1500'lerde İngiltere'de insanların çoğu Haziran'da evleniyordu senelik banyolarını da Mayıs'da yapıyorlar, Haziran'da hala çok kötü kokmuyorlardı...
Ama yine de kokmaya başladıkları için gelinler vücutlarından çıkan kokuyu bastırmak amacıyla ellerinde bir buket çiçek taşıyordu.
1-Banyolar içi sıcak suyla doldurulmuş büyük bir fıçıdan meydana geliyordu. Evin erkeği temiz suyla yıkanma imtiyazına sahipti. Ondan sonra oğulları ve diğer erkekler, daha sonra kadınlar, sonra çocuklar ve en son olarak ta bebekler aynı suda yıkanıyordu.
2-Bu esnada su o kadar kirli hale geliyordu ki içinde gerçekten bir şeyleri kaybetmek mümkündü.
İngilizce'deki 'banyo suyuyla birlikte bebeği de atmayın' (Don't throw the Baby out with the Bathwater) deyimi buradan gelmektedir.
3-Evlerin çatıları üst üste yığılmış kamıştan yapılıyor, kamışların altında tahta bulunmuyordu.
Burası hayvanların ısınabilecekleri tek yer olduğu için bütün kediler, köpekler ve diğer küçük hayvanlar (fareler, böcekler) çatıda yaşıyordu.
4-Yağmur yağdığı zaman çatı kayganlaşıyor ve bazen hayvanlar kayarak çatıdan aşağı düşüyordu.
İngilizce'deki 'kedi-köpek yağıyor' (It's raining Cats and Dogs) deyimi buradan gelmektedir.
5-Yukarıdan evin içine düşen şeyleri engelleyecek hiçbir şey yoktu. Böceklerin ve buna benzer nesnelerin yatakların içine düşmesi büyük bir sıkıntı oluşturuyordu. Etrafında yüksek direkler ve üstünde örtü bulunan İngiliz usulü yataklar buradan gelmektedir.
6-Zemin topraktı. Sadece zenginlerin zemini topraktan başka bir şeyden yapılmıştı. Toprak kadar fakir (dirt Poor) tabiri buradan çıkmıştır.
7-Zenginlerin ahşaptan yapılmış zeminleri vardı. Bunlar kışın ıslandığı zaman kayganlaşıyordu. Bunu önlemek için yere saman (Thresh) seriyorlardı. Kış boyunca saman sermeye devam ediliyordu. Bir zaman geliyordu ki kapı açılınca saman dışarıya taşıyordu...
8- Buna mani olmak üzere kapının altına bir tahta parçası konuyordu ki bunun adı 'Thresh hold' (saman tutan; Türkçesi eşik idi.
9-Yemek pişirme işlemi her zaman ateşin üzerine asılı durumdaki büyük bir kazanın içinde yapılıyordu...
Her gün ateş yakılıyor ve kazana bir şeyler ilave ediliyordu. Çoğu zaman sebze yeniyor, et pek bulunmuyordu. Akşam yahni yenirse artıklar kazanda bırakılıyor, +++
10+++ gece boyunca soğuyan yemek ertesi gün tekrar ısıtılarak yenmeye devam ediliyordu. Bazen bu yahni çok uzun süre kazanda kalıyordu. 'Bezelye lapası sıcak, bezelye lapası soğuk, kazandaki bezelye lapası dokuz günlük' (Peas Porridge hot, Peas Porridge cold, +++
11-+++ Peas Porridge in the Pot nine Days old) tekerlemesinin menşei budur. Bazen domuz eti buluyorlar o zaman çok seviniyorlardı.
12-Eve ziyaretçi gelirse domuz etlerini asarak onlara gösteriş yapıyorlardı. Birisinin eve domuz eti getirmesi zenginlik işaretiydi. Bu etten küçük bir parça keserek misafirleriyle oturup paylaşıyorlardı. Buna 'yağ çiğnemek' (chew the Fat) adı veriliyordu.
13-Parası olanlar kalay-kurşun alaşımından yapılmış tabaklar alabiliyordu. Asidi yüksek olan yiyecekler kurşunu çözerek yemeğe karışmasına sebep oluyor, böylece gıda zehirlenmelerine ve ölüme yol açıyordu. Domatesler buna sık sık sebep olduğu için bundan sonraki yaklaşık 400 yıl+
14-...Domatesler buna sık sık sebep olduğu için bundan sonraki yaklaşık 400 yıl boyunca domateslerin zehirli olduğu düşünülmüştü.
15-Çoğu insanın kalay-kurşun alaşımından yapılmış tabakları yoktu. Onun yerine tahta tabaklar kullanıyorlardı. Çoğu zaman bu tabaklar bayat ekmekten yapılıyordu. Ekmekler o kadar bayat ve sertti ki uzun zaman kullanılabiliyordu.+++
16-Bunlar hiçbir zaman yıkanmadığı içinde kurtlar ve küfler oluşuyordu. Kurtlu ve küflü tabaklardan yemek yiyen insanların ağızlarında 'tabak ağzı' (Trench Mouth) den en hastalık ortaya çıkıyordu.
17-Ekmek itibara göre bölüşülüyordu. İşçiler yanık olan alt kabuğu, aile orta kısmı, misafirler de üst kabuğu alırdı.
18-Bira ve viski içmek için kurşun kadehler kullanılıyordu. Bu bileşim insanları bazen birkaç gün şuursuz vaziyette tutabiliyordu. Yoldan geçen insanlar bunların öldüğünü sanıp defnetmek için hazırlık yapıyordu....
19- Bunlar birkaç gün süreyle mutfak masasının üstüne yatırılıyor¸ aile etrafına toplanıp yiyip-içerek uyanıp uyanmayacağına bakıyordu.
Buna 'uyanma' nöbeti deniyordu.
20-İngiltere eski ve küçük bir yerdi, insanlar ölülerini gömecek yer bulamamaya başlamıştı. Bunun için mezarları kazıp tabutları çıkarıyor, kemikleri bir 'kemik evi'ne götürüyor ve mezarı yeniden kullanıyorlardı. +++
21+++Tabutlar açıldığında her 25 tabutun birinde iç tarafta kazıntı izleri olduğu görüldü. Böylece insanların diri diri gömüldüğü ortaya çıktı.
Buna çözüm olarak cesetlerin bileklerine bir ip bağlayıp bu ipi tabuttan dışarıya taşıyarak bir çana bağladılar. +++
22-+++ Bir kişi bütün gece boyu mezarlıkta oturup zili dinlerdi. Buna mezarlık nöbeti 'Graveyard Shift') denirdi. Bazıları zil sayesinde kurtulur ('saved by the Bell') bazıları da 'ölü zilci' (Dead Ringer) olurdu.
23-Ortaçağda Avrupa'daki rahibelerin yüz ve ellerinden başka yerlerini yıkamaları kesin olarak yasaklanmıştı.
Kastilya Kraliçesi İsabella bile 50 yıldan fazla süren hayatı boyunca iki kez banyo yapmıştı.
24-Kirlilik adeti Amerika'ya da bulaşmış Pennsylvania ve Virginia eyaletlerinde ''banyo yapmayı yasaklayan'' ya da belirli kısıtlamalar getiren kanunlar çıkarılmıştı.
Philadelphia' da ise kanunla bir ay içinde birden fazla banyo yapan insanlar cezaevine gönderiliyordu.
25-Tuvaletle henüz tanışmayan Avrupa'da lazımlıkları sokaklara boşaltma adeti 17. yüzyıla kadar sürdü.
Fransa krallarından 14. Louis, gününün belli bir zamanını lazımlığında oturarak geçirir, devlet işlerini de buradan yürütürdü.
26- 1600'lerde İstanbul'a gelen İngiliz büyükelçiler, lazımlık kullanma ve bunu da pencereden boşaltma adetleri yüzünden şehirden uzak olan Tarabya'yaki bir konağa gönderilmişti.19.yy da kesin olarak tuvalet kullanma sözü vermeleri üzerine Taksim'e taşınmalarına izin verilmişti.
27-liste böyle uzaaar gider...
Lakin esas dikkat çekmek istediğimiz konu şudur;
1500 lü yıllarda adeta b*k içinde yaşayan Avrupa nasıl oldu da arayı bu kadar açtı?
Bu da bizim sınavımız olsun.
28-Konunun kaynak lingi
Prof. Dr. Erol Duren hocadan.
***
Yıllar önce TKP'nin bir seminerine gitmiştim...Konuşmacı iki saat Simon Bolivarın yedi sülalesini anlattı... El kaldırdım dedim ki;
Ben sol karşıtı değilim ama ithal kültüre ve ithal ideolojilere karşıyım dedim.+++
30-Hacı Bektaş-i Veli ve düşüncesini, Yunus Emre, Baba İshak, Köroğlu, Avşar beyleri, vb lerini bilir misiniz? Bolivarın yedi sülalesini saydınız maşallah, peki Ahmet Yasevi'nin babasının adını bilirmisiniz? Ya da Hacı Bektaşın eşinin ismini biliyor musunuz? Cevap: onlar gerici!
31-Dedim: madem konuyu açtınız gericiliğinize..., sizin literatürtünüzle cevap vereyim.
Önderiniz K.Marx Bolivara sahtekar diyor! Nasıl Marxsistsiniz ki Marx'ın sahtekar dediği Bolivar'ı savunuyorsunuz? Kaldı ki Bolivar solcu da değil Latin Milliyetçisidir.
32-Siz neyin solcusu oluyorsunuz dedim; Latin Amerikan Milliyetçisi Simon Bolivar'a Devrimci diyorsunuz ama Türk Devrimcisi, Aydınlanmacısı Hacı Bektaş-ı Veli'ye gerici diyorsunuz?!
33-Yani diyorum ki Bolivar yerine Hacı Bektaş-i Veli, Seyid Kutup yerine Şeyh Bedreddin, Robin Hood yerine Köroğlu....gibilerini anlatabilseydik dünya onları değil bunları tanırdı.
34-Dünya mizahının babası Pir-i Nasreddin Hoca var ama tek bir roman yazılmamış filmi çekilmemiş ona dair !!
Mozart mehter marşı için müziğin babasıdır diyor...
Kaygusuz Abdal, ta Mısır'a gidiyor tekkesini açıyor oralara türklüğü götürmek için...yaz yaz bitmez öz kültürümüz.
35-sizin gibi sol batı kültürüne öykünüyor, ümmetçi mankurtlar da Arap kültürüne...ne acı...
Oysa Ruslar daha Bale'yi bilmezken Gül Baba Tekkesinde Türkler bale yapıyordu...
Gül Baba balesi dünyaca ünlüdür.
Ama bizim Mankurtların haberi bile yok bunlardan dedim... tabi linç...
36-Gül Baba öyle ünlüdür ki, Macarlar adına baleler, filmler yaptılar, heykellerini diktiler ama Türkiye'de tanınmaz! Ne acı.
Macaristan'ın Ankara elçiliğininin girişinde kocaman gül baba resmi asılı.
Konsolosun makamında gül baba resmi asılı.
37-Anadolu bir deryadır ama biz o deryayı boğmuşuz..
Neyse konuşturmayın beni liste uzar gider sayfalar sığmaz..........
Tek çözüm: öze dönüş!
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Prof. Dr. Şahin Filiz; Alevilik homojen değildir, Tahtacısı, Manavı, Caferisiyle...hetorojendir.
Ve yine; Alevilik, Alicilik de değildir.
Alevilik aslında bir Türk Rönesansıdır. Ve tam 500 yılda gelişmiştir.(9. ve 16. Y.Y.)
1-Alicilik;
16.yüzyılda Yavuz'un zulmünden İran dolayına kaçan Alevilere bulaştı Alicilik. Öncesinde asla yoktur...
2-Pir Ahmet Yesevi de yok Alicilik, Hacı Bektaşi Veli de yok, Abdal Musa da yok, Baba İshak da yok, hiç birinde yok. Bir tek Pir Sultanda var, O da 16.yüzyılda Şah ismail' den yardım istemek için jest yapıp açılın kapılar şaha gidelim şiiri yazmış.
“ Ağaç kovuğundan çıkmadık, gökten zembille inmedik. Tesadüfen olmadık, toplamayla oluşmadık. Tarihte Türk’tük, halde Türk’üz, istikbalde de Türk olacağız.”
(Orhun Abideleri’ndeki Türk ifadesi)
1-"TÜRK" OLMASAYDI ...!
-"Türk olmasaydı; Er meydanları güreşçisiz, harp sanatı tarifsiz ve anlamsız; at ersiz, kılıç ustasız, yay sahipsiz, pusat kullanımsız olurdu."
2-Türk olmasaydı; Çin kaynaklarında “Tukuyu” ya da “Kuzey Kavimleri” yazmazdı.
Türk olmasaydı; Orhun’da “Türk” ve “Tanrı” adı yazan Anıtlar dikilmezdi. Bilge Kağan’ın, Kültigin’in ve Tonyukuk’un “Kutlu Sözleri” bize, “Türk Budun ökün” diye seslenmezdi.
İstiklal Mahkemelerinde vatan hainleri, asker kaçakları, isyancılar ve katiller; idam, hapis ,değnek ve para cezası almıştır.( Bana göre hainlerin hepsi asılmalıydı ) Şapka kanunundan idam cezası alan yoktur. @SMEYDAN ve rahmetli Yaşar hoca İstiklal Savaşı hainlerini anlatıyor.
1-Fransızlar devrimde ilk 1 yılda 40 bin kişiyi idam etmiştir.Bolşevikler Çar ve sülalesiyle muhaliflerin tamamını idam etmiştir.Bizde böyle olaylar olmamıştır.
İstiklal Mah.'de İdam cezası almayan hainlerin torunları ise Atatürk düşmanlığı yaparak Cumhuriyetin kuyusunu kazıyor.
2- Mustafa Kemal ve silah arkadaşları İstiklal mücadelesini çok zor şartlarda vermiştir. Bugün Cumhuriyet düşmanları bu mücadeleyi küçümsemektedir. Bazıları daha da ileri giderek Cumhuriyete ,Osmanlıya yapılan darbe demiştir..!
46' lık fesli keşke Yunan galip gelseydi demiştir.
Eski Türklerde Tanrı'dan KUT alan Hakan devletin sahibiydi. Hakan ölünce topraklar Atilla örneğinde olduğu gibi kardeşler veya Timur'da görüldüğü gibi çocuklar arasında pay edilirdi. Osmanlı/Fatih kardeş katlini bu töreyi bozmak için çıkartmıştır! Zaten bozmadıkları Töre yoktur!!
1-Kardeş katlini koyan anlı şanlı padişah Fatih! Sürdüren Yavuz ve Kanuni! kaldıran ise tüm kardeşleri katledilen 13 yaşındaki l. Ahmet. Helal olsun küçük Ahmet'e.
2-Türk Devletlerinde kardeş katli sadece Osmanlı'da vardı.Hunlar,Gök Türkler,Uygurlar, Karahanlılar, Selçuklular yada Cengiz'in, Timur'un İmparatorluğunda kardeş katli olmadı. Ama Osmanlı'da kardeş katli vacip görüldü? Niye...
Evinin önünde uğradığı suikast sonucu 18 Aralık 2002 tarihinde hayatını kaybeden Necip Hablemitoğlu'nun katilleri aradan 19 yıl geçmesine rağmen bulunamadı.Ruhu Şad olsun .
Öldürüldüğü için tamamlayamadığı Köstebek isimli kitabında Fetö örgütlenmesini yazdı.
1-Kitap, vefatından sonra bitirilememiş haliyle yayınlandı.Bu kitabında emniyet ve TSK'daki fetöcülerin yabancı devletler adına gönüllü casusluk yaptıklarını anlatmıştır.
2-"Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olamaz; en doğru, en hakiki tarihat, tarikat-ı medeniyedir; medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak, insan olmak için kafidir..."
1-Bilge insan Ali Akın, Kadir Mısıroğlu ile ilgili ilginç anısını anlatıyor... İzlemeye değer....
Hangi Osmanlı...
(Ali Akın /Diyanet işleri eski başdanışmanı/Arşiv uzmanı)
2-Bilge insan Ali Akın, Kadir Mısıroğlu ile ilgili ilginç anısını anlatıyor... İzlemeye değer....
(Ali Akın /Diyanet işleri eski başdanışmanı/Arşiv uzmanı)
3-Bilge insan Ali Akın, Kadir Mısıroğlu ile ilgili ilginç anısını anlatıyor... İzlemeye değer....
(Ali Akın /Diyanet işleri eski başdanışmanı/Arşiv uzmanı)