Neden insanlar uzmanı olmadığı konularda konuşmaya bu kadar meraklı anlamış değilim. Birincisi Sultan Abdülhamit dönemi söz konusu olunca üç husus ağıza yapışan sakız gibi dillendirilir:“Kıbrıs’ı sattı,Donanmayı Haliçte Çürüttü,Hiç Borç almadı”
Sultan Abdülhamit’in dönemi birçok yönüyle tartışma konusu olmakla beraber, bu tartışmaların zirve yaptığı noktalardan biri de Sultan’ın donanma politikasıdır. Baştan belirtmek gerekirse bu tartışmaların sağlıklı bir zeminde yürütüldüğünü söylemek pek mümkün değildir.
Bu konuda devletin milyonları aşan belgeleri barındıran bir arşivi olmasına rağmen bunların göz ardı edilip hala aynı teranelerin zikrediliyor olması üzücü olmakla beraber artık sinir bozucu bir cehalet doğurmaya başladı. Bu görüşlerin ortaya çıkmasında bazı yabancı yazarların
düşünceleri ve bunlardan etkilenen bazı yerli müelliflerin ifadeleri, yıllarca hiçbir sentez ve eleştiriye tabi tutulmadan doğru kabul edilmiş ve ne yazıkki bu algıları güçlendirip doğru sanılmasına yol açmıştır. Bu algıların sloganlaştığı cümle ise: “
Sultan Abdülhamid’in donanmayı Haliç’te çürüttü” olmuştur. Sadece bununla kalınsa yine iyiydi fakat bu dönemi “denizciliğin karanlık çağı” olarak tanımlayacak kadar ileri gidenler oldu. Bunu analaya bilmek için önce sultan Abdülhamit’in tahta çıktığı dönemi bilmek gerekir.
Öncelikle sorgulanması icab eden iki konu vardır. Birincisi Ciddi bir borç altına girilerek alınan bu “ dünyanın en büyük üçüncü deniz gücünü” finanse etmek Osmanlı hazinesinin harcı mıydı ? İkinicisi büyük ölçüde dışa bağımlı bir askeri stratejinin sürdürülebirliliği var mıydı ?
Sultan Abdülaziz’den intikal eden, bilhassa buharlı ve zırhlı gemilerin belli periyotlarla bakımının yapılmasının gerekliliği bilenen bir gerçektir. Bundan önceki dönemlerde de gerek ahşap gerekse demir gemilerin su altında kalan kısımları doğal etkilerle çürümekte, motar ve
kazanlarının belli periyotlarla tamiratlarının yapılması gerekmekteydi.Zira gemiler ilgiye muhtaç bebekler gibidirler eğer düzenli olarak bakımları yapılmazsa zamanla çürürler.Üstelik çürüme dediğimiz husus yalnızca Osmanlı donanmasını mahsusu bir olay olmayıp Britanya donanması
gibi 19.Yüz yılda denizler hakimi olan bir gücün dahi sık sık karşılaştığı bir problemdi.Üstelik gemilerinin çoğu makineli ve zırhlı olduğundan tamirleri devlet bütçesini aşan meblağlara ulaşmaktaydı.Bu hususta yerli ve yabancı bahriye uzmanlarının ayrıntılı raporlarlı arşivde
mevcuttur. Diğer taraftan uzun vadeli planlamadan mahrum ve jeopolitiğin ve stratejinin gerektirdiği kuvvet hedefi belli olmayan Abdülaziz donanmasının işlevinin ya da bu donanmayı yaptırmaktan elde edilen sonucun ne olduğu göz ardı edilmektedir.
Örneğin1877-78 Osmanlı-Rus savaşında nasıl bir performans gösterdiğinin sorgulanmaması ise akıl karı bir durum olmaktan ziyadesiyle uzaktır.93 harbi sırasında Osmanlı donanmasının ne ölçüde kullanıldığı ayrı bir flood konusudur. Biz burda genel bir değerlendirme yapmaya çalışıyor
uz. Devletin siyasî ve malî durumu ortada iken Sultan Abdülhamid’i yeni gemi almamakla, yüksek maliyetli tamiratları yapmamakla ve gemileri de kasten Haliç’te çürütmekle suçlamak hangi tarihi gerçeklere dayanmaktadır?
Hele dönemin donanma politikaları değerlendirilirken darbeden korkan Padişahın müptela olduğu ve tedavisi mümkün olmayan vehminin etkisi altında bulunduğunu söylemek, bunları okuyan insanların zekâsını küçümsemekten öteye ne gibi bir değer taşıyabilir?
Sultan Abdülhamit aleyhindeki bu ifadelerin temelde iki kaynağı vardır. Birincisi Sultanın gemi alımı ve uzman istihdamında İngiltereden ziyade Almanya gibi alternatiflere yönelmesi ikincisi Sultan’ın, Almanya tercihinden rahatsız olan İngilizler’in eleştirilerinin artması.
Bu eleştiriler zamanla bir karalama kampanyasına dönüşecektir. Bu ifade ve iddialara saltanatından memnun olmayan başta jön Türkler olmak üzere birçok siyasi muarız dahil olmuştur. Sultan Abdülaziz bu donanmayı inşaa ettirmeye karar verdiği zaman dönemin sadrazamı Keçecizade Fuat
Paşa, sultan Abdülaziz’e önce ekonomiyi düzeltmesini sonra bu masraflı işe girişmesini tavsiye etmişti.Sultan Abdülhamit tahta çıktığında önünde iki seçenek vardı : ya abartılı masrafları devam ettirecekti ya da ekonomiye el atacaktı.Sultan Abdülhamit gibi real politiği fevkalade
iyi bilen bir hükümdarı, ikinci şıkkı seçtiği için suçlamak ideolojik saplantı değildir de nedir? Kaldı ki uzun vadeli ve kalıcı bahriye politikaları birinci derecede ekonomik güçle bağlantılıdır. Geçmişte ve günümüzde hiçbir ülke ne pahasına olursa olsun plansız askeri yatırım
yapamaz. Silahlanma, muhakkak ihtiyaçların ve kapasitenin doğru değerlendirilmesi sonucu sağlıklı planlamalar ile başarılı olabilir.
Bu nedenle Sultan Abdülhamid önceliği devlet bütçesini toparlamaya vermiştir. Bunun için ise belli bir sürenin geçmesi gerekmiştir.
Sultan Abdülhamit her ne kadar denizcilik hususunda suçlansa da devrinin bütün olumsuzluklarına rağmen Abdülhamid hiç vakit geçirmeden donanma ve tersanede yapısal düzenlemelere gitmiştir. 1880’den itibaren gemi inşasına ve yurtdışı siparişlere başlanmıştırr.
Sultan Abdülhamid tahta çıkar çıkmaz ordu ve donanmaya ziyaret etmiştir. Neferlerle karavana yiyerek moral vermiş, ardından düzenli olarak tersane ve donanmanın durumu hakkında raporlar istemiştir.
Denizcilikle ilgili bütün politikaların tartışıldığı Meclis-i Bahriye’yi Şura-yı Bahriye adıyla yeniden yapılandırmış (1877) ve birçok alt komisyon oluşturmuştur.
Buralardaki müzakere ve kararları da yakından takip etmiştir. Şurâ-yı Bahriye denizcilik tarihimizin önemli kurumlarından biri olarak uzun yıllar hizmet etmiştir.
Sultan Abdülhamit döneminin tartışmasız en önemli isimlerinden birisi olan Bahriye Nazırı Bozcaadalı Hasan Hüsnü Paşadır. Abdülhamid Bozcaadalı Hasan Hüsnü Paşa’yı 22 yıl Bahriye Nazırı olarak görevde bırakarak önemli bir birikimin oluşmasını sağlamıştır.
Ayrıca Bozcaadalı Hasan Hüsnü Paşa’nın hayatı ve II. Abdülhamit dönemindeki faaliyetleri hakkında bilgi sahibi olmak için @mehmet_1234 hocanın kitabını tavsiye ediyorum.
II. Abdülhamit dönemindeki denizcilik yapılanmalarına geri dönecek olursak; 1876’da Erkân-ı Harbiye Bahriye Zabitliği’ni Erkân-ı Harbiye Bahriye Dairesi olarak yeniden düzenlenlemiştir. Daire, bir koordinasyon kurumlu gibi yapılandırılmış ve yetkileri genişletilmiştir.
En önemlisi 1880 tarihli yeni bir Bahriye Kanunnamesi hazırlanmuştur. Kanunnâme ile dönemin bahriye teşkilatı büyük ölçüde elden geçirilmiştir. Kanunnâmenin birinci bölümde bahriyede tatbik edilecek teşrifat kaideleri çok ayrıntılı biçimde tespit ediliyordu.
İkinci bölümde bütünüyle teşkilata önem verilmişti. Burada ayrıca bilhassa donanma komutanları, gemi süvarileri ile bahriye zabitlerinin vazifelerine dair ayrıntılı talimatlar yer almaktaydı.Üçüncü ve son bölümde güvenli seyrüsefain kapsamında karantina, kılavuzluk ve fenerler
teşkilatı ortaya konulmuştur. II. Abdülhamid donanmanın ıslahı ve teçhizi için birçok kereler Bahriye Nezareti’ne, Donanma Kumandanı atadığı Bozcaadalı Hasan Hüsnü Paşa’ya ve gemi kumandanlarına iradeler göndermiştir.
Özellikle zırhlı gemilerin yeni sistem Krupp topları ile teçhizi, kazanlarının değiştirilmesi ve zırh kalınlıklarının artırılması konularında ikazlarda bulunmuştur. Bu husustaki bir yazısında Orhaniye ve Aziziye fırkateynleri ile Feth-i Bülend ve Mukaddime-i Hayr korvetlerinin
tersane fabrikalarında imal edilecek Krupp toplarının baş ve kıç taraflarını konularak teçhizini istemesi konuya yakın ilgisini gösterir. Üstelik günümüzde Türk denizciliğinin en önemli arşivine sahip Deniz Müzesi, Abdülhamid’in emri ile 1897’de kurulmuştur.
Yine bu dönemde 26 Haziran 1889’da yayınlanmaya başlayan Ceride-i Bahriye ve Mecmua-i Fünun-u Bahriye adlı dergiler, denizciliğe yönelik güncel olayları ve deniz subayları için faydalı yazı ve haberleri kapsamaktadır. Bu yazılar içerisinde konu bakımından Avrupa’da
bilhassa da Britanya’da meydana gelen yeni deniz stratejilerinden gemi tiplerine ve Subay eğitimlerine varıncaya kadar birçok konuda bilgilendirici ve yönlendirici yazılar personel donanımını arttırmaktaydı.
Bütün bunların yanı sıra Sultan Abdülhamit askeri sanayide yerli üretime önem veren bir isimdi. Bu yüzden de tersanelerle yakından ilgilendi. Fakat tersanelere verilen siparişler uzuyor, masrafları artıyor ve program aksıyordu.
Mesela ödenek zorluğu nedeniyle 1879 yılında yapımına başlanan Heybet-nüma Korveti 11 yılda, Lütf-i Hümayun 12 yılda, Mecidiye ve Eser-i Terakki torbidobotları 3 yılda, Nimet 4, Şanaver ise 5 yılda tamamlanmıştır.
Halbuki Avrupa tezgahlarında bu tip gemilerin imal süreleri aylarla ifade edilmektedir.Bu da Osmanlı maliyesinin ne gibi zorluklarla karşı karşıya olduğunu göstermekle beraber bu gemilerin bakım ve onarım maliyetlerinin hazinden karşılanmayacak derecede çok olmasından bir müddet
sonra değiştirilip bakımı yapılamayan gemi aksamları çürümeye başlamaktaydı. Bunun yanı sıra personel sıkıntısı yine bu dönemin en önemli sorunlardan biriydi. Sultan Abdülhamit bu yetersizlikleri kapatabilmek adına bir dizi tedbirler aldı.
Bunları sırlamak icab ederse:

Heyet-i Keşfiyye
İmalat Komisyonu
Fen Komisyonu
Torpido Komisyonu
Bu komisyonlardan başka nezaret bünyesinde olmak üzerere donanma inşasına için Torpido Resimhanesi, İnşaiyye Resimhanesi ve Fabrikalar Resimhanesi faaliyetteydi.
Hatta Sultan Abdülhamit’in emriyle Yıldız Sarayı Marangozhanesi’nin imkanları da tersaneye tahsis edildi. Bu saydığımız komisyonların vazifelerini izah etmek gerekirse :

Heyet-i Keşfiyye tamir ve techiz edilecek gemilerin bütün harcamalarına dair keşif defterini tutmaktan,
İmalat Komisyonu tersanedeki imalatı faaliyetlerini denetlemekten, Fen Komisyonu fabrika ve imalathanelerdeki malzeme kalitesini kontrol etmekten, Torpido Komisyonu ise torpido eğitiminin gelişmesine çalışmaktan sorumluydu.
Sultan Abdülhamit dönemi eğitim için önemli bir altın çağ olmakla beraber Bahriye eğitimi içinde önemli bir dönem olmuştur. Abdülhamit tahta çıktığında Bahriye mektebi 100.yılındaydı. Bu münasebetle Bahriye Mektebi’nde değişikliğe gidildi. Eğitim süresi uzatıldı.
Tersane personelinin eğitim sorunları yanında altyapı eksikliği özellikle fabrikalar mahallinde sürekli hissettirmiştir. Bu nedenle tersanede binaları yenilendi ve verimliliğin artırılmasına çalışıldı.
Tersanede imalat işlerinde vasıflı eleman yetiştirme gayesiyle tabur ve alaylar oluşturuldu.Mesela gemi armaları için Tir-i Güverte sınıfı, tersanedeki imalat işlerinde çalışmak üzere İmâlat-ı Sıbyan Taburu ile tersanede sanayi işleri için Sanayi-i Sıbyan Taburu bunlardan bazısı
Buna ilave olarak Tersane’de bir de Dalgıç Bölüğü teşkil edildi ve torpido kesmek için eğitildi. Yabancı uzman istihdamına devam edildi. Ancak uzmanların maaş ödemelerindeki sıkıntılar, hatta bu nedenle yaşanan grevler ve sıklıkla eleman değişiklikleri sıkıntılara sebep olmuştu.
Abdülaziz devrinde olduğu gibi Abdülhamid döneminde de yabancı danışmanlardan yararlanıldı. Henry Woods ve Hobart paşalardan başka Alman deniz subayı Starke ve Klaus Von Hofe hizmete alındı. Özellikle Hobart Paşa yaptığı hizetlerle takdir topladı.
Bu dönemde Osmanlı donanmasının ıslahı için II.Mahmut döneminden itibaren öne çıkan Amerikalılara da başvuruldu. Özellikle Bu dönemde Amerikalı Amiral Ransford D. Bucknam’dan da yararlanıldı. 1906 yılında bir diğer Amerikalı Kaptan Ledbetter ile sözleşme imzalandı.
Bu şahsın görevi donanmadaki torpidoları yeniden organize etmek ve işlevsel hale getirmekti. Donanmada idari düzenlemeler devam ederken bir taraftan da Padişahın emriyle Şura-yı Bahriye’de donanmanın ve Abdülaziz döneminden kalan gemilerin durumu görüşüldü.
Bu toplantının neticesinde bu gemilerin tamir giderlerinin yeni bir donanma inşası kadar maliyetli olduğu ortaya çıktı. Gemilerin bir çoğunun zırh ve kazanlarının değişmesi gerekiyordu. Bu nedenle durumu biraz iyi olanlar aşamalı olarak yerli tezgahlarda tamir edilmeye çalışıldı.
Bir taraftan da yeni gemi inşası ve dış alımlar gerçekleşti. Sultan Abdülhamid aslında 1880’den itibaren mali tabloyu dikkate alarak küçük, modern, daha ucuz maliyetli ve çok yönlü kullanıma müsait süratli gemilerden oluşan bir donanma kurma çabası içine girdi.
Aslında bu hamle dönemin deniz startejilerine göre fevkalade akıllıca bir hamleydi. Bilhassa bu dönemdeki Fransız menşeli Joune ekolü deniz stratejilerinin değişimine neden olmuştu. Sultan Abdülhamit döneminin değişen stratejilerini takip edecek kadar real politiğe hakimdi.
(Bu Joune ekolü ile ilgili daha sonra malumat vereceğim. Bu ekol nedir , niye ortaya çıkmıştır, neyi amaçlar vb.)
kaldığımız yerden devam etmek gerekirse aslında Sultan Abdülhamit için sorun zırhlıların alımı değil, bütçe imkanlarıydı. Bu nedenle yeni dönemde torpidobot, torpidogeçer, ganbot ve denizaltı türü gemilerin alımına öncelik verildi.
Oluşturulacak donanmanın Kızıldeniz, Trabsulgarp, Kamerun ve Basra gibi kritik mahalerde kolluk görevi yapabilecek kapasiteye ulaşması amaçlanıyordu. İngiltere’nin 1882’de Mısır’ı işgalinden sonra gemi siparişlerine hız verildi. Fakat 1897 Yunan Harbi planları değiştirdi.
Sultan Abdülhamid zırhlı siparişlerinde yerli ve yurtdışı tersaneleri dengelemişti. Nitekim İzmit’te yapımına başlanan Lütf-i Hümayun 1888’de, Feyzâ-yı Bahri 1889’da, Şâdiye 1889’da, Hüdavendiğar 1891’de, Selimiye 1891’de; Amerika Philadelphia merkezli William Camp-Son Şirekti’ne
olan Mecidiye1900’da,İngiliz Armstrong Firması’na Hamidiye 1900’da, İtalyan Ansaldo Firması’na Drama 1904’de sipariş verildi. Sultanın beklentisine rağmen yerli siparişlerde gecikmeler oldu.Bu durumda İzmit’e verilen Şadiye, Feyza-i Bahri ve Selimiye siparişi 1892’de iptal edildi
Lütf-i Hümayun ise ancak 1892’de denize indilebildi. Amerikaya siparişi verilen Mecidiye ve İngiliz tezgahlarında yapılan Hamidiye 1903’te denize indirildi. Abdülhamid devrinde tersanede üç adet pervaneli korvet inşa edildi.
Bunlardan 1890’da siparişi verilen Zuhaf-II ve Kilitbahir çelikten, 1879’da sipariş edilen Heybet-nüma ise karışık/kompozit malzemeden yapılmıştı. Sultan 1883’den itibaren torpidobot türü gemilerin siparişine yöneldi. 1880’li yıllarda bir torpidobot 20-30 bin liraya mal olurken,
birinci sınıf bir zırhlı savaş gemisinin maliyeti 800-900 bin lirayı buluyordu. 1883-1886 yılları arasında beşi Tersane-i Amire, üçü Fransa, üçü İngiltere ve 13’ü Almanya tezgahlarına olmak üzere 24 torpidobot siparişi verildi.
Donanmada torpidobot sayısı artınca personelin iyi yetişmesi için de gayret sarf edildi. Abdülhamid’in donanmada önemsediği gemi türlerinden biri ganbotlardı. Bunlar küçük, az su çeken nispeten baş ve kıç tarafları ağır toplarla teçhiz olunan savaş gemileriydi.
Genellikle kıyıların koraması için kullanılıyordu. Sultan Abdülaziz devrinden intikal eden bu türden 15 gemi vardı. 1881’den itibaren ganbot siparişlerinde artış oldu.II. Abdülhamid kompozit ve zırhlı kaplı toplam 18 ganbot siparişi verdi.
Bunlardan beşi 1897 Yunan Harbi öncesi 13’ü ise sonrasına aittir. 1890 yılına doğru Fransa ve İngiltere’de torpidoganbot adı verilen yeni tip gemiler inşa edilmişti. Bu gemilerde oldukça başarılı sağlandı. Bunlar az tonajla daha etkili top atışı imkanı veriyordu.
Torpidoganbotların birinci vazifesi büyük gemileri torpido saldırısına karşı korumak, ikinci görevi de filo harekatı asnasında fırsat düştükçe torpido hüçumu yapmaktı. II. Abdülhamid devrinde bu türden üç adedinin alındığı görülmektedir.
Bunlar Tersaneye 1888’de sipariş verilen Şahin-i Derya, Alman Germania Firması’na 1887 tarihine sipariş verilen Peleng-i Derya ve Nimet gemileridir.
Osmanlı denizciliğini güçlendirmek isteyen Sultan Abdülhamid Amerika’daki gemi sanayiini de yakından izlenmekteydi. Bu yüzden pek çok ülkeden olduğu gibi Amerika’dan da zırhlı kruvazör alımına teşebbüs edildi.
Mesela zırhlı Mecidiye Krvazörü Amerika’da inşa edilmiştir. Sultanın son siparişleri Almanya’nın Schiffs Maschinerbau Firması’na 1903 tarihinde Peyk-i Şevket ve Berk-i Satfet torpido kruvazörleriydi.
Ama ne yazıkki sultanlığı döneminde bu gemilerin donanmaya dahil oluşunu göremedi. Zira adı geçen gemiler 1906’da kızağa konulmuş ve ancak Sultanın bir darbe ile tahtan indirilişinden sonra 1909’da istanbul’a ulaşmıştır. Ayrıca Bu gemiler Muavenet-i Milliye adına alınmıştır.
Modern denizcilikte Dretnot tipi gemilerin ortaya çıkışı bir anlamda joune ekolünün sonu oldu. Dretnotlar Abdülhamid’in muharebe sınıfı gemileri içinde gözdesi olmayı başarmışdı. Bunun için Abdülhamit hemen dretnot alımı için başladı.İlk drednot 1906’da İngiltere’de inşa edildi.
Çağının denizcilik siyasetinin gerisinde kaldığı iddia edilen sultan Abdülhamit nedense devrindeki en önemli icatlardan biri olan denizaltılara sahip olmakta aceleci davranmıştı.
Nitekim dünyada inşasından sadece bir yıl sonra Abdülhamid (Nordenfelt-I) ve Abdülmecid (Nordenfelt-II) adları verilen iki denizaltı Osmanlı Donanması’nda yerini aldı.
Gemilerin parası(22bin sterlin) Sultanın şahsi tahsisatından karşılandı. Osmanlı, Yunanistan’dan sonra dünyada denizaltı sahibi ikinci ülke oldu. Fakat çürütme iddiaları Abdülhamid’in yakasını yine bırakmadı.
Bu sefer de parasını kendi ödediği denizaltıları hiç kullandırtmadığı ve çürüyüp gittikleri dillendirilmeye başlandı. Denizaltılar parçalar halinde 5 Mayıs 1886’da İstanbul’a ulaştı. Gemiler Tersanede Taşkızak Havuzu’nda monte edildi.
Gemilerdeki dizayn sorunlarının giderilmesi için Tersanede bir takım eksik parçaların üretimi yapıldı. Denizaltılar 1886’da suya indirildi ve personel atamaları gerçekleşti. Bu süreçte patlak veren Türk-Yunan harbinde yaşanan olumsuzluklar (1897) Abdülhamit’in strateji değişimine
gitmesine neden oldu. Sultan Abdülhamid, donanma stratejisini tamamen değiştirdi. Bundan sonra eskileri bir kenara itip maliyeti az ancak bölgesel sorunlara müdahale edebileceği seri ve yeni teknoloji ürünü gemilere yöneldi. Aslında bu biraz da zorunlu bir tercihti.
Onca masrafla tamir edilen zırhlılardan verim alınamıyordu. Üstelik bunlarda ısrar edilmesinin tek grantisi yeni masrafların ortaya çıkacağı gerçeğiydi. Abdülaziz döneminde sayısal çoğunluk itibariyle dünyada üçüncü sırada yer alan Osmanlı Donanması,
II. Abdülhamid’in uyguladığı yeni denizcilik politikalarıyla 1899 yılına gelindiğinde toplamda 131 gemi ile dünyada dokuzuncu sırada gösteriliyordu. Sultan Abdülhamid’in yeni bölgesel donanma stratejisi dikkate alındığında bu listenin farklı değerlendirilmesi gerekir.
Nitekim Osmanlı’nın Ege’deki rakibi Yunanistan5zırhlı51 torpido toplam 76gemi ile ilk onda yer bulamamıştır. Osmanlı’nın en büyük bölgesel rakibi Rusya büyük atılım yapmıştır.İlk ondaki devletlerden Almanya ve İtalya tarih sahnesindeki güçlü yerlerini Abdülhamid devrinde almıştır
Eski dönem istatistiklerinde bu iki ülke yer almıyordu. Kadim denizci devletlerden Portekiz’in 3’ü zırhlı toplam 63 gemisi; İspanya’nın ise 8’i zırhlı toplam 71 gemisinin olması dikkat çekicidir.
II. Abdülhamid’in Haliç’te çürüttüğü söylenen donanması Sultanın tahttan indirilişinden kısa süre önce Ege’de Yunanistan destekli 1908 Sisam Adası isyanını bastırılışında çok önemli görevler üstlenmiştir. Bu operasyonlar esnasında gerektiğinde Padişah bizzat komutayı almış,
emirleri vermiştir. Operasyona Marmaris ganbotu, Halep, Sayda, İzzettin vapurları, Bafra ve Ayntâb serhat gemileri, Peyk-i şevket torpidoçekeri, Hamidiye kruvazörü ve Necm-i şevket korveti katılmıştır.
Şunu kabul etmek gerekir ki Sultan Abdülhamid özgün denizcilik politikası olan son Padişah oldu. Osmanlı denizciliğinin teknoloji çağına uyum sağlamaya başladığı 19. Yüzyılın başlarından itibaren donanmaya tutku duyan, bunun için reform yapan veya yapmaya çabalayan Padişahlardan
ikisinin canından (III. Selim ve Abdülaziz) birinin ise tahtından olması (II. Abdülhamit) Türk bahriyesinin hem talihsizliği hem de kara lekesi olsa gerektir.
Bütün bunların yanı sıra bu eleştiriyi yapacak zekada olan bu ‘bey efendi’, öyle sanıyorum ki birinci dünya savaşında Osmanlı donanmasında bulunan gemilerden kaçının Meşrûtiyet sonrası kaçının Abdülhamit devrine ait olduğunu görebilecek kapasitede. He tabi bakmasını bilirse !
Birinci Cihan Harbinde Osmanlı donanmasında bulanan gemileri, Sınıf sınıf ayırıp inşa yıllarına göre bakmak gerekirse :

Zırhlılar
• Mesudiye (1874)
• Barbaros Hayrettin (1891)
• Turgut Reis (1891)
Zırhlı Kruvazörler

YAVUZ (1911)
MİDİLLİ ( 1911)
HAMİDİYE (1904)
MECİDİYE (1904)
BERK-İ SATVET (1906)
PEYK-İ ŞEVKET (1906)

MUHRİPLER
Yadigar-ı Millet (1909) Numune-i Hamiyet (1909)
Muavenet-i Milliye (1909)
Gayret-i Vataniye (1909)
Samsun (1906) Taşöz (1906)
Yarhisar (1906)
TORPİDOBOTLAR
Demirhisar (1906)
Sultanhisar (1906)
Sivrihisar (1906)
Hamidabad (1906)
Musul (1906)
Kütahya (1906)
Draç (1906)
Akhisar (1906)
Berk-i Efşan (1906)
Yunus (1902)
GAMBOTLAR
Peleng-i derya (1890)
Zuhaf (1896) Nurülbahr (1903) Marmaris (1907) Preveze (1913) Aydın Reis (1913) Burak Reis (1913) Sakız (1913) Kemal Reis (1913) İsa Reis (1913) Hızır Reis (1913) Malatya (1909) Taşköprü (1909) Nevşehir (1909) Yozgat (1906) Barika-i Zafer (1904)
Abdülhamit dönemi mayın sektörüne yönelik alımlar çok olmadığından mayın gemileri de meşrûtiyet sonrasından kalmadır.

MAYIN GEMİLERİ:
İntibah (1910)
Nusret (1913)
Selanik (1913)
YATLAR:

Galata (1898) İzzettin (1888)
Ertuğrul (1888)
İstanbul (1888)
Söğütlü (1903)
Nakliye Gemileri
Nara
ReşitPaşa(1911)
Bezm-iAlem
MithatPaşa(1911)
Giresun(Mayındepogemisi)(1887)

Okul Gemisi
Tir-i Müjgan (1883)
Muin-i Zafer (1867)
İclaliye(1870)

Paylaştığım veriler ışığında görülmektedir ki ‘Birinci Cihan Harbinde’ Osmanlı donanmasında bulunan gemilerin
Büyük çoğunluğu Abdülhamit döneminden kalmadır. Elbette Donanma ve Muavenet-İ Milliye Cemiyetinin katkıları muazzamdır. Elde avuçta hiçbir şeyin olmadığı bir dönemde halkın büyük destekleriyle beraber devlet büyük iş çıkarmıştır. Ama Abdülhamit döneminin katkılarını inkar ancak
Aptalların işidir. Eğer bu paylaştıklarıma rağmen hala “ Abdülhamit Gemileri Haliçte Çürüttü” diyorsanız, o vakti size şu soruyu yöneltiyorum: “Çürümüş gemilerin büyük çoğunluğu nasıl oldu da Birinci Cihan Harbinin sonuna kadar donanmada vazife yapıp ( bazı aksaklıklara rağmen)
mücadeleyi sürdürdü ?” Tarih ideolojik saplantılardan uzak ve ciddiyet isteyen bir disiplindir. Şarlatanların mesleği değildir !
Bu alanda okuma yapmak isteyen arkadaşlara tavsiye kabilinden bazı kitaplar :
@cosmossevren hocanın II.Abdülhamit Dönemi Deniz Stratejisi , Prof.Dr.Ali İhsan Gencer Hocanın Bahriyede Yapılan Islahat Hareketleri ve Bahriye Nezaretinin Kuruluşu

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with ⚓️yuşa / يوشع بایرام اوغلی⚓️

⚓️yuşa / يوشع بایرام اوغلی⚓️ Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

More from @yusabayrm

Jul 21
Savaşta düşmandan çeşitli amaçlara yönelik olarak kelle alınması teamül halini almış bir gelenekti. Üstelik bu sadece Osmanlılar da değil onlardan öncede görünmektedir. Yalnızca Türklere has olmayan bu durum kelt ve İrlandalılarda da görünmektedir.
Mesela Keltler ve İrlandalılar, sa­vaşta mağlup ettikleri düşman­larının başlarını atlarına asıp evlerine götürerek bunları özel bir tah­nit işlemiyle kahramanlıklarının göstergesi olarak muhafaza edi­yorlardı.
Heredot’un aktardığına bakılırsa İskitler de savaş meydanın­da öldürdüğü ilk düşmanının kanını bir kupaya koyup içiyor ve aldığı tüm düşman kellelerini kralına götürüyordu. Zira gani­metten pay alabilmenin tek yolu savaşta alınan kelleleri hüküm­dara göstermekti.
Read 25 tweets
Jul 5
Dün Paylaştığım mektubun devamı mahiyetinde olan bu belge,yine yeniçeriler tarafından ama padişaha değil doğrudan vezir-i azam Rüstem Paşa’ya yazılmıştır.Belgenin özü dünkü konunun devamı şeklinde olup padişaha yönelik tehditlerin,Rüstem paşaya karşı daha da sertleştiği görülüyor
Arzın girişinde yeniçeriler, açıkça Rüstem paşanın daha evvelki gelip geçen vezirlere nazaran vazifesini yapmadığını beyan ederek vaziyetlerini padişaha arz etmemesinden şikayetçidirler: “ Rüstem Paşa Hazretlerinin hak-pa-yi şeriflerine yeniçeri kullarının arzı budur ki
Padişah canibinden sizin yirünüze Padişah vekili olanlar her biri kendü zamanında Padişah kullarının hal ve ahvallerin yoklayıp her kişinin halini Padişah Hazretlerine arz ederlerdi. Şimdi sen vekil oldunsa kendü hevanda olub bizüm halimizi bilüb dahi tegafül(anlamazlıktan gelme)
Read 39 tweets
Jul 4
Şehzade Mustafa’nın katli hadisesi hem Osmanlı tarihinde hem de Kanuni dönemi özelinde çok ama çok tartışılan bir konu olagelmiştir. Şehzade Mustafa’nın herkesin (bilhassa da askerin ) gözdesi olması, onun katlinden sonra ortalığın karışmasına neden olmuştur. Topkapı arşivindeki+
Aşağıda suretini sizlerle paylaştığım bu belge , şehzade Mustafa’nın katlinden (1553) takribi bi beş sene sonrasına aittir. Aslında mektubun yazılış nedeni Yeniçerilerin ağalarından olan şikayetleridir. Fakata burada şehzade Mustafa’nın ölümüyle alakalı olarak da doğrudan içinde
biriktirdiklerini söylemişlerdir. Normalde yeniçeriler dileklerini ağaları veya vezirler vasıtasiyle padişah’a arz ederlerken hiddet ve gazaba geldiklerinden bizzat padişah’a hitap etmek suretiyle bir
Ariza yazıp takdim etmişlerdir.
Read 39 tweets
Jul 2
Yunanistan’la ilişkilerin gergin olduğu bu süreçte şöyle bir belgeyi sizlerle paylaşmak istedim. Bu belge 1869-70 tarihli bir Mekteb-i Harbiye Yıllık sınavı sual levhasıdır.Sınavda talebelere birçok alandan sual olunuyor ( ilm-i heyet , fenn-i harp, fenn-i baytariye,coğrafya vs)+ ImageImage
4. Sualde öğrencilerden Osmanlı ile Yunan sınırını tarif etmelerini ve ayrıntıyla anlatmaları istenilmiş.Aynı zamanda ayrıntılarıyla anlatılması beklendiği soruda, Osmanlı ile Yunanistan arasında çıkabilecek muhtemel bir savaşta sınırdaki hangi bölgeler tutulmalıdır diye sorulmuş
Paylaştığım bu belgenin bize göstermiş olduğu Osmanlı’da askeri okulların verdiği eğitimler ve bunların sonucunda talebeden teorik olarak beklenen yetişmişlik düzeyinin dışında bugüne ışık tutan bir yanıda var. Yunanistan’la ilişkilerin gerginleştiği bu kriz döneminin bir savaşa
Read 5 tweets

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Don't want to be a Premium member but still want to support us?

Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal

Or Donate anonymously using crypto!

Ethereum

0xfe58350B80634f60Fa6Dc149a72b4DFbc17D341E copy

Bitcoin

3ATGMxNzCUFzxpMCHL5sWSt4DVtS8UqXpi copy

Thank you for your support!

Follow Us on Twitter!

:(