Akademide bir çete var. (Defalarca ifşa ettiğimiz üzere) Bu çete kankacılıkla ve her zorda kaldığında "deux ex machina" fonlar sayesinde bir yerlere geldi, gitmiyor. Sevan'ı bu çeteye almışlardı ama Sevan bunları eğledi. Çizgi dışı bi kafası var, bu çapsızlığa katlanamadı ++
Çeteden ayrılan her yerden kazınır, Sevan'a da öyle yapıldı. TR "entelijansiyası" Sevan yokmuş gibi davranıyor. Sokakta kalbinden çocuk bıçaklayan azılı bir Suriyeli katil kadar hak görmüyorlar artık ona. Sığınmacı haliyle, Ermeni vatandaşı haliyle, Yunan biriyle evli haliye ++
Apo'yu bile saklayan Yunanlar Sevan'ı "oturma iznini geçirdiği" için tutuklamış.😊 Sevan aslında Türk yerleşimi olan bazı köylerin adının değiştirildiğini yayınlamıştı.Bu ne Yunanların,ne bizim çetenin,ne DW'cilerin işine geliyor. O nedenle Sevan'a yalnız kovboyculuk oynatıyorlar
Bu arada Sevan son yayınlarında D. Anadolu'da Kürt yerleşimi diye geçen çoğu yerin Ermeni bölgesi olduğunu, hatta hâlâ yaşayanların bir kısmının doğrudan Ermeni olduğunu söylemişti. Tek cümleyle Sam amcaya kadar dokunursanız, kırmızı ışıkta geçmekten bile size müebbet verirler
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Gençler bilmez, eskiden Suriye-Türkiye arası sınır hattı boyunca mayın döşeliydi. Mayınlar arasında geçiş bölgelerinde de sınır devriyesi olurdu. Böyle davul zurnayla sınır ihlali yapılamıyordu yani, kainatın en kötü bakanı da henüz görevde değildi.
1997 yılında Ottowa sözleşmesi çıktı. Bu sözleşmeye taraf devletler sınırları içindeki kara mayınlarını belli bir sürede temizlemeyi taahhüt edecekti. Türkiye'de asker, hükümetlere brifing vererek sınırlarımızdaki mayınların süs olmadığını, bir amacı olduğunu anlatıyordu.
Sözleşmeyi, İzlanda, Lüxemburg gibi ülkeler imzalıyordu. Sınırında papatya bahçe mobilyası duran adamlara öykünecek halimiz yoktu, Ortadoğu'nun göbeğinde. Antik çağın ortasında Roma gibi direniyordu bu cumhuriyet, dolayısıyla TR anlaşmayı yıllarca imzalamadı. Ve 2002'de AKP geldi