15 Mart 1860 yılında Ukrayna’nın Odessa bölgesinde dünyaya gelir.
Meraklı ve çalışkan bir çocukluk geçirir.
1879’da liseden mezun olduktan sonra Odessa’daki Imperial Novorossiysk Üniversitesi’nde Matematik ve Fizik Fakültesi’ne girer.
Waldemar Haffkine (Vladimir Khavkin), tıp tarihine bulaşıcı ve insanlar için ölümcül olan hastalıklara karşı icat ettiği aşılarla geçen bir isim.
Bulduğu kolera, veba aşısı sayesinde sayısız insanın hayatını kurtardı.
Asi ve isyankar bir genç olan Haffkine öğrenci hareketlerine katılıp protesto ve gösterilerde bulunduğu için okuldan atıldı. Bununla birlikte, yeteneği ve azmi, kendisinin profesörler ve akademik kadrodan destek görmesini sağladı.
Üniversite daha sona, 1884’te doktora tezini dışarıdan bir öğrenci sıfatıyla savunmasına izin verdi.
Hocalarından biri olan Ilya Ilyich 1888 senesinde onu Paris’teki Pasteur Enstitüsü’ne önerir.
Boş kadro olmaması nedeniyle Pasteur Enstitüsü’nde kütüphaneci olarak çalışmaya başlayan Waldemar Haffkine, boş vakitlerinde ise kendini bilime ve laboratuvarlarda çalışmaya adadı.
Enstitüde çalıştığı dönem dünyanın birkaç bölgesinde kolera salgını vardı.
Haffkine kolera salgınını önleyeceğini düşündüğü bir aşı bulmayı başardı.
Aşı önce hayvanlar üzerinde denendi ve başarılı oldu.
Aşının insandaki etkilerini görmek adına aşı yapılan ilk kişi Haffkine’in kendisi olur. Testler son derece olumlu sonuçlar vermeye başlar, tarih 18 Haziran 1892’dir.
Haffkine çeşitli bilimsel toplantılarda, bulduğu bu aşının güvenli olduğunu ve kullanılışından 6 gün sonra vücuda bir bağışıklık kazandırdığını anlattı. Ancak gençliğinde kötü bir şöhret edinmesi nedeniyle kimse ona güvenmedi.
Daha sonra İngiliz hükümeti, o dönem kolonisi olan Hindistan’da aşının denenmesine izin verdi.
Hindistan’da da kolera yaygındı.
Kalküta’ya giden doktora, burada bir laboratuvarı olan İngiliz doktor William Simpson yardımcı oldu.
Bu laboratuvarda kolera aşısını üreten Haffkine aşıya inanan 4 Hintli doktorla beraber Kalküta yakınlarındaki bir köye gittiğinde beklenmedik bir tepkiyle karşılaştı.
Köy halkı kolera salgınını durduracaklarını söyleyen bu doktorlara inanmaz
kendilerini ikna etmeye çalışan doktorları da taşa tutarlar.
Haffkine, kaçmak yerine orada durur ve aşıyı kendi üzerine dener.
Şaşıran köylülerin 116’sı, kendilerine aşı yapılmasına izin verdi ve hiçbiri aşı nedeniyle hastalık ya da zayıflık belirtisi göstermedi.
Haber hızla yayıldı ve Haffkine’e verilen o küçük laboratuvar, kendilerine aşı yapılmasını isteyenler tarafından defalarca davet aldı.
Bu süreç, 2,5 yılda 42 bin kişiye aşı yapılmasıyla sonuçlandı. Koleradan kaynaklı ölümler de 10 kat azaldı.
Prof. Chakrabarti, "Öyküde dikkat çekici olan ve genellikle gözden kaçan şey, ilk direnişin ardından insanların Kalküta'nın kenar mahallelerinde Haffkine'nin kolera aşısı için kuyruğa girmeye başlaması, bütün gün kuyrukta beklemeleri,
O gecekondularda Hintli doktorlarla çalışarak saatler ve günler geçirirdi. Aşılara sabahları insanlar işe gitmeden önce başlar ve akşamları gecekonduda bir kandilin yanında oturarak geri döndükten sonra devam ederdi."
1897’de, aynı bölgede veba aşısı üzerine çalışmalar yürüttü ve geliştirdiği aşıyı, yine ilk önce kendi üzerinde denedi.
Bombay’da bir veba önleme laboratuvarı kurdu.
Bu laboratuvar 1925’ten beri ‘’Haffkine’in Mahatma Enstitüsü’’ adıyla anılır.
Avrupa da gelişmelere kayıtsız kalamadı ve Hindistan’daki bu gelişmelerle ilgilenmeye başladı. Ayrıca Rus doktorlar da Bombay’a gelerek bu olayı yerinde inceledi.
Zamanla Haffkine dışında da aşıyı üretmeye başlayanlar ortaya çıktı.
Bu dönemde yapılan 82 bin aşının önemli bir bölümü Haffkine tarafından kontrol edilemedi ve köylerden birinde, aşıdan sonra ölen birkaç kişinin duyulması işleri biraz tersine çevirdi.
Bu ölümlerden Haffkine sorumlu tutuldu. İcadı olan veba aşısı, 1909’a kadar Hindistan’da 8 milyona yakın kişiye uygulandı.
1897 ile 1925 yılları arasında Bombay'dan 26 milyon doz Haffkine'nin vebaya karşı aşısı gönderildi.
Aşının etkinliğinin testleri, ölüm oranında %50 ile %85 arasında bir azalma gösterdi. Ancak Dr Hawgood, kurtardığı hayat sayısına "hiçbir rakam" konulamadığını söyledi. "Rakamlar çok büyük."
Hindistan’da çalışmayı sürdüren bilimci burada toplam 18 yıl kaldıktan sonra Birinci Dünya Savaşı’nda İngiltere askerî departmanındaki ordunun aşılarını denetlemeye gider.
Dr Lahariya;
"Birçok bilim insanına 20. yüzyılın başlarında aşı araştırmalarına başlamaları için ilham verdi, ancak katkıları bir şekilde unutuldu. Haffkine'in çok küçük bir ekiple iki odalı bir laboratuvarda uygulanabilir bir aşı yaptığını asla unutmamalıyız.
Bu neredeyse inanılmaz."
Hayatının son dönemlerinde kendini hayır işlerine vermiş olan Haffkine, 26 Ekim 1930 yılında İsviçre Lozan’da hayatını kaybetti.
1799 , Fransız General Napolyon Bonaparte, Osmanlı yönetimindeki Filistin'de bir Yahudi devleti kurulması fikrini ortaya attı.
Birinci Siyonizm Kongresi İsviçre'nin Basel şehrinde toplandı. 1896'da gazeteci Theodor Herzl, ''Der Judenstaat'' yani Yahudi Devleti adlı
bir kitap yayınlamıştı ve kongrede bu kitaptaki fikirler tartışıldı.
Kongrenin sonunda, Basel Programı yayınlandı. Bu belgede, Filistin'de bir Yahudi vatanının kurulması ve Dünya Siyonizm Teşkilatı'nın bu amaca ulaşmak için faaliyete geçirilmesi öngörülüyordu
1903'e kadar, göçmen sayısı 25 bine ulaştı. Çoğu Doğu Avrupa'dan gelmişti.
O zamanlar Filistin, Osmanlı İmparatorluğu'nun parçasıydı.
1904 ila 1914 arasında 40 bin kişilik bir ikinci göçmen dalgası geldi.
Ünlü yönetmen Steven Spielberg'in filmine ilham verdi.
1942’de İran’da doğdu. 1973 yılında Bradford Üniversitesinden kabul aldı ve 3 yıl boyunca İngiltere’de yaşadıktan ve okul bittikten sonra ülkesi İran’a geri döndü.
Mehran Karimi Nasseri, hayatı , 2004 yılında Steven Spielberg’in yapımcısı olduğu ve Tom Hanks’in başrolünü oynadığı “Terminal” filmine konu oldu.
O zamanlar İran’da Şah’a karşı başlatılan isyanda Nasseri de yer almıştı.
Annesinin İngiliz olması sebebiyle 1986 yılında İngiltere'ye yerleşme kararı alan Nasseri, yolculuk esnasında evrak çantasının çalınması sonrası yine de Londra uçağına bindi.
Belirli bir bölgeye yeni doğmuş bir tavşan çifti (bir dişi, bir erkek) konuluyor. Her tavşan çifti ikinci aydan itibaren yetişkin hale geliyor ve her ay yeni bir tavşan çifti (bir dişi, bir erkek) doğuruyor.
Tavşanların hiç ölmediği varsayılırsa bu bölgede bir yıl sonra kaç çift tavşan olur?
Bu problem İtalyan matematikçi Leonardo Fibonacci’nin 1202 yılında yazdığı Liber Abaci (Hesap Kitabı) adlı kitabında yer alır.
Problemin cevabı Fibonacci dizisidir ve {1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, 21, 34, 55, 89, 144, 233, 377, …} şeklinde devam eden sonsuz sayılardan oluşur.
Fibonacci dizisinin özelliği kendinden önceki iki ardışık sayının toplamının kendisinden sonraki sayıya eşit olmasıdır.
Büyük Taarruz zaferi ile Anadolu’daki Yunan işgali sona erip, 11 Ekim 1922’de Mudanya Ateşkes Anlaşması imzalandığında artık ülkenin tek siyasi gücü fiilen TBMM Hükümeti olmuştu.
İtilaf Devletleri, İsviçre’nin Lozan kentinde toplanacak olan barış konferansına yine ikilik çıkarmak için TBMM’nin yanı sıra İstanbul Hükümeti’ni de davet etti.
İstanbul Hükümeti de Ankara’ya barış konferansına birlikte katılmayı teklif etti. Fakat Mustafa Kemal; ““Barış konferansında Türkiye Devleti yalnız ve ancak TBMM Hükümeti tarafından temsil olunur.” diyerek bu durumu reddetti.
Osmanlı’da 1848’den beri Galatalı İngiliz bankerlerin Sırbistan, Dalmaçya ve Karadağ’dan getirdiği taş ustası işçilerle gerçekleştirilen kömür üretimi ve İngiltere’den ithal edilen kömür, ihtiyacı karşılamadığı için 24 Nisan 1867’de Dilaver Paşa tarafından
“Ereğli Kömür Maden-ü Hümayunu” adıyla bir nizamname yayınlandı.
100 maddelik nizamname Ereğli Sancağı’nın Bartın, Eskipazar, Akçaşehir ve Karasu, Safranbolu, Perşembe, Ulus, Amasra, Gökçebey, Ereğli, Horcanaz, Yenice, Devrek, Karabük ve Eflani gibi 14 kazasını kapsıyordu.
Mükellefiyet yasası 13-50 yaş arasındaki erkeklerin sağlam olanlarının ocakta kazmacı, küfeci ve direkçi olarak çalışmasını zorunlu kılıyordu.
Madende çalışacakları ise muhtar belirleyecekti.
9000 yıldan daha uzun bir süre önce inşa edilmiş olan bu şehir şimdiye kadar keşfedilen en büyük Neolitik yerleşim yerlerinden biridir.
İngiliz kaşif James Mellaart tarafından 1958 yılında keşfedildi.
Konya’nın 52 kilometre güneydoğusunda, Çumra ilçesinin sınırları içinde yer alan tarihöncesi yerleşim alanı Çatalhöyük Batı ve Doğu olarak iki höyükten oluşuyor.
Doğudaki Neolitik, batıdaki ise Kalkolitik döneme tarihleniyor.
MÖ. 7.400 ve MÖ. 6.200 yılları arasında tarihlenen 18 adet neolitik yerleşim katmanı bulunuyor.
Neolitik yerleşimler, göçebe yaşamdan yerleşik yaşama, başka bir deyişle tarım yaşamına geçişi işaret eder.