Avukat Selçuk Kozağaçlı, Avukat Barkın Timtik ve Avukat Oya Aslan'ın tutuklu yargılandığı davanın duruşması birazdan Silivri Hapishane Kampüsü duruşma salonunda başlayacak.

Duruşmayı bu tweet serisinden takip edebilirsiniz. #SavunmayaÖzgürlük ⬇️
Duruşma, gelen avukatların duruşma salonunda yer olmadığı söylenerek duruşma salonuna alınmaması nedeniyle duruşma henüz başlayamadı.

Tartışmalar üzerine ek sandalye getirildi, meslektaşlar salona alınıyor.
Getirilen sandalyeler de yeterli olmadı dışarıda hala avukatlar bulunuyor, bu sebeple tartışmalar sürüyor.
Alınmayan avukatlar olmasına rağmen duruşmaya başlandı. Avukat Selçuk Kozağaçlı'nın beyanları ile başlanacak.
Selçuk KOZAĞAÇLI söz aldı: "Dünya üzerinde hiçbir ceza davası bu kadar güvende değildir. Bu kadar kalabalık bir avukat heyeti tarafından güven altına alınmamıştır."
Kozağaçlı: "Bendeki listeye göre 20'den fazla avukat örgütünü temsilen 60'ın üzerinde yurtdışından temsilci buradalar. Onlara teşekkür ediyoruz."
Kozağaçlı: "Mesleğimizin temsilcileri, baro başkanlarımız, avukatlarımız buradalar. Burada bulunan tüm meslektaşlarımıza teşekkür ediyorum."
20 ülkeden 60 yabancı avukat gelince uluslararası bir komplo altında hissedebilirsiniz. Hayır sayın Başkan, biz buna enternasyonal dayanışma diyoruz.
Kozağaçlı: "Tahir ELÇİ, dosya başladığından beri hep aramızdaydı. O da katledildi. Kaybettiğimiz tüm meslektaşlarımızı anıyorum."
Kozağaçlı: "Bu dosyaya katılan ve katledilen avukat meslektaşlarımı anıyorum. Hepsi bu dosyanın avukatıydılar. İyi ki varlar, iyi ki bu işi yapıyoruz."
Kozağaçlı: "Dün ancak meslektaşlarımızla bir araya gelebildik. Biz son 15 günümüzü Amasra Maden Katliamı'nın evraklarını inceleyerek geçirdik. Bu dosyanın müdafileri Amasra'da mücadele ediyorlar. Onlarla gurur duyuyorum."
Kozağaçlı: "Gelip bana dediler ki 'ATK raporunu inceledik, bizce savunma yapmamalısın. Ortaya çıkan mesele, değil savunma yapmaya, bir yargılama yapmaya imkan vermiyor. Dosya çöktü tamamen.' dediler.
Kozağaçlı: "Dosyanın bu şekilde çökmesine benim rızam yok. 10 yıldır biriktirdiklerimi mahkeme heyetine anlatmadan vazgeçemeyiz."
2013'te şöyle söylemişiz: "Burada bulunmamızın, ölü veya sağ, yoksullarla ilgisi var. Biz avukatız: Kendimiz için asaleten ve konuşamayanlar için vekâleten konuşacağız"
Kozağaçlı: 2014'te Sadece duruşmadaki beyanlarımızdan kitap bastırmıştık. Bu işlere çalışırken fark ettim ki, beyanlarımızın olduğu kitap Gaziantep 4. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından toplatma ve el koyma kararı verilmiş.
Dosyasındaki sorgular yasaklanmış ve toplatılmış bir dava.
Kozağaçlı: "Bu toplatma kararında, her şeyi toplatma kararı vermişler. Her şeyi toplatamazlar, sizin sorgunuz hala yerinde duruyor."
"Derneklerimizin, bürolarımızın ve evlerimizin basılmasından itibaren 2 ay eksikle 10 yıl geçmiş."
Kozağaçlı: 18 Ocak 2013 tarihinde Beyrut’tan yaptığım basın açıklamasında önce neden böyle bir saldırının hedefi olduğumuzu anlatıp; yaptığımız işleri, yürüttüğümüz davaları sıralayan bir liste sunduktan sonra şöyle söylemişim:
“Bizi tutuklamak mı istiyorsunuz? Savcılıklarda ve mahkemelerdeki hukukçu profili bu iken elbette yapabilirsiniz. Ama biz tutuklandık diye bu işler yapılmaz sanıyorsanız çok yanılırsınız…”
Kozağaçlı: "Biz bir avukatlık kültürü, geleneğiyiz. Bizi tutuklayarak madenci öldüremezsiniz. Biz oraya gider onları tespit eder, cezalandırılmalarını sağlarız."
Kozağaçlı: Yine 2013'te Potansiyel davanın içeriğine ilişkin bir tahminde de bulunmuşum:
“…değil bizi endişelendirecek ciddiyette bir suçlama, eli yüzü düzgün bir komplo bile kuramadıklarını zaten tahmin ediyorum… Geliyorum.”
Kozağaçlı: "O dönem neden oradaydım? 2013'ün Şam'ını hatırlayın. Suriye'ye saldıran 100 silahlı cihatçının 75'i Türkiye'den geçiyordu. Malvarlıkları, müzeleri, fabrikaları yağmalanıyordu. İmalat seri numaralarını Antep'te, Mersin'de bulduk."
Kozağaçlı: "İnsanlar yardım istemek için, Suriye'ye dost olan kimse yok mudur diye sormak için bizleri çağırdılar. Yağmalanıp Türkiye'ye taşınmış malvarlıklarını gösterdiler. Kafa kesmeleri, çocuk kaçırmaları, tecavüzleri saymıyorum."
Kozağaçlı: "5 kere hakkımda yakalama kararı çıkarıldı. Yine büroma saldırdılar, özel harekat polisleriyle kapılarımızı kırdılar. O sırada Lizbon'daydım. Portekizli meslektaşlarım 'gitme, kapı kıran sana ne yapmaz' dediler. Teşekkür edip gelip büroma konulan mührü söktüm."
Kozağaçlı: "Bir kere mühür vurulmasına izin verirseniz, bir kere o mührü kırmazsanız yaparlar. Kıracağız o mühürleri.
Mühür vurulan Çağdaş Hukukçular Derneği'ne vurulan mührü de meslektaşlarımız söktüler. ÇHD tüm gücüyle ayakta. Mührü vuranların akıbeti nedir bilemiyorum."
Kozağaçlı: "Dediler ki bir kez daha, adı evraklarda geçiyor, bir yakalama kararı daha. Atladım, adliyeye gittim ve İstanbul Cumhuriyet Savcılığı yetkisizlikle Ankara'ya gönderdi. Oradan da takipsizlik verildi. İtiraz bile edilmeden kesinleşti. Aynı evraklar"
Kozağaçlı: "Meslektaşlarımı göz altına alırken, büromun kapısını kırdılar, evraklarımıza el koydular. Beni niye almıyorsunuz dedim, 'Seni alınca çok gürültü kopuyor, seni sonra alacağız' dediler."
Kozağaçlı: "Normalde Ankara'da yaşıyorum. 61 gün boyunca Çağlayan'ın kapısı önünde yattım. Savcılara buradayım dedim. 61. günün sonunda kaçma şüphesi var deyip tutukladılar."
Kozağaçlı: "Şam'dan geldiğimde de kaçma şüphesi var dediler."
Kozağaçlı: "Ben geldim, beni mi arıyorsunuz, hayırdır dedim. Mahkeme heyetinin kendisi kaçtı, ertesi güne sahte bir heyet oluşturup ertesi gün beni tutukladılar."
Kozağaçlı: "Ben kaçmıyorum. Ancak beni görünce önündeki evrakı bırakıp kaçanlar var. Bunları tescilli ahmaklık olduğu için anlatıyorum."
Kozağaçlı: "Bu evraklar yok hükmünde olduğuna göre, benim sürekli yanınıza geliyor olmam da tescilli ahmaklık. Bütün bu hikayenin üzerine 15 kez kaçma şüphesi var diyorsanız, burada ne olduğu da açık, burada çalışmayan bir şey var."
Uçağa atlayıp ülkeye dönmeden önce yaptığım her iki tahmin de tutmuş görünüyor. Üyesi olmaktan büyük onur duyduğum ve halen genel başkanlığını yürüttüğüm Çağdaş Hukukçular Derneği, hâlâ bu ülkenin en büyük bağımsız gönüllü avukat örgütü;
+++ arkadaşlarım önlerindeki her işi bizden güzel yapıyorlar ve dava dosyası diye önümüze koydukları şeyi görüyorsunuz, artık sizin önünüzde.
Kozağaçlı: "Bu toplatılan sorgumuzu okudum hazırlık yaparken. 11.5 ay tutuklu kalmışız metni kaleme aldığımızda. Çok öfkeliymişiz o dönem. Şimdi 76 aydır tutukluyuz, geriye bakınca gülümsüyorum ne öfkeymiş diye."
Kozağaçlı: "Bu saçmalığı hangi raddeye vardırabileceğiniz hakkında öngörüm tutmamış. 10 yıldır aynı saçmalığı sürdürüyorsunuz. Tutturdum dersem gerçek olmaz."
Kozağaçlı: "Neden bir dava 10 yıl sürer sayın Başkan? Mesela şu yukarıda görülen çok sanıklı dosya. Dosyaya bakın, 200 sanık, 3 gün dahi ara veremiyorlar. 35 gündür üst üste duruşma yapıyorlar."
Kozağaçlı: "Ne kadar sürdü biliyor musunuz yukarıda sürdürülen dava? Bozmadan sonra 6 ay içinde bitecek."
Kozağaçlı: "Bu dava neden 10 yıl sürer? Çünkü tuttuğunuz dal çürük, elinizi attığınızda elinizde kalacak. Kimse bu dosyayı bitirecek kişi olmak istememiş."
Kozağaçlı: "Çok iş yaptık deseniz, tanıklarımızı dinlemediniz. Savcı kendi tanıklarını bile dinletmek istemiyor. Çünkü gerçek insan bile değiller. Sorsalar, polis 'biz bulamadık öyle bir kişi' diyecek."
Kozağaçlı: "Hazırlığa 14 tanık yazıp, 6.5 yıl tutuklu tutacaksınız ama tanıkları dinlemeye gelince, 'Gerek yok' diyeceksiniz. Bunları dinlemeye bile cesaret edemiyorsunuz, akıbetini dahi soramıyorsunuz tekit müzekkerelerinizin."
Kozağaçlı: "Ama bitireceğiz diyorsunuz. Bitirmek kolay, zor olan bu kadar heyetin 10 yılda neden dosyayı bitiremediğini çözebilmenizde."
Yirmi altı yıldır avukatlık yapıyorum. Uzun sürmüş davaların yabancısı sayılmam. Örneğin, otuz yıl sürerek nihai karar verilemeden zamanaşımından düşmüş Devrimci Sol Ana Davası’nın son dönemine yetişme fırsatım oldu.
Kozağaçlı: Küçük bir kısmı bugün de devam eden Sivas Madımak Katliamı davasında, her birisi onar yılı devirmiş KCK davalarında avukatlık yaptım fakat en uzun davam bunlardan biri değil.
Kozağaçlı: Mesleğimin başlarında Malatya’nın Arapkir ilçesinde iki köy arasındaki mera ihtilafını konu alan bir kadastro davası, ben dâhil olduğum sırada otuz beşinci yılındaydı ve ayrıldığımda devam ediyordu.
Kozağaçlı: Nasıl sonuçlandığını, kaç avukat ve yargıç daha eskittiğini takip edemedim. Ben davanın on sekizinci ve on dokuzuncu yargıçlarıyla çalışmıştım.
Kozağaçlı: Önünüzdeki dosyaya ise bugüne kadar 37 savcı ve 42 hâkim el attı. Başka bir deyişle on yılda seksen kişiyle altından kalkılamamış bir işin sorumluluğunu bu bir haftada üç buçuk imzayla üstleneceksiniz.
Kozağaçlı: Neden üç buçuk imza diyorum, heyetin imzası tamdır sorun yok ama savcı beyin mütalaası kendisine ait değil. Yazım, noktalama hatalarıyla birlikte iddianameyi kopyalamış savcı bey.
Kozağaçlı:"Bir utanma olabilir mi acaba buna dair? 37 savcı ve 42 hakim el atmış. Şimdi siz 3.5 imza ile bu 10 yılda bitmemiş dosyayı mı bitireceksiniz?"
Kozağaçlı: "Diyebilirsiniz ki 3500 avukatla bir şey kopartamamışsın, şimdi bize nasıl laf ediyorsun diye. O da bizim ayıbımız olsun. Ama aynı vekaletname belgesinde 2000'in üzerinde avukata yetki belgesi sunulmuş bir dosya da yok tarihte. Bunu da yazın."
Kozağaçlı: "Bu rakamlar bir ikili karşıtlığı temsil ediyor. Buradaki iki taraf egemenleri ve halkları temsil ediyor. Bu temsiliyet bizim için yeterlidir."
Kozağaçlı: İşin özünde, buradaki iki taraf, halkları ve egemenleri temsil etmek için yeterlidir; Birinci Enternasyonal Davası sanığı Eugene Varlin kadar açıklıkla söylüyorum: İlkeler karşısında iki tarafız.
Suale cevap vermeliyiz zira temsilini üstlendiğimiz taraflar yüzyıllardır yerli yerinde durmakla birlikte, sizin temsiliyet rolünüzdeki kayma davamızı doğrudan ilgilendirdi.
Kozağaçlı: Bu sıra dışı rakamlar üzerine bir değerlendirme yapmamız gerekiyor; benim önerim, Karacoğlan’ın şu güzel dizesini düşünerek başlamak:
“Sual eylen bizden evvel gelene
Kim varımış biz burada yoğiken”
Kozağaçlı:Elbette ne siz kürsüde ilksiniz ne de siyasi tutsaklık bizimle başladı. Ancak bu ülkenin yargısal iklimini anlayabilmek, hiç değilse son on yılda gelip geçenin dosyayla ilgisini kavrayabilmek için hem sizin hem de bizim cevap vermemiz gereken sorulardan birisi budur.
Kozağaçlı: "Ancak sizin temsilinizde bir kopuntu var. Biz ilk gün kimlersek bugün de buradayız. Ancak sizin temsiliyet kopuntunuz hakkında biraz konuşalım."
Kozağaçlı: "Ben Mehmet Ağar'ın Adalet Bakanlığı yaptığını gördüm. Polis şefi, kontrgerilla, çete üyesi. Ben demiyorum, Yargıtay kesin hükümle tespit etmiş. Susurluk çetesi lideri. Hakaret etmek için söylemiyorum, bir tespit."
Kozağaçlı: "Onun bakanlığında, diğer adalet bakanları döneminde, Bekir Bey zaten buranın gediklisi, onun döneminde de bana dava açıldı. Her bakanın döneminde bana dava açıldı, şimdi gelinen aşamada muhatabım sizsiniz, o yüzden size konuşuyorum."
Kozağaçlı: "Ne oldu sizin orada diye soralım, siz usulen bana cevap veremeyeceksiniz, vereceğiniz cevap varsa gerekçeli kararınıza yazacaksınız, ben yine de sizin mesleğinizde olanları anlatayım."
Kozağaçlı: "Bu dava bana açıldığında hakim savcılar 10 bin kişiydiniz. O dönem gruplaşmalarınız başlamıştı, bir dalgalanmanız vardı ancak hala itibarlı kabul edildiğiniz bir dönemdi."
Kozağaçlı: "37 yıl devlete çalıştı benim babam. Benim bütün yaşamım aranızda geçti. İtibarın ne olduğunu bilebilecek olduğum için bunun tespitini yapabiliyorum."
Kozağaçlı: "Paradan bahsetmiyorum. 37 sene üst düzey bürokrat olarak çalışıp kirada öldü benim babam. İtibarın ne olduğunu buradan biliyorum. Öldüğünde hapishanedeydim. Kelepçeli halde cenazesine götürdünüz beni. ."
Kozağaçlı: "Bugün bütün itibarınızı kaybettiğinizi görüyorum. Bu 10 yıl boyunca bütün varlık zemininizi kaybettiniz. Yarınıza yakınınız meslekten atıldı, tenzili rütbe gördünüz, birbirinizi tutukladınız, birbirinize işkence yapılmasına göz yumdunuz."
Kozağaçlı: "Bu 10 yıl içinde bütün kirli çamaşırlarınız döküldü ortaya. Yarınıza yakınınız dibine kadar suça bulaşmış."
Kozağaçlı: "İşkence konusunun altını çizeyim. 15 Temmuz'dan sonra Hakim ve Savcıları hakimlik yaptıkları koridorlarda ters kelepçeleyip, götürüp onlara işkence ettiklerinde bunu yapamazsınız dedik. Bir kez ağzınızı açmadınız."
Kozağaçlı: "Meslektaşlarınıza işkence yapıldığını Ankara Barosu genel kurulunda söyledim. Zannediyorum kamuya açık bir alanda da ilk defa söyleniyordu. Kime yapıldığına bakarak göz çeviremeyiz dedim."
Kozağaçlı: "Bize dediler ki 'siz solcusunuz, bunlar size dava açanlar, size ne?'. Bize dava açanlara, kolumuzu kıranlara dahi yapılan işkenceye göz yummayacağız. Bugün beni görünce hapishanede başını aşağı eğiyorlar bu insanlar."
Kozağaçlı: "O, 5 bin açığı siyasi parti teşkilatlarından tamamladınız. Sayı açığı kapatıldı. Ancak sorunun sayı olmadığını hala anlayamadınız."
Kozağaçlı: "Hadi onlar kendi ideolojileri sebebiyle bu suçları işlediler. Yerine doldurduğunuz gençler daha popüler suçların bağımlısı çıktılar. Rüşvet aldığınız, uyuşturucu kaçırdığınız, beraat ve tahliye borsası kurduğunuz suçlamalarıyla davalar açılıyor."
Kozağaçlı: "Saydığım örnekler dışında bizim dosyamızla ilgili olanlar da var. Bizim dosyanın savcıları güzel bir borsa kurmuşlar, yargılandığınız cemaat dosyasını söyleyip cezadan kurtuluyorsunuz."
Kozağaçlı: "Mesela 'Dubai Masası Dedesi' lakaplı Ağır Ceza Mahkemesi başkanlarınız var. Gözümüzden kaçıp, bizim mesleğe kendini atmaya çalışmış, askı süresinde bilseydim itiraz ederdim."
Kozağaçlı: "Bizim İddianameyi yazan Adem'den Osman'ın uyuşturucu suçlarına geldik şimdi. Daha çok var, aklımda tutuyor da değilim ama profiliniz çok zengin. Bana 20 yıldır aynı davayı açıyorsunuz, adamlar neler denemiş. Yaratıcı bir suçlu profili değilim."
Kozağaçlı: "Benim dosyama el atan hakim ve savcıların listesini tutuyorum, ne yaptıklarını ömrüm boyunca takip edeceğim. Şimdi 15 tanesinin yanında suçlu tiki var."
Kozağaçlı: Hepsini aklımda tutuyor muyum? Hayır. Herkesin kaydını tutmak zor ancak bu dosyaya eli değmiş yetmiş dokuz kişinin isim ve soy isimleriyle sicil numaralarını saklıyorum.
Kozağaçlı: "Sağ olduğum sürece, önünüzdeki dosyanın bize ve mesleğimize verdiği zarara ortak olmuş bu insanların mesleki akıbetini takip edeceğim, her suça bulaştıklarında yanlarına bir tik daha atacağım ama bu kadarla bırakırsam hobiden ibaret olur."
"Mesleki yaşamları boyunca,hak etmedikleri kariyerlere talip yahut sahip olduklarında itiraz edeceğim; emekli olduklarında avukatlık yapmaya kalkarlarsa, yirmi beş avukata on yıl boyunca bu muameleyi reva görmüş hiç kimsenin güzelim mesleğimize sızmaması için mücadele edeceğim."
"Kısacası, korkarım bir “takipçi” sahibi oldunuz. Yaşamımız -en azından benim ve benim yetiştirdiğim avukatların yaşamı- boyunca, sizi izleyip performansınızı takdir edecek ve hikâyenizi tarihe taşıyacak dikkatli izleyiciler kazandınız da denebilir. Velhasıl, “helalleşmeyeceğiz”"
Kozağaçlı: "Velhasıl, helalleşmeyeceğiz. Sevdiğimiz insanlar öldü, sevdiklerimizden, çocuklarımızdan ayrı kaldık bizi kapattığınız için . Bu dava sizinle bitecekse 79 kişi ile bitiyor, bu 79 kişi ile helalleşmeyeceğimizi bilin."
Kozağaçlı: "Şimdi bize gelelim. Biz ne ilk tutuklanan avukatız ne de son oluruz. 90'lı yılların başından bu yana siyasi saiklerle tutuklanan avukatların tamamının ismini hatırlıyoruz."
Kozağaçlı: "2013’de kapatıldığımızda bir furyanın son dalgasına yetiştirilmiştik. Birkaç bin ulusalcı ve laik-devletçi sivil asker kadronun, yazar-çizerin, öğretim üyesinin tasfiyesine denk gelmişti, hapishaneler doluydu."
Kozağaçlı: "2017’deki ikinci gelişimiz (tutuklanışımız) yine bir başka olağanüstü halin devamıydı, bu sefer yaklaşık kırk bin siyasal İslamcı ve on bin kadar Kürt yurtseverini hapishaneye doldurmuş durumdaydınız."
Kozağaçlı: "Venedik kriterleri temel alınmış herhangi bir anayasal rejimde, yetişkin nüfus açısından yüz bin kişiye düşen terörist sayısında dünya ortalamasının yaklaşık elli kat üstüne çıkmış durumdasınız."
Kozağaçlı: "Bu rakamlar çok ürkütücü: 30 bin, 40 bin. Ben avukat olduğumda 5 bin tane 'terörist' vardı. Ne oldu sayın Başkan? Nüfusta mı patlama oldu? Yetişkin nüfus başına dünyadaki ortalama 'terörist' 50 katına varmışız, Venedik Komisyonu raporları diyor. Neden sayın Başkan?
Kozağaçlı: "Elbette ülkenin havası veya suyunda insanları teröristliğe teşvik eden epidemik bir cevher olduğunu düşünmek yerine, yönetemez hale geldiğinizi tespit etmek daha makul olur."
Kozağaçlı: "Bırakın devrimci mücadeleyi, basitçe sıradan siyasal muhalefeti hatta yaşam tarzı farkını hapishanesiz çekip çeviremeyecek durumdasınız."
Kozağaçlı: "Pop şarkıcılarının, internet fenomenlerinin hakkından bile başka türlü gelemiyorsunuz. Kimleri tutukladığınızı görünce, insan hapiste yattığı için sızlanmaktan utanıyor."
Kozağaçlı: "Kimseye siyasal akıbeti konusunda akıl vermek isteğinde yahut pozisyonunda değiliz ancak durumu tespit edebilmek açısından şunu söylememe izin verin:"
Kozağaçlı:Aranızda hiçbir ideolojik, politik, mezhepsel, ırksal çatışma bulunmayan bir milyon kişiye yakın mütedeyyin insandan -sadece üst katmanlardaki çıkar ve rant kavgası nedeniyle- aileleri ile birlikte terör suçlusu veya gözde tabirinizle “iltisaklısı” yaratmayı başardınız.
Kozağaçlı: "Venedik Komisyonunun da dediği gibi 'terör' tanımınız yanlış, 'terörist' tanımınız yanlış, 'örgüt üyeliği' tanımınız yanlış. Bana sorarsanız her şeyiniz yanlış ancak onlar bu kadar ile ifade edebiliyorlar.
Kozağaçlı: "Ben sosyalistim. Bunlar benim ait olmadığım liberal kaideler. Bunlar sizin kendinizi ait hissettiğiniz veya iddia ettiğiniz kaideler. Ne yaptığınızı görebilin diye paylaşıyorum."
Kozağaçlı: "Herkes 'terör iltisaklısı'. Peki adliyeyi temizlemiş mi oldunuz sayın Başkan? Bir kısmınız hapiste bir kısmınız kürsüde ama yıkama suyuyla birlikte bebeği de çöpe attınız, tüm meşruiyetinizi yitirdiniz."
Kozağaçlı: "Agâh Oktay Güner’in bir başka zaman ve zemin için sarf ettiği sözler yeniden anlam kazandı: “ Kendisi hapiste fikri iktidarda” bir “objektif cemaatçilik” halindesiniz."
Kozağaçlı: "Cemaatçileri içeri attınız da ne oldu? Adamlar hapiste fikirleri iktidarda demişlerdi bir zamanlar. Onların sahte evraklarını, delillerini yeniden kıymetlendiriyorsunuz şimdi. Onlar içerde, fikirleri iktidarda."
Kozağaçlı: "Onların kuvvetler ayrılığını inşa için kullandıkları “imamet sistemi” dikey hiyerarşiyi sakatlayarak başarıya ulaşmıştı, sizin ise yatay basınçtan soluğunuz kesilmiş durumda."
Kozağaçlı: "Selefinizin vizyon, imkan ve kapasitesine sahip olmadan pratiğini taklit etmenin başarıyı garanti etmediğini göreceksiniz."
Kozağaçlı: "Doğru duydunuz, tam olarak söylediğim şeyi kastettim. Eğer kuvvetler ayrılığından murat yargının kendisini yürütmeden ayırabilmesiyse, ülke tarihinde ciddiye alınabilecek tek başarı Gülen Cemaati sayesinde yakalanmıştır."
Kozağaçlı: "Nereden biliyorum, bizim soruşturmamızın devam ettiği süreçte, aynı kişiler Başbakan ve Bakanların oğulları hakkında ve Mit Müsteşarı hakkında soruşturma yürütüyorlardı. "
Kozağaçlı: "Ancak biz daha önce de uyanıkmışız, bunların neler çevirdiğini fark edip, 2013 yılındaki savunmamızda değinmişiz.

Siz onların bakan çocukları hakkında yürüttüğü soruşturmanın boğazınızdan geçecemeyeceğini düşündünüz, takipsizlik kararı verdiniz."
Kozağaçlı: "Bizi yutulabilecek lokma saydınız ki bizi ısırdıklarında göz yumdunuz. O dosyalarda hukuka aykırı delil tartışmışsınız sayfalarca, şimdi bizi küçük lokma sayıp görmezden geliyorsunuz. O iş öyle değil sayın Başkan."
Kozağaçlı: "Biz kolay lokma değiliz, öyle düşünüyorsanız da değiştirin. Cemaatçilerin açtığı dava ile Ahmet Mehmet bir araya gelip karara çıkaralım diyemezsiniz, diyemeyeceksiniz. Biz öyle lokma değiliz."
Kozağaçlı: "Montesquieu’nün toprak soyluluğu yararına umduğu yargısal koruma yahut burjuva liberal parlamento demokrasisinin parlattığı fren-denge anlamıyla kuvvetler ayrılığı benim açımdan değerden yoksun."
Kozağaçlı: "Ben sosyalistim. Devlet üzerine kendime yetecek teorim var, daha önemlisi mesele hakkında kişisel deneyime dayalı fikir sahibiyim."
Kozağaçlı: Ceza Adaleti açısından üçüncü taraf zaten bizzat devlet anlamına gelir fakat bu; “bir üçüncü gibi müdahale ederken şiddetten muaf olduğu veya siyasal güçle ilişkisiz olduğu anlamına gelmez;
++++ kendine has bir şiddet edimi olmayı ve siyasal gücün belirli bir kullanımından ibaret kalmayı sürdürür.

Kesin olan şey, hukukun adaletinin iki değil üç kişinin bulunduğu bir sahnede oynan kendine has bir tahakküm gösterisi olduğudur”
Kozağaçlı: "Elbette her devlet kolaylıkla insan öldürebilir, insanların yaşamlarını çekilmez veya yoksulluklarını sürekli hale getirebilir; büyük marifet sayılmaz: Siyasal iktidar yoksullar ve direnenler için zaten bu demektir. "
Kozağaçlı: "Ancak, bunu hukuksal bir tahakküm “tarzında”; şiddetin niteliğini dönüştürerek sürdürmek ihtiyacındaysa hukuk “yapması” gerekir."
Kozağaçlı: "Hukuksal tahakkümü, başkaca tahakküm tarzlarından ayıran şey, kendini üçüncü taraf olarak sunan bir gücün tahakkümü olmasıdır."
Kozağaçlı: "Bunu kendim için söylemiyorum. Soma için söylüyorum. Yargıtay Ceza Dairesi oy birliği ile bir karar veriyor, diyor ki olası kasıt var. Bu kararı duyduğum gün dedim ki, bunu böyle bırakmazlar."
Kozağaçlı: "Maden patronlarını hapis cezasıyla tehdit edecek bir hükümet değildi bu. İtiraz ederler sanıyordum. Ne yaptılar sayın Başkan? Basit matematik yaptılar, 5 üyenin 3'ünü aynı gün aynı anda üye atayıp, kararı oy çokluğuyla çıkacak hale getirip, değiştirdiler."
Kozağaçlı: "Bu tip sahtekarlıklar için verdiğiniz paraya yazık. Böyle tahakküm kurulmaz. Aynı gün 3 üye atayıp karar değiştirebiliyorsanız tüm teşkilat size masraf sayın Başkan"
Kozağaçlı: "Böyle bir şeyi asla kabul etmeyeceğiz. Bizi tutuklamakla falan olmaz o iş. Bunu hukuk diye bize yutturamayacaksınız."
Kozağaçlı: "Bu davada bizi tutukladılar, dövdüler, mallarımıza el koydular, yağmaladılar. Bunların hepsi suç. Burada bir numara yapmanız lazım. "Hürriyeti tahdit" eyleminizi "gözaltı" diye yutturmanız lazım."
Kozağaçlı: "Yağma fiillerinizi "arama ve el koyma" diye yutturabilirdiniz. Beceremediniz bunları. Bu kadar basit iş yaptınız bu dosyada, böyle de tahakküm olmaz."
Kozağaçlı: "Siyasi dava böyle görülür diyorsanız bunu kabul ediyorum. Ben kendi adıma dostu da düşmanı da tanımayı kabul ediyorum."
Duruşmaya 14.30'a kadar ara verildi.
Verilen aranın ardından duruşma başladı, Avukat Selçuk Kozağaçlı'nın beyanları ile devam ediliyor.
Kozağaçlı: Cemaat ile devamlılığınızı açıkça itiraf edebilmenizi beklemiyoruz. Ancak bu kopuntu yokmuş gibi davranamazsınız.
Kozağaçlı: Duruşma savcıları,arada gerçekleştiği varsayılan skandal kopuntuya rağmen,iddianame savcısının basit,açık ve aslında hukuksal açıdan işe yaramaz olduğu bilinen üç paragrafını -yazım hatalarıyla birlikte- kopyalamış ve aylardır“esas hakkında görüşü”olarak ileri sürüyor.
Kozağaçlı: "Siz şunu diyorsunuz, Cemaatçilerin başbakan ve oğulları hakkında söyledikleri her şey uydurma ama sizin hakkınızda söyledikleri doğru.

Ya da Başbakan ve oğulları hakkında söylenenlerin de doğru olduğunu biliyorsunuz ve kabul ediyorsunuz."
Kozağaçlı: "Niye? Örneğin “Gezi” davasının son savcıları kadar “yeniden değerleme” yapacak enerjisi mi yok? İddianameyi çok başarılı, çok iyi mi buluyor? "
Kozağaçlı: "Gezi davasını hazırlayan ekip bizimkiyle aynı. O davanın savcısı en azından, dil ve anlam eksikliği olmakla birlikte bir mütalaa vermiş, istenen cezada bir değişiklik yok ama en azından vermiş.

Siz de o enerji de mi yok?"
Kozağaçlı: "Adem açıkça benim hakkımda yalan söylemiş. Bana örgüt üyesi demiş, basit bir yalan. Bazı dijitaller buldum, tanıkların ifadesini aldım, bu örgüt üyesidir demiş. Yapılacak iş dijitalleri incelemek ve tanıkları dinlemektir."
Kozağaçlı: "Peki 10 yıl boyunca bu tanıkları dinlememek, 9 yıl boyunca -siz buldunuz birden- dijitalleri bulamamak nedir peki?"
Kozağaçlı: "Eksik bilmek yalancılar için hiç bilmemekten çok daha tehlikelidir. Öncelikle; “Goebbels hiçbir zaman yalanları tekrarlamanın Nazizm için çok önemli olduğunu dillendirmedi, ama 1941’de “Churchill’in Yalan Fabrikası” ile ilgili olarak şunları söyledi:"
Kozağaçlı: “İngiliz’in prensibi şudur: Yalan söylüyorsan tamam söyle, ama her şeyden önemlisi yalanına bağlı kal” 1942’de günlüğüne şu notu düşmüştü: “Propagandanın özü basitlik ve tekrardır”
Kozağaçlı: "Sizler, mütalaanızı tekrar ediyorsunuz celselerdir. Taleplerimizi reddediyorsunuz celselerdir. Ne kadar söylerseniz o kadar doğru olacağını mı düşünüyorsunuz? O iş öyle değil."
Kozağaçlı: "Yönetimler, kullandığı kişilere çok vefalı duruyor olabilir ancak öyle değildir. Biraz işler karışınca neler yapıyorlar, dönüp hapishanelerdeki hakim ve savcılara bakın. Bugün gelip yerinize geri otursalar ne dediğimi anlarlar."
Kozağaçlı: " Faşistler daima ne olduklarını inkâr ederler ve totaliter politikalarını düşmana atfederler; dosyamızda jenerik bir örnek var: “Çağrılmadan Gelen Süleyman”
Avukat Süleyman Taşbaş, cemaatin kadrolu joker avukatıydı."
Kozağaçlı: "Bu kişi benim hakkımda soruşturma başlatılmasına sebep olan kişi."
Kozağaçlı: "Bize diyorsunuz ki 'bu adamların (sahtecilikten yargılanan polislerin) ne yaptığını biliyorum, bana bu dosyada ne yaptıklarını söyleyin?' Avukat Süleyman söylemiş 'beni çağırırlardı, gelir ifadeyi imzalar, zarfta paramı alırdım' diyor."
Kozağaçlı: "Kâğıt üstünde, “sanık müdafiidir” ama sanık tarafından çağrılmamıştır. Onun için “Çağrılmayan Süleyman”. Baro tarafından da görevlendirilmemiştir. O, örgüt avukatıdır: Talimatını ve parasını örgütten alır."
+++ Söylediklerine inanılabilir mi? İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı inanmış iddianame hazırlamış, ağır ceza mahkemesi heyeti ciddiye almış hüküm kurmuş. Biz de şimdilik inanalım. Süleyman bu işleri tek başına yapmamış, örgütünde polisler ve savcılar var.
Kozağaçlı: "İrtibatlı olduğu Cumhuriyet Savcısı kim? Âdem Özcan: İddianame savcımız.
Talimat aldığı polisler kim? Ömer, Serdar, Osman, Ali Fuat, Ali İhsan, Ferdi: Bizim fezlekemizin de prensleri.
Bu işler ne zaman nerede oluyor? 2012 Ekim. "
Kozağaçlı: "İstanbul’da; bizim soruşturmamızın başlamasından bir hafta önce, soruşturmamızın açılmasına neden olacak ifadenin oluşturulmasından söz ediyoruz: Selçuk Aymaz."
Kozağaçlı: "Hakkımızda soruşturma başlatabilmek için kullanılan “DHKP-C davası şüphelileri gözaltına alındığında çağrı olmadan soruşturmaya örgüt talimatıyla dâhil olmak” cümlesinin rol modelini böylece tanıyabiliyoruz. "
Kozağaçlı: "Avukat itirafçı olmuş; polisler, savcılar, hakime tutuklandı. E bir tek Selçuk kalıyor. Neden dinlemediniz bu adamı? Neyinden korktunuz? Bize soruşturma başlatılmasına neden olan tanığın neyinden korktunuz da bu salona getirip dinlemediniz?"
Kozağaçlı: "Diğer dosyada çağırdılar, anlatmışlar. Niye burada çağırmıyorsunuz? Siz burada sahtecilik bulamıyorsanız olmadığı anlamına mı geliyor yoksa görmek istemediğiniz anlamına mı geliyor?"
Kozağaçlı: "Süleyman'a sormuşlar hangi savcı ile çalışırdın, Adem demiş. Bizim iddianame savcımız. Hangi polisle çalışırdın demişler, tamamı bizim fezlekeyi hazırlayan polisler. Başka zamandır o derseniz, tamamı diğer dosya ile aynı hafta gerçekleşmiş."
Kozağaçlı: "Bunar onların işiydi ama meslektaşlarım bilsin, kamuoyu bilsin, karar sizde artık, bu iş sizin işiniz artık. Ama siz de bilin ki tüm bunları bilerek hala aynı iddianameyi yazmak bilerek ve isteyerek suçtur."
Kozağaçlı: "Çocuğun (itirafçının) önüne 341 kişi koymuşlar, tamamına örgüt üyesidir kod adını da vereyim demiş. Dinlemek istemiyor musunuz? Bizim tanığımız da değil, savcının tanığı. Dinlemek bile istemiyor. Bunun gibi 14 tanık, hiçbirini dinletmiyor. Çünkü yok bu tanıklar."
Bize diyorsunuz ki, "örgüt üyelerinin gözaltılarını takip etmeye çağrılmadan geldiniz." dosyanın özeti avukatlığımız. Bunun nereden uydurduklarını görüyoruz. Çünkü ellerinde "Çağrılmadan Gelen Süleyman" var. Bir örgüt avukatı var. Bizim dosyamızdaki bu iddianın rol modeli odur.
Kozağaçlı:"Çok tekrar edersen yalana belki onlar inanır ama sen inanmayacaksın. Savcı Adem yalan söylediğini bildiği için şimdi firari. Siz (savcılık makamına) aynı iddianameyi mütalaa olarak yazıyorsanız artık konumuz Adem değil, sizsiniz."
Kozağaçlı: "Beni Türkiye’nin, Kıbrıs’ın ve Türki Cumhuriyetlerin en elek üstü kara para, kumar ve organize suç örgütü liderliğiyle suçlanan kişilerle aynı hapishanede tutuyorsunuz. "
Kozağaçlı: "Bu adamlardan tahliye karşılığında kimlerin para istediği ve hele ki istenen rakamlar üzerine benim birinci elden duyduklarımı duysanız, maaşlarınız hakkında karamsarlığa kapılırdınız."
Kozağaçlı: "Hakkımızda bir hüküm kurmaya hazırlanıyorsunuz. Her karar bir performatif şiddet eylemi. Bundan kaygılanmamız gerekiyor. Bizim iddiamız da korkmadığımız değildir. Bizi kapattınız, yakınlarımız öldü, acı ve eziyet çektiriyorsunuz."
Kozağaçlı: “Korku ile Umut Arasında” yaşamak dinlerin sömürdüğü bir alandır. Aziz Augustinus’un da Muhiyiddin E’n-Mevevi’nin de temel meselesi budur.
Biz umutluyuz ama sizin olan bir şeyden değil, kendimizden, meslektaşlarımızdan umutluyuz."
Kozağaçlı: "Hüküm sanığı korku bayrağıyla korkutmaktır. Bir hüküm verecekseniz. Sizi durdurmak için bu kadar konuşuyoruz. Bu korku bayrağına biz teslim olmayız."
Kozağaçlı: "Kurduğunuz hüküm yüzünden avukatlıktan men edilebilirim. Dolayısıyla endişeleniyoruz. Ancak umudumuz da var, umudumuz elimizde olandadır. Meslektaşlarımızdan, yoldaşlarımızdan umudumuz var."
Kozağaçlı: "Mahkemeden, hapisten, tutuklanmaktan korktuğumu sanmayın, bizi hapisle korkutamazsınız ancak telafisi olmayan zararları vermemeniz için ısrar ediyorum. Buraya gelen herkes bu ısrarı onurlandırmaya geldiler. Haklılığımızı onurlandırıyorlar."
Kozağaçlı: "Bu ısrarın -en basit örneği bu salonu dolduran insanların bizi yalnız bırakmama tutumunda görülebileceği üzere- defalarca onurlandırıldığını söyleyebilirim. Bununla da sınırlı değil; ben hala Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Başkanıyım."
Kozağaçlı: "Tutsak olarak çıktığım her üç genel kurula da hapishaneden yazılı mesajla katılabildim ama meslektaşlarım beni bu göreve uygun bulmaya devam ediyorlar. Ayrıca; yakın zamana kadar -yine hapisten seçilerek- Avrupa Demokrat Avukatlar (AED) örgütü ikinci başkanıydım."
Kozağaçlı: "Demokrasi ve İnsan Hakları için Avrupalı Hukukçular (ELDH) ve Uluslararası Demokrat Avukatlar (IADL) örgütlerinin hala yönetim kurulu üyesiyim."
Kozağaçlı: "Girişi bitirdiğime göre artık başlayayım. Bu savunmada sadece Ebru'dan bahsedip bitirseydim içim daha rahat ederdi ve asıl olarak bunu istiyorum. Ama Ebru yaşasaydı "abi söyleyelim sözümüzü" derdi. Bu sebeple sözlerimizi söylüyorum."
Kozağaçlı: "Ebru'yu el birliğiyle katlettiniz. Yargıtay, mahkeme el birliğiyle Ebru'yu katlettiniz. Ebru hakkındaki bozma kararını açıklama için Ebru'nun ölmesini beklediler. Ebru'nun 1 hafta bir zamanı olmadığı biliyorlardı, beklediler."
Kozağaçlı: "Ebru'nun ölümü bu dosyanın kıyametidir. Kıyametin iki anlamı ve birisi aydınlanmadır. Bu sebeple kıyamettir diyorum. Ebru'nun ölümü bu dosyanın örtüsünü kaldırdı, Ebru'nun ölümü, şehitliği bu dosyanın aydınlanmasıdır."
Kozağaçlı: "Ebru'nun şehitliği, 'örgüt üyesi olduğu için' denilen bir şey değil, ya da biz çok dindar olduğumuz için şehit demiyoruz. Bizi dinlerseniz şehidin tarihsel ve etimolojik kökenini anlarsınız.
Şehit şahit olma kökünden gelir. "
Kozağaçlı: "Ebru'nun bu dosyada şahit olduğu şey, gelecekte kurmak istediğimiz topluma dair şahitliktir. Bu dosya hakkında şahit arıyorsanız Ebru'nun şahitliğine bakacaksınız, getiremediğiniz 14 kişiye değil."
Şehit, zulme karşı kendi direnişini şahit göstererek, aydınlanmasını paylaşarak, dünya üzerinde toplumsallaştırılmaya en az elverişli olan şeyi, yani bizzat ölümünü toplumsallaştırarak toplumun geleceğine kefil olur. Ebru da tam bu nedenle öldü.
Kozağaçlı: "Onun Avukat kimliğiyle ölümünün sadece bizim mesleğimizi değil sizinkini de ne kadar ilgilendiriyor olduğunu önümüzdeki yıllarda göreceksiniz."
Katledilen Güney Afrikalı Avukat Steve Biko için yazılan şiirde şöyle denir;“Ülkedeki en iyi avukat
Sizin sesinizdi,
Sizin sesiniz,
Ne önemi var söylenenlerin
Bir soruşturmada, en iyi avukatlar
Konuşurlar ölümü göze alarak, ölürler sonra”
Biko, devlet tarafından katledilmişti.
Kozağaçlı: Şiir, devletlerin düşmanlarını yasadışı yollarla ortadan kaldırmasının tarihsel tanıklığından yahut ağıtından ibaret değildir. Öldürülen avukattır, ödenecek bedel katil açısından da korkutucu olabilir;
“ölümünüz onları bırakabilir soğukta,
Bırakabilir soğukta...”
Kozağaçlı:Ebru iyi bir avukattı ve ölümünün getireceği soğuğa hazırlıklı olmalısınız.Onun,bir gün geleceğine ölümüyle kefil olduğu toplumun dışındasınız. Adına her yıl verilen ödül, dünyanın ulaştığı her köşesine onun sıcak adını ve onu öldürenlerin soğuk hatırasını taşıyacaktır.
Kozağaçlı: Zamanın sizi ısıtmasına veya isimlerinizi aklamasına asla izin vermeyeceğiz.
Kozağaçlı:"Ebru'nun şehitliği bu davaya aittir ve hatta tamamlayamadan bitirmeye çalıştığınız davanın en önemli hadisesi, yani tek mümkün hükmüdür. Bu ölüm kavranmadan “davanın” anlaşılabilmesi ve tamamlanmış kabul edilmesi mümkün değil."
Kozağaçlı: "Ebru, firari savcınıza göre, bu davanın en önemli sanığıydı ve iddiaya göre içerisinde insan öldürmeye teşebbüs dahi bulunan bir dizi şiddet eylemiyle anayasal düzeninizi devirmeye çalışmıştı."
Kozağaçlı: "Geçen on yıl, MİT tarafından çocuk yaşta iğfal edilmiş şizofren bir uyuşturucu bağımlısının bu sahte tabloyu yaratmak ve tek dayanağını oluşturmak üzere kullanıldığını ortaya çıkardı. "
Kozağaçlı: "Ebru'nun adam öldürmeye teşebbüs ettiği iddiası varsa bu adamın bu dosyaya gelmesi gerekmez miydi? Nerede bu adam, yok. Silah nerede, yok."
Kozağaçlı: "Sözde öldürmeye teşebbüs ettiği kişi hakkında tek bir adli evrak, şikâyet, olay tutanağı yok çünkü hadise bir şizofrenin zihninde olup bitiyor. "
Kozağaçlı: "Hakkında istihbarat toplattığını iddia ettiğiniz insanlar davaya gelip Ebru’nun avukatlığını yaptılar veya onun tanığı olarak isimlerini bildirdiler.

Şizofren tanık, başka bir dosyada bana talimatı başkası verdi demiş aynı olay için. Başkaları ceza almış."
Kozağaçlı: "Başkaları ceza almış ama yaralanan adam hala ortada yok.

Siz hala Ebru'yu neyle yargılıyorsunuz! Ebru'yu neden tutukladınız! Ebru'yu neden öldürdünüz!"
Kozağaçlı:"Dağ nerede,kül olmuş. Alın bakın Fetö/Pdy dosyasının mahkeme hükmü.Bana evrak bulun getirin dediniz.Buyrun getirdim, görmek isterseniz. Ortada yaralı yok,silah yok,o olaya ilişkin FETÖ dosyasında hüküm verilmiş ancak size kalsa hala Ebru hakkında müebbet vereceksiniz."
Kozağaçlı: "Hiç değilse artık bir müzekkere yazın artık, dosyanıza girsin usul açısından dosyanız bozulmasın. "Dosyanın en önemli delili bir başka dosyada hükme bağlanmış, nasıl sormadınız?" demesinler."
Kozağaçlı: "Müvekkillerinin cenaze törenlerinde yahut ölülerini teslim almak üzere gittiği Adli Tıp morgu önünde fotoğraflarını çekmişsiniz. Madem dosyaya koydunuz, ölümün sizin için de bir tefekkür konusu olduğunu kabul edelim."
Kozağaçlı: "Ebru’nun ölümünün davanın bütününe sirayetini kavrayabilmek amacıyla, neredeyse on yıl önce, yine bu salonda yapılmış açılış konuşmasının özel bir bölümünü seçtim: Antigone Tragedyası."
Kozağaçlı: "Hikâyeyi size basitçe hatırlatmama izin verin.
Ünlü Oidipus’un bilinen nedenlerle kendini kör ederek iktidarı terk etmesinin ardından, tahta birer yıl dönüşümlü olarak çıkmakta anlaşan oğulları Eteokles ve Polyneikes anlaşmazlık yaşarlar."
Kozağaçlı:
"Eteokles, sırası geldiğinde tahtı kardeşine devretmeye yanaşmaz. Ülkeden sürülen Polyneikes, tahtı ele geçirebilmek için Argos Kralı’nın kızıyla evlenir ve kayınpederinin ordusuyla gelerek Thebai’yi kuşatır."
Kozağaçlı: İki kardeş, kentin yedinci kapısı önünde yaptıkları düelloda birbirini öldürür ve tahta dayıları Kreon geçer.
Yeni Kral, şehri savunmak için ölen Eteokles’in cenazesini kahramanlara layık bir törenle kaldırır,
kardeşi Polyneikes’in ise vahşi hayvanların parçalaması için kırlara atılmasını emreder. İşte Sophokles’in öyküsü burada başlar.
Kozağaçlı: Antigone ağabeylerinden birine yapılan haksızlığı kabullenemez ve aynı zamanda müstakbel kayınpederi olan Kralın emrine karşı gelerek cesedin üzerini toprakla örter.
Kozağaçlı: "Kreon, emrine karşı geldiği gerekçesiyle Antigone’yi ölüme mahkûm eder: Canlı canlı bir kaya mezara konacak ve orada ölecektir. Hikâye bu. Açılış konuşmasında Kreon’un akıbetiyle de ilgilenmişiz ancak şimdi Antigone’ye yoğunlaşabiliriz. "
Kozağaçlı: "Basitçe müvekkillerinin cenazelerini kaldırmakla suçlanan “iyi” Ebru ile onu bu nedenle betondan bir kaya mezarına benzeyen tecrit hapishanesine kapatarak ölümüne neden olan “kötü” iktidarın hikâyesinden söz etmiyoruz."
Alegoriye değil, mesele üzerinde açık bir zihinle düşünmeye ihtiyacımız var.
Kozağaçlı: "Bizim bu hikayeyle bağımız, bizi o tarihte 3 müvekkilimizi gömmekle suçlamışsınız. Bu iddianamenin kapsadığı 1996 yılından kapatıldığım 2017 yılına kadar 700 tane müvekkilimin fiilen cenazesine katıldım, bunları gömdüm. Sayıları karıştırmışsınız."
Kozağaçlı: "Toplu mezar açtım, madenlerden, garlardan insan topladım. Tam da bu anlamıyla ölülerin avukatlığını yapıyoruz. Issız mezarlıkların ıssıyız. Biz avukatlıktan bunu anlıyoruz. Suç dediğiniz buysa eğer..."
Kozağaçlı: Müvekkillerimizin cenazelerini kaldırırken bir çok adli tıp uzmanı ile çalıştık. Yeri gelmişken anayım, Şebnem Korur Fincancı Türkiye'nın dünya çapında yetiştirdiği en iyi adli tıp uzmanıdır. Bu ülkenin hukukuna onu tutuklayanlardan daha fazla katkısı vardır.
"Ebru’nun ölümünün bu klasik metinle (Antigone) ilişkisi çok yönlüdür.Evvela her ikisi de basitçe doğrudan katledilmemişler ve her aşamasında fikirlerini değiştirebilecekleri bir sürecin sonunda ölüme neden olanın kendi tercihleri olduğunu idrak ederek yaşamlarını yitirmişlerdir"
Kozağaçlı: "Yine her ikisi de önce yasaya karşı gelmekle ve devamında eylemleri boyunca, gerçekçi olmamakla, güç dengelerini gözetmemekle, kendilerine yazık etmiş olmakla hatta birazdan üzerinde konuşmak istediğim gibi “kibir” le suçlandılar. "
Kozağaçlı: "Bir başka benzerlik, her ne kadar ilki Thebai’nin son prensesi, ikincisi yetim ve yoksul zaza kızılbaşı bir komünist bile olsa, her ikisinin de kadın olması. "
Kozağaçlı: "Antigone sayısız feminist okumaya konu olmuştur, buna imkân verecek malzemeyi barındırır ama benim ilgimi çeken, bu kadınların eylemlerinin cinsiyetlerini aşan bir tarihsel ize yol açacak politik niteliği olduğundan işin bu yönünü bilerek dışarıda bırakacağım."
"Politik niteliğe yapacağım vurgunun bu ölümün kişisel tarafını gözden kaçırmanıza yol açmaması için önce sorayım: Neden Ebru öldü?
Bu soru, basitçe cevaplayabileceğimiz “Ebru neden öldü?” sorusundan farklıdır. Ebru devrimci bir avukat olduğu ve zulme karşı direndiği için öldü."
Kozağaçlı: "Ebru devrimci bir avukattı ve bu nedenle öldü. Beni böyle yargılayamazsınız, dedi ve öldü. Ama onun kişisel yönlerinden bahsetmeden bunu söyleyip geçmek istemiyorum."
Kozağaçlı: "Başka bir soru, neden Ebru öldü, neden ben sağım? Hepimiz açlık grevindeydik, direndik, yapamazsınız böyle dedik."
Kozağaçlı: Üzerimizden fırtına gibi geçtiler, hiçbir usul kuralı uygulanmadı. Neden Ebru sorusunun cevabı, bana sorarsanız, ezilen ve direnen insanın kendi şahsında birleştiği bir kişiydi.
Kozağaçlı: 16 yaşında doğurduğu kızını gerektiğinde temizliğe giderek büyüten bir kadının kızıydı. Ebru doğduğu gün bıçağa ayrılmış bir kadındı. Yoksulluğu aştı, yetimliği aştı ve buna rağmen kafa tuttu ve bunu kaldıramadınız. Ebru'yu hazmedemediniz.
Kozağaçlı: "Bir ezilenin direnmesine tahammül edemediniz.
Yargıtay dedi ki, önce ölecek ve sonra o karar yazılacak. Önce öldü ve sonra kararı yazdılar. O öldü ve siz hala Ebru'yu yargılamaya çalışıyorsunuz."
Kozağaçlı:
“Çünkü kuyudur bazı çocukları söylemek
görmez kimse, göz göz olur insan.”
diyor Varol ve ekliyor;
“su ve ateş
kuyu ve dağ birdir
bazı çocuklar kalır
Bazı çocuklar bıçak içindir”

Ebru bıçak için doğmuş bir çocuktu, buna tahammül edemediniz.
Kozağaçlı: Baroya fotoğrafı asıldığında çıkıp Bakan dedi ki, "teröristin fotoğrafını astırmayız; diğer Bakan çıkıp dedi ki "teröristin cenazesi". Şimdi bakıyoruz ve görüyoruz ki sahte bir adam öldürmeye teşebbüs davasıymış ve bir başka dosyada hükme bağlanmış bir olaymış.
Kozağaçlı: "Ebru'nun dayısına dava açtılar. Yeğenim diye hastane kapısında gezen adama."
Kozağaçlı: "Onun fotoğrafına, onun cenazesine, onun dayısına laf uzattığınızda artık bu sınıf kavgası değil, sokak kavgası olur."
Duruşmaya 15 dakika ara verildi.
Kozağaçlı: "Aranın ardından duruşma başlıyor. Yarın beyanıma kaldığım yerden devam edeceğim ancak bugün şimdi dosyaya dair konuşmak istiyorum."
Kozağaçlı "Başa dönelim. Bu yargılamanın bu şekilde sürdürülmesinin mümkün olmadığını belirttiler bana meslektaşlarım. Ben avukat olsaydım, bana bu savunmayı yaptırmazdım bu koşullarda, dosyanın ertelenmesi lazım, taleplerimizin kabul edilmesi lazım, savunma verme, derdim"
Kozağaçlı: "Bundan 24 yıl evvel elde edildiği iddia edilen bir dijital malzeme var, 17 yıl önce incelenip savcılık emanetine kaldırıldığı söyleniyor. 10 yıl boyunca her heyetten getirilmesini istedik, haklarını yemeyelim hepsi de Emniyet'e tekit müzekkeresi yazdılar."
Kozağaçlı: "Hakkımızdaki delilleri Mahkemeye getirmeye çalışıyoruz yani. Savcılık asla cevap vermedi. Bugüne kadar "kütükler bendedir, alın buyrun" diyemedi. 9 yıl boyunca bu oyunu oynadılar."
Kozağaçlı: "Bu sene bir sabah gelip dediniz ki, alın buyrun kütükler. Kütük gelince hepimiz sevindik. Çünkü bu kütükler hayatımızdan söz ediyordu, sevincimizin sebebi bu metinlerin yalanlığını artık koyabilecek olmamızdandır."
Kozağaçlı: "Falanca kente gitmiş, falanca hapishaneye gitmişler, falan filan. Elbette yalan tamamı. 22 kalem inceleme başlığı talep ettik, ATK'den bundan sorulsun istedik. Siz tek bir soru sormak istediniz, "dosyadaki evraklar bu dijitalden mi basılmış?" diye sordunuz."
Kozağaçlı: "Bizim sorularımızı sorsaydınız dün akşama kadar kalmayacaktı bu iş. Neyse. ATK 4 ay bu evrakları elinde tuttu ve 11 sayfalık bir üst yazı ile bu dijital kütükleri ve imajları size iade etti."
Kozağaçlı: "İlginç bir vaka var. Israrla 7. sayfayı okudunuz mu diye sorup durdunuz. Ömrümüz dijital kütük ve ATK raporu okumakla geçmiş insanlar olarak ne demek istediğinizi bir türlü anlamadık."
Kozağaçlı: "Sanıyoruz ki bu 7. sayfada "Basılı evraklar dijitalde var, şu şu sayfada bulunmaktadır" cevabı vermeye çalışıyorsunuz.
Oysa bu yazmıyor bu raporda."
Kozağaçlı: "Türkiye, Hollanda ve Belçika'ya yazmış, bu evrakları Türkiye'ye gönderin demiş. Meslektaşlarımız çok uzun anlatacaklar ben kısaca söyleyeceğim. Belçika ve Hollanda adli istinabe talebini reddetmiş.
2005 yılından beri istemişler bu evrakları."
Kozağaçlı: Hollanda ve Belçika ısrarla bu isteğe cevap vermemişler. En son telefonda demişler ki " bizim polisler sizin polislere bir dvd vermiş, siz kendi polisinize sorun, artık bize sormayın."
Kozağaçlı:"Kime sormuşlar peki bunu? Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığına yazmış savcı. "Bu dvd sizdeymiş, bana gönderin demiş" Böyle bir şey olabilir mi aranızda devlet işinden anlayan var mı?"
Kozağaçlı "Ramazan Akyürek, 6 tane harddiski, 3 Tane Dvd Fikret'e veriyor. Fikret yazık çok ceza yedi evrak sahteciliğinden.

Ramazan, Fikret'e ne verdi? Bilmiyoruz.
Nereden aldı da verdi? Bilmiyoruz."
Kozağaçlı: "Ramazan Fikret'e verirken nasıl oluyorsa 1 CD, 2 CD oluyor.
Adli Tıp Raporu diyor ki, Harddisk'lerde bir şey yok, DVD'lerde bir şey yok. Tek bir cd'de 2 meselede eşleşme var."
Kozağaçlı: "Peki o CD hangi CD? Ramazan'ın 2. CD'si. CD'nin oluşturulma tarihi farklı, oluşturulma yeri Türkiye, Ramazan almış koymuş bu CD'ye bunları Türkiye'de."
Kozağaçlı:" Bu anlattıklarım Hollanda içindi. Şimdi Belçika'ya geçelim. Size Belçika'ya sorun dedim. Dava sürüncemede kalıyor dediniz. Ben bu kadar yıldır tutukluyum dava sürüncemede değil. Adli istinabeye sormaya gelince dava sürüncemede."
"Siz sormadığınız için ben Belçika'da, bu belgerler yapılan yargılamanın davasında avukatlık yapan meslektaşımıza sordum. Meslektaşım çok net açıklamış, bu dijitaller avukatlara incellettirilmedi, bu yüzden Belçika bu dijitallerin delil olarak kullanılmasına izin vermiyor."
"Belçika delil olarak kullanmadığı şeyi size vermemiş tabi ki. Belçika'ya polis göndermişsiniz. Yasadışı yolla bu dijitalleri bir dvd'ye koymuşlar.

Bu şekilde alınan dijitalleri bize adli istinabe yoluyla aldık diye yutturmaya çalışıyorsunuz."
Kozağaçlı: "Ben meselenin bu kısmına odaklanacaktım. Bunların hiçbiri bir yerde bulunmuş değil, el konulmuş değil, el koyma tutanağı yok, bir şey yok. Bir anda sormuşlar, Ramazan hatırlayıvermiş kendisinde olduğunda. Bir tane de ek CD koymuş."
Kozağaçlı: "Bunu da ATK incelemiş, iki adet eşleşme olmuş ancak nerede eşleşme, o da yok, eşleşmeler de Ramazan'ın meşhur CD'sinde."
Kozağaçlı: Meslektaşlarımız bizim dosyamızda hakkımızda bulunan tüm dijital içeriği olduğunu söyledikleri şeyleri, 300 kalem evrakı incelediler.
Kozağaçlı: Cemaat olsa ATK'ye sorardı, ATK derdi ki, "TAM DA RAMAZAN'IN DEDİĞİ GİBİ!"
Ama sizin elinizde böyle kadrolar yok.
Beceremiyorsunuz. O yüzden yıllar sonra bu dijitallerin içinde sizin söylediğiniz şeylerin olmadığını ortaya çıkarabiliyoruz.
Kozağaçlı: "Bu dijitallerde sizin söylediğiniz şeylerin bir kısmı yok, bir kısmı "dijitallerin şurasında" dediğiniz yerde değil.
Adli Tıp kıvırıyor. Siz korkmalısınız.
Adli Tıp demiş ki, bunlar burda yok dersem devlet üzülür. Var, desem, devran döner başıma iş gelir."
Kozağaçlı: Adli Tıp bu yüzden saçma sapan bir rapor vermiş, topu size atmış, bir arama motoru yapmış, "aratın, bakın, içinde var mı yok mu?" demiş. ATK'nin neden böyle saçma sapan bir rapor verdiğini ancak dün kavrayabildik.
Kozağaçlı: Bu kadar büyük skandalı biz de beklemiyorduk. 15 Temmuz olmasaydı Cemaat bu kadar rezil duruma düşmezdi, bir şekilde toparlarlardı. Şimdi sizden medet umuyorlar. Bu üç hakim ve savcıya bize duydukları kinden yuttururlar mı, onu bekliyorlar."
Kozağaçlı: Bu adamlar sahtekar, bu adamlar ahlaksız, işlerine muteber derseniz başınıza iş gelir dedik. İşte o gün bugün.

Çok büyük bir skandalla karşı karşıyasınız. "Buldum" diye sevindiğiniz dijitaller yalanmış, sahtekarlıkmış. Bu dijitaller incelendi o iş sahte.
Kozağaçlı: O çuvalı bu dosyaya getirdiniz. O çuvalın sırrı, açılmadan bize ceza verilmesiydi. Özgür'e o çuval açılmadan ceza verildi, kesinleşti. Behiç ve Aytaç buradan hükümlü. Siz hata edip açtınız, sırrı bozuldu. O iş sahte.
Kozağaçlı: Cemaat dönemindeki Savcılık olsa o çuval yerine size sahte çuval yollanırdı, ATK "tam da o" raporu yollardı, Ramazan gelir bunlar gerçek derdi. Maalesef o çuvalı açan size kaldı tüm yük.
Kozağaçlı: "Bana kalırsa bu iş nasıl olmuş. Polisler o ülkeye gitmiş, üç beş bir şey öğrenmişler, bizi götürmeye yetmeyeceğini fark etmişler, kendileri bir şeyler uydurmuşlar."
Kozağaçlı: Benim tespit ettiğim 15 ayrı makam bu dijitalleri istemiş, göndermemişler. Çünkü üstüne yazmışlar ki, "İSTENİRSE GÖNDERMEYİN"
Kozağaçlı: Şu bir soru: Belgelerin tamamı sahte olsa yine de benim hakkımda ceza vermek ister miydiniz? Yüzünüze bakınca öyle hissettiğinizi anlıyorum. Ancak şunu bilin ki o evraklar sahte.
Duruşma bugünlük sona erdi, yarın saat 10.00'da devam edilecek. Tutuklu avukat arkadaşlarımız, alkışlar eşliğinde uğurlandı.
Duruşma yarın saat 10.00'da Silivri Hapishane Kampüsünde Avukat Selçuk Kozağaçlı'nın beyanları ile devam edecek.

Tüm meslektaşlarımızı yarın ve devam eden günlerde Silivri'ye davet ediyoruz.

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with Çağdaş Hukukçular Derneği

Çağdaş Hukukçular Derneği Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

More from @chdgenelmerkez

Nov 8
Avukat Selçuk Kozağaçlı, Avukat Barkın Timtik ve Avukat Oya Aslan'ın tutuklu yargılandığı davanın duruşmanın ikinci oturumu Silivri Hapishane Kampüsünde başlıyor.

Duruşmanın akışını bu tweet serisinden takip edebilirsiniz.
Avukat Selçuk Kozağaçlı beyanda bulunmaya başladı: "Hapishanedeki zamanla duruşma salonundaki zaman farklı akıyormuş. Şimdi bakınca, savunmamı ancak üç günde tamamlayabilecekmişim gibi duruyor. Toparlamaya çalışacağım."
Kozağaçlı: "Dün Ebru ile ilgili yaptığım sunumu yarıda kesmiştim, oradan devam edeceğim. Ebru aramızda olsaydı karar bu kadar umrumuzda olmazdı, ancak Ebru bu dosyada gömülü kaldı. O bakımdan önemlidir."
Read 258 tweets
Apr 7, 2021
"Tutukluluğunun" 1668. gününde yapılan duruşmada Genel Başkanımız Selçuk Kozağaçlı, tutukluluğuna karşı beyanda bulundu. Beyanlarının yazılı hali:

"'Tutukluluk halinin devamına' kararınızın, gerekçesi yönünden hukuksal kusuruna dikkat çekmek amacıyla bunları yazıyorum." +
"Tutukluluğumun mahkemeniz önündeki eski dosyayla bir ilgisi yok. Bu davadan 7 yıldır tutuksuz yargılanıyorum. 2013 kışında başlayan 14 aylık tutukluluktan sonra; yaklaşan duruşmanın beklenilmesine ihtiyaç dahi duyulmadan, 21.03.2014 tarihinde ve celse arasında salıverildim."
"Vareste tutulmayı talep etmedim. Bugüne kadar bütün duruşmalara katıldım. Fiilen avukatlığa devam ettim. Onlarca sefer yurtdışına gittim ve döndüm."
Read 83 tweets
Apr 7, 2021
Meslektaşlarımız ve uluslararası heyet ile birlikte duruşma salonu önündeyiz.

Mahkeme başkanının görüşmeyi reddetmesi nedeniyle büyük salon tahsisi sağlanmıyor ve kimsenin ayakta alınmayacağı iletildi.

#Avukatımıİstiyorum
Salon açıldı: Tutuksuz sanıklar ve uluslararası heyet salonda yerini alacak, avukatlar dönüşümlü olarak duruşma salonuna girecek. #Avukatımıİstiyorum
Duruşma, Yargıtay kararına karşı beyanların alınmasıyla devam ediyor.

@chdankara Şube hesabından tüm duruşma seyrini takip edebilirsiniz. ⤵️
Read 7 tweets
Apr 5, 2021
MGA - Ulusal Adli Tıp Birliği Başkanı Cosimo D. Matteucci: “Boyun eğmeyen ve teslim olmayan bir meslektaşımız için buradayız. Bizler de insan haklarının savunmasına kendimizi adamış durumdayız.”
“Şunu gözden kaçıramayız: hukukçuların adalet arayışı, herkesin adalet arayışıdır. Eylül ayından beri, mücadeleniz mücadelemiz oldu. Ebru Timtik’in ölümü İtalya’da bir tepkiyi tetikledi. Bu genç bir kadının kabul edilemez ölümüydü.”
“ İşte bu sebepten dolayı, bir açlık grevi başlatmaya karar verdik. 26 Eylül’den bu yana grevimiz durmadı, onu elden ele sürdürdük. Yalnızca Ebru’yu anmak için değil, hükümetimizden ve ABD’den müdahale etmesini istedik.”
Read 4 tweets
Apr 5, 2021
Sınır Tanımayan Avukatlar-Avukat Dayanışması’ndan Matthieu Bagard: “Ebru en zorlu kararlardan birini aldı. Sağlık raporlarına rağmen serbest bırakılmadı. Bu korkunç hikâye; gazetecilerin, avukatların, akademisyenlerin hikayesidir.”
“Ebru’nun anması bu korkunç insan hakkı gasplarına ışık tutma fırsatı oldu.”
“Ebru’yu Silivri’de ziyaret etmiştim. Bana annesiyle ilgili bir şarkı söylemişti ve ben de yanıt olarak ona bir şarkı söylemiştim. Son ziyaretimi hatırlıyorum, asla susmayacak sesini hatırlıyorum.”
Read 4 tweets
Apr 5, 2021
Ebru Timtik’in eski stajyeri, Halkın Hukuk Bürosu üyesi Seda Şaraldı söz aldı: “Bugün bu etkinlikte bile aslında dünyanın tüm kıtalarında Ebru ve Aytaç’ın sesinin birilerine ulaştığını görüyoruz.”
“Ebru’nun genç avukatlara yaklaşımını anlatmak istiyorum. Onu anlatmak için onun mektuplarından faydalanmak istiyorum. Her zaman stajyer avukatları çok cesaretlendirirdi.”
“‘Benim avukatım sensin, şaka yapmıyorum’ diye yazmıştı mektubunda. İlk duruşmada, ruhsatımı henüz bir gün önce almıştım ve duruşmaya girdiğimde tutuklu meslektaşlarımıza özgüvenle ilerledim, sadece selam vermek istedim ama bu hareketim jandarmaları panikletti.”
Read 8 tweets

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Don't want to be a Premium member but still want to support us?

Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal

Or Donate anonymously using crypto!

Ethereum

0xfe58350B80634f60Fa6Dc149a72b4DFbc17D341E copy

Bitcoin

3ATGMxNzCUFzxpMCHL5sWSt4DVtS8UqXpi copy

Thank you for your support!

Follow Us on Twitter!

:(