AKILLICA 😄👌👌 #84Milyonİcin #HalkTvninYanındayız Yaşlı bir adam emekliye ayrılır ve kendine bir okulun yanında küçük bir ev alır. Emekliliğinin ilk bir kaç haftasını huzur içinde geçirir ama sonra ders yılı başlar.
Okulların açıldığı ilk gün, dersten çıkan
öğrenciler yollarının üzerindeki her çöp bidonunu tekmelerler, bağırıp, çağırarak. Bu çekilmez gürültü günler sürer ve yaşlı adam bir önlem almaya karar verir.
Ertesi gün çocuklar gürültüyle evine doğru yaklaşırken, kapısının önüne çıkar, onları durdurur ve,
"Çok tatlı çocuklarsınız, çok da eğleniyorsunuz. Bu neşenizi sürdürmenizi istiyorum sizden. Ben de sizlerin yaşındayken aynı şekilde gürültüler çıkarmaktan hoşlanırdım, bana gençliğimi hatırlatıyorsunuz. Eğer her gün buradan geçer ve
gürültü yaparsanız size her gün 1 lira vereceğim" der.
Bu teklif çocukların çok hoşuna gider ve gürültüyü sürdürürler. Birkaç gün sonra yaşlı adam yine çocukların önüne çıkar ve onlara şöyle der, "Çocuklar enflasyon beni de etkilemeye başladı,
bundan böyle size sadece 50 kuruş verebilirim."
Çocuklar pek hoşlanmazlar ama yine devam ederler gürültüye. Aradan bir kaç gün daha geçer ve yaşlı adam yine karşılar onları.
"Bakın" der, "Henüz maaşımı alamadım bu yüzden size günde ancak 25 kuruş verebilirim, tamam mı?"
"Olanaksız bayım" der içlerinden biri, "Günde 25 kuruş için bu işi yapacağımızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Biz işi BIRAKIYORUZ.
OSMANLI PADİŞAHI FATİH SULTAN MEHMET HAN DEĞİLMİ?
_EVET..
PEKİ,
BİR OSMANLI PADİŞAHININ FETHETTİĞİ BU ŞEHRİ, TORUNU OLAN, BİR BAŞKA OSMANLI PADİŞAHI VAHDETTİN, ELLERİ İLE İNGİLİZLERE TESLİM ETTİ Mİ, ETMEDİ Mİ..?
_ETTİ...!++
PEKİ,
O SIRADA FATİHİN KEMİKLERİ SIZLAMIŞ MIDIR..?
_HEM DE NASIL..!!!
TARİH 13 KASIM 1918...
KONSTANTİNOPOLİS TAM BEŞ SENE, YİNE HRİSTİYANLARA VERİLDİ Mİ..?
_VERİLDİ..!!!
PEKİ, .
BU ŞEHRİ 6 EKİM 1923 TARİHİNDE MUSTAFA KEMAL PAŞA
TEKRAR GERİ ALDI MI..?
_ALDI...!!!
YİNE SORUYORUM, İSTANBUL'U KİM ALDI..?
BU ŞEHRE, 1929 YILINA KADAR, OSMANLI İMPARATORLUĞU ve İNSANLARIMIZ KOSTANTİNOPOLİS
DEDİLER Mİ..?
_DEDİLER...!!!
İSTANBUL'A, İSTANBUL ADINI YİNE KİM VERDİ..?
_3 OCAK 1929, TARİHİNDE MUSTAFA KEMAL...
Türkiye de Kalp alanında büyük başarılara imza atmış ve en önemli Kalp Doktoru olan hemşehrimiz Prof. Dr. Bingür Sönmez hocadan çok önemli bir anı;
Değerli Meslektaşlarım,
84 yaşında olan ağabeyim
3 gün önce inme geçirdi. Ben yetişene kadar komşuları ambulans çağırmışlar ve
112 ben yetişene kadar Anadolu yakasındaki bir eğitim araştırma hastanesine götürmüş.
Kırmızı çizgiden acil servise ulaşınca kapıda bulunan kılıksız bir güvenliğe tane tane “Ben Profesör Doktor Bingür Sönmez, kalp cerrahıyım, ağabeyim acil gelmiş,
durumu hakkında bilgi almak istiyorum” dedim.
Güvenlik lakayt bir şekilde içeri girdi ve “BT ve MR çekilince bilgi verecekler” dedi. “Yavrum doktor arkadaşlara -bir hoca gelmiş- der misin” dedim.
Tekrar içeri girdi ve “Sonuçlar çıkınca bilgi verecekler” dedi.
Çetin 27 yaşında Feza ise 33 yaşındaydı. İkisi de yedek subay okulunda. Daha ilk görüşte Çetin’in kanı kaynamıştı Feza’ya. Çetin’in Bahçelievler’de bodrum katında iki göz odacığı vardı; “Gel” demişti Çetin “hafta sonu evci çıkıyoruz, benim fakirhanede kalırız,
laflarız ha?
Feza tamam demişti. Gitmişlerdi evciğe. Feza pek bir suskundu. Çetin karşısındaki gizemli Feza’yı deşmek için kendini anlattı biraz; “Ben fal yazarım gazeteye, Ankara Radyosu’nda da arada çıkar laflarım. Falla - lafla geçer benim ömrüm” deyip güldü. “Ya sen?”
Feza çekingendi. Konuşmak istemedi pek.
Sonra utanarak “Ben hocayım” dedi. “Hangi lise?”. Feza “İstanbul Üniversitesi’ndeyim. Fizik bölümünde” Çetin inanmaz tavırla süzdü bir.
Feza biraz sonra çantasını açtı bir mektup çıkardı. Çetin “Kız arkadaşın mı gönderdi?” dedi.
Bayıldım Uğur Yücel'in söyleşisine...
Bir Rum arkadaşıma sevimli bir kız soruyor:
“Biz İstanbul’ a 1984’te geldik. Siz ne zaman geldiniz?”
Arkadaşım sakince cevaplıyor “3000 yıl önce.”
Bu hayatın bizim gibi farkına varmadılar, bunun hazzını çıkaramadılar.
Bir Rum evinden gelen bir tepsi musakkaya karşılık annenin gönderdiği bir Anadolu mantısı
ya da bir Ermeni evinden gelen midye dolma ve buna karşılık bir koca tabak baklava.
Zeytinyağlıyı, balığı Rumların elinden,
dolmaları topiği Ermenilerin elinden,
hamuru Türklerin,
eti
Kürtlerin elinden yiyeceksin.
Elden ele, komşudan komşuya, cenazede, mutlulukta, bayramda bunlar paylaşılırdı
ve bunun farkına varırdın.
Tabii yemekler, tatlılar. Bu renkler gitti, tatlar gitti, komşulara dağıtılan irmik helvaları, paskalya çörekleri, yumurtalar…
“Siz O’na Atatürk dersiniz. Biz ise O’nu Ataşark diye anarız” – Osman Bahadır“Uluslararası Kadınlar Birliği’nin 1935’deki İstanbul Kongresi’ne katılan Mısır delegesi Sitti Şaravi, Atatürk için yukarıdaki sözleri söylüyordu.
1926 yılında Medeni Kanun’un kabul edilmesiyle gerçekleşen hukuk devrimi, Cumhuriyetin büyük toplumsal sonuçlar yaratan devrimlerinden biridir. Bu kanunun yürürlüğe girmesiyle sadece insanlar eşit haklara ve devlet karşısında yasal güvencelere sahip yurttaşlara
dönüşmekle kalmamış, fakat aynı zamanda ve bunun kadar önemli olarak, daha önce erkek karşısında yasal olarak hemen hiçbir hakka sahip olmayan kadınlar, erkeklerle yasal bakımdan eşit statüye kavuşmuşlardır. (Medeni kanun, yönlendirici özelliği nedeniyle,
•Eşek bir defa gittiği yolu asla unutmaz,
Bu yüzden değerli ve makbul kurban sayılan *develere kılavuzluk* yaparlar...
•Eşek,
bir mühendis gibi yokuşları matematiksel bir eğimle katederek, kısa mesafeleri de virajlar alarak çıkar.
•Eşek,
bir kere düştüğü çukura ikinci kez
düşmediği gibi,
bir kere bastığı bataklığa bir daha basmaz...
•Eşek,
sıpasını doğururken kimseden yardım almaz, bakımını ve eğitimini kendisi verir...
•Eşek,
kendine iyilik yapanı da,
kötülük yapanı da asla unutmaz...
•Eşeğin gözleri harikadır,
yakından bakınca içinde kaybolursunuz...
•Bu yüzden bazı insanımsı yaratıklara eşek demek,
eşeklere yapılmış hakaret olur...
1950’li yıllarda Amerikalı mühendisler gelmiş Türkiye’ye.
Küçük Amerika olacağız diye ilk heveslendiğimiz günler.