Hiç Yurt Dışı Gezisi Yapmayan Atatürk'ü Cumhurbaşkanlığında Ziyaret Eden 11 Devlet BaşkanıGüçlü olmak bir tarafa; sevilmek ve saygı duyulmak, hem de bütün dünya tarafından! 1. Afganistan Kralı Amanullah Han (20 Mayıs 1928)
Amanullah Han, Türkiye Cumhuriyeti'ne gelen ilk devlet başkanı olur. Milli Mücadele yıllarında başlayan Türk- Afgan dostluğu, Cumhuriyet'in ilanından sonra da devam eder. Ayrıca Atatürk'ümüzün gülen yüzü harika, öyle değil mi?
2. Yunanistan Başbakanı Venizelos (27 Ekim 1930)Türk-Yunan nüfus mübadelesinin çözülmesi ile birlikte yumuşayan iki devlet arasındaki ilişkiler, İsmet Paşa'nın Venizelos'u Cumhuriyet Bayramı sebebiyle de Türkiye'ye davet etmesini sağlar.
3. Macaristan Başbakanı Cont Bethlen (28 Ekim 1930)Tarihlere baktığımızda Cumhuriyet Bayramı'mızın ne denli önemli olduğunu yazmaya gerek dahi yok, değil mi dostlar? Bethlen de bu güzel günümüzde bizi yalnız bırakmayanlardan. Fotoğraf ise Cumhuriyet balosundan.
4. Irak Kralı Faysal (6 Temmuz 1931)İngiltere'nin mandaterliği ve Musul sorunu yüzünden soğuk olan Türkiye-Irak ilişkileri nedeniyle bu ziyaret öncesi Irak'ın talepleri reddedilmiş olsa da sonraki gelişmeler iki ülkeyi birbiri ile yakınlaştırır ve
Kral Faysal, istasyonda bizzat Atatürk tarafından karşılanır. Kral 1932'de bir ziyaret daha gerçekleştirecektir.
5. Bulgaristan Başbakanı M. Mauchanoff (2 Aralık 1931)Bulgaristan Başbakanı İsmet Paşa'nın davetiyle kalabalık bir heyetle Türkiye'ye gelir ve 3 gün boyunca Ankara'da temaslarda bulunur.
6. Yugoslavya Kralı Aleksandar I(4 Ekim 1933)
Kral ve Kraliçe İstanbul'a gelirler ve Atatürk tarafından Dolmabahçe Sarayı'nda ağırlanırlar.
Bir rivayete göre Kral,Atatürk'e'Bütün taleplere rağmen size karşı savaşa girmedik' der veGazi bunu şöyle cevaplar: 'Verilmiş sadakanız varmış,geçmiş olsun ekselansları.'
7. İran Şahı Rıza Pehlevi (16 Haziran 1934)
8. İsveç Veliahtı Gustav Adolf (3 Ekim 1934)
Gustav Adolf ve maiyetinin yaptığı ziyaret, aynı zamanda Atatürk'ün Türk dilinin benliğine dönüş çalışmaları açısından da değerlidir. Gazi'nin Veliaht'a yönelik konuşması şöyle başlar:
'Bu gece, yüce konuklarımıza, Türkiye’ye uğur getirdiklerini söylerken duyduğum, tükel özgü bir kıvançtır. Burada kaldığınız uzca, sizi sarmaktan hiç durmayacak ılık sevgi içinde, bu yurtta, yurdunuz için beslenmiş duyguların bir yankısını bulacaksınız.'
9. İngiltere Kralı Edward VIII (4 Eylül 1936)
10. Ürdün Emiri Abdullah (31 Mayıs 1937)1 gün önce İstanbul'a gelen Kral sonraki gün Ankara'ya geçer ve Atatürk ile görüşür. O tarihlerde Ürdün demek aslında İngiltere demektir.
Atatürk ile neredeyse yaşıt olan Emir, o tarihlerde Osmanlı toprağı olan Mekke'de doğar ve sarayında muhafız olarak Çerkezleri konuşlandırır.
11. Romanya Kralı Carol II (18 Haziran 1938)Kral Carol, Atatürk'ümüzün son önemli konuğu olur. Luceaffenu adlı teknesi ile Boğaz'da olan Kral, Savarona'da Gazi ile görüşmeyi tabii ki ihmal etmez.
Atatürk 95 sene önce uçak fabrikası kurdu.
1920'lerde Kurtuluş Savaşı yapıp, 1926'larda Uçak fabrikası kurup, 1935'lerde uçak ihraç eden bir ülke kurmuştu Ulu Önder Atatürk..
Boş vaatte bulunmadı ,icraat yaptı.
İlk yerli uçaklarımızı izleyin, izlettirin!
Bu fotoğraf 1937'ye ait..
İstanbul Yeşilköy..
Atatürk; Nuri Demirdağ tarafından kurulan yolcu uçağı fabrikasını ziyaret etti..
1937'de Türkiye Cumhuriyeti dünyada kendi uçağını yapan 5. ülke..
Nereden nereye..?
ARKADAŞLAR, BU RESİM HERKESE ULAŞMALI.. 👍🏻🇹🇷
Atatürkün yerli yolcu uçağına binişi.
Ciddi ciddi uçak yapmışız, bu fotoğrafı ilk kez görüyorum. Nuri Demirağ'ın yaptığı uçaklar hem savaş hem 14 yolculuk uçaklar olarak kullanılabiliyor.
Dünyada sevilmek istemeyen kişi yok gibidir” diye başlıyor, Masumi Toyotome . “Ama sevgi nedir, nerede bulunur, biliyor muyuz?” diye soruyor.. Sonra anlatmaya başlıyor :
“Sevgi üç türlüdür !..”
1-Birincisinin adı “Eğer” türü sevgi!..
Belli beklentileri karşılarsak bize verilecek sevgiye bu adı takmış yazar. Örnekler veriyor:
Eğer iyi olursan baban, annen seni sever. Eğer başarılı ve önemli bir kişi olursan, seni severim.
Eğer eş olarak benim beklentilerimi karşılarsan seni severim.
Toyotome “En çok rastlanan sevgi türü budur” diyor. Bir şarta bağlı sevgi. Karşılık bekleyen sevgi.. “Sevenin, istediği birşeyin sağlanması karşılığı olarak vaad edilen bir sevgi türüdür bu” diyor yazar.
Efsaneye göre Simurg ya da bilinen adıyla Zümrüdü Anka kuşu,
bilgi ağacının dallarında yaşar ve akıllara gelebilecek her şeyi bilir
Öyle ki, bütün kuşlar ona inanır, başları sıkıştıkça Simurg’un kendilerine yardım edeceğini, onları hep zor durumlardan kurtaracağını düşünürler.
Zümrüdüanka Kuşu'nun rengi hakkında bazı kaynaklar bakır renginde olduğu, bazı kaynaklar ise tüm kuşların renklerini bir arada barındırdığından söz etmektedir.
Zümrüdü Anka kuşu öleceğini hissettiği zaman kendisine ağacın kuru dallarından bir yuva yapar ve hiçbir zaman ne olduğu anlaşılmayan bir yapışkanla yuvayı sıvar, yuvanın içinde ölümü bekler. Ta ki güneş bütün görkemiyle ortaya çıkıp, kuru dalları yakıncaya kadar…
Japonya'da 4. yüzyılın sonlarına doğru tahta oturan İmparator Nintoku, yüksek bir kuleye çıkar ve ülkesine bakar. Gökyüzüne doğru yükselen tek duman dahi göremeyince, halkının yoksul düştüğüne ve bu yüzden hiç kimsenin evinde pirinç dahi pişiremediğini anlar.
Hemen bir ferman çıkaran Nintoku, halkının üç yıl boyunca sadece kendileri için çalışmasını emreder. Sarayda çalışanları bile evlerine gönderir...
Sadece kendileri için çalışan halk, üç yılın sonunda bolluğa kavuşur.
Nintoku kuleye çıkar, ülkenin her yerinde ocakların tütmekte olduğunu yükselen dumanlardan anlar. Yanındaki eşine sevinç içinde "artık zenginiz" der...
İmparatoriçe ise üç yıl boyunca bakımsızlıktan dolayı her yeri eskiyen, çatısı akan, çiçekleri solmuş sarayı göstererek,
Denizli'nin bir köyünde öğretmenlik yapıyorduk.Eşim okul müdürüydü. Biz yeni evliydik. Düğün takılarımızı bozdurup bir araba almıştık. Annem iki bileziğin altın zincirin bari dursun kızım ayıp olur deyince eşim babasından biraz borç almıştı.
Arabayı peşin almıştık.
Biz okula giderken iki öğretmeni belirli duraklardan alıyorduk. Onlar bize benzin alırken katkıda bulunuyordu.
Biz köyde üç öğretmendik
Bir de eşim vardı.
Köyün yarısı çoban yarısı dokumacıydı. Okul köyün ortasında caminin yanındaydı.
Karşıda köy kahvesi vardı.
Necibe okulun hademesiydi. Necibe genç ve güzel bir kadındı. Okulun her yeri onun sayesinde pırıl pırıldı.
Eşi koyun çobanıydı. Sabah aynı saatte evden çıkınca biri dağa öbürü okula geliyordu. Necibenin büyük kızı ikinci sınıfta.Küçüğü beş yaşındaydı. Necibe beni çok sevmişti .
🛑🛑ARAPLAŞMAYANLARA🛑🛑
“Türk kadınlarının en büyük süsüTürk oluşlarıdır.Onlar süslenmek için elmas veya zümrüt takınmıyorlar,belki üzerlerinde taşıdıkları o taşları süslemiş ve kıymetlendirmiş oluyorlar.Çünkü herTürk kadınıCanlı bir inci ve paha biçilmez birPırlantadır”
Montagu
🛑🛑“Rusya’da bir söz vardır: Hangi Rus’u kazısanız altından mutlaka Tatar çıkar”
Rus Devrimci Vladimir Lenin – 1920
🛑🛑“Araplarda bir söz vardır: Mısırlılar Allah’tan başka kimseden korkmaz, Türkler ondan da korkmaz”
Arap Düşünür
Semame İbn-i Eşreş