İsmet Paşa'nın"40 Paranın" Hesabını Yaptığı Türk Hava Kurumu Anısını Okuyunca Çok Duygulanacaksınız!
Neredeyse her anı planlı olan ve adım adım işleyen Türk devrimi,ülkesini çağdaş devletler ile aynı kulvara çıkartmak isterken ihtiyaç duyduğu en önemli şeylerden biri de paraydı.
Dost devletlerin yanı sıra Türk halkı yoksulluk içindeyken dahi bağımsızlık adına elinde avucunda ne varsa vermiş ve tabii ki yöneticiler de bunun karşısında sorumluluklarını bilmişlerdi.
Kaynak: Sabiha Gökçen - Atatürk'le Bir Ömür
Türk Hava Kurumu'nun kuruluş amacı şöyledir: Türkiye’de havacılık sanayisini kurmak, havacılığın askeri, ekonomik, sosyal ve siyasal önemini anlatmak; askeri ve sivil havacılığın gelişmesini...
Sağlamak; bütün bunlar için gerekli araç ve gereci hazırlamak, personeli yetiştirmek ve uçan bir Türk gençliği yaratmak. Ve kurum kurulduktan hemen sonra tüzüğündeki amaca uygun olarak çalışmalara başlar.
Öncelikli hedef Türk Hava Kuvvetleri'nin güçlendirilmesine yönelik bağış uçak kampanyasıdır. Bu kampanya ile halktan toplanacak bağışlarla kısa vadede Türk Hava Kuvvetleri için uçak alınması...
Uzun vadede ise bu uçakları üretecek uçak fabrikasının kurulması planlanır. Az sonra okuyacağınız anıda İsmet Paşa'nın aslında hiçbir şeyi abartmadığını anlamak için aşağıdaki THK gelir kaynaklarına bir bakın efendim.
Anıya konu olan ve THK'nin ikinci ve ayrıca en uzun başkanı Fuat Bulca yönetiminde kurumun bağış kampanyası oldukça genişler ve yurt çapında bir seferberliğe dönüşür. Neyse biz gelelim anımıza...
Bir gün İsmet Paşa köşke hem çok yorgun hem de çok sinirli gelir. Şöyle bir yorgunluk kahvesi aldıktan sonra Gazi, "Hayrola İsmet, sende bir fevkaladelik var bugün, ne oldu, neye sinirlendin?" der.
İsmet Paşa yumuşar ve gülümsemeye çalışarak 'THK'nin genel yönetim kurulu toplantısı vardı da.' diye cevap verir. Gazi üsteler, 'E, ne olmuş varsa?' ismet Paşa, THK Başkanı Fuat Bey'i epey terlettiğini hatta kendisinin istifaya kalktığını, söyler.
Bu arada İsmet Paşa'nın "sıkıştırdığı" Fuat Bey'in kısa geçmişine bir bakın isterim... Neyse anıya devam edelim.
"Çalışkan çocuktur Fuat, kurumu da iyi yönetiyor." der Gazi. İsmet Paşa ise bunlara söyleyeceği bir şey olmadığını ancak canını sıkan bir husus olduğunu belirtir. Bu da hesaplarda 40 para yani...
1 kuruşun oynamasıdır. Fuat Bey uzunca bir süre bu 1 kuruşun nereye gittiğini bulamaz ve istifa etmeye kalkar. İsmet Paşa istifanın en kolay çıkar yol olduğunu ve söylentilere neden olabileceğini düşünür. Ona göre esas olan halka hesap vermektir.
Gazi Paşa gülümser ve "Demek kırk paranın hesabı seni bu kadar yorup üzdü. Haklısın. Kırk para günün birinde kırk lira, kırk lira da dört yüz lira olur. Bu da giderek büyür halkın ağzında."
'Böyle kuruluşlara olan güveni sarsar. Biz cumhuriyeti kurarken, böyle kırk paralara çok ihtiyacımız oldu. Peki ne yaptın sonunda?' der. İsmet Paşa, memurları seferber ederek kırk paranın yanlışlıkla başka bir hesaba geçirildiğini tespit eder.
Ve sonrasında kurumdakilere "Bu gibi hataları affetmeyeceğini" söyler. Ona göre bizim milletimiz gerçekten de elindekini avucundaki verir. Hiçbir ulus Türk ulusu kadar cömert değildir.
Ama verdiğinin doğru dürüst yerlere sarf edildiğini görmek ister. THK'nin halktan toplanan paralarla uçaklar alıp askeriyeye hediye etmesinden duyulan memnuniyet büyüktür. Bu güzel havayı ne 40 ne de 100 para uğruna kimsenin bozmaya hakkı yoktur.
Ama verdiğinin doğru dürüst yerlere sarf edildiğini görmek ister. THK'nin halktan toplanan paralarla uçaklar alıp askeriyeye hediye etmesinden duyulan memnuniyet büyüktür. Bu güzel havayı ne 40 ne de 100 para uğruna kimsenin bozmaya hakkı yoktur.
#Günaydın#Cuma okuduğunuz ve paylaştığınız için teşekkür ederim
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Hitler'den Kaçarak Türkiye'ye Gelen ve Çağdaş Diş Hekimliğimizin Öncüsü Olan Alfred Kantorowicz
Türkiye'den yolu geçen iyi bilim insanlarından biri de Kantorowicz olur.
Kaynaklar: Ahmet Efeoğlu
Ali Vicdani Doyum
1880 yılında doğan Kantorowicz için hayat aslında fena başlamaz. İyi bir eğitim alan genç Alfred liseyi bitirdikten sonra diş hekimliği okur.
1900'de6 ay kadar diş hekimliği yapsa da tıp okumak ister1905'te de bu eğitimini tamamlar. Ve artık o diş hekimliği doktorudur.1916'ya kadar dahiliye,enfeksiyon,cerrahi ve diş hekimliği alanlarında çalışır ve bu tarihte gönüllü olarakOrduya katılarak doktorluğunu burada sürdürür.
Atatürk'ün Günlüğünde Kadın Erkek İlişkilerine Dair Söyledikleri Bugün Bile Bize Yol GösteriyorBundan 100 yıl önce Atatürk'ün kadın ve erkek ilişkileri ile ilgili günlüğüne yazdıklarını okuyunca duygulanacaksınız...
I. Dünya Savaşı sırasında ağır bir böbrek rahatsızlığı geçiren Atatürk'ümüz, sağlığına kavuşabilmek için 30 Haziran ile 28 Temmuz 1918 arasında Karlsbad'da tedavi olur.
'Bu Karlsbad da nere ola ki?' diye sorarsanız, haklısınız; çünkü şehrin şu anki ismi Karlovy Vary ve şehir Çekya sınırları içinde. Ancak 1918'de Avusturya-Macaristan toprağı imiş. İşte Atatürk bu tarihlerde Karlsbad'da yaşadıkları ile ilgili bir günlük tutar.
Türkiye'nin İlk Türk Kadın Doktoru Hatice Safiye Ali'nin Gurur ve Hüzün Dolu Hikayesi Varlık ve zorlukla geçen görece kısa bir hayatın öznesi olmuş iyi kalpli ve güzel doktor Safiye Ali.
Safiye Ali varlıklı ve entelektüel bir ailede 2 Şubat 1894'te dünyaya gelir. Babası sarayda yaver annesi ise Mekke şeyhülislamının kızıdır.
Ayrıca Bülent Ecevit'in anneannesi ile de kardeş olan Safiye Ali tahmin edersiniz ki iyi bir eğitim alır. Hatta henüz 16 yaşındayken 7 dilde okuyup yazar. 1926'da Amerikan Koleji'ni bitirir.
Dünyada İlk Kez Halktan Bir Kadın Olarak Paraya Resmi Basılan Sanatçı: Sabiha TansuğKadınlar oldukları her yeri güzelleştirmiyorlar mı sizce de?
Sabiha Tansuğ 1933 senesinde Gümülcine'de doğar ve 8 yaşındayken ailesi ile birlikte Türkiye'ye göç eder.
Ve ilkokulda bir gösteride eğribaş adlı gelin başlığı giyer. Bu giysiye hayran olan Tansuğ'un hayranlığı ömrünün sonuna kadar hem sürer hem de hayatını şekillendirir.
85 Yıl Önce Afet İnan'ın Sorduğu Kritik Soru: Modern Irklar Arasında Türklerin Yeri Nedir?Bir tarihçi olarak Afet İnan'ı böylesine bir çalışmaya iten temel iki durum söz konusudur. Bunlardan birincisine göre okuduğu bir coğrafya kitabında Türklerin sarı ırka mensup olduğu yazar.
Ve bu yüzden Türkler 'ikincil'dir. İkincisine göre ise Avrupa'da yayımlanan bazı tarih kitapları Türkleri medeniyetten uzak barbar ve istilacı bir kavim olarak tanıtır. İşte bunlar üzerine İnan, antropoloji ve medeniyet tarihi çalışmalarına yoğunlaşır.
Hatta Atatürk de yukarıdaki iddialara karşı şöyle diyecektir: "Hayır, böyle olamaz. Bunların üzerinde meşgul olmamız gerekir." Ve yeni kitaplar getirtmenin yanı sıra İnan'ı Cenevre'ye okumaya gönderir.
Sadece tutumluluktan da değildi.
Onlar bunları yapmakla, kendinden sonraki nesile çok önemli bir mesaj veriyorlardı. Onlara;
– Eşleriyle araları açıldığında, alternatiflere yönelmeden aralarını düzeltmelerinin mümkün olduğuna,
– Çocuklarıyla aralarına kara kediler #Son20Yıl
girdiğinde bu durumunvakit geçirmeden telafi edilmesinin gerekliliğine,
–Arkadaşlarıyla,komşularıyla, dostlarıyla bağları koptuğunda; yenilerini aramakla vakit kaybetmeyip,aralarındaki bağları tekrardan kuvvetlendirmenin kaçınılmaz olduğuna örnek olmaya çalışıyorlardı. #Son20Yıl