Annem, evi, babamı ve bizi terk ettiğinde ben altı yaşında, abim sekiz yaşındaydı. Annemin babamı terk etmesini o yaşta bile anlamıştım da, bizi terk etmesini anlamamıştım. Anne çocuklarını terk eder miydi?
Babam, annemi döverdi. Babam beni, abimi döverdi. #PatladıkYeter
Ben o yaşlarda babalar döver diye biliyordum. Babalar döver…
Anneler olmayınca, evlerin yalnız dört duvardan ibaret olacağını da, annem gidince öğrenmiştim. Sabahları “Elinizi, yüzünüzü yıkayın, kahvaltı hazır” diyen olmadığı gibi, günlerce aç kalsan, #PatladıkYeter
“Aç mısın?” diye soranında olmadığını öğrendim.Öğrendiklerim içinde canımı en çok yakan şey ise, anne kokusu olmayınca, çocuklar kaç yaşında olursa olsun, büyüdüğüydü.
Ben altı yaşında büyüdüm.
Annem evi terk ettiğinden sanırım on gün sonra evimize polisler geldi.
Söylediklerine göre, annem intihar etmiş. Elinde sıkı sıkı tuttuğu bir zarf varmış.
Zarfın üzerinde, kızım ve oğluma verilsin, yazıyormuş.
Ben o zamanlar okumayı bilmiyorum, nasıl okuyacağım? Abim okudu, mektubu dinlerken, ağladım. Abim de ağladı. #PatladıkYeter
Biliyor musunuz, ben en son o gün ağlamıştım ve şimdi bunları yazarken. Elimde o mektup, yeni bir mektup yazmama gerek yok. Annemin yazdıkları ile benim hayatım arasında fark yok. O genç yaşta intihar etmekten başka çare bırakılmayan kadın, #PatladıkYeter
ben yaşarken ölüme mahkûm kadın.
Annem, bizi terk edince, baba evine gitmiş. Babası sinirlenmiş. Kadın dediğin evinde otururmuş. Kadın dediğin, ağzı dolu kan olsa, kızılcık şerbeti içtim, demeliymiş. Ona o evde yer yokmuş. Annem dedeme yalvarmış.
“Bir ay kadar kalayım, sonra bir çare bulurum, çocuklarımı yanıma alır, yeni bir hayata başlarım” demiş.
Vay! Vay! Vay! Kadın tek başına yaşayacakmış. Dedemin namusunu beş paralık edecekmiş, kahveye bile gidemez edecekmiş, ölsün daha iyiymiş.
#PatladıkYeter
Annem o akşam, çamaşır ipini hiç düşünmeden boynuna geçirmiş. Bunları yıllar sonra anneannem ölüm döşeğinde, ben on dokuz yaşında iken anlattı. Babam, annemin ölüm haberini alınca, hiç üzülmedi. Bizi yetiştirme yurduna vereceğini söyledi.
Abim sekiz yaşındaydı ama her şeyi biliyordu. Biz artık orada yaşayacakmışız. Orası bizim evimiz olacakmış. Birbirimizden ayrılabilirmişiz, Kardeşler birbirini unutuyormuş. Biz unutmazmışız ama çok yıllar sonra birbirimizi tanımayabilirmişiz, onun için #PatladıkYeter
ikimizde annemin mektubunu saklamalıymışız.
Saklarız da tek mektup var, nasıl ikimizde saklayacağız, diye sormama gerek kalmadan, abim makasla mektubu boyundan tam ortadan kesti. Cümlelerin baş tarafı olan kısmını bana verdi. Cümlelerin baş kısmı bende olunca,
ben okumayı öğrenince devamını tahmin edermişim. O zaten ezberlemiş.
Halam bizim yurda gönderileceğimizi öğrenince, bize geldi. Babama “Kız çocuğu yurda verilmez. ”Ben alayım hayatı” dedi. Kız çocuğunun yurda neden verilmeyeceğini de, halamla yaşamaya
başladığımda anladım. Kız çocuğu demek, evde iş yaptırılacak bedava hizmetçi demekti. Halam, bir gün olsun ismimi söylemedi. İsmim, Uyuşuk olmuştu. Uyuşuk su getir… Uyuşuk şu tabakları yıka… Uyuşuk şu çoraplarımı bir güzel sabunla…
#PatladıkYeter
Abim ayda bir kez halama beni ziyarete geliyordu. Yurtta rahat olduğunu söylüyordu. Bende rahat olduğumu söylüyordum. Abim üzülsün istemiyordum. Acaba abim de, ben üzülmeyeyim diye mi, rahatım diyordu? Bunu sormaya hiç cesaret edemedim.
Okula başlamıştım.
Sınıfta okumayı ilk öğrenen bendim. Nasıl öğrenmeyeyim, annemin mektubunu okuyacaktım. Mektupta, “Hayat güzel kızım, ben seni…” yazan cümlenin bu kısmından kesilmişti. Ben her gece yatağımda, o cümleyi farklı tamamlıyordum.
“Hayat kızım ben seni
ÇOK SEVİYORUM.”
“Hayat kızım ben seni ÇOK ÖZLEDİM.”
“Hayat kızım ben seni BEKLİYORUM.” Cümleye eklediğim sözcüğe göre hayal kuruyordum. Hayallerimde hep mutluydum. İnsan mutsuz hayal kurar mı?
Ortaokulu bitirdiğimde, halam artık okula gitmeyeceğimi söyledi. Oysa
ben okumak istiyordum. Okuyup, ayaklarımın üzerinde durabilmek ve abimle bir evde yaşamak…
O yaz mahalle bakkalı üç çocuklu Hasan Amca’nın karısı kanserden öldü. Çok üzüldüm. Üç çocuk ne yapacaktı, annelerinin kokusunu ne çok özleyeceklerdi. #PatladıkYeter
Anneler neden ölüyordu? O üç çocukta benim gibi isimlerini unutacak, uyuşuk mu olacaklardı?
Ben Hasan amcanın çocuklarına üzülürken, meğerse Hasan amcanın sözlüsü olmuşum. Sekiz bileziğe, üç bin liraya satılmışım. Yaşım resmi nikâh için küçük olduğundan, kırk gün sonra,
imam nikâhı ile Hasan Amcanın karısı oldum.
On beş yaşındaydım. Hasan amcanın karısıydım. İki, beş, altı yaşında üç çocuğum vardı. Birde bir çocuğum olmasını öğütleyen halam… Benimde bir çocuğum olmalıymış ki, yerim sağlam olsun. Hasan amca başka kadınlara gitmesin.
Hasan amcadan ilk tokadı, Hasan amca dediğim için yedim. Bir kadın kocasına, “amca” der miymiş… Ben altı yaşında annem gittiğinde susmayı öğrenmiştim. Hiç der miydim, İnsan on beş yaşında bir kıza karım der mi, diye…
Hasan amca bana tokat attığında,
üç çocuk babasının ayaklarına sarıldı. “Hayat ablamı dövme, o bizimle oyun oynuyor. Masal anlatıyor” diye yalvardılar. Ben, o çocukların ablasıydım. Masal diye anlattıklarım ise hayallerimdi.
Hasan amca evden gidince, aynanın karşısına geçtim. Hasan demeyi öğrenecektim.
Her Hasan, deyişimde aynada, Hasan amcanın, tepeden saçları dökülmüş başı, burnunun üzerine düşmüş gözlüğü, göbeğiyle görüntüsü belirliyordu. Ben her Hasan dediğimde suç işlemiş gibi utanıyordum. Hasan amcaya, Hasan diyemiyordum.
Aynanın karşısında deneme yaparken,
Hasan amcanın altı yaşındaki oğlu yanıma geldi. “Hayat abla” dedi “Annem, babama bey derdi. Sende bey de.”
Bey, evet, evet bey iyiydi. Eğilip kara gözlü, hayallerimi masal diye dinleyen, Sami’yi öptüm. Beş yaşındaki Elif’i, iki yaşındaki Zehra’yı da çağırıp,
onlara masal anlatmaya başladım. O gün masalıma; Tatlımı tatlı, güzel mi güzel altı yaşında, ismi Masal olan bir kız çocuğu varmış. Masal annesini kaybetmiş. Her yerde annesini aramış, bulamayınca hayaller ülkesine gitmiş. Masal, hayaller ülkesinde o kadar
mutluymuş ki, bir daha gerçek dünyaya gelmemiş, diye başladım.
Masal, masalımda hep mutluydu. Hep gülümsüyordu. Her gün çocuklara Masal’ın masalını anlatıyordum. Çok mutluyduk.
Hasan amcada iyiydi. Artık, Bey diyordum. Zaman zaman öfkeleniyordu
ama ben onun neden öfkelendiğini anlıyordum. O sekiz bilezik ile üç bin liraya bir masal abla satın almıştı. Oysa o, bir kadın almak istemişti.
Abim ziyaretime geliyordu. Her geldiğinde, annemin mektubunun yarısını vermek istediğini söylüyordu. Kabul etmiyordum.
Mektubun diğer yarısını okursam, Masal hayal ülkesinden, acımasız dünyaya dönecek, mutsuz olacak gibime geliyordu. Benim tüm hayalim, mektubun diğer yarısı üzerine kurulmuştu.
Kırk yaşına geldiğimde, masalımı dinleyen çocuklarım büyümüştü. Sami doktor olmuş,
tayini bir başka şehre çıkmıştı. Ne zaman mutsuz olsa, beni telefonla arayıp, “Hayat abla” diyordu “Bana masal anlat” Ben hemen Masal’ın hayaller ülkesindeki serüvenlerini anlatmaya başlıyordum.
Elif öğretmen olmuş, evlenmişti. Bir kız torunum olmuştu.
İsmini Hayat koymayı çok istemişlerdi. İzin vermedim. Elif, “O zaman torunun ismi Masal, olacak” dedi. Torunumun ismi, Masal.
Zehra’m benim küçük kızım, veteriner olmuştu. “Hayat abla, hangi hayvan huzursuzluk yapsa, masal anlatıyorum, sakinleşiyor” diyordu.
Zehra da evlenmişti. Bir erkek torunum olmuştu. Torunuma masallarımda ki, Masal’ın arkadaşının ismini koymuştu. Kahraman.
Kırk beş yaşımda iken, Hasan Amca yani Bey’im öldüğünde çok üzüldüm. Son sözü, “Hakkını helal et” olmuştu. “Hakkını helal et”
Tüm içtenliğimle hakkımı helal ettim. O iyi bir insandı.
Hakkımı, on beş yaşında kız çocuklarının evlenmesinde bir beis görmeyen zihniyete ve bu zihniyeti destekleyenlere helal etmiyorum.
Hakkımı her gün şiddete maruz kaldığını bildikleri kızlarının
boşanmasını namussuzluk sayan, kör zihniyete ve bunu destekleyenlere helal etmiyorum.
Hakkımı yaralı bir kuş gibi, çaresizce umutlarına düşmüş çocuklara merhametsiz davranan yüreklere helal etmiyorum...🙏

Gün Semray dan alıntıdır zaman ayırıp okuduğunuz için teşekkür ederim
Tüm okuyup paylaşan güzel insanlar iyiki varsınız hikayelerin devamı gelicek merak etmeyin o yüzden beni takip ederseniz sevinirim 😊#Günaydın #iyisabahlar #Cuma

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with PαʅαႦιყιƙRαƙi

PαʅαႦιყιƙRαƙi Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

More from @PalaBiyikRak79

Nov 19
Hitler'den Kaçarak Türkiye'ye Gelen ve Çağdaş Diş Hekimliğimizin Öncüsü Olan Alfred Kantorowicz

Türkiye'den yolu geçen iyi bilim insanlarından biri de Kantorowicz olur.

Kaynaklar: Ahmet Efeoğlu

Ali Vicdani Doyum
1880 yılında doğan Kantorowicz için hayat aslında fena başlamaz. İyi bir eğitim alan genç Alfred liseyi bitirdikten sonra diş hekimliği okur. Image
1900'de6 ay kadar diş hekimliği yapsa da tıp okumak ister1905'te de bu eğitimini tamamlar. Ve artık o diş hekimliği doktorudur.1916'ya kadar dahiliye,enfeksiyon,cerrahi ve diş hekimliği alanlarında çalışır ve bu tarihte gönüllü olarakOrduya katılarak doktorluğunu burada sürdürür.
Read 27 tweets
Nov 19
Atatürk'ün Günlüğünde Kadın Erkek İlişkilerine Dair Söyledikleri Bugün Bile Bize Yol GösteriyorBundan 100 yıl önce Atatürk'ün kadın ve erkek ilişkileri ile ilgili günlüğüne yazdıklarını okuyunca duygulanacaksınız...
I. Dünya Savaşı sırasında ağır bir böbrek rahatsızlığı geçiren Atatürk'ümüz, sağlığına kavuşabilmek için 30 Haziran ile 28 Temmuz 1918 arasında Karlsbad'da tedavi olur. Image
'Bu Karlsbad da nere ola ki?' diye sorarsanız, haklısınız; çünkü şehrin şu anki ismi Karlovy Vary ve şehir Çekya sınırları içinde. Ancak 1918'de Avusturya-Macaristan toprağı imiş. İşte Atatürk bu tarihlerde Karlsbad'da yaşadıkları ile ilgili bir günlük tutar.
Read 30 tweets
Nov 19
Türkiye'nin İlk Türk Kadın Doktoru Hatice Safiye Ali'nin Gurur ve Hüzün Dolu Hikayesi Varlık ve zorlukla geçen görece kısa bir hayatın öznesi olmuş iyi kalpli ve güzel doktor Safiye Ali.
Safiye Ali varlıklı ve entelektüel bir ailede 2 Şubat 1894'te dünyaya gelir. Babası sarayda yaver annesi ise Mekke şeyhülislamının kızıdır. Image
Ayrıca Bülent Ecevit'in anneannesi ile de kardeş olan Safiye Ali tahmin edersiniz ki iyi bir eğitim alır. Hatta henüz 16 yaşındayken 7 dilde okuyup yazar. 1926'da Amerikan Koleji'ni bitirir.
Read 29 tweets
Nov 18
Dünyada İlk Kez Halktan Bir Kadın Olarak Paraya Resmi Basılan Sanatçı: Sabiha TansuğKadınlar oldukları her yeri güzelleştirmiyorlar mı sizce de?
Sabiha Tansuğ 1933 senesinde Gümülcine'de doğar ve 8 yaşındayken ailesi ile birlikte Türkiye'ye göç eder. Image
Ve ilkokulda bir gösteride eğribaş adlı gelin başlığı giyer. Bu giysiye hayran olan Tansuğ'un hayranlığı ömrünün sonuna kadar hem sürer hem de hayatını şekillendirir.
Read 24 tweets
Nov 18
85 Yıl Önce Afet İnan'ın Sorduğu Kritik Soru: Modern Irklar Arasında Türklerin Yeri Nedir?Bir tarihçi olarak Afet İnan'ı böylesine bir çalışmaya iten temel iki durum söz konusudur. Bunlardan birincisine göre okuduğu bir coğrafya kitabında Türklerin sarı ırka mensup olduğu yazar. Image
Ve bu yüzden Türkler 'ikincil'dir. İkincisine göre ise Avrupa'da yayımlanan bazı tarih kitapları Türkleri medeniyetten uzak barbar ve istilacı bir kavim olarak tanıtır. İşte bunlar üzerine İnan, antropoloji ve medeniyet tarihi çalışmalarına yoğunlaşır.
Hatta Atatürk de yukarıdaki iddialara karşı şöyle diyecektir: "Hayır, böyle olamaz. Bunların üzerinde meşgul olmamız gerekir." Ve yeni kitaplar getirtmenin yanı sıra İnan'ı Cenevre'ye okumaya gönderir. Image
Read 17 tweets
Nov 18
#SonYirmiYıl BB (baby boomer)kuşağı dediğimiz 1944-1965 doğumlu insanların;
– Delinen pantolonlarına yama vurmaları,
– Yıpranan-yırtılan giysilerini onarmaları,
– Sökülen ayakkabılarını dikmeleri
– Bozulan radyoyu tamir ettirmeleri, sırf yoksulluktan değildi. Image
Sadece tutumluluktan da değildi.
Onlar bunları yapmakla, kendinden sonraki nesile çok önemli bir mesaj veriyorlardı. Onlara;
– Eşleriyle araları açıldığında, alternatiflere yönelmeden aralarını düzeltmelerinin mümkün olduğuna,
– Çocuklarıyla aralarına kara kediler #Son20Yıl
girdiğinde bu durumunvakit geçirmeden telafi edilmesinin gerekliliğine,
–Arkadaşlarıyla,komşularıyla, dostlarıyla bağları koptuğunda; yenilerini aramakla vakit kaybetmeyip,aralarındaki bağları tekrardan kuvvetlendirmenin kaçınılmaz olduğuna örnek olmaya çalışıyorlardı.
#Son20Yıl
Read 8 tweets

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Don't want to be a Premium member but still want to support us?

Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal

Or Donate anonymously using crypto!

Ethereum

0xfe58350B80634f60Fa6Dc149a72b4DFbc17D341E copy

Bitcoin

3ATGMxNzCUFzxpMCHL5sWSt4DVtS8UqXpi copy

Thank you for your support!

Follow Us on Twitter!

:(