-Türkiye de kişi başına et tüketimi yıllık 25 kg iken;
-Ermenistan da..........45.8 kg
-Kübada......................48.4 kg
-Bulgaristan da..........53.0 kg
-Çinde.............. ..........58.2 kg
-Güney Afrika.............58.6 kg
-Rusya.........................62.9 kg
-Hırvatistan............... 66.3 kg
-Isviçre........................74.7 kg
-Yunanistan................74.8 kg
-İsveç..........................80.2 kg
-İzlanda......................86.2 kg
-Almanya...................88.1 kg
-İtalya.........................90.2 kg
-Portekiz....................93.4 kg
-Danimarka...............95.2 kg
-İsrail..........................96.0 kg
-İspanya.....................97.0 kg
-Arjantin.....................98.0 kg
-Avusturya...............102.0 kg
-ABD.........................120.0 kg dır.
Türkiye bir tarım Ülkesi olmasına rağmen kişi başına tüketilen et miktarı 25 kg.
-Bu bir ortalamadır. Hiç et yemeyenler de yemiş gıbı gösterilip ortalama çıkartılmıştır.
Yunanistan,Portekiz,İspanya ve Ermenistan halklarının gerisinde kalmamız üzücü.Bizi kıskanan Almanya bile bizi üçe katlamış. Okuduğunuz için teşekkür ederim #Günaydın iyi sabahlar @PalaBiyikRak79 takip etmeyi unutmayın lütfen ‼️‼️
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Tarih Profesörü Yusuf Halaçoğlu'ndan güzel bir inceleme yazısı;
EĞER;
TIP okursan karşına insan DNAsının şempanze ile %98 aynı olduğu çıkar...
BİYOLOJİ okursan karşına evrim çıkar...
FİZİK okursan karşına BIG BANG çıkar...
KİMYA okursan karşına elementlerin kaynaşmasıyla
İLK CANLILARIN nasıl oluştuğu çıkar...
TARİH okursan karşına dinlerin nasıl ortaya çıktığı çıkar...
JEOLOJİ okursan karşına dünyanın 4,5 milyar yıl yaşında olduğu çıkar...
ARKEOLOJİ okursan karşına tüm Ortadoğu dinlerinin temelini oluşturan SÜMER kültürü çıkar...
PALEONTOLOJİ okursan karşına dinozorlar çıkar. Din kitapları yazmaz bunu...
EMBRİYOLOJİ okursan karşına insanın balık atasından kalma solungaçları ve kuyruk çıkar...
Ama hiçbir şey okumazsan
sana ne söylenirse ona inanırsın.
PTT müfettişliği yaptığı dönemde, PTT Müdürlüğünü teftiş etmesi gerekir. Daha önceki yazışmalardan, PTT müdürünün bir hastasının olduğunu hatırlar. Teftişe gitmeden önce o yazışmaları bir kez daha gözden geçirir.
Teftiş sonucu, kasanın 25 lira açık verdiğini görür.
Müdür kızarır, bozarır; ama söyleyecek bir söz de bulamaz. Açıklaması yoktur. Osman Nihat müdüre,“ Sayımda hata yapmış olabiliriz. Mal Müdürünü al gel de, kasayı bir de o saysın." der.
Müdür, şaşırır; ama çaresiz mal müdürünü çağırır. Mal Müdürünün yaptığı sayımda
para tamam çıkar. Osman Nihat de, teftişini tamamlar ve müdüre teşekkür ederek ayrılır. Müdür şaşırmıştır. Bir şeyler demek ister, ama beceremez.
Bir gün, Osman Nihat Akın, müfettişler odasında arkadaşlarıyla otururken, postacı bir mektup getirir.
ORTADOĞU’YU GERÇEKTEN BİLİYORMUYUZ?
İçinde doğup yaşadığımız Ortadoğu’yu biliyor muyuz? Veya kim biliyor ki? Eğer derinliğine düşünürseniz, çağlar boyunca dünyanın merkezi olan bu bölge üzerine gerekli bilimsel araştırmalar yapılsa bir kütüphane dolusu eser ortaya çıkar.
Bazılarına tuhaf gelebilir belki, Ortadoğu’nun coğrafi haritasında bile tam bir anlaşma yoktur; gerisini siz düşünün.
Kronolojik sıra almadan doğaçlama bazı özellikleri paylaşalım. Tek Tanrılı dinlerin tümü bu coğrafyanın eseridir. Vahye inananlar için söylüyorum,
Allah kitap verdiği peygamberleri bu bölgeye yollamıştır. Musevilik, Hristiyanlık ve Müslümanlık buralarda doğup yayılmışlardır.Dünyanın yedi harikasının tümü: Mısırdaki Keops Piramit’i- Babil’in Asma Bahçeleri- Zeüs Heykeli- Rodos Heykeli- İskenderiye Feneri- Kral Mausallos’ın
20 ARALIK 1921 – Atatürk'ün, Mayıs 1914 tarihinde Sofya Orduevi'nde Kültür Bayramı vesilesiyle düzenlenen kıyafet balosuna İstanbul Askeri Müze'den getirttiği "uçbeyi" kıyafeti ile katılışını gösteren ve o gece İspanya Elçiliği'nde çekilen resim, 20 Aralık 192l'de İstanbul'da,
Tevhid-i Efkâr gazetesinin birinci sayfasında yayınlandı.
20 Aralık 1921 tarihli Tevhidi Efkâr gazetesinde Mustafa Kemal Paşa hakkında yapılan haber, Sofya Ateşemiliterliği sırasında katıldığı baloda giydiği yeniçeri kostümü içindeki resmi ile süslenmiş.
Gazetede resim hakkında bilgi verilmiş;
Resminde görülen elbise Yeniçeri devrinin Serhat Beyi kıyafetidir ki, Paşa Hazretleri Sofya Ataşemiliterliği’nde bulunduğu sırada Çar sarayında yapılan bir kostüm balosuna bu elbise ile iştirak etti.
BAZI ŞEYLER GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ OLMAYABİLİR...
Bir öğretmen, derslerinden birinde şu hikâyeyi anlatır:
“Seyir halinde bir gemi...
Yolcular, güverteye çıkmışlar eğleniyorlardı...
Ancak, işler her zaman yolunda gitmez!..
Gemi, aniden bir kazaya uğradı ve
denizin derinliklerine doğru batmaya başladı...
Güvertedeki yolcuların arasında evli bir çift bulunuyordu, korku içinde can havliyle kurtarma botuna doğru koştular...
Ancak botta sadece bir kişilik yer kalmıştı...
Adam, o an karısını ardında bırakarak botun içine atladı...
Kadın, güvertede yapayalnız kalmıştı...
Gemi, neredeyse batmak üzereydi...
Deniz, kadını kendine çekiyordu...
Kadın, bir yandan dalgalarla boğuşurken diğer yandan eşine sesini duyurmak istiyordu... Söylemek istedikleri vardı... Bağırmaya çabalıyordu...”