İyonosfer, Dünya atmosferinin, yüzeyden yaklaşık 50 – 100 km yukarısında başlayan ve yüzlerce kilometre boyunca yukarı çıkan bir bölgesidir.
Dünya yüzeyi ve iyonosfer arasındaki boşlukta titreşimler
meydana gelir
Dünya yüzeyi ve iyonosfer arasındaki boşlukta meydana gelen doğal frekansa yani titreşime Schumann Rezonansı denir. Aralarındaki o boşluk kapalı bir dalga kılavuzu görevi gördüğü için rezonans uzaya genişledikçe azalmaz, aksine kapalı boşluk içinde dengelenir.
Dünya’mızın kalp atışı olarak da tanımlanan, bu boşluktaki titreşim frekansı, ortalama 7.83 hertzlik Şchumann rezonansıdır.
Bilim insanlarının onlarca sene üzerinde çalışmalar yürüttüğü ve incelediği bu değer, birçok farklı etken tarafından değiştirilebilir.
Schumann rezonans alanının frekansı 7.83, 14.3, 20.8, 27.3, 33.8 hertz aralıklarına sahiptir.
Yani yeryüzü ile iyonosfer tabakası arasındaki boşluk, 7.8, 14.3, 20.8, 27.3 ve 33.8 Hz aralıklarında titreşen elektro manyetik alanlar halindedir.
Küresel ısınmanın da içerisinde bulunduğu bu etkenler, 7.83 Hz değerini biraz yükseltebilir veya düşürebilir.
Son 20 yılda giderek artış gösteren dünyanın kalp atışı, 7.83 hertzden ten bazı yerlerde 15-20 aralığında artış göstermiştir.
Schumann rezonans değerlerinin direkt olarak insan beyniyle bir bağlantısı olduğu keşfedilmiştir.
12-15 Hz arasındaki değerlere Sensory-Motor Rhythm (SMR) denir.
Bu değerlerin bir diğer ismi de 'uyanmış sakinlik hali'dir.
Bu değerler arasında çalışan beynimiz, düşüncelere daha kolay odaklanır ve işlemleri daha zahmetsiz bir şekilde gerçekleştirir. Her şeyi çözebilmemize ve her şeye odaklanabilmemize rağmen beynimiz bu seviyelerde sakindir ve algıladığı şeylere tepki göstermemeye eğilimlidir.
Yıldırımlar, güneş ışınları, elektrik akımları, elektriksel güçler, gündüz/gece farklılıkları, güneş aktiviteleri gibi sebeplerle Schumann Rezonansı tetiklenir ve değişir. Özellikle yıldırım deşarjlarının rezonansın tetiklenmesindeki birincil doğal sebep olduğu düşünülmektedir.
Elektromanyetik enerjilerin zararlı etkileri olabileceği gibi bazı temel frekans değerlerinde faydalı etkileri de olabileceği kabul edilmiştir.
Schumann Rezonansı’nın da temel değeri beynimizin alfa frekansına denk düşmektedir.
Schumann rezonansının temel değerinde kalmasının önemi insan vücudunda birçok şeyi beyin Alfa frekansı kanalıyla etkiliyor olması.
Bazı çalışmacılar Schumann rezonansını farklı beyin dalga durumları ile ilişkilendirdiler.
Hatta bazıları 7.83 Hertz sıklığını hipnoz, önerilebilirlik, meditasyon ve insan büyüme hormonlarındaki artış ile ilişkilendirdi. Bununla birlikte, bunların hiçbirinin bilimsel olarak kanıtlayamadılar.
Schumann Rezonansı temel değeri (7.83 Hz) değiştikçe, beynimiz ve sinir sistemimiz bu değişikliklere uyumlanmaya çalışır. Bu sebeple zaman algımız dahil değişmiş olabilir.
Günümüzde 12 Hz değerlerinde seyreden rezonansın küresel çaptaki manyetik alanlar için bir kaos ve kargaşa hali yarattığı söylenebilir.
Bu kaos hali zaman zaman algılarımızla oynuyor ve bizi etkisi altına alıyor olabilir.
Hatta bu yüzden günler çok hızlı geçiyor, aylar hemen bitiyor gibi algılıyor olabiliriz. 24 saatlik zaman dilimini 16 saatmiş gibi algılamamızı sağlayan şey, bu rezonansın temel değerinden çok daha yüksekte olması olabilir.
The Astrophsyical Journal’da yayınlanan bir makaleye göre araştırmacılar Schumann Rezonansı’nı incelemenin güneş sistemimizdeki diğer gezegenleri öğrenmek için kullanılabileceğini ve hatta bu incelemenin güneş sisteminin nasıl oluştuğuna da ışık tuttuğunu söylemişlerdir.
2017 Ocak ayında, Schumman Rezonansı, olağandışı olarak 36 Hz’nin üzerindeki frekanslara ulaştı ancak bu seviyeyi uzun süre koruyamadı.
Tarihsel olarak 15 Hz seviyesinden herhangi bir yükseliş anormal artış olarak kabul ediliyordu, bu yüzden bilim adamları şaşırmıştı.
Bazılarına göre, dünyadaki bu yüksek rezonans frekansları insanların normalden daha fazla stresli olmasına neden oluyordu.
Birçok kişi, Schumann Rezonansının insan bilincini etkileyebileceğini ve hatta tam tersinin de mümkün olabileceğini düşünüyor.
Dolayısıyla, kaygı veya gerginlikte küresel bir artış varsa, bu Schumann Rezonansını da etkileyecektir.
Dünya schumann rezonanslarını sürekli olarak üretmekle birlikte insanları ayakta tutmaktadır.
Bu rezonansların etkisini ölçmek adına belirli üniversitelerde yapılan çalışmalar vardır.
Toprak altında bu frekansların olmadığı izole ortam yaratılıyor ve denekler burada yaşamaya başlıyor. Rezonans etkisi kesildikten bir süre hastalanmaya başlanıyor.
Yani bu frekanslar olmasa yaşam olmazdı.
Aynı şekilde astronotlarda, iyonosfer tabakasından uzaklaştıkça rezonans etkisinin dışına çıkıldığı için hastalanmaların başladığı tespit edildi.
Bu tespitten sonra bütün uzay mekiklerinin içerisine frekans jenaratörü konulmaya başlandı.
Dünyevi ortam yaratmak için 8,3 hertz ile 120 hertz aralığındaki titreşimler astronotlara verildi.
Fizikçi W.O. Schumann, Technische Physik dergisinde bu rezonanslar ile ilgili araştırmasının sonuçlarını yayınladığı zaman,
bir hekim olan Dr. Ankermüller hemen Schumann rezonansları ve beynin dalgalarının alfa ritmi arasında bağlantı kurdu.
İnsanın EEG kayıtlarını çevrenin doğal elektromanyetik alanları ile karşılaştırdı (1979) ve
ilk beş Schumann rezonansının, 0-35 Hz, insan EEG’sindeki beyin dalgaları ile aynı frekans aralığında olduğunu ve 7.8 Hz sinyalin beynin alfa ritmi frekansına çok yakın olduğunu buldu.
İlk beş Schumann rezonansı beyin frekans bantları ile örtüşüyor
Dışsal olaylar ve Schumann rezonansları ile ilişkili, insan reaksiyon – zamanı deneyleri yapıldı.
İnsan reaksiyon zamanlarının 8-10 Hz Schumann sinyalinin yoğunluğu ile önemli ölçüde ilişkili olduğu görüldü.
Schumann rezonans sinyalinin normal aralığının dışına çıktığında , beyin ve kalp senkronizasyonunda değişiklikler ve beynin melatonin seviyesinde değişiklikler başlatabileceği belirtiliyor.
1799 , Fransız General Napolyon Bonaparte, Osmanlı yönetimindeki Filistin'de bir Yahudi devleti kurulması fikrini ortaya attı.
Birinci Siyonizm Kongresi İsviçre'nin Basel şehrinde toplandı. 1896'da gazeteci Theodor Herzl, ''Der Judenstaat'' yani Yahudi Devleti adlı
bir kitap yayınlamıştı ve kongrede bu kitaptaki fikirler tartışıldı.
Kongrenin sonunda, Basel Programı yayınlandı. Bu belgede, Filistin'de bir Yahudi vatanının kurulması ve Dünya Siyonizm Teşkilatı'nın bu amaca ulaşmak için faaliyete geçirilmesi öngörülüyordu
1903'e kadar, göçmen sayısı 25 bine ulaştı. Çoğu Doğu Avrupa'dan gelmişti.
O zamanlar Filistin, Osmanlı İmparatorluğu'nun parçasıydı.
1904 ila 1914 arasında 40 bin kişilik bir ikinci göçmen dalgası geldi.
Ünlü yönetmen Steven Spielberg'in filmine ilham verdi.
1942’de İran’da doğdu. 1973 yılında Bradford Üniversitesinden kabul aldı ve 3 yıl boyunca İngiltere’de yaşadıktan ve okul bittikten sonra ülkesi İran’a geri döndü.
Mehran Karimi Nasseri, hayatı , 2004 yılında Steven Spielberg’in yapımcısı olduğu ve Tom Hanks’in başrolünü oynadığı “Terminal” filmine konu oldu.
O zamanlar İran’da Şah’a karşı başlatılan isyanda Nasseri de yer almıştı.
Annesinin İngiliz olması sebebiyle 1986 yılında İngiltere'ye yerleşme kararı alan Nasseri, yolculuk esnasında evrak çantasının çalınması sonrası yine de Londra uçağına bindi.
Belirli bir bölgeye yeni doğmuş bir tavşan çifti (bir dişi, bir erkek) konuluyor. Her tavşan çifti ikinci aydan itibaren yetişkin hale geliyor ve her ay yeni bir tavşan çifti (bir dişi, bir erkek) doğuruyor.
Tavşanların hiç ölmediği varsayılırsa bu bölgede bir yıl sonra kaç çift tavşan olur?
Bu problem İtalyan matematikçi Leonardo Fibonacci’nin 1202 yılında yazdığı Liber Abaci (Hesap Kitabı) adlı kitabında yer alır.
Problemin cevabı Fibonacci dizisidir ve {1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, 21, 34, 55, 89, 144, 233, 377, …} şeklinde devam eden sonsuz sayılardan oluşur.
Fibonacci dizisinin özelliği kendinden önceki iki ardışık sayının toplamının kendisinden sonraki sayıya eşit olmasıdır.
Büyük Taarruz zaferi ile Anadolu’daki Yunan işgali sona erip, 11 Ekim 1922’de Mudanya Ateşkes Anlaşması imzalandığında artık ülkenin tek siyasi gücü fiilen TBMM Hükümeti olmuştu.
İtilaf Devletleri, İsviçre’nin Lozan kentinde toplanacak olan barış konferansına yine ikilik çıkarmak için TBMM’nin yanı sıra İstanbul Hükümeti’ni de davet etti.
İstanbul Hükümeti de Ankara’ya barış konferansına birlikte katılmayı teklif etti. Fakat Mustafa Kemal; ““Barış konferansında Türkiye Devleti yalnız ve ancak TBMM Hükümeti tarafından temsil olunur.” diyerek bu durumu reddetti.
Osmanlı’da 1848’den beri Galatalı İngiliz bankerlerin Sırbistan, Dalmaçya ve Karadağ’dan getirdiği taş ustası işçilerle gerçekleştirilen kömür üretimi ve İngiltere’den ithal edilen kömür, ihtiyacı karşılamadığı için 24 Nisan 1867’de Dilaver Paşa tarafından
“Ereğli Kömür Maden-ü Hümayunu” adıyla bir nizamname yayınlandı.
100 maddelik nizamname Ereğli Sancağı’nın Bartın, Eskipazar, Akçaşehir ve Karasu, Safranbolu, Perşembe, Ulus, Amasra, Gökçebey, Ereğli, Horcanaz, Yenice, Devrek, Karabük ve Eflani gibi 14 kazasını kapsıyordu.
Mükellefiyet yasası 13-50 yaş arasındaki erkeklerin sağlam olanlarının ocakta kazmacı, küfeci ve direkçi olarak çalışmasını zorunlu kılıyordu.
Madende çalışacakları ise muhtar belirleyecekti.
9000 yıldan daha uzun bir süre önce inşa edilmiş olan bu şehir şimdiye kadar keşfedilen en büyük Neolitik yerleşim yerlerinden biridir.
İngiliz kaşif James Mellaart tarafından 1958 yılında keşfedildi.
Konya’nın 52 kilometre güneydoğusunda, Çumra ilçesinin sınırları içinde yer alan tarihöncesi yerleşim alanı Çatalhöyük Batı ve Doğu olarak iki höyükten oluşuyor.
Doğudaki Neolitik, batıdaki ise Kalkolitik döneme tarihleniyor.
MÖ. 7.400 ve MÖ. 6.200 yılları arasında tarihlenen 18 adet neolitik yerleşim katmanı bulunuyor.
Neolitik yerleşimler, göçebe yaşamdan yerleşik yaşama, başka bir deyişle tarım yaşamına geçişi işaret eder.