Bugün vasıl olduğumuz netice, asırlardan beri çekilen milli musibetlerin intibahı ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir. Bu neticeyi Türk gençliğine emanet ediyorum. (Gazi Mustafa Kemal, 29 Ekim 1929, Akşam)
Arşivden çıkan ‘Cumhuriyet Bayramı’ manşetleri
Cumhuriyet bugün altıncı yaşını bitirmiş, güçlü, kuvvetli, gürbüz bir teşekküldür. Şimdi bizim bağrımızı ısıtan bu teşekkül, yarın bizim çocuklarımızı bağrına basacaktır. (Faruk Nafiz Çamlıbel, 29 Ekim 1929, Hakimiyeti Milliye)
Matbuat (basın) ailesi bugün en büyük milli bayramımız şerefine çalışmayacak, yarın gazeteler intişar (yayımlanma) etmeyecektir. (29 Ekim 1929, Vakit)
Matbuat (basın) ailesi bugün en büyük milli bayramımız şerefine çalışmayacak, yarın gazeteler intişar (yayımlanma) etmeyecektir. (29 Ekim 1929, Vakit)
Cumhuriyet, idare sistemlerinin en mütekâmili (gelişmiş), siyasi gayelerin son basamağıdır. Bir çobana reis-i cumhurluk yolunu açık bırakan, liyakat ve intihaptan (seçim) başka varlık tanımayan bir usulün büyüklüğü kalemle anlatılabilir mi? (29 Ekim 1930, Vakit)
Bundan tam sekiz sene evvel bugün Türkiye Cumhuriyeti ilk gününü yaşıyordu. 1923 senesinin 29 Teşrinievvel (ekim) günü Türkiye tarihte ve şark (doğu) milletleri hayatında yepyeni bir doğum noktası oldu.
Türkiye'yi Sevr girdabından Lozan vahasına götüren yeni ruh, genç hamle bugün tamamıyla hukuki ve siyasi bir cephe alarak, senelerden beri fiilen devam eden halk idaresine resmi ve kat'i şekli verdi. (29 Ekim 1931, Vakit)
Cumhuriyet, Türk milletinin emeğinin ve kanının ve kurbanlarının boş yere olmadığını gösteren son asırlarda ilk, bütün tarihte ise sayılı eserlerden biridir. (Falih Rıfkı Atay, 29 Ekim 1932, Hakimiyeti Milliye)
Cumhuriyet, Anadolu'da vatanı kurtaran, Ankara'da yeni devleti kuran şanlı destanın müessese haline girmiş ebediyet ifadesidir. Cumhuriyet,
Türk çocukları için kupkuru bir idare sistemi değil, ateşten hatıralar canlandıran ulu bir abidedir, muazzam milli cidalin (muharebe) bir kelimelik hulasasıdır (özetidir). (Necmettin Sadak, 29 Ekim 1933, Akşam)
Cumhuriyetçiyiz, milliyetçiyiz, halkçıyız, laikiz, inkılâpçıyız. (29 Ekim 1933, Hakimiyeti Milliye)
Hayat ve kuvvet bakımından bir çöl olan bu şerefli yurt, Cumhuriyet’te ve Cumhuriyet’le yükseldi. Bu büyük eseri Büyük Önder’in ardında başaran milletin özü olan fırkamız 11’inci yıldönümünde en sıcak kıvanç duysa yeridir. (Recep Peker, 29 Ekim 1934, Hakimiyeti Milliye)
Bugün Cumhuriyet’in 11’inci yıldönümüdür. Milli bayramların en ulusudur. Cumhuriyet’in yıldönümü demek bütün Türklerin hakiki istiklalini eline aldığı gün demektir. (Mehmet Asım Us, 29 Ekim 1934, Vakit)
Göğüslerimizin iftiharla kabardığı bu büyük sevinç gününde minnet ve şükran yaşlarıyla ıslak gözlerimiz Büyük Önder’e çevriliyor. (29 Ekim 1935, Akşam)
12 yıllık Cumhuriyet tarihi, dünyanın üstünde sulhun, insanlığa yardımın ve yaratıcılığın bayrağı gibi dalgalanıyor. (29 Ekim 1935, Kurun)
Sevinç ve gurur bizim kadar kimsenin hakkı değildir. Bizi sevindiren ve gururlandıran ne varsa, hepsini ona, yaratıcı ve kurtarıcı Atamıza borçluyuz. (29 Ekim 1935, Ulus)
Türkiye’de tatbik edilen cumhuriyet rejimi, Türkiye devleti ve Türk milleti için kudretini ve verimini yıl geçtikçe artıran tek idare şekli olduğunu ispatlıyor. (Necmettin Sadak, 29 Ekim 1936, Akşam)
Türkiye’de Cumhuriyet’in ilanı bir millete inanışın ve millet varlığı içinde kaynayışın eşsiz göstergesidir. (Hakkı Tarık Us, 29 Ekim 1936, Kurun)
Türkiye Cumhuriyeti hiçbir rejimin taklidi değildir, bilakis pek çok milletlere iyi örnek olmuştur. (29 Ekim 1937, Akşam)
Türk milletine başka başka rejimleri layık görmek, tavsiye etmek, milleti rencide etmekle kalmaz, aynı zamanda, haklı olarak onu kendi varlığına suikast edilmiş şüphesine düşürür. (Şükrü Kaya, 29 Ekim 1937, Kurun)
Büyük Başbuğ’u selamlayalım. Bu devlet onun zaferi üzerine kuruldu. (Ulus, 29 Ekim 1937)
Osmanlı İmparatorluğu devrinde Türk parası ve Türk kredisi Galata sarraflarının elindeydi. 44 milyon sermayeli 11 banka vardı. 15 yıllık cumhuriyet 336 milyon sermayeli 51 banka açtı. (29 Ekim 1938, Akşam)
İstiklalimiz, vatanımız, inkılâbımız için can veren kahramanları kalplerimizde canlandırıyoruz. (29 Ekim 1938, Kurun)
Az zamanda çok büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli, Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’dir. (Atatürk, 29 Ekim 1938, Ulus)
MuvaffakıyetliEserlerimiz ve inkılaplarımız her sene biraz daha büyüyecek veDeğişmezYollarında devam edecek.DünyaMilletlerinin gözü önündeVakarla,sükunla geçirdiğimiz İmtihanla,yeryüzünün medeni,dinamikMilletlerinden biri olduğumuzuBirKereDaha ispat ettik(RefikSaydam,29Ekim1939,)
Cumhuriyet'in 16 senelik mazisi azametli ve muhteşemdir. Baaşardığımız eserle bir nesil değil, bir tarih övünebilir. Fakat bizim âdetimiz istikbale bakmaktır. (Falih Rıfkı Atay, 29 Ekim 1939, Ulus)
Cumhuriyet idaresinin Türkiye'ye temin ettiği faydalar artık göz kamaştıracak derecededir. Bunu görmeyen, anlamayan kalmamıştır. Türkiye'nin dahili vaziyeti hiçbir zaman bu kadar emin değildi.
Vatandaşlar arasında sevgi ve tesanüt (dayanışma) hiçbir zaman bu kadar samimi olmamıştır. (Fethi Okyar, 29 Ekim 1939, Vakit)
17 yıllık sulh, Cumhuriyet'in büyük şerefidir. Gayemiz bu sulhun ebediyen devamıdoır. Vatan dışında hiçbir davamız yok. (Necmettin Sadak, 29 Ekim 1940, Akşam)
Kudretinden emin, istikalini müdafaada tereddüdü olmayan bir milletin fertleriyiz. Bayramımızı büyük bir huzur ve emniyet içinde kutluyoruz. (29 Ekim 1940, Ulus)
Milli mücadelesi kadar milli birliği de yeryüzünde örnek olan milletimizin böyle binlerce bayramı şevkle kutlaması mukadderdir. (Refik Saydam, 29 Ekim 1940, Vakit)
Türkiye, bugünkü bahtiyarlığını Cumhuriyet'e ve onun büyük reisine borçludur. (Akşam, 29 Ekim 1941)
Hakikat odur ki Türk tarihinde bir çağ değişti. 18 yıl içinde başardığımız eser, bir değil her türlü büyüktür. Bu eserle kendimiz kadar asrımız insanlığına da hizmet ettik. (Falih Rıfkı Atay, 29 Ekim 191, Ulus)
Cumhuriyet uğruna harcanan emek, dökülen ter ve kan bir başka cihan yapmaya yetecek kadar büyük ve çoktur. (Hakkı Süha Gezdin, 29 Ekim 1941, Vakit)
Vaktiyle padişahlar Türkiye'sine varlık hakkı tanıyan kimse kalmamıştı. Ne mutlu bizlere ki Cumhuriyet Türkiye'sine bu hakkı tanımayan tek bir devlet değil tek bir insan kalmadı. (Şükrü Saraçoğlu, 29 Ekim 1942, Akşam)
Eserimiz yücedir. Aklımızın, ahlakımızın ve kuvvetimizin eseridir. Yapıcı ve yenici milli idarenin bu üç kaynağını şimdi her zamandan fazla saf tutalım. (Falih Rıfkı Atay, 29 Ekim 1942, Ulus)
Cumhuriyet, Türkiye için sulh, sükun, refah ve umran devri oldu. (29 Ekim 1943, Akşam)
Bu uğurlu ve zorlu varlık yirmi yıl önce bugün doğdu. Onun için biz de yüreklerimizden taşan sıcak ve coşkun bir sevgiyle her sene bugünü ve Cumhuriyet'i süslüyoruz. (Şükrü Saraçoğlu, 29 Ekim 1943, Ulus)
Dört seneden beri amansız bir harp bütün garp ve şark âlemini kan tufanına boğarken Türk milleti Cumhuriyet'in 20'inci yıldönümünü yine sulh güneşi altında kutluyor. (Asım Us, 29 Ekim 1943, Vakit)
Cumhuriyet, içerde kendi asil varlığını duyan, kendine güvenen, yarına inanan kudretli bir millet birliği yaratmıştır. Her şeyin temeli budur. (Necmettin Sadak, 29 Ekim 1943, Akşam)
Cumhuriyet, Türk milletinin mukadderatında yeni bir ikbal ve terakki sayfası açtı. Maarif (eğitim), nafia (bayındırlık), sıhhat işleri... Askerlik vesaire gibi sosyetemizin hangi hayat safhasına göz gezdirilirse aradaki fark göze çarpar. (Hüseyin Cahit Yalçın,29 Ekim 1943, Tanin)
Yüzyılların yükü ve yorgunluğu altında ezilmiş, eskimiş ve yorulmuş olan Osmanlı rejiminden 21 yıl önce bugün kurtulduk. Yine 21 yıl önce bugün yapıcı, kurucu, ve yaratıcı Türkiye Cumhuriyeti'ne kavuştuk. (Şükrü Saraçoğlu, 29 Ekim 1944, Vakit)
22 yaşını bitiren Cumhuriyet, Türkiye'de büyük bir imparatorluğun yıkılıp parçalanması neticesi Milli Kurtuluş ve İstiklal Savaşı'ndan çıkmıştır. Yabancı değil,tam millidir. Yapma ve eğreti değil,azametli ve kanlı tarih hadisesinden doğmadır. (Necmettin Sadak,29 Ekim 1945, Akşam)
Cumhuriyet bize gökten inmedi. Başka bir taraftan bir insan şeklinde de ona kavuşmadık. Cumhuriyet, şeflerinden en mütevazi fertlerine varıncaya kadar bütün Türk miletinin malıdır. (Hüseyin Cahit Yalçın, 29 Ekim 1945, Tanin)
Cumhuriyet idaresi millet hizmetinde ne yapmak istediğini bile, atacağı adımları ona göre hesap eden ve istediğini mutlaka yapan birtakım hayalât (hayal) için memleketin milli kaynaklarını israf etmekten çekinen bir rejimdir. (Asım Us, 29 Ekim 1945, Vakit)
23 yıl önce bugün yurdumuzun ufuklarında bir güneş doğdu. Bu güneşin ışığıyla aydınlana ve sıcaı altında ısınan vatanımız, bütün eski ve geri telakkilerden sıyrılarak,şimdi politik, +++
sosyal ve ekonomik bakımlardan çağdaş medeniyet telakkilerine uygun bir istikamete durmadan ilerlemektedir. (Recep Peker,29 Ekim 1946, Akşam) KAYNAK:sozcu.com.tr/2019/gundem/ar… okuduğunuz için teşekkür ederim @PalaBiyikRak79 takip etmeyi unutmayın lütfen
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Atatürk 95 sene önce uçak fabrikası kurdu.
1920'lerde Kurtuluş Savaşı yapıp, 1926'larda Uçak fabrikası kurup, 1935'lerde uçak ihraç eden bir ülke kurmuştu Ulu Önder Atatürk..
Boş vaatte bulunmadı ,icraat yaptı.
İlk yerli uçaklarımızı izleyin, izlettirin!
Bu fotoğraf 1937'ye ait..
İstanbul Yeşilköy..
Atatürk; Nuri Demirdağ tarafından kurulan yolcu uçağı fabrikasını ziyaret etti..
1937'de Türkiye Cumhuriyeti dünyada kendi uçağını yapan 5. ülke..
Nereden nereye..?
ARKADAŞLAR, BU RESİM HERKESE ULAŞMALI.. 👍🏻🇹🇷
Atatürkün yerli yolcu uçağına binişi.
Ciddi ciddi uçak yapmışız, bu fotoğrafı ilk kez görüyorum. Nuri Demirağ'ın yaptığı uçaklar hem savaş hem 14 yolculuk uçaklar olarak kullanılabiliyor.
Dünyada sevilmek istemeyen kişi yok gibidir” diye başlıyor, Masumi Toyotome . “Ama sevgi nedir, nerede bulunur, biliyor muyuz?” diye soruyor.. Sonra anlatmaya başlıyor :
“Sevgi üç türlüdür !..”
1-Birincisinin adı “Eğer” türü sevgi!..
Belli beklentileri karşılarsak bize verilecek sevgiye bu adı takmış yazar. Örnekler veriyor:
Eğer iyi olursan baban, annen seni sever. Eğer başarılı ve önemli bir kişi olursan, seni severim.
Eğer eş olarak benim beklentilerimi karşılarsan seni severim.
Toyotome “En çok rastlanan sevgi türü budur” diyor. Bir şarta bağlı sevgi. Karşılık bekleyen sevgi.. “Sevenin, istediği birşeyin sağlanması karşılığı olarak vaad edilen bir sevgi türüdür bu” diyor yazar.
Efsaneye göre Simurg ya da bilinen adıyla Zümrüdü Anka kuşu,
bilgi ağacının dallarında yaşar ve akıllara gelebilecek her şeyi bilir
Öyle ki, bütün kuşlar ona inanır, başları sıkıştıkça Simurg’un kendilerine yardım edeceğini, onları hep zor durumlardan kurtaracağını düşünürler.
Zümrüdüanka Kuşu'nun rengi hakkında bazı kaynaklar bakır renginde olduğu, bazı kaynaklar ise tüm kuşların renklerini bir arada barındırdığından söz etmektedir.
Zümrüdü Anka kuşu öleceğini hissettiği zaman kendisine ağacın kuru dallarından bir yuva yapar ve hiçbir zaman ne olduğu anlaşılmayan bir yapışkanla yuvayı sıvar, yuvanın içinde ölümü bekler. Ta ki güneş bütün görkemiyle ortaya çıkıp, kuru dalları yakıncaya kadar…
Japonya'da 4. yüzyılın sonlarına doğru tahta oturan İmparator Nintoku, yüksek bir kuleye çıkar ve ülkesine bakar. Gökyüzüne doğru yükselen tek duman dahi göremeyince, halkının yoksul düştüğüne ve bu yüzden hiç kimsenin evinde pirinç dahi pişiremediğini anlar.
Hemen bir ferman çıkaran Nintoku, halkının üç yıl boyunca sadece kendileri için çalışmasını emreder. Sarayda çalışanları bile evlerine gönderir...
Sadece kendileri için çalışan halk, üç yılın sonunda bolluğa kavuşur.
Nintoku kuleye çıkar, ülkenin her yerinde ocakların tütmekte olduğunu yükselen dumanlardan anlar. Yanındaki eşine sevinç içinde "artık zenginiz" der...
İmparatoriçe ise üç yıl boyunca bakımsızlıktan dolayı her yeri eskiyen, çatısı akan, çiçekleri solmuş sarayı göstererek,
Denizli'nin bir köyünde öğretmenlik yapıyorduk.Eşim okul müdürüydü. Biz yeni evliydik. Düğün takılarımızı bozdurup bir araba almıştık. Annem iki bileziğin altın zincirin bari dursun kızım ayıp olur deyince eşim babasından biraz borç almıştı.
Arabayı peşin almıştık.
Biz okula giderken iki öğretmeni belirli duraklardan alıyorduk. Onlar bize benzin alırken katkıda bulunuyordu.
Biz köyde üç öğretmendik
Bir de eşim vardı.
Köyün yarısı çoban yarısı dokumacıydı. Okul köyün ortasında caminin yanındaydı.
Karşıda köy kahvesi vardı.
Necibe okulun hademesiydi. Necibe genç ve güzel bir kadındı. Okulun her yeri onun sayesinde pırıl pırıldı.
Eşi koyun çobanıydı. Sabah aynı saatte evden çıkınca biri dağa öbürü okula geliyordu. Necibenin büyük kızı ikinci sınıfta.Küçüğü beş yaşındaydı. Necibe beni çok sevmişti .
🛑🛑ARAPLAŞMAYANLARA🛑🛑
“Türk kadınlarının en büyük süsüTürk oluşlarıdır.Onlar süslenmek için elmas veya zümrüt takınmıyorlar,belki üzerlerinde taşıdıkları o taşları süslemiş ve kıymetlendirmiş oluyorlar.Çünkü herTürk kadınıCanlı bir inci ve paha biçilmez birPırlantadır”
Montagu
🛑🛑“Rusya’da bir söz vardır: Hangi Rus’u kazısanız altından mutlaka Tatar çıkar”
Rus Devrimci Vladimir Lenin – 1920
🛑🛑“Araplarda bir söz vardır: Mısırlılar Allah’tan başka kimseden korkmaz, Türkler ondan da korkmaz”
Arap Düşünür
Semame İbn-i Eşreş