Videoda gördüğünüz amca bir Imam değil. Dünyada sayıları yüzlerle ifade edilecek kadar azalan Samirî Musevî cemaatinin Kohenlerinden/Hahamlarından biri. Oldukça fasih ve akıcı bir Arapça ile mezheplerinin farkını izah ediyor.
Şöyle diyor;
"Bize Yahudi demek ihânettir. Yahudi nedir? Tevrattan, lugatten(İbraniceden) ve kutsal mekânlardan uzaklaşmış kimsedir. Biz İsrailoğulları'nın gerçek varisleriyiz."
"Yahudiler 2000 senedir buradan uzaklar oysa biz 3655 senedir buradayız, bu nedenle gerçek İsrailoğlu biziz."
Enteresan bir mezhep Samirîlik. Pek çok adetleri bize benzer.
Samirîlere göre imanın beş şartı;
-Allah'ın birliğine iman, ona itaat
-'Seyyidna Musa Nebî'ye iman
-Musa Nebî'nin Tevrat'ı oluşturan 5 Kitabına iman (Talmud ve sair Rabinik Yahudi kaynaklarıni red)
-Gerizim Dağı'nın kudsiyetine iman (Kudüs'ün değil)
-Ahiret gününe iman
1)Allah'a birliğine inan
2)Onu yalanlama, putlara tapma
3)Sebt gününe saygı duy
4)Ana Babana ikramda bulun
5)Öldürme
6)Zina Etme
7)Hırsızlık yapma
8)Yalan Şahitlik Yapma
9)Yakının eşine malına göz dikme 10) Gerizm Dağı'na Saygı duy
Samiri abdesti, eller, ağız, burun, başı mesh ve ayakların yıkanmasından oluşuyor.
Samiriler Vudû ve Taharetle başlayıp Kıyam (Salavat) Rükû ve Secdeden oluşan bir ibades ediyorlar. Aynı namaz yani, Kohen bu durumu "monoteizmin tabiatı bu" diyerek açıklıyor.
Bu arada not düşelim Samir,Hz.Yusuf'un isimlerinden. Samirîler de Hz.Yusuf soylu Menaşe gibi kabilelerden geldiklerini söylüyor. Yalnız kohanim adı verilen hahamların Hz.Harun /Levi soylu olmaları gerekiyor. Anaakım Yahudilikte olduğu gibi.
Nitekim Mısır'dan çıkış sırasında Altın Buzağıyı yapıp Yahudileri yoldan çıkaran da bir Samirî. Apis Öküzü kültüne bağlı bu putun mucidinin, Yusufoğulları'nın Hz.Harun ve Hz. Musa'nın Levi oluşunu kıskanan ve sosyal pozisyonunu kaybetmek istemeyen bir Samiri olduğu düşünülüyor.
Samirîler Hz.Davud'u kabul etmiyor. Onun mensubu olduğu Yahuda Krallığı'nı da hain olarak görüyor. Asurlularca yıkılan ve sürgün edilen Kuzey İsrail Krallığı'nın varisleri bunlar. Onlara göre asıl vadedilmiş toprak Gerizim Dağı.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Razılar hocam sormaya gerek yok. Gayet mutlu ve memnunlar bu süreçten. Belki farkında değiliz ama böyle. Mesela dün akşam bir iftardaydım aynen şu cümleleri duydum;
“İmamoğlu Fatih’in türbesine tekme atmış, ‘Zulüm 1453’te başladı’ demiş. Kader ki 1453 gün sonra tutuklanmış”
Diğerleri de emme basma tulumba gibi kafa sallıyorlardı. Bütün ahlaki gerekçelendirmeleri ceplerinde insanların.
Türkiye’de muhafazakar kesimin bir kısmının zihin dünyası hayret vericidir. Bildiğiniz bu ülkeyi dâr’ul-harb olarak görüyor ve “laikçiler”e karşı verilen bu savaşta her hileyi mübah görüyorlar. Bunu zımnen kabul eden de var açıkça söyleyen de. Dolayısıyla Muhafazakar demokrat diyebileceğimiz bir profil yok Türkiye’de. O demokratlık sadece bir aparat. Bu süreci tamamen bir yolsuzluk operasyonu olarak okuyorlar. Sürecin siyasi boyutu umurlarında bile değil gayet memnunlar İmamoğlu’ndan kurtuldukları için.
Bu cenahı iyi hilen biri olarak teşhisimi de söyleyeyim. Kendi dertleri ile meşguller. Yani faraza başörtüsü eylemlerinde solcu gençler onlara omuz vermiş olabilir. Ancak onlar asla gidip o solcu gencin üniversite harcı protestosuna katılmazlar. Bu ülkede bir tane muhafazakar yapıyı çevre eylemlerinde, imar sorunu ile ilgili hukuki ve siyasi çalışmalarda, fabrikalardaki grevlerde, kamusal protestolarda gördünüz mu? Kaz Dağları’nda ne olmuş diye soran bir tane muhafazakar gördünüz mü? Sütçü İmam Üniversitesi’nde mescid bodrum kata alınsa “zulüm cinayet” diye ortalığı ayağa kaldırırlar ama. Muhafazakarlar için sadece kendi dertleri dert, kalanı dolgu malzemesi .
Çok orijinal bir şey söyledim zannediyorsunuz. Çelebi Hüsâmeddin Efendi bir defa Pîr değil. Mevlevîliğin Pirleri bellidir.
1) Çelebi Hüsâmeddin, Mevlânâ'nın halifesidir.
2) Mesnevî'yi yazdırtmamıştır. Hz.Mevlânâ'dan bu hususta ricacı olmuş, katipliğini de o yapmıştır. Bu nedenle metnin gerçek adı Hüsâmînâme'dir.
3) Hüsâmeddin Çelebi Eflakî'de gösterildiği üzere Ahi Türkoğlu olarak bilinir. Üç nesil öncesinde Ahi Türk olarak bilinen bir zâtın torunudur.
4) Hakkında "Kürt yattım Arap kalktım" diyen Pir'in neslinden olduğu söylenir. Bu zât dil bilmeden yatıp sabah Arapça öğrenme kerameti gösteren Ebu'l-Vefâ-i Kürdî olabilir.
5) Tâc'ul-Ârifîn Ebul Vefâ'nın Bağdadî değil Kürdî nisbesini kabul edelim. Bunda bir mesele yok. Sorun şurada "yalan manipülasyon" dediğiniz tweetin konuyla ilgisi yok.
6) Evet, Vefâiyye hem Kürt ve Zazalar arasında hem de [belki daha ziyade] Türkmenler arasında yayılmıştır. Tweette de bundan bahsediliyor. Divâne Mehmed Çelebi vasıtası ile bir yakınlaşmadan bahsediliyor.
7) Halep Mevlevîhânesi bölgede Türk kültürünü taşıyan bir yapıya dönüşüyor. Bu nedenle Baasçılar hatta Türk ajanı diyorlar dedelere. Bu bilinen bir şey. Çelebi hanedânını da yakînen tanırız durum budur. Ki Mevlevîhâne'yi iki İranlı emir inşa ediyor Sünnî olduklarını ispat için. İnşa bitince Konya'nın tayini ile Divâne Mehmed Çelebi'nin torunu Kilisli Fakrî Dede posta geçiyor. Yani, Mevlânâ'nın torunu. Ebûbekir Vefâyî Dede'ye gelirsek , kendisi anlaşılan o ki Mevlevîhâne'de şeyh olmadı. Onun zaten Vefâiyye'den kendi tekkesi vardı. Divâne Mehmed Çelebi, Halep ziyâretinde kendisine "teberrüken" icâzet verdi ve semâ hariç erkân yürütmesine müsaade etti. Dolayısıyla Halep Mevlevîhânesi ondan gelmiyor.
8) Tasavvuf ekolleri böyle ırkî meselelerle alakasızdır. Ebu'l-Vefâ Kürt diye bütün Vefâîler Kürt olmaz, Vefâilik de Kürt tarikatı olmaz. Tarikatın Türk'ü Kürd'ü de olmaz. Şehrizorlu Kürt Mevlânâ Halid Bağdâdî'nin tarikatına Şeyh Şamil gibi bir Kumuk da bağlanır, Mir Hamza Nigârî gibi bir Azeri Türkü de. Aynı şekilde Azerbaycan Şamahılı Türk Ömer Halvetî'nin, Seyyid Yahya Şirvânî'nin tarikatına Kürt Şeyh Şemseddin Kutb-i Ahlâtî bağlanır.
ترک کی تاجیک کی زنگی کی رومی کی
مالک الملکی که داند مو به مو سر و علن
Türk kim, Tâcik kim, Zenci kim, Rûm kim?
Sen, mülkün sahibisin, her şeyi inceden inceye bilirsin
Divân-ı Kebir
Bu zâtları da böyle kavgalara alet edip aşiret reisine çevirmeyelim rica ederim.
Ne zamandır böyle alıntılama yapmıyordum da bir istisna olsun bu konu.
Sık karşılaştığımız bir hatayı düzeltelim. Bayezid, Ebû Yezid'den bozma olsa bile Mel'ûn'un babası anlamında değildir. Beyazıd Bistâmî Hazretleri'nden dolayı konur o isim. Muaviye ismi konmamıştır. İstediğiniz kadar araştırın. Umum ümmet-i Muhammed arasında ufak bir azınlık hariç bu ismi kullanan yoktur.
Çünkü Muaviye, Ebû Yezid diye bilinmez. Künyesi "Ebû Abdirrahmân"dır. Ebu Yezid, torunu olan II. Muaviye'nin künyesidir, ona da bu künye ile değil Ebu Leyla şeklinde hitap edilir.
"Yezid", kelime anlamı olarak bolluk/berekete işaret eder. (Ziyade kelimesi ile aynı) Bu nedenle çocuğunun adı Yezid olmayan ancak Bolluk Babası anlamında Ebu Yezid künyesini alanlar da vardır. Ebu Hanife de çocuğunun adı Hanife olduğu için değil, "hanifler babası" olduğu için bu ismi alır.
Bir tane daha Nurcu damlarsa dev Said Nursi floodu yaparım, bir tane Nurcu kalmaz sayfamda. Zorlamayın. Yaptık eleştirimizi siz de anladınız tamam.
Peki başlayalım.
Bakalım İşârât'ul-İcâz'da ne diyor kitapları hakkında ;
"Selef-i Sâlihîn'in
bıraktığı Kudsî Tefsirler iki kısımdır: Bir kısmı, Ahkâma dair Tefsir-
lerdir. Diğer bir kısmı da, Âyât-ı Kur'aniyenin Hikmetlerini ve İman
Hakikatlarını Tefsir ve izah ederler. Selef-i Sâlihîn'in bu türlü Tefsirleri
çoktur. Hususan Gavs-ı A’zam Şah-ı Geylanî, İmam-ı Gazalî,
Muhyiddin-i Arabî, İmam-ı Rabbanî gibi Zevat-ı Kiramın Eserleri, bu
kısım Tefsirlerdir. Bilhassa Mevlâna Celaleddin-i Rumî Hazretlerinin
Mesnevî-i Şerif'ide bu tarz bir nevi Manevî Tefsirdir. İşte Risale-i Nur,
bu tarz Tefsirlerin en yükseği, en mümtazı ve en müstesnasıdır. İşte
madem bu tarz Tefsirler mütedavildir, kimse ilişmiyor, Risale-i Nur'ada
ilişmemek lâzımdır. İlişenler, Kur'ana ve Ecdada düşmanlıklarından ilişirler"
Edep ya Hu! Hepsinden yücedir üstündür diyor benim kitabım. Senin kitabın ne? Ne Şeyh'ul-Ekber gibi esmâ-i ilâhî esrârını şerh ediyorsun, ne Mesnevî-i Şerîf gibi 25.000 beyit yazmışsın. Resmin ressamı olmazsa olur muymuş? Vay bir senin aklına geldi bu soru.
Nursî'ye göre bir ömür nefsini terbiyeye uğraşacağına kırk dakika sözler oku yeter.
"Eskiden kırk günden tut tâ kırk seneye kadar bir seyr ü sülûk ile bazı hakaik-i imaniyeye ancak çıkılabilirdi. Şimdi ise Cenab-ı Hakk’ın rahmetiyle, kırk dakikada o hakaike çıkılacak bir yol bulunsa o yola karşı lâkayt kalmak, elbette kâr-ı akıl değil.
İşte otuz üç adet Sözler, böyle Kur’anî bir yolu açtığını, dikkatle okuyanlar hükmediyorlar. Madem hakikat budur; esrar-ı Kur’aniyeye ait yazılan Sözler, şu zamanın yaralarına en münasip bir ilaç, bir merhem ve zulümatın tehacümatına maruz heyet-i İslâmiyeye en nâfi’ bir nur ve dalalet vâdilerinde hayrete düşenler için en doğru bir rehber olduğu itikadındayım"
Evet, geri döndüm. İki hafta ricâlar üzerine "dark mode"u kapamıştık. Zannederim son bir değerlendirmeyi hak ediyor süreç.
Önce bir hakkı teslimle başlayacağım;
Şu ya da bu partiye angaje olmamış, kendi doğrularını inatla savunmuş ve savunmaya devam… twitter.com/i/web/status/1…
BAŞKAN BABAMIZIN SONBAHARI-2
Benim gibi 30larına gelmiş arkadaşlar çok daha rahat hatırlayacaktır. Biz bu ülkenin eski müesseselerinin kademe kademe yıkılışına şâhid olduk. 2013'e kadar Fetullahçıların kol gezdiği, soruları aşırdığı, yiyip semirdiği günleri gördük. Metroya… twitter.com/i/web/status/1…
BAŞKAN BABAMIZIN SONBAHARI-3
Başkan, yaş itibarıyla bir daha aday olmayacak gibi görünüyor. Geride ne bırakmak ister acaba? Ya bu beş seneyi nisbeten soft politikalarla geçirip, yerine gelecek zâta kazandırmak isteyecek, ki damadını bu yönde hazırlıyor gibi duruyor; ya da işi… twitter.com/i/web/status/1…