Mustafa Kemal Paşa, kendi kurduğu Meclis’ten, ordularına üç ay daha başkomutanlık yapabilme iznini uzun ve çetin geçen tartışmalar sonrası almış, askeri denetlemek üzere cepheye gitmiştir.
Ordu, Sakarya’nın doğusuna çekilmiştir. Burada toparlanıp vakti geldiğinde düşmana saldıracaktır.
Meclis’te, Mustafa Kemal Paşa’nın kazanamayacağına inanan, belki de kazanmaması için dua eden bir grup mandacı bulunmaktadır.
Mustafa Kemal Paşa, cepheyi denetledikten sonra kurmaylarıyla oturur, her zamanki gibi konuşmaya başlar.
Vakit, gece yarısı sonrasıdır…
Mustafa Kemal Paşa, konuşmaya şöyle bir soruyla başlar:
“En iyi kumaşın, İngiliz kumaşı olduğunu biliyorsunuz. Peki, bunun nedenini hiç düşündünüz mü? Neden en iyisi İngiliz kumaşı?”
İçinde bulundukları koşullarla hiçbir ilgisi olmayan bir soruyla karşılaşmış olmanın ilk şaşkınlığını üzerinden atan bir subay cevap verir:
“İngiliz kumaşı, ipek gibi ince ve yumuşaktır da ondan”
Mustafa Kemal Paşa, soruları sürdürür:
“Doğru. Peki, bir yünlü kumaşı ipek gibi ince ve yumuşak yapan nedir?”
“…………….”
“Ben söyleyeyim. O kumaşın dokunmasında kullanılan ipliktir. İplik ne kadar ince olursa, kumaş da o kadar ince ve yumuşak olur. Peki, bir ipliğin ince olması neye bağlıdır?”
“…………….”
Gece yarısı cephede, Mustafa Kemal Paşa kurmaylarına, Tekstil Fakültesi birinci sınıf öğrencilerine ders verir gibi anlatımını sürdürür:
“Bir ipliğin ince olabilmesi için, onu oluşturan elyafın da ince olması gerekir. Peki, hangi tür koyunun elyafı incedir?”
“…………….”
“Bizim Anadolu koyunlarının, özellikle de Doğu Anadolu koyunlarının elyafı kalındır. Bu nedenle, bu koyunlardan elde edilen elyaftan üretilen iplikler kalın olur, bunlardan kalın ve kaba kumaşlar, halı ve battaniyeler dokunur… “
“Dünyada en ince elyaflı koyun, Avustralya’da yetişen, adı Merino olan koyundur.İngilizler Merino koyununun yününü ithal edip bundan önce iplik yapar, sonra da ünlü kumaşlarını dokurlar.
Şimdi bir soru: Bizim de İngiliz kumaşı gibi ince kumaş üretebilmemiz için gereken nedir?”
“Avustralya’dan Merino yünü ithal etmek.”
“Evet, ama o çok pahalı ve dışa bağımlı bir yoldur. Ben şunu düşünüyorum…Zaferden sonra mensucat sanayisine önem vereceğiz. Avustralya’dan canlı Merino koyunu satın alacağız.
“Bizim Marmara bölgesinin koyunları, elyafı en ince olan koyunlarımızdır. İşte, Avustralya’dan alacağımız Merino koyunlarını bizim Marmara bölgesi koyunlarıyla çiftleştireceğiz. Doğacak koyunları de yine Merino koyunu ile çiftleştireceğiz.”
“Böyle böyle, Avustralya’nın Merino koyununa yakın bir tür melez koyun elde edeceğiz, adına da Merinos koyunu diyeceğiz…”
“Bizim Merinos koyunundan elde edeceğimiz yapaktan önce iplik, daha sonra İngiliz kumaşı ayarında kumaş üreten bir fabrika kuracağız. Üretilecek kumaşa da Merinos kumaşı diyeceğiz…”
O gece cephede, Mustafa Kemal Paşa, Bursa Merinos Fabrikası’nın temelini atmış oluyordu…
Ben bu anıyı okuduktan sonra, kendi kendime şu soruyu sordum:
O gece cephede, Mustafa Kemal Paşa’yı dinlerken, kurmaylarının kafasından acaba neler geçiyordu?
“Biz burada ölüm kalım savaşının eşiğindeyken, Paşa tutmuş bize mensucat sanayisinden, İngiliz kumaşı kalitesinde Merinos kumaşı üretecek fabrika kurmaktan söz ediyor!”
Diye düşünmemişler midir?
Mustafa Kemal Paşa, ufkun ötesini görebilen bir dehaydı.
Zaferi kazanacağını da biliyordu, zaferden sonra neler yapacağını da…
Şimdi sizlere Sümerbank Merinos fabrikası ile ilgili çok önemli bilgileri özet olarak sunacağım:
• Atatürk şöyle derdi: “Her fabrika bir kaledir.”
Çok sayıda kale kurdu Atatürk.
Bursa Merinos fabrikası, Atatürk’ün kurduğu son kaleydi.
Atatürk’ün kurduğu kaleleri, 1980’den sonra hükümet kuran tüm başbakanlar, yardımcıları ve bakanlarıyla birlikte, özelleştirme yakıştırmasıyla yerli ve yabancılara sattılar!
Atatürk, eseri Merinos fabrikasının kuruluşuna büyük önem vermiştir.
Hasta olduğu halde fabrikanın açılışına katılmıştır. Aynı akşam Belediye Binasında keyifle zeybek oynamıştır.
Bursa gezisi Atatürk’ün son yurt gezisi olmuş ve yattığı yatağından bir daha kalkamamıştır.
* Bursa Merinos fabrikası 23 Eylül 2004 günü resmen kapatlıdı.
* Bursa Merinos fabrikasının binaları 2007’de yıktırıldı!
* Merinos fabrikası tarihinde hiç zarar etmedi!
* Merinos fabrikasının ürünleri ihraç edildi.
* Merinos’ta 3,5 milyon metre kumaş üretiliyor, 3 bin kişi çalışıyordu.
Yılmaz Dikbaş’ın köşe yazısından alıntıdır.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Sümerliler, gökteki 12 burcu ilk kez keşfeden uygarlıktır.
Bir gün 12 saatten oluşuyordu ama 1 saatleri bizim 2 saatimize eşitti; yani toplamda yine 24 saatti.
İsa’nın 12 havarisi, bu burçları temsil eder.
Çünkü Sümer inancına göre, burçlarda birer tanrı otururdu ve güneş tanrısı bu burçlerı ziyaret ederdi (her 2150 yılda bir güneş başka bir burca denk gelirdi ve Sümerliler bunu hesaplamışlardır).
#GönülTekin
#Sümer
#Sümerler
Bugün Yahudilikteki ve Hıristiyanlıktaki 7 kollu şamdan, Sümer’in meşhur ağacını ve yedi seyyareyi temsil eder.
Tek tanrılı dinlerdeki cehennemin 7 kapısı, Sümer’in yer altı dünyasının 7 kapısı olmasından gelir.
Sümer’de sayı sistemi onluk değil altmışlıktı.
En büyük tanrı Enlil’in sayısı 60’tı.
Ay tanrısı Nanna’nın sayısı 30’du (ayın 30 gün çekmesi).
Sümerliler, gökyüzünü 3’e ayırmışlardı ;
Kuzey Gökyüzü, Orta Gökyüzü ve Güney Gökyüzü.
Bunlardan biri görünürken, diğeri ufukta belirir ve bir diğeri batardı.
“İlah” kelimesi Ebced Hesabına vurulursa, karşılığı 36 çıkar.
Çünkü güneş ve ay kendi yörüngelerini izlerken, her ikisinin menzilleri, bu 12 burca çok yakın olur.
Bu burçlar, 36 ana yıldızdan oluşur.
Çünkü 3 gökyüzü ve 12 burç 3×12=36.
İlmukah, yani İlah, İslamiyet’e Ay Tanrısı olarak geçmiştir (Kabedeki Ay Tanrısı Al-İlah, Allah olarak değişmiş ve Muhammed tarafından tek tanrı ilan edilmiştir).
Zamanın birinde bir padişah ve daima fikir alışverişi yaptığı bir vezir varmış.
Padişah her olayda çok sevdiği bu vezirinin görüşünü alır, o görüşe göre yapacaklarını bir daha düşünürmüş.
Padişahın veziri her olaydan sonra “vardır bir hayır padişahım sen tasalanma” dermiş.
Bir gün padişah ava çıkmış ve avladığı hayvanı keseyim derken serçe parmağını da kesmiş.
Kopan parmağının acısıyla bağırırken padişahın en yakını ve yardımcısı olan vezir “üzülmeyin padişahım her şeyde bir hayır vardır, bunda da vardır bir hayır” demiş.
Parmağının acısı geçmeden vezirin böyle konuşması padişahın canını çok sıkmış ve öfkelenerek vezirini zindana attırıp yeni bir vezir bulmuş kendine.
İngiltere’nin büyükelçisi olan
Sir Percy Loraine, Kahire’de büyükelçiyken Paris’e tayin olmuş ama Atatürk hayranlığı nedeniyle Ankara’yı tercih etmişti.
#Atatürk
Atatürk'e olan bu hayranlığı nedeniyle Ankara'ya gelen Sir Percy Loraine, artık İngiltere’nin
1933-1939 yılları arasındaki Ankara büyükelçisiydi.
#MustafaKemal
1936’da ise ; Kral 5. George ölüyor ve yerine 8. Edward tahta geçiyor.
Yine 1936 yılı Aralık ayında 8.Edward istifa ediyor ve yerine kardeşi 6. George ( Kraliçe 2. Elizabeth’in babası ) tahta geçiyor.
Anadolu’dan ve Anayasa’dan silinmeye çalışılan Türk kimliği ve Türk kavramının tartışıldığı Ceviz Kabuğu’nda Haluk Tarcan ve İzmir Barosu Başkanı Nevzat Erdemir önemli açıklamalar yaptılar.
Araştırmacı yazar halkbilimci Haluk Tarcan’ın Kazım Mirşan’ın belgelerine dayanarak yaptığı açıklamalara göre;
* Türkler 15 bin yıldır Anadolu’da.
* Pontus’lulardan bin 300 yıl önce Karadeniz’de Türkler vardı.