1- " 6 Haziran 1973, pırıl pırıl bir yaz günüydü,
aydınlıktı, güzeldi dünya,
bir adam düştü o gün galata kulesinden.
kendini bir anda bıraktı boşluğa;
ömrünün baharında, bütün umutlarıyla birlikte paramparça oldu.
bir +++
2- adam düştü galata kulesinden;
bu adam benim oğlumdu gencecikti Vedat,
ışıl ışıldı gözleri, içi,
bütün insanlar için sevgiyle doluydu
çıktı apansız o dönülmez yolculuğa
kendini bir anda bıraktı boşluğa,
söndü güneş, karardı yeryüzü bütün zaman durdu.
bir adam düştü galata +++
3- kulesinden
bu adam benim oğlumdu; açarken ufkunda güller alevden,
çıktı, her günkü gibi gülerek evden,
kimseye belli etmedi içindeki yangını
yürüdü, kendinden emin sonsuzluğa doğru.
galata kulesinde bekliyordu ecel,
bir fincan kahve, bir kadeh konyak,
ölüm yolcusunun son +++
4- arzusuydu bu,
bir adam düştü galata kulesinden;
bu adam benim oğlumdu.
küçücüktü bir zaman,
kucağıma alır ninniler söylerdim ona,
uyu oğlum, uyu oğlum, ninni.
bir daha uyanmamak üzere uyudu Vedat.
6 haziran 1973 galata kulesinden bir adam attı kendini;
bu nankör insanlara +++
5- bu kalleş dünyaya inat,
şimdi yine bir ninni söylüyorum ona,
uyan oğlum, uyan oğlum, uyan Vedat."
Ümit Yaşar OĞUZCAN
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
1- Çağının ön yargılarına meydan okuyan bir kadın; Artemisia Gentileschi (1593/Roma-1653/Napoli)
Kadın olduğu için sanat okullarına alınmayan Artemisia, ilk eğitimini Barok bir ressam olan babası Orazio’dan alır. O dönem Avrupa’sında kadın ressamlar genelde natürmort +++
2- çalışmalar yaparken, o mitolojik ve dinsel konuları işliyor, kadınları da çıplak resmediyordu. 19 yaşındaki Artemisia, perspektif hocası ressam Agostino Tassi’nin tecavüzüne uğrar. Olay sonrasında adama bıçakla saldırır, tecavüzcü sadece küçük bir sıyrık alır. Babası, Tassi’++
3- yi mahkemeye verir fakat adam az bir cezayla kurtulur. Artemisia, bu duruma sanatını silaha dönüştürerek tepki verir. Judith ve Holofernes ‘in öyküsünü pek çok kez resmeder. "Judith ve Holofernes"in öyküsü Kitabı Mukaddes’in Eski Ahit bölümünde anlatılır. Judith kendilerine ++
13 Ağustos 1915: Gazeteci Diran Kelegyan öldürüldü
GAZETECİ DİRAN KELEGYAN'I SAYGI VE RAHMETLE ANIYORUZ
1. "Ermeni gazeteci Diran Kelegyan
20 Eylül 1862’de Kayseri’de doğdu. Altı aylıkken ailesiyle birlikte İstanbul’a göçtü.
Nersesyan Okulu, Mezburyan Koleji’nde eğitim +++
2. gören Kelegyan 1880’de Marsilya’daki Yüksek Ticaret Okulu Bilimler Fakültesi’nde yüksek öğrenimine devam etti.
Türkiye’ye döndüğünde daha önce yazılarının yayımlandığı Manzume-i Efkar’da çalışmaya başladı. Daha sonra Ermenice yazılı Türkçe Cihan gazetesini çıkarmaya başladı++
3. Saadet, Ceride-i Sarkiye ve Tarik gazetelerinde çalışan Kelegyan Avrupa’da Daily Mail, Daily Graphic gibi gazetelerle çalıştı. 1898’de “Avrupa’da yasayan Osmanlı tebaalılar için” çıkan bir aftan yararlanarak İstanbul’a dönen Kelegyan Sabah’ta çalışmaya başladı.
1. " 58 yıl önce... 13 Ağustos 1964... İsmet İnönü başbakanlığındaki hükümet, Atina'nın Kıbrıs politikasını değiştirmemesi halinde, Yunan uyruklu tüm Rumları sınır dışı etme kararı alıyor.
Bu insanlık dışı uygulamanın +++
2. sonuçlarını Baskın Oran 31 Ekim 2014'te Bilgi Üniversitesi'nde "Türkiye toplumunun homojenleştirilmesinde bir dönüm noktası" adlı uluslararası konferansa yaptığı sunumda şöyle özetliyor:
- 12.724 Yunan vatandaşı Rum vardı. Bunlar Yunanistan’dan gelmedi. İstanbullu. +++
3. İstanbul’u kurmuş, en az 3.000 yıldır burada yaşayanların çocukları. Sadece, uyrukları Yunanlı.
- 7.603 kişi, ikamet süreleri uzatılmadığı için terke zorlandı. Bunlara sonradan vize de verilmedi.
- 1.134 kişinin bir süre kalmalarına; yaşlılık, hastalık, eğitim nedenleriyle +++
1.Kimlik arayan Türk Tiyatrosu'na çok emeği geçmiş olan bir büyük Ermeni oyuncudur. Kınar Hanım yalnız sahnelerin değil değil, döneminin de okur yazar kadınlarındandı.
İstanbul'da doğdu. Annesi Bercuhi Hanım, Fasulyeciyan topluluğunda +++
2. çalışıyordu. 1890'da Fasulyeciyan'ın oyuncularından Takuhi Hanım vefat edince yeni bir oyuncu arandı ve Kınar Hanım, annesinin isteğiyle Tekirdağ'da “Körün Oğlu” oyunuyla 14 yaşında sahneye çıktı. 1894'te Fasulyeciyan'la altı yıl süren Bulgaristan ve Romanya turnelerine +++
3. katıldı. 1901'de Mınakyan topluluğuna girdi. 1908'de II. Meşrutiyet'in ilanıyla çoğalan tiyatro topluluklarının aranan bir oyuncusu oldu. Bir ara Zabel Binemeciyan ile birlikte dekor çalışmalarını Muhsin Ertuğrul ve Behzat Butak'ın gerçekleştirdikleri “Yeni Osmanlı +++
1.Dünya kiliselerinde Meryem Ana'ya karşı saygı duymanın geçmişi çok eskilere dayanır. Ekümenik kiliselerin bir üyesi olan Ermeni kilisesi de Meryem Ana'ya ezelden beri özel bir saygı duyar:
Ermeni kilisesinin bu saygısı ve ona verdiği++
2. önem,Efes'te yapılan Kiliseler arası Ekümenik (Evrensel) üçüncü kongreden itibaren gittikçe artmış ve kökleşmiştir: Ermeni dünyasında Bakire Meryem adına sayısız kiliseler inşa edilmiş,sayısız ilahiler bestelenmiş, kiliselerin ana altarlarina (khoran-sunak sofrasi) onun +++
3. resimleri konulmuş.
Ermeni kilisesi Meryem Ana'nın şefaatine büyük önem vermektedir,bu bağlamda onun manevi yüksek değerlerini göz önünde bulundurarak,onun şahsına 7 yortu ithaf etmiştir
1-Meryem Ana'nın Hamilelik Yortusu:
Bakire Meryemin gebeliğine ithaf edilen bu yortu +++
1. Tüm şarkıların bir hikayesi vardır. Şarkılar, kendisini severek dinleyen her gönülde gizli kalmış bir aşk hikayesini çağrıştırır. Gamzedeyim Deva Bulmam şarkısı da bu tür şarkılardan biridir.
Hikayenin kahramanı Kemani +++
2. Tatyos Efendidir. 1858 yılında İstanbul’da doğmuş Türk musikisine bestekar, güftekar olarak 50 ye yakın eser bırakmış, ömrü yokluk içinde geçen öldüğünde kilise defterine ‘Tatyos, 1913 Çalgıcı’ olarak kaydı yapılan bir keman virtiözü…
Tatyos pek konuşkan biri değilmiş. +++
3. Onun ne düşündüğünü neler hissettiğini okuyabilen anlayabilen birkaç arkadaşı, dostu varmış. Koltuğunun altında kemanı, tütünden sararmış bıyıkları, çökmüş avurtları, uykusuzluk ve aşırı içkiden kan çanağına dönmüş göz çukurları ile hayatın yükünü omuzlarında taşıyan, +++