strateji, Pazarlık, Slogan...
Derinlerde yaşananların perde arkası...
Mahşerin Dört Atlısı...
Sedat Peker meselesinin ana hedefiyle ilgili yazacağım son analiz olacağından dolayı, konunun bütünlük sağlaması ve yaşanan olaylar da büyük resmi görebilmemiz için sizlere yeterli bilgiyi sunup Sedat Peker'in sloganının analizine geçeceğim.
Başlıyoruz...
1-Türkiye gerek jeopolitik gerekse de jeostratejik açıdan dünyanın en önemli toprakları üzerinde vücut bulmuş bir devlettir. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bu cennet vatan toprakları bize miras bırakan bütün kahramanlarımızı saygıyla yâd ediyorum.
2-Her gülün dikeni olduğu gibi bu cennet vatan topraklarda yaşamanın da bir bedeli vardı. Türk Milleti her daim bu bedeli ödedi ve ödemeye devam ediyor.
3-Bu kadar stratejik topraklarda yaşamanın en ağır bedeli ise dünya siyasetinde yaşanan hemen her gelişmenin Türk siyasetinde karşılık bulması oluyordu.
4-Bu anlamda Türkiye'nin jeopolitik tanımını net yapmamız gerekiyor. Türk Devletinin bugün üstünde hayat bulduğu topraklar Avrasya Anakarasının merkezi yani "Dünya'nın tam ortası" denilebilecek toprakların üzerinde vücut bulmuştuk.
5-Bu konum Doğuyla Batının, Kuzeyle Güneyin sosyo politik, sosyo ekonomik ve sosyo kültürel gelişmelerinden etkilenmek ve güçlü olduğun taktirde bölgedeki ülkeleri etkilemek anlamına geliyordu. Bir anlamda da "dünya güç dengelerinin hesaplaştığı saha" demekti...
6-Bu aşamada Türkiye Cumhuriyeti'nin bölgesinde alacağı şekil diğer bölge ülkelerini de direkt olarak etkilemekteydi.
Türk Devleti yeterli gücü bünyesinde görüp 'bölgesel güç' olarak adım attığında ise Türkiye'nin kaderi bölgenin kaderi olacaktı..
7-Soğuk Savaşın bitmesiyle iki kutuplu yönetilen dünya düzeni ABD'nin 'küreselleşme' iddiasıyla tek kutuplu hale getirilmek istenmişti. Küreselleşme sürecinde büyük ve küçük ulus devletler çökertilerek devletlerin eyalet ve şehir devletleri haline bürünmesi sağlanmak istenmişti.
8-Bu süreçte güçsüz ulus devletlerin bu dayatmalara boyun eğerek parçalandığını görmüştük. Fakat, orta ve güçlü ulus devletlerin "millet imparatorluğu" politikasıyla 'küreselleşme' sürecine karşı direnişe geçerek bu baskıyı kırdığını gördük.
9-Ulus devletler bölünüp parçalanacak, ortaya çıkan ufak devletler ve federasyonlar büyük şirketler için yönetilmesi kolay hale gelecekti. Fakat olmadı. Güçlü ulus devletlerin bu süreçten güç kazanarak topraklarını böldürmemesi yeni bir sürecin başlangıcı olacaktı.
10-ABD'de başlayan "Mortgage Krizi" (2008) özellikle tüketim ekonomisi modeline sahip olan Güney Avrupa ülkelerini vurmaya başlamıştı. Kriz dalga dalga güney Avrupa ülkelerini test ediyordu..
11-Portekiz'le başlayan kriz sırasıyla İspanya, Fransa, İtalya ve Yunanistan'a kadar inmiş, güney Avrupa ülkeleri çöküşün eşiğine gelmişlerdi. Güney Avrupa ülkeleri çöküşün eşiğine gelirken Kuzey Avrupa ülkeleri üreten saniyileriyle güç kazanmaya devam ediyordu.
12-Küreselleşme sürecinin tamamlanabilmesi için Yunanistan'a kadar uzanan krizin Turkiye'ye de sirayet etmesi ve Türkiye'nin ekonomik krizle birlikte parçalanması gerekiyordu.
13-Kriz Türkiye'ye gelse idi küreselcilerin hedefine yaklaşması çok daha kolay olacaktı.. olmadı.
Pentagon buna müsade edemezdi..
14-Pentagon küreselleşme sürecinde küresel şirketlerin Alaska, Teksas ve California gibi eyaletlerin de parçalayarak ABD'den koparmak istediğini anladığında bu projeden vazgeçmiş ve ulus devletlere destek vermeye başlamıştı.
15-Pentagon ilk desteğini Yunanistan'dan Türkiye'ye sıçraması beklenen krizi Yunanistan'ın üzerine yıkarak Türkiye'nin krize girmesini önleyerek gerçekleştirmişti.
16-Bu aşamada Pentagon Türkiye'yle anlaşarak Dubai üzerinden Türkiye'ye para akışı sağlanmış ve krizin Türkiye'yi vurmasının önüne geçmişti. Pentagon ve sermaye sahiplerinin kavgası Küreselleşme sürecinin son bulmasına neden olmuştu.
17-Türkiye ise tarihler 2002'nin ikinci yarısını gösterdiğinde erken seçim hazırlığı yapmaya başlamıştı. Bu tarihlerde bir grup ABD'li aktivist 3 Kasım erken seçimlerinin analizi için Türkiye'ye glmişti.
18-ABD'li aktivistler bir dizi toplantı, gezi programı eşliğinde Türkiye'deki siyasi havayı solumuş, bir dizi rapor hazırlayarak ABD'ye dönmüşlerdi.
19-ABD'li aktivistlerin hazırladığı rapor oldukça ilginçti. Aktivistler ABD'nin geniş tabanlı lobilerine sunduğu raporda; "Türkiye'de bozulan siyasi ortam yeni bir oluşuma yönelimi hızlandırmıştır. Toplumun bir kısmı yeni oluşumun Türkiye için kurtuluş olduğunu düşünmektedir...
20-...Türk siyaseti ve demokrasisi düşünüldüğünde Türk askerinin ağırlık merkezini oluşturduğu görünmektedir. Yeni oluşumun iktidara gelmesi halinde Türk Ordusu ve İktidardaki partinin karşı karşıya gelmesi kaçınılmaz bir gerçektir" içerikli bir rapor sunuluyordu.
21-Aktivistlerin hazırladığı rapor Siyonist Lobilerin kanını bitlendirmiş yeni oluşum denilen AK Parti'ye sınırsız destek vermelerinin önünü açmıştı.. Siyonist lobiler ABD'de de ağırladıkları Erdoğan'ı hazırlanan rapor doğrultusunda destekleme kararı almışlardı.
22-Onlar Türk siyasetinin ilerleyen dönemlerinde iktidar ve askerin karşı karşıya gelmesi nedeniyle oluşacak istikrarsız ortamdan faydalanarak küreselleşme sürecinin Türkiye'de vücut bulmasını sağlayabileceklerini düşünmüş ve bu doğrultuda bir strateji geliştirmişlerdi.
23-AK Parti iktidara gelmişti
AKP iktidara geldiğinde 'tek başına iktidar' olduğunu söylemek büyük hataydı. AK Parti kendi içinde Demokratından Cumhuriyetçisine, İslamcısından Liberaline kadar uzanan geniş tabanlı, demokrasi adı altında konsolide olmuş koalisyon birlikteliği idi
24-Bu bağlamda Türk Siyasetinde son 19 yıldır 'İktidar Kavgası hiçbir zaman 'iktidar-muhalefet' ekseninde yürümemişti. Türk Siyasetindeki 'iktidar kavgası' AK Parti içinde yaşanan ve hala yaşanmakta olan iktidar mücadelesiydi.
25-AK Parti iktidarı içindeki ilk iktidar kavgası Arap Baharı'nın başlamasıyla gerçekleşiyordu.
Arap Baharı'na kadar olan dönemde Türk Askeriyle iktikar bloğu karşı karşıya getirilmek istenmiş fakat 'devletin sihirli değneyi' Türkiye'nin istikrarsızlaşma sürücenin önünü kesmişti
26-Kreselleşme süreci ve siyasal İslam projeleri 2007-12 döneminde son bulmuştu. Bu iki süreç bittiği için AKP içindeki koalisyonun da yavaş yavaş çökmesi gerekiyordu ve çöktü. İttifaktan ilk ayrılanlar S. İslamcılar (FETÖ) oluyordu. Sonra küreselci liberaller partiyi bıraktı.
27-ABD ve ABD'nin ittifak halinde olduğu küresel şirketler tek kutuplu kurmak istedikleri dünya düzeni için Küreselleşme adı altında 25 yıl boyunca mücadele etmiş fakat başarılı olamamışlardı.
28-ABD'nin kurmaya çalıştığı 'küreselleşme' adı altındaki yeni dünya düzeni kurulamayınca eski düzen bozulduğu için dünya kaosa sürüklenmiş, bölgelerde çatışmalar baş göstermişti. Dünya ise yeni düzen kurulamadan kaos eşliğinde yoluna devam ediyordu.
29-Kaostan çıkmak için planlanan dünya düzeninin adı: Bölgeselleşme idi. Bu plana göre dünya artık çok kutuplu bir hâl alacaktı. Çünkü; ABD'nin hegemonya yolunda Çin gibi devasa bir sorunu vardı. Bu sorunu aşabilmek için 'bölgeselleşme' projesi hayata geçti.
30-Bölgeselleşme: bazı ülkelerin bölgelerinde güçlendirilerek bölgesinde kutup başı olması ve bu ülkelerle paslaşılarak dünyanın kontrol edilebilir bir yer olmasını sağlamayı amaçlıyordu.
31-ABD ve Batı için en büyük tehdit ise Çin'di.
Peki, bu Çin nasıl durdurulabilirdi?
Son yıllarda sıkça duyduğumuz ve bizim de üzerine defalarca analiz yazdığımız bir konu var: Turan Birliği...
32-Evet, hem ABD'nin hem batının Çin'i durdurmak için bulduğu en iyi formül Asya'nın ortasına kurulacak bir Turan Birliği idi.
Buraya kadar yaptığım analizle konumuzun girizgâh bölümünü tamamlayalım...
Yazdıklarımla ilgili detaylı bilgiler sayfamdaki analizler de mevcut.
Biz artık asıl konumuza yoğunlaşabiliriz.
33-Sahi, Sedat Peker'de, Turan'ı kuracağız, Birleşik Türk Devletlerini kuracağız, diyordu, değil mi!
Evet, diyordu demesine ancak; Birleşik Türk Devletleri tezi ne ABD'nin ne de İngiltere'nin planlarının içinde vardı.
34-Biz de bu konuyu defalarca analiz ettik; bir değil, doğu ve batı olmak üzere iki Turan Birliği'nin ortaya çıktığını yazdık.
35-Hatta Türkiye'deki iktidarın da İslam coğrafyası, Ukrayna, İsrail, Bosna vb. devletleri içine alan Batı Turan Birliği'nin liderliğine oynadığını analiz ettik.
36-Ve bu planın İngiltere'nin planı olarak yürürlüğe sokulmaya çalışıldığını yazdık. ABD'nin ise Orta Asya'nın ortasına hem Yeni Hazar hem de Büyük Ermenistan planlanıyla strateji geliştirdiğine değindik. 👇
37-Sedat Peker'in tezi de neyin nesiydi;
bu tezin arkasında kim vardı?
Ve derinlerde yaşanan büyük depremin işaret fişeğini görmüştük....
Yaşananlar artık daha anlamlı hale geliyordu;
size de anlamlı hale gelecek...
38-Bu depremi daha iyi anlayabilmemiz için ilk önce taraflara ve Türk devletinin içindeki kliklere değinmemiz gerekiyor...
39-AK Parti iktidarının tek başına değil "koalisyon iktidarı" olduğuna değinmiştim. Siyasi arenada olduğu kadar devlet alanında da iktidara angaje olarak iktidarı kendi istediği politikaya yönlendirmek isteyen kliklerin savaşı mevcut.
40-Siyasi arenadaki S. Soylu, B. Albayrak ve Hulusi Akar'ın iktidar içindeki iktidar olma mücadelesine konunun sonunda değineceğim. Biz ilk olarak perde arkasında yaşanan savaşı tam olarak anlayalım...
MAHŞERİN DÖRT ATLISI...
41-Türk Devleti içinde iktidarları kendi idealleri doğrultusunda yönlendirmek isteyen dört ana grup görünüyor.
Bunları ilk defa net olarak ifade edeceğim ki sizler de savaşın boyutu hakkında fikir sahibi olun.
42-Veli KÜÇÜK
Türk Devletinin askeri kanadının en etkin isimlerinden.
Türkçü, bugün Sedat Peker'in de bağlı olduği kliğin önderi.
43-Şenkal ATASAGUN
Türk Devletinin istihbarat kanadının en etkin ismi. Bahçeli ve Çakıcı'nın bağlı olduğu kliğin önderi. Atasagun Ağar'ı da yanına alarak emniyeti de kendi bünyesine kattı.
44-Doğu Perinçek
Türk Devletinin askeri kanadının bir diğer önderi. Özelliği diğer kliklerle farklı zamanlarda ittifak yaparak devlet kadrolarında yer bulması. Yargı ve Askeriyenin bir kanadının önderi. Asıl liderleri ise dışarda...
45-Fetullah Gülen
Bitti dense de halen Türk Devletinin bürokratik kadrolarının en etkin ismi. Emniyet ve askeriyedeki gücü zayıflamış olsada devlet içindeki mücadelede Gülen'in izlerine rastlıyoruz.
46-Evet, Türkiye'de kim iktidar olursa olsun bu klikler her daim nüfuz sahibi olmuş ve iktidarın kendi idealleri çerçevesinde politika izlemesini istemişlerdir.
(İsmini yazamadıklarım için kusura bakmayın)
47-Bu nüfuz mücadelesinde Ergenekon kumpasının sahibi olarak Şenkal Atasagun görünmekte idi. Atasagun o dönem F. Gülen ile ittifak yapıp Doğu ve Veli Bey'in kliklerini devlet kadrolarından tamamen temizlemek istemişti.
48-Fakat, siyasal islam projesi rafa kalkınca FETÖ'nün iktidardan kopması gerekiyordu ve bu kez Atasagun ve Doğu Bey FETÖ'yü devlet kadrolarından temizlemek için ittifak kurdular.
49-Veli Bey ise Ergenekon sürecinde Doğu Bey'in kadrolarıyla içli dışlı olsada iki kliğinde ideallerinin farklılığı ittifak kurmalarının önüne geçmişti.
Şimdi, bu savaşı konumuza bağlayalım...
50-Tarihler 4 Nisan 2021'i gösterdiğinde 104 Amiralin bir bildiri yayımlayarak iktidara ikazda bulunduğuna sahit olmuştuk. İktidara göre bu 'e-muhtıra' ile aynı şeydi.
51-Biz ise konuyla ilgili detaylı bir analiz ele almıştık. Analizimizde 104 amiralin tuzağa düşürüldüğünü bu meselenin özünün ise Ukrayna/Donbass Savaşı ve bu yılki Askeri Şura da emekli edilecek askerler olduğunu yazmıştık.👇
52-Analizimizde değindiğim gibi bu tuzak devlet içindeki iki kliğin ortaklığıyla kurulmuş, iktidar ise kendisine atılan pası gole çevirmişti.
Tasfiye edilmek istenen klik Veli Küçük'ün kadrolarıydı.
53-Bu tasfiye gerçekleşirse iktidar bloğu Atasagun ve Doğu Bey'in İngiltere planına angaje olacak ve Türkiye tarafını belli etmiş olacaktı. Fakat, anlaşılan Veli Küçük kanadı bu durumdan oldukça rahatsızdı.
54-Veli Bey Türkçü ve Turancı olarak biliniyordu!
Birleşik Türk Devletleri tezini savunuyordu!
Evet, aynı Sedat Peker gibi, gerçi yanlış olmasın;
Sedat Peker bu ideali Veli Küçük'ten almış olmalıydı...
55-Amirallerin bildirisinin üzerinden bir ay kadar geçmişti ki Türkiye gündemine Sedat Peker bombası düştü!
Sedat Peker birilerine kızmış ve bir çok sey anlatmaya başlamıştı. Konuşmalarının sonunda ise "Turan'ı kuracağız, Birleşik Türk Devletlerini kuracağız" diyordu.
56-Peki, Sedat Peker Veli Küçük ve Turan ideali nasıl bir araya gelmişti?
Devlet içindeki klikler kendi adamlarını yetiştirir ve bu adamlar üzerinden icraatları sergilerlerdi.
57-Sedat Peker - Veli Küçük
Sedat Peker 2002 yılında "öztürkler.com" adlı bir internet sitesi açıyor. Ve bu site için açılış yapmaya karar veriyor.
58-Evet, bir internet sitesi açılışı ve bu açılışa 1500 elit kişi geliyor. En başta ise Veli Küçük.
Peki, Sedat Peker o dönem de yahu o dönemi geçtim bu dönem de dahi o isimleri bir araya getiremeyecekken bu insanlar nasıl bir araya gelebilmişti?
59-Davetliler arasında kimler yoktu ki! Askeriyeden, iş dünyasına, iş dunyasından sanat camiaasını kadar herkes bu açılaşa gelmişti.
60-Evet, oraya gelen herkes Veli Küçük'ün ricasıyla (siz başka bir şeyde diyebilirsiniz) açılışa katılmış Sedat Peker'in parlamasına vesile olmuşlardı.
61-Ve bu Sedat Peker gün geldi konuşmaya başladı. Konuşmaya başladığında ise Ağar, Soylu ve Pelikan üzerinde duruyordu. Fakat, herkes kabul edecektir ki Peker asıl konuların hep etrafından dolanıyordu.
62-Perde arkasında büyük bir pazarlık döndüğü aşikardı. Fakat, bu pazarlık kendisi için değildi. Türkiye'ye dönmeyeceğim, diyordu. Peker'in arkası bu kadar kuvvetli olmasa onu zaten çoktan sustururlardı.
63-Devlet içindeki klikler pazarlıklarını sürdürdüğü müddetçe Peker'de dikkatleri başta tarafa yönlendirmeye devam edecekti. Anlaşılan o ki; Veli Küçük Askeri Şura'da kadrolarının tasfiye edilmesine ve "Batı Turan" idealine karşıydı.
64-Atasagun ve Doğu Bey ise Küçük'ün karşısında duruyorlardı.
F. Gülen'in ne yaptığını yazmayayım. Öldükten sonra veya konjonktür değiştikten sonra onu da dahil edip konuyu tekrar ele alırız.
65-"Yeni İsrail" analizimizde konuyu bitirirken şu cümleyi kurmuştum👇
Evet, hesaplaşma bittiğinde dünyanın nereye gideceğini yine Türk Devleti belirlemiş olacaktı.
66-Çünkü; bu topraklar Birinci Dünya Savaşı sonrası yeniden şekillenen dünyanın mihenk taşıydı. Herkes bir plan yapmış ancak, Türk Devletinin bağrından kopup gelen Gazi Mustafa Kemal Atatürk bütün planları alt üst edip bölgenin ve dünyanın kaderini değiştirmişti.
67-İktidar içindeki iktidar kavgasına gelecek olursak.
S. Soylu'nun hedefi yeni Erdoğan olmak. O da Erdoğan gibi iktidar bileşenlerinin verdiği görevi layıkıyla yerine getirebileceğine inanıyor. Peker'den anladığımız kadarıyla Küçük kanadı Soylu'yu bu göreve layık görmüyor.
68-Hulusi Akar ise gerek Atasagun gerekse de Doğu Bey'in kliklerinin Erdoğan sonrası geçis sürecinde görmek istedikleri isim olarak karşımıza çıkıyor.
69-Hulusi Paşa Donbass ve 104 Amiral mevzularının en hararetli günlerinde İngiltere'ye ziyaret gerçekleştirerek MI6, Savunma Bakanlığı ve Chatham House'a giderek bir dizi görüşme gerçekleştirmişti.
70-Hulusi Paşa'nın bu ziyareti önümüzdeki dönem de Erdoğansız bir hükümet formülünün de habercisi gibiydi.
Zira Hulusi Paşa Veli Küçük'le de anlaşabilir. Bunu zamanı geldiğinde öğreneceğiz.
71-Veli Küçük ise kendi kadrolarının ve ideallerinin hayat bulduğu Erdoğanlı iktidarın devamını ister. Bu destek Peker üzerinden çok net ifade ediliyor. Erdoğan'ın henüz Peker'i doline dolamamasını da buna bağlayabiliriz.
72-Erdoğan iktidar içindeki alternatiflerinin (Soylu, Akar) Peker (Küçük) vesilesiyle tasfiye edildiğini görürse Veli Küçük'e daha yakın politikaların destekçisi olabilir.
73-Şu Mübariz Mansimov konusuyla ilgili de bir cümle yazmam gerekiyor.
Mübariz Mansimov'un kalemini kim kırmıştı? Aliyev, Putin ve Ağar'ın arkasındaki irade.
Mansimov'un "Birleşik Türk Devletleri" arzuladığını biliyor muydunuz?
74-Evet, Mansimov da anlaşılacağı üzere Pekerle aynı ideallerin savunucusuydu. Karşıt görüşte olanlar böyle bir gücün Mansimov'un elinde olmasına razı gelmemişti.
Peker o yüzden Karabağ konusunda eleştiri yağdırıyordu!
75-Çok uzattım...
Türkiye'de yaşanan hemen her gelişme dunya siyasetinin bir ucuna bağlanıyordu. Yeni dünya düzeni için farklı formüller masadayken bu formüllerin hangisinin hayata geçeceği de tabii ki derinlerde yaşanan savaşlar sonunda belli olacaktı.
76-Analizimizin sonuna geldik. Konuyla ilgili analizimizi küresel ölçekten Türk Devletinin içinde yaşanan mücadeleye getirerek büyük resmin görülmesini amaçladım. İllaki eksik kalan kısımlar vardır, kusurumuz olduysa affola...
SON: Herkesin bir hesabı var ancak, unutulmasın ki; Türk Devleti son sözünü söylemeden hiçkimsenin hesabı tutmayacaktır...
Saygılar...
Bende yazdığım analizi tekrar okuma fırsatı buldum. Ne yalan söylim valla çok beğendim:)
Yıllar yıllar sonra bu yazılanlar daha anlamlı hale gelecek.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
"Yeni dünya düzeninde sınırlar olmayacak ve tek bir hükümet olacak"
Bu aforizmaya kulaklarımız artık aşina oldu.
Covid-19 pandemisi de bu aforizma için hazırlanmış kapsamlı ve ince düşünülmüş bir planın sadece ilk adımıydı.
Bu gerçeği görebilmek için teknolojinin bizlere bahşettiği dayatmalardan kurtulup sade bir zihinde okuyup araştırmak ve yaşanan olayları milli duygularla analiz etmek gerekiyor.
MHP Ülkü Ocakları Gençlik Teşkilatı, Suat Başaran ve Atilla Kaya üzerinden bir metin yayımlamışlar. Teşkilat bu iki isme yüklenirken şöyle bir ifade kullanmış:
"...Karabağ’da 30 yıllık Ermeni işgali sona ermiş ve Türk Dünyası adına, Turan adına büyük bir adım atılmıştır..."
Yazıklar olsun, diyeceğim ama yetişmiş olduğum oluşuma saygıdan dolayı sadece bu stratejik körlüğe cahillik demek istiyorum!
Karabağ'da oynanan oyunu göremeyecek kadar vurdum duymaz bir hale gelinmesi bizlerin de umudunu kırmaktadır!
Aliyev Karabağ'ı Ruslara satmış ve Rusya'yı Türk Dünyasının göbeğine oturtmuştur!
Bunu göremeyip hamaset yapmak siyasi cambazlığın ötesine geçememektir!
İnsanoğlunun en büyük zaafı ölümle korkutulmasıdır.
Ben askerliğimi Siirt/Eruh ilçesine bağlı bir dış karakolda yaptım. Karakolumuz PKK'nın ilk eylem yaptığı karakollardan biriydi. Karakol o güne kadar toplam 43 şehit vermişti.
Benim dönemim de sessizlik hakimdi. Ufak tefek çatışmalar yaşansada büyük çaplı eylem veya operasyon olmuyordu. Astsubay'ın muhaberecisiydim. Astsubayımız çatışmaya girme konusunda biraz çekimserdi, bir çok kez görüntü almamıza rağmen çatışmaya girmiyorduk.
Askerliğimin bitmesine 4 ay kala Karakol Komutanı değişti. Öyle bir adam geldi ki resmen ağzımıza s...!
O geldikten sonra sıcak çatışmaya girdik. Bir kez de karakola taciz oldu...
Bu analizi okumadan önce İsrail ve İsrail Filistin konusuyla ilgili bildiklerinizi bir süreliğine unutmanızı ve yazdıklarımı zihninizde canlandırmanızı istiyorum.
YENİ İSRAİL...
İsrail ve İsrail Filistin dendiğinde hemen herkesin kafasında canlanan bir kare var. Bu kare İsrail kurulmadan 50 yıl önce zihinlere kazınmaya başlamış ve insanların bu kalıbın dışına çıkalmasının önüne geçilmek istenmiştir.
Biz bu kalıpları kırmak istiyoruz...
Beni uzun zamandır takip edenler bugün okuyacakları konuya daha önceki analizlerimde girizgah yaptığımı bileceklerdir. Konuya yabancı olanlar için girizgahın devamı niteliği taşıyacak kısa bir Türk tarihi turu yapıp analizimize odaklanalım istiyorum.
Sedat Peker, "...Nisan ayında büyük değişiklikler olacağını söylediniz, hani iadeyi itibarla ülkeye dönecektim..."
Siyaset mafya ilişkisinin tekrar gün yüzüne çıktığı bu dönemde etkin bir isim bu cümleyi kullanıyor ancak hiçkimseden ses çıkmıyor...
O sessizliği biz bozalım...
Evet, herkesin üç maymunu oynamak için elli takla attığı bu günler de Sedat Peker'in bu cümlesine cevap verilecek mi? diye bekledim, cevap veren veya bu konunun üzerine ciddi anlamda giden olmadı. Hâl böyle olunca bu cümleyi bütün çıplaklığıyla analiz etmek yine bize düştü.
Gerek konumuza biraz derinlik vermek, gerekse de bu konu hakkında fazla bilgi sahibi olmayanlar için kısa bir özet geçip Sedat Peker'in cümlesinin ne anlama geldiğini analiz etmeye çalışalım.