Derslerde Kemalizm'e faşizm dendiğinde harbiden sinirleniyorum. Kemalizm eleştirildiği için değil, 40 yıllık ezberlerin konforuna yaslanıp acayip analizler yapılıyormuş gibi davranıldığı için.
Kitleyi mobilize etme faşizmin en temel özelliklerinden biri ve Kemalizm'de bu yok. Zaten şehir devrimi olarak kalmış. Otoriterliği her gördüğün yere faşizm diyemezsin. Otoritenin ne için kullanıldığı önemli. Özgürlük ve hakları daraltıyor mu, genişletiyor mu?
"Şunlar ezilmiş, şöyle tek adamlık uygulamaları varmış. demek ki faşizm". İdeal özgür ve demokratik ortamı sağlamışlardı demiyor kimse. İngiltere'de eşcinsellik suç sayılıyordu 1950'lerde. ABD'de 60'ların ortasına kadar Jim Crow yasaları vardı. Hepsine faşizm diyeceğiz öyleyse.
Ulus devlet, homojenleştirir. Devrimler kan akıtır. Kapitalistleşme, köylüyü topraktan ayırır vesaire. Bu süreçlerin yaşanmadığı bölgelerde insanlar şirinler köyünde yaşamıyor. Devrimci şiddet yoksa düşük şiddetli ve sürekli şiddet ve eşitsizlikler sürüyor.
Tarihten kopuk bir ideal, bir ütopya kurup ona uymayan her uygulamaya faşizm demeye vardı iş. Karşılaştırmalı okusalar liberal demokrasinin merkezinde bile faşizm bulacaklar kendi tabirleriyle. Faşizmi böyle esneterek de Hitler ve Mussolini'yi masumlaştırdıklarını fark etmiyorlar
Son olarak, Kemalizm'in eleştirilecek çok yönü vardır. Eksikleri, hataları vardır. Ancak toptan baktığımda benim için ilerici yönü ağır basar. Reddiyeciler pek iyi bir yere çıkamadılar. Eleştirel sahiplenme taraftarıyım. Tarih orada bitmiyorsa alıp ilerletmek de bizim görevimiz.
Ya B. Anderson İngiltere'de okurken 1950-60'larda sinemalarda film bitiminde ata binmiş kraliçenin görüntüleri eşliğinde ayağa kalkıp milli marş söylendiğini söylüyor uygulamaya bakar mısın :D Türkiye'de olsa faşizmin kanıtı olarak her yerde bununla dalga geçerlerdi :D
"Ama Recep Peker faşist bir proje sunmuş!"
Doğru . Bahedilmeyen hikayenin devamında görevden alınıyor. İsmet Paşa tam karşı safında bu önerinin. Zaten bir ve bütün bir Kemalist elitten bahsetmek bile imkansız. Yarım yamalak ezberler ya.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Türkiye'de mizah büyük oranda dergilerden ilerliyordu yakın zamana kadar. Lombak, Kemik, Leman, Uykusuz, Penguen vesaire. Gündelik dile Umut Sarıkaya ile Yiğit Özgür sirayet ediyordu. Şimdi dergicilik ölürken stand up dalgası başladı. Hiç de fena gitmiyor açıkçası.
Bkm denedi de pek tutturamadı sanki. Kadıköy'deki Aylak Bar'da takılan Tuz-Biber tayfa gayet iyi gidiyor. Şimdiden tek başına sahne dolduracak birkaç kişi çıkardılar. Deniz Göktaş, İsmail Türküsev, Ömer Harmankaya, Mustafa Sağır ilk akla gelenler. Öneridir aynı zamanda.
Gerçi ayırmak lazım sanırım. "Olacak O Kadar" ve sonrasında ÇGHB gibi popüler televizyon işleri, Cem Yılmaz, Ata Demirer gibi ünlü komedyenler ve her sene çıkan dandik komedi filmleri de vardı. Benim değindiklerim alt kültür olarak mizahın tarihi sayılabilir belki.