Mustafa Kemal'le akrandı, 1881 doğumluydu, askeri tıbbiyeden mezun oldu, hekim yüzbaşıydı.
Eğitim için Almanya'ya gönderildi.
Görev yaptığı hastanede Erica'yla tanıştı, hemşireydi, beline kadar örgü sarı saçlı, tipik Alman güzeliydi.
2)Ragıp'ın aklı başından gitti, kaçamak bakışlarla kendisini süzen o mavi gözlere kelimenin tam manasıyla vurulmuştu.
Ragıp da filinta gibi delikanlıydı,üstelik Almanca'yı akıcı şekilde konuşuyordu,espriler mespriler,romantik cümleler filan,kızı bağladı,flört etmeye başladılar.
3)Doğrusu Erica da ilk günden gönlünü kaptırmıştı ama, mantığı engel oluyordu, Alman gerçekçiliği ağır basıyordu, çünkü, özellikle babasının ne cevap vereceğini çok iyi biliyordu, bir Türk'le bir Müslüman'la evlenmesine asla müsaade etmezlerdi, ayrıca, kendisi koyu bir ++
4)+hıristiyan sayılmazdı ama, bir Türk'le evlense bile din değiştirmek istemiyordu. Doğrusu Erica da ilk günden gönlünü kaptırmıştı ama, mantığı engel oluyordu, Alman gerçekçiliği ağır basıyordu, çünkü, özellikle babasının ne cevap vereceğini çok iyi biliyordu, bir ++
5)+Türk'le bir Müslüman'la evlenmesine asla müsaade etmezlerdi, ayrıca, kendisi koyu bir hıristiyan sayılmazdı ama, bir Türk'le evlense bile din değiştirmek istemiyordu.
6)Ragıp dedi ki, babanı sen bana bırak, dinlerimiz konusunda ise düşündüğün şeye bak, ben seni böyle sevdim, sen beni böyle sevdin, birbirimizi neden değiştirelim ki?
Sonra gitti, bir buket çiçekle kapıyı çaldı, bizde gelenek böyledir dedi.
7)Allah'ın emri peygamberin kavliyle Erica'yı istedi, sizi ikna etmek için ne demem gerektiğini günlerce düşündüm, inanın bulamadım, sadece şunu söyleyebilirim, kızınıza aşığım dedi.
Adeta sihirli iki kelimeydi. Zor, kolay oldu.
8)Medeni kimliğiyle, medeni cesaretiyle, aileyi etkilemişti, kayınpeder ikna oldu, peki dedi, hemen bir hafta sonra, Almanya'da evlendiler. Mutluluktan uçuyorlardı. Boy boy çocukların hayalini kuruyorlardı. Maalesef…
9)Osmanlı seferberlik ilan etti. Ragıp bir saniye bile tereddüt etmedi, vatan topraklarında kapışma başlarken, Almanya'da duramazdı, Erica'yı karşısına aldı, sana bunu yapmak istemezdim ama, gitmem lazım dedi, ölmezsem, bekle beni…
10)Erica hiç cevap vermedi, açtı yatak odasındaki dolabı, bavulu çıkardı, çoktaaan hazırlamıştı, gazete okuyan her Alman gibi elbette dünyanın nereye gittiğini biliyordu, Ragıp'a sarıldı, sen nereye ben oraya dedi…
İyi günde kötü günde, anca beraber kanca beraberdi.
11)İlk trenle İstanbul'a geldiler.
Ragıp lisan bildiği için Almanya'da zorlanmamıştı ama, Erica tek kelime Türkçe bilmiyordu.
Ev kiraladılar, Alman gelin açısından ne komşu vardı, ne akraba, ne tanıdık…
12)Üstelik, Ragıp'ın ailesi kendi ailesi kadar hoşgörülü olmamıştı, yabancı gelin kabul edilmemişti.
Ragıp her sabah Taşkışla hastanesindeki geçici görevine gidiyor, Erica eşi gelene kadar sokağa bile çıkmıyor, yapayalnız bekliyordu.
Dört ay kadar böyle geçti.
13)Ragıp, Çanakkale'ye, cepheye, başhekim yardımcısı olarak atandı.
Yine aldı Erica'yı karşısına, sana bunu yapmak istemezdim ama, gitmem lazım dedi.
Erica gülümsedi, çoktaaan bavulunu hazırlamıştı, söylemiştim sana dedi, sen nereye ben oraya…
14)Ragıp bir taraftan kendisini böyle bir kadınla tanıştırdığı için Allah'a şükrediyor, bir taraftan sevdiğini böylesine sürüklediği için vicdanen kahroluyordu.
At arabasıyla Çanakkale'ye geldiler.
Erica bu defa yalnız değildi.
Mesleğinin tam göbeğine gelmişti.
15)Sahra hastanesinde gönüllü hemşire olarak çalışmaya başladı.
Ev mev yoktu, baraka bile yoktu, sahra hastanesinin bitiğişinde çadırda kalıyorlardı, kuru ekmeğe talim ediyorlardı.
Gel gör ki…
16)Ömürlerinde böyle mutlu olmamışlardı. 24 saat, gece gündüz birlikteydiler, önemli olan buydu, olumsuz fiziki şartlar umurlarında bile değildi. Savaş patladı…
Ragıp devamlı ameliyattaydı, Erica kan revan içinde gazilerimizin başındaydı, yara sarıyor, ilaç veriyor, ++
17)+ana şefkatiyle kınalı kuzularımızın saçlarını okşuyor, öğrendiği bir kaç kelime kırık dökük Türkçesiyle moral kaynağı oluyordu, “ölmeyeceksin, yaşayacaksın, iyi olacaksın, sevdiğine kavuşacaksın” diyerek, paramparça evlatlarımızı hayata bağlamaya çalışıyordu.
18)Gazilerimiz Erica'ya “hemşire” diye seslenmiyordu, “ana hatun” adını takmışlardı. Can pazarındaki bu kahraman kadını, annelerinin yerine koymuşlardı. Hastaneden vakit bulduğunda, köylü kadınlarımızla birlikte çalışıyor, iğne iplikle Mehmetçik'in delik ++
19)+deşik kıyafetlerini onarıyor, çadır dikiyordu.
17 Aralık 1915,saat üç suları…
İngiliz keşif uçağı Eceabat'ın Yalova köyündeki hilal-i ahmer hastanesi üzerinde dolaştı.Adrese teslim koordinat belirliyordu.10 dakika geçti geçmedi, İngiliz zırhlılarından bombardıman başladı.
20)Çatısında 20 metre boyunda “kırmızı ay” bulunmasına rağmen, bile bile, tüm ahlaki kurallara aykırı olarak, hastaneyi hedef aldılar.
Ana Hatun orada hayatını kaybetti, tertemiz yüreğine şarapnel denk gelmişti. Ragıp yara almadan kurtuldu ama, Erica'nın cenazesini ++
21)+kucakladığı o saniyeden sonra yaşadı denilebilir mi, bilmiyorum.
Erica için askeri tören düzenlendi. Sevdiği adamın vatanında, vatanımızın bağrında, Yalova köyünde, şehitlerimizin yanında toprağa verildi. Kabrinin kitabesine Osmanlıca “ifa-yı vazife esnasında top ++
22)+mermisiyle terk-i hayat eden madam” yazıldı.Çanakkale dediğin, duygusuz, ruhsuz, hamasi nutuklardan ibaret değildir.
Ayşesiyle Fatmasıyla Lindasıyla Ericasıyla, yarım kalan aşkların destanıdır...
23)Madam Erika olarak bilinen Anna Schwarz
Avusturya asıllı Alman Hemşire
Çanakkale Savaşında ilk kadın şehidimiz
Dr.Ragıp bey'in zevcesi
Avusturya Milli Kütüphane arşivi, 1915.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Mustafa Kemal’e saldıranlar!
ŞU YAZIYI TÜRKIYE'DE HERKESE 7’SİNDEN 80’İNE KADAR GÖSTERMELİ, OKUTMALI, ANLATMALI VE,
ERTESİ GÜNÜ YENİDEN BAŞLAYARAK TEKRAR TEKRAR OKUMALI,ONDAN SONRA DA HER EVE ILETEREK DUVARLARINDA ASILMALI….
1-Şaşıp Kalıyorum,
Arap İngiliz’le birleşmiş Türk’ü arkadan vurmuş;
Ermeni Rus’la birleşmiş, Doğu Anadolu’yu kana bulamış;
Rum Yunan’la, Yunan İngiliz’le birleşmiş, Batı Anadolu’yu ele geçirmiş.
Ülkenin mahvolmadık,yıkılmadık,yanmadık, kan dökülmedik,
2-kül olmadık hiçbir yeri kalmamış,
Elde avuçta İstanbul ile İzmir bile yok!..
Anadolu’nun altı yedi milyon nüfuslu en yoksul bölümüyle, yüzde doksan beşi okuma yazma bilmez,
yorgun, yoksul, bitkin, ezik bir halk..
"Dağdan inme yörük ,Ne erik bilir ne koruk", dediler…
Televizyon seyrettirip aptal ettiler,
Dinimize karıştılar,papayı kiliseyi sevdirdiler,
Dinimizden imanımızdan ettiler…
Soframıza karıştılar ,
Margarini sevdirdiler ,tereyağından ettiler…
Elimizdeki bulgurdan edip pirinci sevdirdiler…
Beyaz ekmek diye neleeer neler yedirdiler,
Bazlamamızdan, yufka ekmeğimizden ettiler…
Ayranımızdan ettiler, koka mola deyip şeker hastası ettiler…
Toprağımıza karıştılar, neler karıştırdılar…
Kendi domatesimizden,soğanımızdan,patetesimizden ettiler.
Müziğimize karıştılar, gitarı sevdirip bağlamamızdan ettiler…
Davulun sesi uzaktan hoş gelir diyeee diye,
Davulumuzdan ettiler, zurnamızdan ettiler…
Evimize karıştılar, kıl çadırımızdan ettiler,
1. Tarihte Kurulan İlk Türk Devleti, Asya Hun Devleti 2. Türk Adı İle Kurulan İlk Milli Türk Devleti, I.Göktürk Devleti 3. Yerleşik Yaşama Geçen İlk Türk Devleti, Uygurlar 4. Yazıyı İlk Kullanan Türkler, II. Göktürk ( Kutluklar )
5. Avrupa’da Kurulan İlk Türk Devleti, Avrupa Hun Devleti 6. İstanbul’u İlk Kuşatan Türkler, Avarlar 7. Alfabeyi İlk Kullanan Türkler, Türgişler 8. Parayı ilk kullanan Türkler, Sibirler 9. İlk Türk Parasını Basan Türkler, Türgişler
10. Bizans’la Siyasal İlişki Kuran İlk Türkler, Göktürkler 11. Türk Tarihinin İlk Yazılı Antlaşması, Asya Hun-Çin Ant. 12. İlk Türk Alfabesi,Göktürk–Orhon Alfabesi 13. Töreyi yazı hale getiren ilk Türkler,Uygurlar 14. Tarihte ilk onlu sisteme dayalı ordu,Asya Hunları-Metehan
1)Alfred Kantorowicz, H*tler'in iktidara gelmesinden sonra toplama kampına gönderilen yüzlerce bilim insanından biriydi. Kampta ölmeyi beklerken mucize gerçekleşti ve serbest bırakıldı. Üstelik ülkeyi terk etmesine izin veriliyordu.
2)Mucizenin ardında tanımadığı biri vardı: ATATÜRK
Bilim insanı Philipp Schwartz Nazi iktidarı açıkça Yahudileri hedef almaya başladıktan hemen sonra İsviçre'ye geçerek Alman Bilim Adamları Yardım Birliği'ni örgütledi.
3)Hedefleri, Nazi zulmüne uğrayan bilim insanları kurtarmak ve başka ülkelerde yaşamalarını sağlamaktı.Fakat Nazilerden çekinen pek çok ülke, Yah*di bilim insanlarına kucak açmaya yanaşmıyordu.
Son yüzyılımızın en büyük aldatmacası olan ve altı asırlık tarihimizi de propaganda çöplüğüne gömen bir muamma söz konusu.
Bağımsız tarih bilimine duyulan saygı ve cesur tarihçilerimiz sayesinde tarihi gerçekler tozlu raflardan indirilip gözler önüne seriliyor neyse ki.
Şimdi o aldatmacalardan birini birlikte inceleyelim:
1-Öncelikle bir sosyal medya sayfanın paylaşımlarndan bazı paragraflar vereym.“Mustafa Kemal Atatürk diye bir kişilik dünyaya gelmemştir.Bize fotoğraflarda,görüntülerde gösterilen şahsiyet,Yahudi bir iş adamı YossiKohen’dir.Gerçek Mustafa Kemal,1911’de Trablusgarp’ta şehit oldu.
1)Ne zaman keşke yunan galip gelseydi diyenleri ve onlara havarilik yapanları, din maskeli osmancılık oynayanları, Atatürk'e hakaret edenleri, din düşmanı gösterenleri, kendilerini gizlemek için herkesden çok sözde İsrail ve Yunanistan düşmanı gözükenleri,
2)İzmir Marşı'ndan rahatsız onları, Türkiye'de Türklüğe bölücülük derken hepimiz Fransızız, hepimiz Ermeniyiz diyenleri,Türkiye Cumhuriyeti ibaresinden ve Andımızdan rahatsız olanları, din maskesi ile ümmetcilik adı altında Türk düşmanlığı yapanları,
4)Osmanlı'yı satanları ve düşmanla işbirliği yapanları kahraman gösterip anarlarken kurtuluş mücadelesi verenlere iftira atanları...görsem aklıma 1870 yılından sonra Abdülaziz ve Abdülhamit'in Yunanistan'dan getirerek Batı Anadolu'ya, özellikle Karadeniz'e yerleştirip ++