Hristiyan kaynakları Hz.İsa (as) ile ilgili hep belirsiz ve karışık ifadelerle doludur. Onun ne zaman doğduğu, nerelerde yaşadığı, neyi nasıl tebliğ ettiği hep karmaşık ve birbirini tutmayan ifadelerle anlatılır. Bu durum Batı dünyasında pek çok araştırmacıyı Hz.İsa'nın varlığını
inkâr etmeye kadar götürmüş ve Christ Myth Theory (Mesih Mit Teorisini) doğurmuştur.
Hz.İsa'nın (as) yaşadığı dönem İncil yazarlarınca Roma'daki bir nüfus sayımına bağlanmış. Bu konuda tek şahidleri de kendi beyanları!
Romalı kaynaklara bakınca hiçbir kayıt yok. Ne Nasıra ne de Hz.İsa'nın (as) dini tebliği ile ilgili. Çok ilginç değil mi?
Aslında bu Pavlus'un göksel Mesih'ini dünyaya indirmek için bir hamle idi.
Çünkü Hristiyanlık dünyevi bir kurtarıcıya ihtiyaç duymaya başlamıştı.
Ancak dönem seçimi tamamen yanlıştı.
Markos ve Yuhanna incillerinde Hz.İsa'nın (as) doğumuyla ilgili hiçbir bilgi yoktur. Matta İncili'nde ise yetersiz bir bilgi vardır. En geniş bilgiye Luka İncili’nde rastlanır. Buna göre Hz.İsa MS. 6 yılında yapılmış bir nüfus sayımında doğmuştur. Yine ona göre doğum, MÖ. 4
yılında ölen Herod döneminde olmuştur.
Sözün kısası İnciller okunduğunda şu anlaşılır; Hz. İsa sanki hiç yaşamamıştır. Doğduğu yer, çocukluğu, gençliği, büyüdüğü çevre, görüştüğü insanlar, annesi, akrabaları ve arkadaşları hakkında hiç bir bilgi yoktur. İfadelerin tümü havadadır
Kırıntı kabilinden bulunan bilgilerde ise sapla saman birbirine karışmıştır. İncilerde doğumdan hemen sonra peygamberliğinden bahsedilir. Aradaki yıllar ile ilgili bir satır bile yoktur.
Hz.İsa (as) dönemi, çok büyük sosyal çalkantıların yaşandığı dönemdir. Hz.İsa mucizevî olarak dünyaya gelmiştir. Hz. Zekeriya (as) ve Hz. Yahya (as) gibi iki büyük peygamber şehit edilmişlerdir. İnciller ve miladın başında kaleme alınan tarih kitapları neden suskundur?
Yaşanılan büyük olayların kayda geçirilmemesi imkânsızdır. Olayların yaşandığı coğrafya onlarca milletin bir o kadar farklı dille konuştuğu ve yazdığı bir bölgedir.
Diğer yandan her peygamber, dönemin revaçta olan mesleği ile ilgili mucizelerle gelir.
Hz.Musa (as) zamanında sihir (yılana dönüşen asa)
Hz.Salih zamanında kaya oymacılığı (taştan deve)
Hz.Davud (as) zamanında demir işçiliği gibi.
Hz.İsa'nın mucizelerinde hekimlikle ilgili olanlar çoğunluktadır. Anadan doğma körlerin ve deri hastalıklarının tedavisi,
ölülerin diriltilmesi gibi mucizeler göstermiştir. Bunun sebebi, o dönemde hekimliğin revaçta bir meslek olmasıdır. Milat başlarında hekimlik bu kadar gözde bir meslek değildir. Hekimliğin revaçta olduğu dönem MÖ. 400-200 seneleri arasıdır. Mesela ünlü Hipokrat
MÖ 460-370 yılları arasında yaşamıştır. Hz.İsa'nın (as) Mucizelerinin en çok döneme uygun olduğu görülmektedir.
Yuhanna İncilinin başında bakın. Sözde Aramice konuşan Havari Yuhanna, antik Yunan'ın LOGOS felsefesi ile İnciline başlıyor.
Logos, Platon felsefesine ait bir terimdir.
İncillere Logos ve Platon'un ünlü üçleme inancını sokan Konstantin'in İznik konsili olmuştur.
Hristiyanlar arasında fikirlerine değer verilen Augustin, Hıristiyanlıktaki teslis inancının aynen Platon’un felsefesinde bulunduğunu itiraf etmektedir. Hatta teslisi ispat için Platon’un görüşlerini delil olarak zikretmektedir.
Milattan yaklaşık 350 yıl önce ölen bir kimsenin fikirlerinin Hristiyanlık inançları ile aynı olması, tahrif edilmiş Hristiyanlığın fikirlerini Platon’dan aldığını gösterir. Bu bilgi, Platon’un, Hz.İsa zamanında yaşadığına önemli bir delildir.
Ayrıca Platon da denilen bu Yunan filozofunun, Hz. İsa zamanında yaşadığı “Burhan-ı Kat’i” isimli eserde yer alır. Hadis âlimi İbni Asakir’e göre ise Hz. İsa ile Hz. Muhammed arasında 963 yıl fark vardır. (Mevahib-i Ledünniyye, c. 2, fasıl 3)
İmam-ı Rabbani’ye göre de Hz. İsa ile Peygamberimiz Hz. Muhammed sav arasında bin yıl gibi bir süre vardır.
Yine İmam-ı Rabbani Hazretleri, Hz. İsa ile Platon'un aynı çağda yaşadığını söyler. Bir mektubunda meşhur Platon'un Hz. İsa’nın tebliğini duyduğundan bahseder:
“İsa Aleyhisselam’ın sözlerini Eflatun işitince, ‘Biz temiz, olgun insanlarız, bize, doğru yol gösterecek kimseye ihtiyacımız yoktur’ dedi. Ölüleri diriltiyor, körlerin gözlerini açarak, abraş denilen hastaları iyi ederek kurtarıyor. Yani, kendi fenlerinin, tecrübelerinin
yapamadığı şeyleri yapıyor, diye işittiği bir kimseyi, gidip görmesi, halini incelemesi gerekirken, görmeden, anlamadan, böyle cevap verdi. Bu sözleri Eflatun’un çok ahmak olduğunu göstermektedir.”
Şu sözler de ona ait: “Eflatun, felsefecilerin reisidir, İsa’nın bi’seti
devletine kavuştu, ama onu tasdik etmedi. Cehaleti sebebi ile sandı ki, kendisinin ona ihtiyacı yoktur. Böylelikle, nübüvvet bereketlerinden bir nasibe nail olamadı.”
Tarihçiler Platon'un MÖ. 429-347 yılları arasında yaşadığını söylerler.
Bu hesaba göre de Hz. İsa'nın MÖ. 300-400'lerde yaşamış olması gerekir.
Hz.Zekeriya’nın (as) Luka İncili ve Kur'an-ı Kerîm'deki Kıssalarını karşılaştıralım
Luka İncili ile Kur'an anlatımlar arasındaki ilk ve en büyük fark Luka'nın daha en başında ortaya konabilmektedir. Luka, İncilinin vahiy olmadığına, oradan buradan araştırarak yazdığını söylemektedir.
Yazdığı kişi ise anonim bir Theofilos'tur. Yani "Tanrıyı seven" takma adlı herhangi bir kilise inanlısı da olabilir. Kur'an ise bir kişiye yazılan mektup değildir. Tüm insanlığa iletilen bir vahiydir.