📢1915 saldırısında Limni'de yığınak vardı. Çanakkale'ye saldırmadan önce açıktaki Limni'de üslenmişti gemiler. Şimdi karada yığınak var. Dün 5 bin ABD askeri Dedeağaç'a geldi. 120'den fazla da helikopter. Yarın, Edirne'nin muhtemel bir durumda savunma dez/avantajını yazacağız
⬇️
Bölüm-1-
Edirne ve Doğu Trakya'nın yeri ve önemi
Arkadaşlar!
Bu coğrafyanın savunma avantajına dair elde tutulması "KOLAY" coğrafi engelleri tutabilse idik işimiz şimdi çok kolaydı. Ancak bu Allah yapısı fiziki engellerden en önemli üçünü uzun zaman önce hovardaca kaybettik.
⬇️
Bunlardan en önemlisi TUNA engeliydi. Karşılıklı mesafesi yani genişliği bazı yerlerde 1,5 ila 2,5 km'yi bulan Tuna nehri, bizim Sınırlarımızı ve tabi ki İstanbul ve Trakya'yı ciddi şekilde korurdu. Bu hattın tutulamaması, apayrı bir flood konusu. Bilin ki bu en ciddi kayıptı.
⬇️
2. Büyük kayıp ise Balkan Dağlarının ya da diğer ismi ile Koca Balkan Sıradağlarının kaybıydı. Bu saha da pisi pisine bir koordinesizlikle kaybedilmiştir. 1 Numaralı alanın kaybı ile Rus Balkanlara girmiş, 2 Numaranın kaybedilmesi ile de İstanbul yolu %90 savunmasız kalmıştır.
⬇️
Gelelim 3 Numaralı alana.Burası ise Rodoplardır. Burası Trakya'nın Batısını emniyete alan bölgedir. Kurdun kırılmış beli Balkan Dağları ise Rodoplar da kapısının eşiğidir.Buranın kaybı ile de Edirne batısındaki art bölge elden çıkmış, Selanik-Edirne arası savunmasız kalmıştır.
⬇️
4 Numaralı bölge, Elde avuçta kalan tek doğru dürüst dağlık bölgedir. Burası, Istıranca yani Yıldız dağlarıdır ve bin metreyi zor bulsa da bir zamanlar müstahkem mevki olan mühim bir sahadır. Günümüzde artık Müstahkem mevki pek uygulanan bir şey değildir ama yüksek saha iyidir
⬇️
5 Numaralı bölge, Koru Dağı civarındaki yüksek sahadır ve Trakya'daki sayılı fiziki direnek noktalarımızdan biridir. Buranın genel bir savaş seyrini değiştirici etkisi azdır ancak topçu üniteleri ile kuzeydeki Tekirdağ yolunu tehdit eder ve düşman yaklaşmasını zorlaştırır.
⬇️
Bu bölge, Çanakkale boğazına doğru da görüş ve vuruş açısına sahip olmasından dolayı boğaz gerisi tahkim alanı hükmündedir ve Gelibolu'nun bizde kalmasını kolaylaştıran başlıca sahadır. Görüş ve vuruş açısı ve kabiliyeti yüksektir.Yunanistan-Tekirdağ yolunu 20 km'den vurabilir
⬇️
6. Bölge, Boğazı hattıdır ve en korunaklı alanlarımızdandır. Buranın stratejik değeri en az 1, 2 ve 3 numaralı bölgeler kadar önemlidir. Burada ayrıca önemli bir Komanda birliğimiz, Trakya'nın istila edilmesi ihtimaline karşın Yunan geri hatlarını hedeflemek için güçlü tutulur
⬇️
7. bölge çok bir askeri değeri olmayan Meriç hattıdır. Bu, geçilmesi çok kolay olan, kimi yerlerde 50 metreye kadar daralan bir nehirdir. İnsan boyunu aşmayan kısımları da vardır. Buranın açılır kapanır köprülerle geçilmesi iş bile değildir. Ama zaman kazandırır mı? Elbette.
⬇️
Bu bölgeye, Ayetel Kürsi bölgesi diyebiliriz.
Çatalca tepeleridir buralar. Düşman eğer buraya kadar gelmişse Ayetel Kürsi oku otur sipere. Yani buraya dek gelen düşmanı geri püskürtmen, 1912'deki Bulgar'ı püskürtmek gibi olmaz. Kanal da sökmez, çok bedeller ödenir. Bu son hat!
⬇️
Gördüğünüz gibi sizler için çalışıyoruz. Bilmeyenler için Ayetel Kürsi duasını da koyduk. Ateist,deist, Mü'min hepiniz için varız arkadaşlar. Devam ediyorum. Trakya'nın yapısı sıkıntılı. Bizim için sıkıntılı kısmı şu ki Batıya doğru ilerleme hattında çok sayıda vadi var.
Yani?
⬇️
Yani bu gördüğünüz cici otobanların hiçbirini olası bir savaş anında kullanamazsın. Toprağa temas eden,altı toprak olan yol bombalanır ama hemen sonra toprak doldurur kullanırsın.Bunlar ise hep Ergene'ye kavuşan vadilerden geçen köprülere inşa edilmiş yollardır. Bu da hedeftir
⬇️
Peki bir düşman yolu niye bombalar? Kullanacağı ve yürüyeceği yolu bombalar mı? Bombalar.Çünkü düşmanın ikmal yolu çok uzun ve problemlidir. İstanbul'a yürümeyi göze almaz,seni burada yormak ister.İkmal hattı uzadıkça lojistik ve geri hatları tehdit altına gireceğinden yürümez
⬇️
Biz yine de hesabımızı düşmanın yürümesi üzerine yapmışız ve belli başlı tedbirler alınmış ve birden fazla saldırı senaryoları hazırlanmış. A senaryosu, B, C, D, E ve her bir senaryoda kaybedilecek sahanın değişkenlerine yönelik senaryolar. Bunları inceleyince ne çıkıyor peki?
⬇️
Edirne şehri, sınıra çok yakın olduğu için stratejik önemi son derece azdır. Bu şehir, bir saldırıda %95 kaybedilecek bir şehirdir. Ancak kaybını zorlaştırmak için birkaç öneri yapacağız. FLAKTURN bunlardan biridir. 2. Dünya savaşında uygulandı ve şaşırtıcı derecede işe yaradı
⬇️
Edirne şehri,sınıra kuş uçuşu birkaç km uzaklıkta bulunur. Batıya doğru vuruş ve görüş kabiliyeti sadece Yunan'ın belli bölgelerine karşı söz konusu olup Meriç'in bizden yana olan kesimleri daha alçak, Yunan'da kalan kesimleri daha yüksektir. Edirne'de yükseklik avantajı azdır
⬇️
Edirne Halkının ne işe yaradığını bilmediği, okumuşlarının bile fikir sahibi olmadığı Makedonya kulesinin tarihteki yapım maksadı da budur.Surları üzerindeki bir kuleydi ve Makedonya yönüne doğru bakan,saldırı yönünü izleyen yüksek bir kuleydi. Coğrafyanın zaafını biliyorlardı
⬇️
Bu tür düz yerlerin müdafası işi gerçekten pistir. Yapacağın kuleyi hem hava savunması için kullanabilir, silahlandırabilir hem de düşmana kolay ve görünür hedef olacağı için de çok güçlü yapmalısındır. Almanlar bunu Ruslar Berlin'e gireceği zaman büyük kentlerine uyguladılar.
⬇️
Bunlar o kadar yoğun bir çelik ve beton ile inşa edilmiştir ki müttefiklerin bombardımanında sadece dış duvarları ufak yaralar aldı ve kuledekiler teslim olmadan teslim alınamadı. 3 Kulenin çizdiği üçgen,Viyana savunma alanını koruyordu.Düşmana vakit ve moral kaybettirmişti
⬇️
Flakturm ya da Flaktürme denilen bu yapılar, Almanya'nın en hayati kısımlarında şehirsel alanlara dikilmişti. Düz bölgelerin dezavantajını ciddi artıran bu kulelere çok ciddi çelik harcandı. Savaşın seyrini değiştirmek için çok geçti ama düşmana birer demir leblebi oldular
⬇️
Bu modern çağın son kaleleri, gerektiğinde kapanabilen ve içeri girebilen topları, uçaksavarları ve kimisi 15 bin insanın barınabileceği sığınaklar durumundaydı. Bunun betonu ne delinebilindi ne de kulenin içerisine bir gaz saldırısı başarılı oldu. Günümüzde hala yerinde durur
⬇️
Edirne'nin batısındaki tek toprağımız olan KARAĞAÇ'ta bu tarz bir şeyin inşa edilmesi, Edirne'nin batısındaki savunmasız durumu bir parça destekleyecek tek önemli iş olacaktır. Bunun TOKİ'nin kalekolları ile alakası yoktur. En az 20 kalekol masrafına yapılır bu kulelerin biri.
⬇️
Teslim alındıktan sonra Berlin'deki Hayvanatbahçesi mevkiindeki bu kule 1947 civarında dinamitlenerek yıkılmıştı. Buna rağmen havaya uçmadı ve sadece birkaç yerden yarılıp yıkıldı. Bu tarz bir şeyi yapmak, yüksek işgal tehdidi varsa, o tehdidin olduğu yerlerde elzemdir.
⬇️
Bu yapılar,basit korugan ve betondan taş topraktan uyduruk Ermeni mevzileri gibi değildir. Hasar görse de 70 m yüksekliği ile aktif snayper noktasıdır ve iş görür. Dünyada halen bu tarz yapıların önemi bitmiş değildir. Düz arazide teslim olması %90 olan şehre zaman kazandırır
⬇️
Askerlikle alakalı usta bir istihkamcının bilmesi gereken en önemli kural,araziye dairdir.Bir sahanın arızaları, onun harp değerini oluşturur. Coğrafi arızaları ne kadar fazla ise harp değeri o derece fazladır. Ne kadar az ise bunu insan yapımı değer arzedecek şekle getirirsin
⬇️
Havadan vururlar diye korkanı, yerde severler. Hiç kimse yerde tahkimat yapmaktan vazgeçmez. HSS uyduruksa yerde deşerler zaten. Maksat savaşı yere mümkün olduğunca geç taşımaktır. İşi süngü belirler ve kara savaşı kaçınılmazdır. Mevziyi yap,dursun akmaz kokmaz er geç lazımdır
⬇️
Hiçbir kaide değişmez ama revize edilir. Kaleler topun icadından bu yana önemi azalmış tahkmlerdir ancak saldıran tarafa zaman harcatır. Arazinin harp değeri zayıfsa bu tür şeyler taarruz kuvvetlerinin yerleşmesini geciktirir. Diyarbakır Sur çatışmalarında görmedik mi? Gördük.
⬇️
Ders günlerim dışında beni odamda bulamazlar pek. Ya Edirne'nin kuzeyinde ya güneyinde ya da Meriç kıyılarında dolaşıyor drone uçuruyor, karşı tarafta neler oluyor buna bakıyorumdur. Trakya'yı avucumun içi gibi öğrendim ve dersime iyi çalıştım. Evet tam buradan devam edeceğiz.
⬇️
Evet arkadaşlar devam ediyoruz. Dedik ya bu coğrafyanın harp değeri düşüktür diye. İşte bu sebepten Trakya'da bir hava üssümüz yoktur. Zira hava üssünü dayayacak bir güvenli sınır derinliği yoktur. Düşman unsur bir anda hava sahanı ihlal ederse onu burnunun dibinde bulursun.
⬇️
Ama bu demek değildir ki bölgenin hava savunmasını yapmıyoruz. Hayır. Burayı koruyacak olan askeri üssümüz, Bandırma ve Balıkesir'deki üslerin vazifesi budur. Çorlu'daki yedek askeri meydan da buna bir destektir.Yoksa Çorlu gibi açık yakın hedef sahasına ana üs yerleştirilmez.
⬇️
Türk hava sahasının en iyi korunduğu ve birbirleriyle en eksiksiz"karayolu ve lojistik"bağlantıya sahip üslerin ve hava aktivitesinin yaşandığı alan bu alandır.Trakya'da bir üs saldırıya uğrasa karayolundan malzeme temini zor ama bu üsler birbirini karadan da savunur,destekler
⬇️
Bu sebepten saha, güneyden, Bandırma ve Balıkesir'den korunur. Trakya'da arazinin harp değerinin düşük olmasından dolayı iş, büyük ölçüde mekanize birliklere düşer ve genel savunma konseptimiz,hareketli birlikler esasına dayanır. Peki bu nedir? Niye hareketli? neden hareketli?
⬇️
Bir defa malımızı tanıyacağız. Bu saha, batı yönüne açık bir saha. Girişi kolay, savunması zor. Öyleyse girenin mantığından düşünürsek, düz alana rahat gireni rahat bırakmayacak bir planlama lazımdı bize. Öyle de planlamışız. Burada savunmamız, düşmanı parçalama esasına dayalı
⬇️
Yani saldıran düşmanın araziden faydalanmasını, araziye yerleşmesini engellemek, onu parçalara ayırmak için buradaki tüm ordu, mekanize bir karakterde örgütlüdür. 90'lara dek arazi savunması esasken 90'lardan sonra arazi içinde düşmanı parçala ve imha et planı geliştirilmiştir
⬇️
Düz coğrafyada sınıra yakın bir MÜSTAHKEM şehrin savunmasındaki ilk facia, Almanların muazzam Königsberg şehrinin Ruslara düşüşü ile bize ders oldu. Bu şehir,birbirine tünellerle bağlı on beş kaleden oluşmakta ve birliklerin kalacağı tesisleri de içermekteydi.Tahkim kar etmedi
⬇️
Tahkim ne? Güçlendirme! Hani başta dedik ya Edirne düzdür, harp değeri zayıftır,bu sebepten Flakturm vb. inşa etmek lazımdır diye. Onu boşuna söylemedik. Bu tarz şeylerle zafer kazanılmaz, zaman kazanılır. Königsberg o zamanı çok da iyi kazandı ama Alman ana savunması çökmüştü
⬇️
Bu sebepten Trakya'da "Müstahkem" yani çok iyi korunmuş, tahkim edilmiş bir yerin önemi yoktur değil vardır ama bu tür yerler,saldıran tarafın hedef alıp özellikle vuracağı yerler olacağı için bize savaş kazandırmaz. Kıbrıs barış harekatında da bilirsiniz ne anlatmıştık.
⬇️
Kapatılan @jxlhs hesabımda ayrıntıları ile anlatmış ve şunu demiştim. Rumların en beklemediği yer, en hazırlıklı oldukları,sırtlarını dağ sırtına dayadıkları Beşparmak dağları bölgesiydi ve biz oradan saldırıp savunmalarının belini kırdık. İşte müstahkem mevki böyle çökertilir
⬇️
Trakya'da statik profilli değil,hareketli bir 3. Kolordumuzun olması bir gereklilik.Dikkat ederseniz güneydoğuya, doğuya,Suriye'ye hep buradan birlik kaydırıyoruz ve bunu 24 saatte de başarıyoruz. Şuradan hesap edin, burayı bir mekanize depo haline getirmişiz. Boş değiliz yani
⬇️
Şimdi bu intikali eğer Yunan tarafından birileri yapacak olursa baştan söyleyeyim o iş yaş. Trakya'da bunu ya yollardan yaparlar (Irak tanklarının yolda açık hedef olduğu gibi av olurlar) ya da çamura saplanacaklar. Çamur da piyadenin dostu. ATGM, Fagot, Milan hepsi bu iş için
⬇️
Flood içerisinde değerli fikirlerinden istifade ettiğim @TANER_FIRTINA (mutlak takip ediniz) dediği gibi Çanakkale Küçük kuyu'dan bir çizgi çizerseniz o çizginin kuzeyindeki aktivite ile güneyindeki aktivite arasında büyük farklılık vardır. Kuzeyi, Trakya'yı koruyan uçuşlardır
⬇️
Bir de meselede Yunan mekanize birliklerine bakmak lazım. Çoğu yepyeni, gıcır gıcır malzeme.Ama kapanan hesabımda askeri bölgelerinin ve talim yaptıkları yerden fotolar atmıştım.Mal var ama o oyuncaklar pataküte ses çıkarırken yanında günlerce çarpışacak savaş tecrübeleri yok.
⬇️
Tankları, ZMA'ları topları yanyana dizdin, Türklerle bir bölgesel eşitlik/denge yakaladın. Bitmedi mesele. Senin subaylarının kaçta kaçı savaş görmüş? Kulağı piercingli ciciş askerini bir ölüm makinasına çevirebilir misin? Çamurda geceler mi o asker? En önemlisi de budur işte.
⬇️
İşte burada "Çomar" denilenler değere biniyor. (Çomar bir defa asildir.Anadolu'nun babayiğit arslanıdır) Çoğu tarhana ve siyez buğdaylı erişteye talim bozkır delikanlısı bunların hepsini yapar.Dar gömlekli bedelli askerlik yapan siyasi zibidilerden mekkare bile olmaz hain olur
⬇️
Şimdi bu durumda tersine mantıkla sormanız gereken şey şu:
Trakya'yı savunmasız yapacak şey nedir?
Mekanize gücümüzün bölgeden bir başka yere fazlaca kaydırılması. Peki bunun için ne lazımdır? Suriye'de bizi provoke edip fazlaca uğraştıracak bir PKK-YPG varlığı.
Anladınız mı?
⬇️
Bu tür durumlara devletler bedenin kan verme aritmetiği gibi dikkat eder. Birine bir ünite 300-400 gram kan verirsiniz ama 1 litre vermezsiniz. 2 Litre hiç. Şoka girer vücut. Bir bölgeden de belli bir miktardan fazla askeri araç gönderilecekse asla uzun süreli gönderilmez.
⬇️
Pkk-Ypg ile uğraşmak bir manada iyi. Çünkü sürekli bileniyorsun. Kılıç paslanmıyor. Şehit vermesek en iyisi tabi. Ama bilin ki askeri personelin savaş görmesi demek,kurdu etle veya mamayla beslemen nasıl fark ederse o kadar farklıdır. 1 savaş, 100 tatbikattan daha öğreticidir.
⬇️
Yunan'ın cephesinde de durum pek iç açıcı değil. 1967'ye dek disiplinli bir orduları vardı. Öyle piercing'li, keçi sakallı değil asker gibi askerleri vardı. 1967'den sonra darbe korkusuyla askerlerini"avrada" çevirdiklerini söyleyenler var (cinsiyetçi görmeyin kendi ifadeleri)
⬇️
Bizde bir cepheye birlik sevkiyatı hızla başarılabilir ama Yunan'ın bunu kendi ülkesinde uygulaması da zor. Bir defa ülkesi fragmented biçimlidir. Yani parçacıklı ve uzunlamasına. Biz ise compact yani toplu ülke biçimliyiz ki eski hesapta bunları işlemiştik. Bu da avantajdır.
⬇️
Yunan ile kendi ülkemiz arasındaki Uzunköprü Demiryolu sınır kapısının neden çok aktif olmadığını da bu vesile ile bilmiş olun. Sokakları süpürmek,boyamak için göreve gelmiş bir belediye başkanı hadi açalım para gelsin dedi diye olmaz belli güvenlik meseleleri hesaba katılır.
⬇️
Ayrıca belirteyim. Biri tutup şu salakça yorumu yazarsa "günümüzde savaşlar İHA ve uydu ile oluyor" derse şunu bilmelidir:
Uydu,İHA,TİHA bunların hepsi harekat destek unsurudur. Hava kuvvetleri bile hava indirme harekatı hariç harekat desteğidir. Kara savaşı belirleyicidir.
⬇️
Devam ediyoruz. Trakya'daki en büyük avantajlarımızdan birisi, Zırhlı tugaylarımızın mekanize ve piyade savaş gücüdür ki bunların eğitim ve konsept bazında donanımı komşularımıza göre hayli yüksek kabiliyettedir.Bunu üfürmelik söylemiyorum ama Türk ordusunun ana tokmağı burada
⬇️
Kısacası kendisine "felaket arayan" isteyen buradan saldırmak zorunda. Bunu istemeyen de tüm mekanize unsurlarımızı "yok edecek" güçlü bir hava gücü ile dalmak durumunda ki sanırım Yunan'a verilecek f-35 meselesini biliyorsunuz. Biz de boş durmadık s-400 aldık bu da malumdur.
⬇️
Edindiğim bazı bilgilere göre söylüyorum,
Bize bu F-35'i vermeyecekleri, sağlam bir bilgi olarak edinilmişti diye öğrendim. Yani s-400'ü zorunlu seçtik. Garip gelebilir evet siyasi arenada bunu pek duymazsınız ama bilin. S-400, sebep değil, sonuçtu. F-35'i vermeme sebepleri de
⬇️
Ben öteden beridir Ruslardan haz etmem ama NATO'ya da mesafeli bakarım. Faydaları da zararları da olmuştur NATO'nun bu ayrı ama bu coğrafyada Ruslar ile de dengeli bir siyasetle kalabilmek ve yakın tehditlere karşı bir süper güç konumunda olmak için bu dediklerim zorunluluktu
⬇️
Medyada fazla duymadığınz bir meseleydi bu. Şüpheniz olmasın bize vermeyecekleri F-35'in lobi mutfağından alınan duyuma göre kesinleşince bizimkiler S-400'e abandı. Bu konuda hükumetin bir suçunun veya hatasının olduğunu sanmıyorum. En azından bir konuda masumlar bu da bir şey
⬇️
Şu ana dek tüm savaş senaryolarında Yunan ve Bulgar ordularının Balkan savaşı senaryoları düşünüldü.Bu senaryolara göre de olası bir saldırıda mekanize desteği hayati ve bu noktada adını veremeyeceğim bazı kolordular ve bölgeyi çevreleyen yerlerden buraya mekanize akışı olacak
⬇️
Aslında düşman belli bir miktar Trakya içerisine güçlü bir şekilde girecek ama o giriş düşmanı orada bitirmeye yönelik bir hatası olacak. Buradaki ordu, 100 yıldır yerleşmiş ve ikmal hatları ile oturmuş bir ordu ve tek zaafımız ise halkımız bölgede henüz militarize olmamıştır.
⬇️
Trakya'da en yüksek nüfusa sahip İstanbul,Tekirdağ, Edirne ve Kırklareli ile bir parçası burada bulunan Çanakkale'nin Gelibolu yöresindeki nüfusun tepeden tırnağa silahlandırılmasının artı ve eksileri var ama bu da sadece seferberliğin 2.aşamasında işler kötü giderse düşünülür
⬇️
Seferberliğin safhaları vardır. 1.yedek, 2. yedek diye gider. Önce askerliğe uygun, eğitim almış son devreleri alırsın sonra mazAllah yaş aralığını genişlete genişlete gidersin. En son,1945 Almanyası gibi olay yaşlı dedelere ve çocuklara gidene dek vatan savunmasına çağırırsın
⬇️
Sümeyyeler ve Talhacan'lar üzülebilir ama savaşta sadece insanlar seferber edilmez. 4x4 araçlar için de askeri ihtiyaç çağrısı kapsamında devletin "EL KOYMA" hakkı vardır. Ama pickup tip araçlar kadar kullanışlı değillerler ayrı. Fakat yine de iş yaparlar. Hele Trakya? Çamuru!
⬇️
Trakya'ya güçlü girmekten söz açılmışken o iş de biraz gariptir.Trakya'ya yapılacak bir saldırıda düşmanın kara gücü hava kuvvetlerimizin yoğun baskısı altında kalacaktır.Bu baskıyı göze alan hiçbir güç, bölgeye de güçlü giremez. Etkili bir hava savaşı şarttır ki F-35 kilitti
⬇️
F-35 konusunda bilmeniz gereken bir nokta da şudur:
91-2005 yılları arasında doğu Akdeniz ve Ortadoğu da İsrail ve Türkiye ortaklaşa bir politik düzen kurmuştu. Bu düzen zaman zaman ABD etkisi dışına bile çıkabiliyordu. Örnek vermek gerekirse Kardak krizi vurucu bir örnektir.
⬇️
Kardak krizinde Türkiye ABD'ye rağmen müdahale edecekti. Adaciga asker çıkarmak bile ABD'ye rağmen yapıldı. Bu dönemde Türkiye'nin İsrail'e, İsrail'in Türkiye'te desteği tamdı. Ne zaman ki 2005'ten sonra iktidar İsrail ile uzaklaşmaya gidildi işler bozuldu. Denge de berber.
⬇️
İşlerin bozulması yetmezmiş gibi Hamas gibi İsrail'in potansiyel düşmanlarına sempatik bakıp, zaman zaman destek verme duruma geçilmesi ile tüm bu 14 yıllık ortaklığın belirleyiciliğini kaybettik. Bu belirleyiciliğin kaybı tabii ki strateji düzlemine yani haritaya da yansıyor.
⬇️
Türkiye ayrıca Suriye üzerinde de bir güçtü. iç savaşta Suriye'nin güç kaybetti ve hakimiyetin aşırı İslamcı gruplara geçmesine ramak kalmıştı. İsrail aşırı Sünni gruplara karşı Esad rejimini tercih etmiştir hep. Ancak Rusya ve İran bölgeye dalınca durum hepten karıştı tabi.
⬇️
İsrail böyle bir ortamda kendin uzaklaşmış, düşmanlarına yaklaşmış Türkiye'nin F-35 sahibi olmasına karşı durdu. S-400 resmi bahanesi oldu. 91-2005 arasındaki o birlik devam etseydi, bugün Girit'in doğusunda kimse bayrak gösteremezdi. Fransa'da dahil. Bölge İsrail'le bizimdi.
⬇️
Yani F-35'lerin verilmemesine giden yolun mutfağında İsrail'in parmağı bariz. Bildiğiniz üzre ABD, İsrail'le problemli hiçbir ülkeye F-35 vermiyor. Türkiye'nin İsrail ile arasında "düşmanlık" için hiçbir sebep yoktur. Bir Filistinli Srebrenica çiçeği takmış değildir 25 senedir
⬇️
Kıstasın Filistinlilerin Srebrenitsa çiçeği takmaması mı? Diyebilirsin.Arkadaşlar kıstasım çıkarlarımız.Hamas, Sırplardan karaborsadan silah alırım diye hiçbir şekilde Srebrenitsa konusunda bir ses yükseltmemiş adamlardır. Biz niye duygusal sebeplerle çıkarlarımızı bozalım ki?
⬇️
Şimdi Yunanistan Rafale uçakları ile bizim 1 adım önümüze geçecek. F-35 ile 1 adım daha. Bunu telafi etmek için üretilecek uçak ise 2023(müş) ki hepimiz bu sürede uçak falan üretilemeyeceğini biliyoruz. Hadi ürettin, üretim bandına 100 uçağı katman en az 10 sene.
⬇️
Yok Rafale zaten kullanışsız uçak diyenler de var. Ne kullanışsızı? Bunlar Çin ve Rusya'nın ürettiği uçaklardan daha kaliteli uçaklar.İsrail'e gelince, zamanında İsrail'le girilen ortak projeler ve dostluk işbirliği ortamı sayesinde hala SİHA ekmeğini yiyoruz haberiniz var mı?
⬇️
Ülkelerin dostu olmaz, çıkarları olur. Kaprisleri olmaz, çıkar çatışmaları olur. Ülkelerin duyguları olmaz, diplomasisi olur. Ülkelerin sinir ve tepkileri olmaz, notaları olur, ültimatomları olur. Ülkeler çıkarları için şeytanla bile masaya oturur. Oturmalıdır da. Kural budur!
⬇️
Devam ediyoruz az kaldı. Şimdi gelelim Kanal İstanbul projesinin olası bir Trakya Savaşında İstanbul'u koruma yüzdesine. Sıfırdır arkadaşlar sıfır! Hatta bu tür bir şeyle siz, İstanbul'u korumayı kabullenmiş iseniz, doktrin bazında Trakya'nın elden çıkışını kabul etmektir bu
⬇️
Meriç'in genişliği nedir? 50 ila 100 m. Doğru mu? Evet! Peki Kanal'ın genişliği ne olacak? Resmi sitesine göre en az 275 m olacakmış. Arkadaşlar, 1878 teknolojisinde Rusların 750 m genişliğindeki Tuna'yı geçerken yorulmamış, biz 275 m ile kimi durduruyoruz? Kimseye sökmez bu.
⬇️
Düşmanı burnunun dibine dek getiren güç, güçlü değildir. Bir kuvvetin savaş hakimiyeti onun ilerlemesi ve alanda hasmının aleyhine kara alanını daraltmasından anlaşılır. İstanbul'un dış banliyölerine dayanacak kadar güçlü gelen düşman, burada hiç tutulmaz bir defa moral çöker.
⬇️
Olası bir savaşı geç, 3 günlük bir elektrik kesintisinde İstanbul gibi kaotik büyümüş 20 milyonluk bir şehirde en güvensiz ve TÜRKSÜZ Batı Banliyöleri (Esenyurt) mağazaların, marketlerin yağmalanacağı ve girilemeyen bölgeler olur. Buraların kaosu bizi cephe gerisinden vurur
⬇️
Tehlikenin geldiği/gelmesi beklenen yön, senin zayıf karnındır. İnsan bedeninde kalp, kaburga kemiklerinin arasında atar. En korunaklı alanda. Ülkenin beyni Ankara'dır ama kalp her zaman İstanbul olmuştur. O kalbi korunaksız bırakmak, Batı Banliyölerini ite kopuğa vermektir
⬇️
Kuzeyden güneye Arnavutköy (bir tane bile Arnavut yaşamıyor ve kırmancıköy olmasına az kalmış) Esenyurt ve Altınşehir denen bu bölgelere ek olarak şehir içinde de patlamaya hazır Okmeydanı gibi bölgeler var. Bunlar kanalın tam gerisindeki bölgeler. Ne olacak biliyor musunuz?
⬇️
1.Dünya savaşında Kafkasya ve Doğu cephesinde başımıza ne geldiyse tamı tamına aynısı olacak. Önümüz cephe iken cephe gerisinden vurulacağız. Olmaması için de hiçbir engel yok çünkü bir gidişatı önceden bildirdiğiniz vakit adınız faşist oluyor. Dün Daşnak'tı bugün Pkk ve dhkpc
⬇️
İstanbul 2 yarımadadan oluşur ve bu yarımadaların ikisinin de merkezi noktaları afgan ve surilere,dış giriş-çıkış aksları da gayrı milli unsurlarla doludur. E-5'i tehdit edecek tüm yüksek tepeleri hangi hain iskana açtı bilmem ama birkaç roket yeter o can damarı yolu kapatmaya
⬇️
Yüksekler imara açılmaz. Önünde yol varsa hiç açılmaz. Yüksek sahalar yerleşime elverişli değildir. Parklık, yeşillik içindir. Buralara yerleşmek şehrin görüntüsünü de bozar aerasyonunu da (havalanma), Şehre oksijen üretecek yerler, şehre karbon gönderir. Güvenliğini de bozar.
⬇️
İster Trakya-İstanbul yolu ister e-5'e hakim bölgeler olsun buralarda bu kötü mahallelerdeki insanların refleksleri bir savaş zamanında nedir bilir misiniz? Yolları kapatmak ve şehir merkezini yağmalamaktır. Bozuk altyapı daha da bozulur,isyan edecek yer aranır. Kaos kazanır
⬇️
Bir olası savaşta İstanbul'un yekpare durmasını engelleyecek bölgeler buralardır. Kimse demesin Arnavutköy'de HdP %15 ne tehdidi? Beyler silahlanmış %15, silahsız %85'i kaçırtır. Kaçırtmasa da huzuru kaçırtır. Asker gönderirsin, kuvvetlerini bölmek zorunda kalırsın, bitersin.
⬇️
Peki yapılması gereken nedir? Birincisi inşaatçı müteahhit kafası ile stratejik önlem alınmaz. Müteahhit istediği kadar vatansever olsun satacağı yere bakar. Bazı yerler stratejik koruma alanı olarak yıkılmalıdır. Zor evet ama çare bu. Yola bakan hakim tepeler yıkılacak. Şart!
⬇️
Vaktiyle Lübnan Hristiyanları "Müslümanlar artıyor ne yaparız?"gibisinden saçmaladığında Michel Aun, yüksek tepeler bizde,Beyrut-Trablus yoluna bakan tüm tepelerde riviera'yı biz tutuyoruz alçaklara yerleşen yerleşsin.Ateş vakti yüksekleri tutan kazanır demişti. Anladınız mı?
⬇️
Gerçekten de Lübnan'da Hristiyanlar (Kırmızı) yola bakan tepelere hakim. Beyrut'tan Trablus'a doğru gittiğimde sanırım 2016'ydı, tüm bu tepelerde kiliseleri haçları görmüştüm. Cami neredeyse yoktu. Yükseğe yerleşmiş ve yolu görüyor hepsi. Lübnan'da onlara karada ölüm yok artık
⬇️
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
1⃣Birazdan okuyacaklarınız sizi şaşırtabilir. Belgeleri ile koyuyorum ki yalan söyleyip makam işgal edenler bir nebze utanırlar, onlar utanmaz iseler onları o mevkilere taşıyanlar “biz doğru mu yaptık?” desinler diye. Burada özellikle @fahrettinaltun beyi etiketliyorum zira kendi personelinden birinin dezenformasyonu sebebiyle hakkımda olmadık ithamlar ve haberler yapılmıştır. Bu personelin twitine dair de hukuki haklarımı ülkede geriye kalan hukukta ne kadar takip edebilirsek edeceğim. Başlıyoruz. Sn. Fahrettin Altun, aşağıdaki kişi benim hakkımda fetö ile irtibat ve iltisakım olmadığını söyleyen savcılık kararına karşın gerçeğe aykırı haber yayarak kurumunuzu töhmet altında bırakıyor. Bu kişinin verdiği bilgi gerçeğe aykırı olup tutuklanma sebebimle de ilgisi yoktur. Evime, Suriyeliler ve mülteciler hakkında yazdığım twitler sebebiyle 16 ekim 2023 tarihinde gece vakti denilmeyecek zaman diliminde girilmiş olup, gecikmesinde sakınca bulunan bir hal durumu olmadan yasalara aykırı olarak yapılan aramada dahi suç unsuru bulunmamış olmasına rağmen, tutuklanma sebebim ise okuyanlara garip gelebilir ama Azerbaycan'ın Karabağ operasyonu öncesinde ihtiyaç duyduğu top mermilerini Bosna'dan temin etmek gibi imkan dairesinde olmayan bir suçlamadır. Buradan beni seven sevmeyen, az da olsa tanıyan tüm Türk halkına gerçekleri ve meseleleri nasıl çarpıtıp bu noktaya getirdiklerini BELGELERİYLE açıklayacağım. Devletin belgeleriyle. İlk belge, Edirne Cumhuriyet savcısının hakkımdaki FETÖ iltisakı olmadığına dair kararıdır.⬇️
2⃣16 Ekim’de evime gelen polisler avukatımı aramama bile önce müsaade etmeyip, hiçbir arama izinleri olmadan, yasal olarak hiçbir kaçma ihtimalim olmadığı halde ve çağırdıklarında geleceğimi bildikleri halde, evime gelmeleri yasal olarak mümkün olmayan bir usulde gelmişlerdir. Teslim aldıkları telefon ve bilgisayarımın şifresini hiçbir şeyden çekinmediğim gibi verdiğim halde, beni o akşam İstanbul emniyet müdürlüğüne götürdüler. Gece birkaç saat nezarethanede kaldıktan sonra ise Ankara’dan sırf benim için gelen bir ekip ile Ankara’ya emniyet kemeri bağlanmayan adeta karpuz taşımaya bile müsait olmayan bir araçta soğuk havada götürüldüm. Ankara’ya götürülürken benden habersizce yaptıkları diyaloglarda zaten operasyona start verilmesine neden olan kişinin kim olduğunu duymuştum. Gönül isterdi ki bu kişi bir kanun adamı olsun, bir hukukçu olsun. Derken Ankara’ya geldiğimde Ankara emniyetine götürecekleri araçta AYKIRI gazetesi editörü Furkan ve Muhbir editörü Kaan adındaki bir genç ve birkaç da diğer gençle (19 yaşlarında) karşılaştım. Bu gencecik milliyetçi çocuklar, operasyonu Akit gazetesinden Cumhurbaşkanlığı iletişim djital medya koordinatörü olan Aslan Değirmenci’nin @aslandegirmenci yaptığını öğrendiklerini belirttiler. Bunu nasıl öğrendiklerini sormama lüzum yoktu zaten araçta Ankara’ya getirilirken de bu ismi birkaç kez öndeki polislerden duymuştum. Bu insanların hepsi yabancı, mülteci ve kaçak göçmenlere dair twitler sebebiyle içeri alınmıştı. Evime gelen polislere de arama emrinizi gösterin diye her itirazımda bana TCK 216 halkı kin ve nefrete kışkırtmak ve TCK 217b yalan bilgiyi yaymak ile alakalı maddeleri kendi telefonlarındaki karınca duası gibi bir yazıdan gösteriyorlardı. Ortada bir arama emri, bir matbu kâğıt yoktu. Hukuk ya da hukuksuzluk evinize palas pandıras ayakkabılarını bile çıkarmadan giriyor, 11 yaşınızdaki oğlunuzun ve kalp hastası kayınvalideniz ve eşinizin önünde sizi en mutlu günlerinizden birinde götürüyordu.⬇️
3⃣2 gece de Ankara’daki nezarethanede tutuldum. Ne temiz çamaşır ne de bir temiz şiltesi olan, tuvaletleri sabunsuz bir ortamda 2 gece kaldım. Verilen çorbayı limonlu sandım ama ekşimiş ve kokmuştu. Verilen pilavın üzerinde pamuk gibi küfler birikmiş, içerisinde de kıskaçlı bir böcek geziyordu. Nohut yemeği de kokuyordu. Tuvalette sabun olmadığı için kullanmak da mümkün değildi. Ön dişleri olmayan bir polis memuru ise tüm bunların üzerine tuz biber ekti. Tam bulunduğum nezarethanenin önüne gelip “bacınızı s..kti sanki Suriyeliler, otur maaşını al… bela arıyonuz amuğagoyim” deyip önümden gitmesini de ayrıca beynime yazdım ki özgür kaldığım ilk anda duyurabileyim. Şu anda özgür kalalı 11 gün oldu ve geç de olsa duyurabiliyorum. Bu gecikmenin sebebini de anlatacağım⬇️
🇮🇱İsrail'i tek bir millet gibi görseniz de içerisinde birbirinden farklı ana 7 yahudi grup ile ufak 108 ayrı etnik ve kültür grubu mevcuttur. Aralarında tamamen Avrupalı ideolog ve kurucu halk Aşkenazlar olmakla birlikte savaşla alakasız milletler de bulunur. Biraz tanıyalım.
⬇️
Bunlar Aşkenazlardır. Eğitim oranları geriye doğru 5. nesilde bile (100 yıl) yüksektir. Siyonizm'in ilk kurulduğu ve ona ilk sahip çıkan gruptur. Türk, Alman, Macar,Rus ve Yahudi melezi bir topluluktur. Sarışın ve açık tenliler genelde bunlardır. Şu bölgelerde çokturlar.
⬇️
Bunların dedelerinin genelde hiçbiri boş tipler değildir. Ya bir dedesi ülkenin kurucu kadrosundandır ya da bir örgütün lideri, gençlik yapılanmacısı, ilk sinema tv kurucusu, ilk basın, hastane, kurucusu, üniversite hocaları vb. şeklindedir. En asil zümredir ve saygı görürler
⬇️
Enis Doko kötü birisi değil, sufi olduğunu da sanmıyorum ama sosyal meselelere duygusal bakıyor. Zannedersem fizikçi olarak sosyal mevzuları ve toplumların "din benimseme" süreçlerini fazla basit algılıyor. Şimdi size Endonezya gibi ülkelerin nasıl İslamlaştığını açıklayayım.⬇️
Her şeyden önce belirtmem gerekir ki bir dervişin Ortadoğu'dan Çinhindi'ne, oradan da Endonezya'ya ulaşacak ne imkanı ne coğrafya bilgisi vardır. Ama filmi yapılsa güzel olur o ayrı. Peygamber bile Endonezya gibi bir yeri bilmezdi ki ondan asırlar sonra türeyen sufiler bilsin.⬇️
Arkadaşlar bundan daha 100 yıl öncesine dek insanların bir yerden diğer yere gitmek için ihtiyacı olan şey KERVANLARDI. Yol uzadıkça gecelemeler de artardı ve kişi başına o develere veya atlara konacak malzeme yükü de... Kervanla bir yere gidecek kişi için günümüz parasıyla⬇️
Bazı Türk kabilelerini tanıyalım. Nerelisin? Eskişehir! Tatar mısın? Yok Manav. Mesleği sormadım köken nedir? Manav! Türklerde alçak bölgelere yerleşen kimselere denirdi Manav. Tarımla uğraşanlar Manav, hayvanla uğraşan ise Yörüktü. Biri eker, diğeri beslerdi. Burada yaşarlar
⬇️
Benzeri bir durum Almanlarda da vardır. Hochdeutsch yani Yüksek almanca ile Platdeutsch denilen ova almancası konuşulur. Onlar da düze yerleşen ve dağlık bölgelere yerleşenler gibi iki ana yerli milletten oluşurdu. Bu o kadar belirgindir ki haritada yeşil bölge ovalara bakınız ⬇️
Buraya yerleştikleri dönemde tarım topraklarında çalışmak üzere ilk gelen ve ovayı kapanlar bunlar oluyor. Bizans'a sebze ve meyve yetiştiriciliği yapan ve sonrasında Anadolu'daki verimli nehir kenarlarını ilk tutup göçebeliği bırakan toplum bunlar.%60'ında açık tenlilik hakim ⬇️
Zeka seviyesi ve devlete bağlılık arasında farklı ilişkiler söz konusu. Düşük zekada biri devlete sadık olabilirken devlete asi de olabiliyor. Sadakat ve asi olmak arasındaki çizgiyi göremiyorlar. Yani devlete sadık olduğunu düşünürken aslında o devletin altını oyabiliyorlar.⬇️
Birazdan konu ilginç bir yere gidecek. İQ seviyesi yükseldikçe ya da düştükçe bir manevi mefhuma sadakat için kriterlerimiz değişiyor. Bunu devletler için yapmamışlar manevi kavramlara bağlılık ve sadakat için yapılmış kimi çalışmalardan çıkardığım sonuçtur. Başlıyorum.⬇️
140 üzeri İQ seviyesinde iki tutunma noktası mevcut. Birisi amigdala yani beyindeki risk ve tehlikede hayatta kalma kısmının aktivasyonu ile karar değerlendirmesi ama çok uzak görüşlü bir amigdala bu yani adam öldükten sonraki neslinin, çocuğunun esareti ihtimaline bakıyor.
⬇️
Anadolu'daki Yunan bozgununun sebeplerinin analizi için Yunanistan'da 1922'de yüzeysel, 1927'de detaylı, 1932'de ise yabancı uzmanlara ihale ettirilen üç rapor hazırlanmış. Yunan bozgununun sebeplerini özellikle İngilizler incelemiş ve Yunan genel kurmayına sunmuş.⬇️
Bunlarla alakalı 1500 sayfa fotoğraf belge, fotokopi ve arşiv ile rapor var. Sonuç şu: Geldikleri coğrafyayı askeri olarak da olsa tanıyorlar ama tecrübe etmedikleri için büyük zorluklar yaşıyorlar. Buna dair uzun bir çalışma için şu anda vaktim olmadığından bu floodu yazıyorum⏬
Çünkü bu aralar meşgulüm. Kıymetli Selim @HarpCografyasi üstadımızın yaptığı çalışmalara yetişmese de bunu diğer cenahtan doğrulayacak onca enteresan şey yakaladım. Bunlar arasında özellikle Yunan'a saç baş yolduracak tarzda hareketler gözüme çarptı. En basitinden örnekler⏬