31 yıl önce enteresan ve ibretlik bir olay yaşandı.
Girdiği yerde alkışların 10 dakika sürdüğü, milleti açken sarayda yaşayan, kürk ve lüks düşkünlüğü bilinen, zır cahil bir aile idi Çavuşeskular. Adam komunist partide yükselmiş bir ayakkabıcı çırağı, kadınsa ilkokullu idi.
⬇️
Çavuşesku bir köylü çocuğu olarak doğdu. Karısı Elena da. İkisinin de durumu birbirinden beterdi. Anarşist geçmişleri ile hapistelerken 2. Dünya savaşında kurulan Komünist idarede yükselerek hapisteki mağduriyet hikayelerinin epik etkisi ile parti başına gelmeyi başardı.
⬇️
Bu tarz birinin yükselişi üzerine çok kafa yorulur. Halkla kurduğu bağ, 11 yaşında komünist olup mağdur geçmişi, hapse girmesi ile yükselen çavuşesku, partide sürekli yükselir, yükselir. Hiçbir politikası sorgulanamayacak mutlak bir lider olana dek sürer bu hesapsız yükselişi.
⬇️
Hastanelerde; "Çocuk halkın malıdır.." veya kimi zaman "Çocuk yapmak, annenin vatan borcudur" gibi yazılar asılırdı doğumhanelerin girişine. Çavuşesku, gittiği her yerde 4 çocuk yapılması gerektiğini söylüyor ve Romanya 2000'lere 30 milyon nüfusla girmelidir diyordu.
⬇️
Çıkarılan 770 numaralı bu kararname ile 4 çocuğu yoksa ve tecavüze uğramamışsa kürtaja izin verilmiyordu. Kahraman anne olmak için sistemin yalaka ana ve babaları 4 çocuğu mutlaka geçmelilerdi. Çavuşesku kendi deyimi ile "komünizmin dinamik örnek genç nesli" için çalışıyordu.
⬇️
Enteresandır ki 1989'da sistemi ve çavuşesku'yu işte bu genç nesil indirecekti. Daha 1969 yılındaki sayımda önceki sayıma göre 1 milyon kişi fazla çıkmıştı. Ülkede özellikle kırsalda bir çocuk yapma ve "kahraman devrim anası" belgesi alma mücadelesi vardı. Tabi çok az da maaş.
⬇️
Komunist bir diktatör Çavuşesku'yu batı basını hiç Diktatör olarak yazmazdı. Israrla onu bir dünya ülkesi lideri olarak gösteriyor, "president" yazılırdı. Başkan gazı vererek (komünistlerde parti sekreteri vardır başkan yoktur) ülkeyi borçlandırma çürütme politikasını başıydı
⬇️
Ülkede süt,ekmek ve birçok şey bulunmamaya başlamışken,Romanya halkının çocukları yarı aç yarı yok yatarken Çavuşesku,çocukları ne kadar seviyor, ülkenin yeni neslinden ne bekliyor? Haberler bunları veriyordu. Hep yanakları gürbüz iyi besili parti çocukları ile resimler olurdu
⬇️
Çocuklar çılgınca doğurulurken hastanelerde "engelli doğan" çocuklar, sessizce Çigid denilen kuruma gönderiliyordu. Çigid, bir ölüm kampıydı. Buralarda bedenlerini canlı canlı farelerin yediği, kendilerini savunmaktan aciz kakasıyla gezen çocuklar, yavaşça öldürülüyordu.
⬇️
1990'da Alman gazetecilerin ve özellikle Der Spiegel muhabirlerinin girdiği Çigid binalarındaki görüntülerde kaka ile sıvalı 3 yatakta yatan ve konuşma yetisi bile olmayan 25 çocuğun hali ve farelerin onları canlı canlı ısırırkenki korkunç görüntüleri dünya gündemine oturdu.
⬇️
Muhabir şunları söylüyor
"Çocuklar konuşamıyor ve yüzlerinde acı, korku ve boş bir bakışla bakıyorlardı. Farelerden korunmak için hepsi yüksekte yataklarda kuş gibi tünemişlerdi. Bazısı o pozisyonda kalmaktan hiç yürüyemiyordu. Odadaki koku, dayanılmazdı.Hemen hepsi yaralıydı"
⬇️
Çigidlerde çocuklar 3 günde bir kez besleniyor, lor peyniri ve un karışımı ile yapılan bir şey yedirilirdi. Temizlik yataklarda ve odalarda haftada birdi ve kürekle alınıyordu. Bazı yataklarda sadece karton koliler vardı. Getirilen çocukların akibetini aileleri bilmiyordu bile
⬇️
Ülkede medyada bunlar yazılıp çizilmediği için sadece buralarda çalışanlar ve yakınları bunlardan haberdardı. Duruma dair söylenti yayan biri ise 15 yıl çalışma kampı sürgününe gönderiliyordu. 770 Kararnamesi nesli denen neslin en acı grubu bunlardı. Halk nereden bilsin?
⬇️
Bir yanda bunlar olurken, ülkedeki dramdan bahsedenler "hain" diye damgalanıp hapsediliyordu. Diğer yandan ise "Romanya Otomobil Yapıyor" yaygarasıyla Renault modelinin donanımı satın alınarak alelacele Çavuşesku tarafından yaptırılan araç, fukaralığı gizleme makyajıydı.
⬇️
Her ne kadar Daçia araçlarını ürettirmiş olsa da yazlık, kışlık araçları Alman ve ABD malıydı. O fotoğraf sürüşü dışında çavuşesku bu araçlara pek binmedi bile. Bozuk ekonomi ve batı paraları karşısındaki düşük kur, Fransa'nın fason üretim ihtiyaçları için fukara hubu yapıldı.
⬇️
Bir de Elena Çavuşesku vardı. Karısı. Onun cehalet hikayelerini anlatır romenler. Kadının lüks düşkünlüğü ayrı konuydu. İlkokul mezunu olmaması ve 1 sf yazıyı doğru düzgün okuyamamasına rağmen birilerine siparişle aldığı kimya profesörlüğü ve üretilmiş makaleleri ile alakalı
⬇️
Burnu büyük ve uzun olduğu için asla profilden fotoğrafı olmasını istemezmiş mesela Elena. Kadın 1971'de Çin'e gidiyor ve Mao'nun karısı CanKing'in güçlü ve otoriter hallerine hayran kalıyor. Bir toplantıda parmak işareti ile adamın birini susturmasını da taklide başlamış.
⬇️
Üniversitelerde açılış konuşmasına davet edilen, kendisine "milletin annesi" ünvanı verilen, ülkenin 2. kişisi haline gelen ve bakanların ailelerinden tutun ülkedeki yetkililerin idamına imza atan bu kadın için kan içici seri katil der Romenler. Ama yazı okumaktan bile acizmiş
⬇️
Yüzyılımızın son çeyreğini ziyan etti derler Romenler onun için. Bu Tv'ye görüntü için bir marketi ziyarete giriyor, o market Tv'de gösterileceği için malla dolduruluyor. Marketten çıkarken mallar da götürülüyor. Benzeri Arnavutluk'ta da olmuştu. Yani ülke fakir, marketler boş
⬇️
Bu lükslerine ek, ABD'de hesapları, İngiltere'de hesapları olduğu ise sonradan çıkacaktı ortaya. Ama onun televizyonda hep ülkesini en çok seven Romen olduğu, ülke ve milletine aşık yönü gösterilirdi. Diktatörlüğünü gizlediği şey bu retoriklerdi. Ama halk beter halde açtı.
⬇️
Bir yandan emperyalizmi kötülerken ABD ve İngiltere'de nasıl banka hesabı olabildiğini ise Romenler sorgulayamıyordu çünkü medya, bürokratlar da düşünmek ve konuşmakla yükümlü bilim camiası da onun atadığı cahillerden oluşuyordu. Dahası Batı bunu görüp, onun bu damarına oynadı
⬇️
Gazladılar ve medyalarında şişirdiler. Önce kredileri kolay kolay verdiler, fabrika projeleri vs. derken iş değişti. Romanya'yı büyük ülke yapmak için büyük projelere girişti. 1100 odalı bir Saray yaptırdı Bükreş'e. Adına da Halk sarayı dedi ama sadece kendisi oturacaktı tabi.
⬇️
O esnada ise Karısı Ulusal Bilim ve Teknoloji Konseyinin de başkanı. Analfabet derler onun için yani okuması yazması yoktu. Bir kağıdı zorlukla 30-40 hata ile durarak vurgusuz dümdüz o a zar zor okuyabiliyordu ve o konuşurken gülemiyorduk ama aşağılanmış hissediyorduk diyorlar
⬇️
Sarayın inşaat alanı devasa boyutlarda idi. Ekonomik açıdan bir tarım ve az da petrol ülkesi denecek Romanya bütçesinin önemli kısmı da Sarayın inşasına gidiyordu. Toplam borç 1970'lerde 1 küsur milyar dolarlarda iken 1981'e doğru 10 kattan fazla arttı. Ama saray gereklilikti.
⬇️
Okul ziyaretinde tahtada H2O yazısını görmüş. Bu anlamsız şeyler nedir bir tür şifre mi? Demiş. Öğretmen kısık sesle su efendim. dediğinde ise "Su, sudur...neyse biliyorum" demiş. Sonra okul müdürlerini görevden alıyor. Kumpas kurdunuz... diye. Kadın suyun formülünü bilmiyordu
⬇️
Aslında saray tam da işlevsiz ve vasıfsız değil. İşlevi parlamento binası. Yani o koskoca yapının bu işlevi var. Bir de şehrin dışına doğru 20 km uzanan tüneller var. Acil durumda kaçmak için. Altında nükleer sığınaklar da cabası. Bitiyor saray tabi. Ama romen halkı da bitiyor
⬇️
Osmanlıların bir sözü vardır. Zerafet, büyüklükten ürker... diye. Ama bükreş haritasında ortanın soluna doğru gördüğünüz beyaz yapı işte bu saray yapılıyor sonuçta. Dahası buradaki tarihi mahalleyi de yıktırıp 40 bin kişiyi başka yerlere yerleştiriyor. Ama malzemeleri milliydi
⬇️
Sarayın 2019 hesabına göre 12 milyar dolara mal olduğu hesaplanmış. Ayrıca ısıtma giderleri için de yıllık 6 milyon dolar gideri varmış. İlave edelim ki Bükreş o sıralar donuyor. 480 şamdan ve 1,409 avize 3,500 ton kristal; mermer sütunlar ve şamdanlar yün halılar ayrı kalem
⬇️
Ne var ki tatlı tatlı alınan borcun ödemesi, 70'lerdeki petrol krizi ile zora giriyor. Evvelce bunları el altından dehleyen ABD ve Almanya da alacakları için bastırıyor. Önce dünya lideri diye yüceltip saray yaptırma gazı verilen lider Çavuşesku için zor günler başlıyor.
⬇️
ABD o sıralar Elena yurtdışındaki üniversiteleri geziyor, fahri doktoralar alıyor, bilime katkı plaketleri alıyorken Romenler şunu diyorlar günümüzde. Kimya hakkında konuştuğunu görmedik. Hiçbir tartışmaya katılıp kongrede sunumu yoktu. Biz neyse peki dünyayı nasıl trolledi?
⬇️
İng.Kraliyet bilim akademisinde konuşma yapıyor kendisine belgeler veriliyor. Bu normal değildi diyorlar. Ama romenlerin bazıları ise batının buna bilerek sessiz kaldığını ve Romanya'yı bitirip tamamen kendine muhtaç etmek için bu aile eliyle Romanya'nın bitirildiğini söylüyor
⬇️
Borçlar ağırlaşırken savurganlık da tavan yapıyor tabi. Çavuşesku, Tito Yugoslavyası'na rakip güçlü bir sanayi olması için hep borçla giriştiği fabrikaları ve sarayı bitiriyor ama borç gırtlakta.Halk ise aç o kadar aç ki çocukların dişleri bazı yerlerde 3 yaşında çıkıyormuş.
⬇️
Çavuşesku bir yere gideceği zaman 50 çocuktan oluşan bir liste mutlaka olurmuş ve o çocuklardan çağrılırmış çağırılanlar. Bu çocuklar partinin üst yönetiminden kimselerin çocukları. Hepsi tombiş, göbekli ve iyi beslenmiş çocuklar. Kimisi folklor kıyafeti ile kimisi ise izci.
⬇️
Çünkü ülkenin geneli zayıf ve beslenme eksikliği çekiyor. O esnada hız kesmeden Çavuşesku ailesi gezmelere devam ediyor. Pahalı saatler alıyor, garip bir savurganlıkla alışveriş yapıyorlar. Ama ülkede Çavuşesku hep en duygulu şiirleri, konuşmaları yapıyor. Milletim de milletim
⬇️
ABD ziyaretleri ve Avrupa ziyaretlerinden bazılarında 50 adet çanta doldurdukları belirtilir. Yapacağı hiçbir konuşmayı kendi ağzı ile yapamayan Çavuşesku aynı zamanda da peltek. 3 alfabe harfiniyse hiç çıkaramıyor. Metnini teknokrat ve edebiyatçı 20 kişilik bir ekip yazıyor.
⬇️
Temeşvar'da ayaklanma başlıyor halkın üzerine ateş açtırıyor. 1200 kişi ölüyor. Halk bunu zar zor öğreniyor. İlave edelim ki Romen halkı o dönemler şucular bucular diye ayrılmış değil. Yani üzerine ateş açıldığında"kimbilir neciydiler?" demiyorlar. Herkes gariban ama bir bütün
⬇️
Soğan, patates kıtlıkları yaşanıyor. 1 adet soğan ve 1 patates için 3 gün önceden adınızı yazdırıp 300 gramlık bir patates alıyorsunuz bir de soğan. Halk bu fakirliğe Temeşvar'da isyan ediyor ama sonuç facia. İnsanları yakan, kemiklerinden geçen silahlarla öldürüyor bu cani.
⬇️
Ama Çavuşesku bu kıtlıkları tüm borçları ödemek için göze alıyor. Ülkede devrim olduğunda Romanya'nın batıya ödenecek tek kuruş borcu kalmaması çok enteresandır. Gelelim devrime. Temeşvar olayları bir anda ülkeye yayılıyor. Ama radyo ve Tv'de börtü böcek programları var.
⬇️
Zaten insanların açlıktan öldüğü Temeşvar'da ateş açıldığı haberleri de gelince insanlar, Çavuşesku için gayet sıradan bir gün olan Balkon konuşması esnasında İsyan ediyor. Bu tarz bir şeyi hiç beklemiyor Çavuşesku çünkü danışmanlar ordusu ona her şeyi tozpembe gösteriyor.
⬇️
Temeşvar'da "korkmuyoruz, biz halkız!""Diktatör düşüyor" diye bağıran kalabalıkların öldüğü kulaktan kulağa yayılırken Çavuşesku'nun bu aralık ayındaki Balkon konuşması dünya tarihine banttan alınmış en garip hadise olarak geçiyor. Ezber laflarını söylerken halk üstüne yürüyor
⬇️
Konuşmasının tam başlarında halk Temeşvar! Temeşvar! diye bağırıp hareketlenerek saraya doğru yürürken realitenin o kadar dışında ki kendisi, "Ne oldu? Deprem mi var?" diyor. Çünkü kalabalık o esnada Saraya doğru yürüyor. Kayıt o sırada bitiyor çünkü halk saraya hücum ediyordu
⬇️
O esnada kayıt biterken Nikolay Çavuşesku ve karısı Elena Çavuşesku apar topar helikoptere binip çatıdan kaçıyorlar. Halk bağırıyor. Diktatör kaçıyor! Film esas o an başlıyor. Yönetimi ele geçiren halk konseyi pilota indir emri veriyor. Burada bir ABD parmağından bahsedilir.
⬇️
Helikopter biraz gidiyor ve gözden kayboluyor. Sonrasında Çavuşesku ve Elena Targovişte yakınlarında kontrol sırasında Polisler tarafından yakalanıp geçici devrim konseyine teslim ediliyorlar. Targovişte'de kurulan sözde mahkemede 2 saat içinde idam ediliyorlar. Halk izliyor.
⬇️
İndirildikleri yerde alel acele bir mahkeme kuruluyor. Karısına "sahte profesörlüğünü" de yüzüne vuruyorlar. O da tabi tabi reddedin ünvanlarımı.... diye onları küçümsüyor. Sonrasında ise yalvarıyorlar. Yapmayın biz sizin büyüğünüzüz, biz Romanya'yız, ben sizin babanızım gibi.
⬇️
İnsanlar Romen bayraklarının ortasındaki sosyalist işaretleri yırtarak ortası boş Romen bayrakları ile çıkıyorlar sokaklara. Kendilerine ateş eden tanklar, ateşe veriliyor. Halk, kendisini ateşin önüne atarak devrimi kanla tamamlıyor. Tüm bunlar helikopter havadayken başlıyor.
⬇️
Halkın özgüveni de yerine geliyor. Sadece Çavuşesku dönemi değil, bir korku dönemi ve psikolojisi de sona eriyor. O dönem parti yetkilileri, komunist medya dahil alınan kellelerle Romenler rejimi deyimi yerinde ise bir güzel temizlemeye başlıyorlar. "Kutsal lider olamaz!" diye
⬇️
Çavuşesku'nun idamı, uyduruk bir mahkeme ve alel acelebir idam mangası ile tamamlanıyor. Her ikisi de kurşuna diziliyorlar. Birisi anlatıyordu bir belgeselde. Tanrı gibi biliyorduk. Önce tehdit etti, sonra tartıştı, sonra uzlaşmak istedi ardından yalvardı ve vurunca da öldü.
⬇️
Çavuşesku'dan sonra da devam eden bir haftalık infazlar süresinde 42 yıllık komunizm Romanya'dan tamamen temizlendi.Kansız temizlik olsa Arnavutluk gibi olurdu. Rejim sözde değişir ama eskiden sosyalist olan sonrasında demokrata dönüşürdü.Çünkü güce tapanların tabiatı oynaktır
⬇️
Hayatın 42 yıl boyunca her alanına hakim olmuş, halkı sömürmüş, paraları yurtdışında zulalamış olan komünist parti üyelerinden bu azılı tiplerin infazı olmasa, bunlar demokratik partilerle gelip satın alacakları medya ile ülkeyi MAFYOKRASİ'ye dönüştüreceklerdi. Bu kuraldır.
⬇️
"O kış hayatımızın en sıcak kışıydı. Üşüyorduk ama birbirimize sarılırken vuran kalplerimizin çarpışını hissediyorduk. Üşüyorduk ama mutluyduk." diyorlar. Gazeteler artıközgürlük manşetleri ile çıkacakken tüm dairelerde bir temizlik başlar.Videolar,belgeler, dokümanlar bulunur
⬇️
Çavuşesku ailesinin, korumalarının, yakınlarının getirildiği pozisyonlar, profesör maaşı aldığı halde üniversiteye gitmeyen akrabaları, yurtdışında yaşayan Romenlerin ülkedeki akrabalarına yazdığı ve hiç gitmeyen mektuplar, sahte profesörler, sahte diplomalar ve onca şey.
⬇️
Uzun süren bir suç iktidarının kirli, çarpık ve iç içe ilişkileri ve yükselmek isteyenlerin skandalları ve harcanan milyonlarca, milyarlarca doların hesabı günümüzde bile sürüyor. Çavuşesku inmiş olmasına rağmen zamanında sorulamayan sorular hala sor sor bitirilemedi ülkede.
⬇️
Birçok insanın hayatına mal olmuş olan "HALK SARAYI" için ise "bizim kanımız, kemiklerimiz, çocuklarımızın çıkmayan dişleri, yaşanmamış gençliğimizle yapıldı o zulüm abidesi" derler. Orayı lanetli bir yer gibi görür ve birçokları ona dair yüz ekşitip konuşmak bile istemezler.
⬇️
"1989 Aralığında Romanya'dan bir "Tanrı" eksildi ve biz o an gerçek Tanrımızı keşfettik. İşimizi onun yakınlarından dilendiğimiz, ekmeğimizi korumak için ona karşı konuşamadığımız o tanrı soğuk betona düştüğünde gerçek Tanrıya ağlayarak şükrettik." (Piskoposları yazmış bunu)
⬇️
"Biz Romanyalılar gülmeyi öğrendik.Birkaç sene daha aç gezecektik ama sorun değildi.En azından umutsuz değildik ve mutluyduk. Artık o dönemi yaşayan hiç birimiz o kadar aç kalmadık zaten. Ülkeyi inşa ediyoruz diye bitirilen nesillere inat çalıştık ve başardık" der bir gazeteci
⬇️
Çavuşesku'nun yakınılarındakilerin anıları da enteresandır. Bir problem olduğunda"Romanya zengindir bana problemle gelen ülkesinin hainidir ya da vazifesini yapmıyordur.Afrika değiliz.Kimse de aç değil!" diyordu. Biz de ona problem getiremiyorduk ya da o duymak istemiyordu..."
⬇️
Artık onun mezarını onun döneminde mamalanmış bir grup ispiyoncu ziyaret ediyor. İşte sokakta arkadaşlarını, apartmanlarda komşularını şikayet eden, onları devlete bildiren, bu şucu, bu bucu diye jurnalleyen o dönemin sosyal tümörleri, trolleri seviyor onu sadece.Bu da %1 yok!
⬇️
1989 yılında 23 milyon kişinin yaşadığı Romanya'da günümüzde 19 milyon insan yaşıyor. Bitirilmiş ekonomi sebebiyle ülkeden 4 milyon insan ve o 4 milyon insandan doğan 1,5 milyon yeni nesil dışarıda yaşıyor. Buna rağmen aylık ortalama maaşlar 650-700 euro civarı. Fena sayılmaz.
⬇️
Liberal ekonomi, konuşma hürriyeti, insan hakları, hür teşebbüs, liyakat gibi meseleler Romanya'da olmazsa olmazlardan. Temeşvar'daki Universitatea de Vest (UVT) adlı üniversitenin rektörü Ioan Talpoş, üniversitesi sıralamada düştüğü için istifa ediyor mesela. Düşünün işte.
⬇️
Ülkede Türklere karşı öyle ayrımcılık ve bir kötü bakış da yok. Dobruca'da kendi halinde yaşayan Türk ve Tatarların da devletle bir problemi yok. Romen kralı Türkler için cami bile yaptırmış geçmişte. Ayrıca Romenler Hrist. Balkan milletleri gibi kompleksli ve haydut değiller.
⬇️
Mesela Tatar Türkü Sevil Şaide'nin Başbakanlığı konuşuluyordu. Ama kendisi yüzünden değil eşi Suriyeli diye olmadı. Ayrıca gariptir ki Çavuşesku döneminde Kiliseler kapatılırken müslümanlara daha müsamahakar olmuşlar Tuna'daki Adakale'de bu cami hep faalmiş mesela. Enteresan.
⬇️
Madem ki mevzu Romanya, bu kaliteli insanı da anmak icab eder. Bu adam, Nicolae Titulescu. Romen siyasetçi ve hariciyeci. Hitler yükselirken tehlikeyi görüp ilk Balkan Birliğini vücuda getiren ve biz de dahil bir ortak Balkan federasyonu kurulmasına öncülük eden kişidir.
⬇️
Bu devletin bir bayrağı, bir milli marşı ve pulları oluyordu. Aslında Ayasofya'nın müzeye çevrilmesi meselesi de Hitler'in ülkemizi işgal edeceği Batı yönünün sağlama alınması için Yunanistan'ı birliğe girmeye razı edecek bir jestti. Bunu da anlatmak mesele tabi millete.
⬇️
Bulgar siyasetçilerin çirkefliği ve toprak hırsı yüzünden (maksatları Ege denizine inmekti ve Hitler de onlara bunu sağladı) Bulgaristan hiç dahil edilememişti. Her ülke bastırdığı pullara önce kendi sembolünü koydu. Bu proje yaşayabilirdi. Birkaç sene yaşadı da ama sonu malum
⬇️
Romanya dost bir ülke. Artık 90'larda Laleli'ye valizle gelen, 100 dolara çalışan Romenler yok. Artık yaa bizim tezgahtar Romen ama kadın profesör yahu... lafları da yok. Romenler toparlandı ve güzel de iş çıkarıyorlar. DOST Romanya dediğinizde aklınızda bunlar olsun.
İyi günler.
Ayrıca son bir not:
Halkına dini yasaklayan Çavuşesku, Tuna üzerindeki bir Türk adası olan ve 700 Türk'ün yaşadığı Adakale'de ezanlara, çocuklara cami ve Kuran kursları verilmesine hiç karışmamış. O adayı biblo gibi turistik görmüş. Türklere biraz müsamahakar yaklaştığı söylenir.
Flood, 2020 yılında yazıldığı ve kapatılan hesapta kalan bir flood olduğundan, ve şu anda kurtarılan haliyle yüklendiği için giriş twitinde 31 yıl önce diye başlıyor. 34 yıl öncesinde olmuştur.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
1⃣Birazdan okuyacaklarınız sizi şaşırtabilir. Belgeleri ile koyuyorum ki yalan söyleyip makam işgal edenler bir nebze utanırlar, onlar utanmaz iseler onları o mevkilere taşıyanlar “biz doğru mu yaptık?” desinler diye. Burada özellikle @fahrettinaltun beyi etiketliyorum zira kendi personelinden birinin dezenformasyonu sebebiyle hakkımda olmadık ithamlar ve haberler yapılmıştır. Bu personelin twitine dair de hukuki haklarımı ülkede geriye kalan hukukta ne kadar takip edebilirsek edeceğim. Başlıyoruz. Sn. Fahrettin Altun, aşağıdaki kişi benim hakkımda fetö ile irtibat ve iltisakım olmadığını söyleyen savcılık kararına karşın gerçeğe aykırı haber yayarak kurumunuzu töhmet altında bırakıyor. Bu kişinin verdiği bilgi gerçeğe aykırı olup tutuklanma sebebimle de ilgisi yoktur. Evime, Suriyeliler ve mülteciler hakkında yazdığım twitler sebebiyle 16 ekim 2023 tarihinde gece vakti denilmeyecek zaman diliminde girilmiş olup, gecikmesinde sakınca bulunan bir hal durumu olmadan yasalara aykırı olarak yapılan aramada dahi suç unsuru bulunmamış olmasına rağmen, tutuklanma sebebim ise okuyanlara garip gelebilir ama Azerbaycan'ın Karabağ operasyonu öncesinde ihtiyaç duyduğu top mermilerini Bosna'dan temin etmek gibi imkan dairesinde olmayan bir suçlamadır. Buradan beni seven sevmeyen, az da olsa tanıyan tüm Türk halkına gerçekleri ve meseleleri nasıl çarpıtıp bu noktaya getirdiklerini BELGELERİYLE açıklayacağım. Devletin belgeleriyle. İlk belge, Edirne Cumhuriyet savcısının hakkımdaki FETÖ iltisakı olmadığına dair kararıdır.⬇️
2⃣16 Ekim’de evime gelen polisler avukatımı aramama bile önce müsaade etmeyip, hiçbir arama izinleri olmadan, yasal olarak hiçbir kaçma ihtimalim olmadığı halde ve çağırdıklarında geleceğimi bildikleri halde, evime gelmeleri yasal olarak mümkün olmayan bir usulde gelmişlerdir. Teslim aldıkları telefon ve bilgisayarımın şifresini hiçbir şeyden çekinmediğim gibi verdiğim halde, beni o akşam İstanbul emniyet müdürlüğüne götürdüler. Gece birkaç saat nezarethanede kaldıktan sonra ise Ankara’dan sırf benim için gelen bir ekip ile Ankara’ya emniyet kemeri bağlanmayan adeta karpuz taşımaya bile müsait olmayan bir araçta soğuk havada götürüldüm. Ankara’ya götürülürken benden habersizce yaptıkları diyaloglarda zaten operasyona start verilmesine neden olan kişinin kim olduğunu duymuştum. Gönül isterdi ki bu kişi bir kanun adamı olsun, bir hukukçu olsun. Derken Ankara’ya geldiğimde Ankara emniyetine götürecekleri araçta AYKIRI gazetesi editörü Furkan ve Muhbir editörü Kaan adındaki bir genç ve birkaç da diğer gençle (19 yaşlarında) karşılaştım. Bu gencecik milliyetçi çocuklar, operasyonu Akit gazetesinden Cumhurbaşkanlığı iletişim djital medya koordinatörü olan Aslan Değirmenci’nin @aslandegirmenci yaptığını öğrendiklerini belirttiler. Bunu nasıl öğrendiklerini sormama lüzum yoktu zaten araçta Ankara’ya getirilirken de bu ismi birkaç kez öndeki polislerden duymuştum. Bu insanların hepsi yabancı, mülteci ve kaçak göçmenlere dair twitler sebebiyle içeri alınmıştı. Evime gelen polislere de arama emrinizi gösterin diye her itirazımda bana TCK 216 halkı kin ve nefrete kışkırtmak ve TCK 217b yalan bilgiyi yaymak ile alakalı maddeleri kendi telefonlarındaki karınca duası gibi bir yazıdan gösteriyorlardı. Ortada bir arama emri, bir matbu kâğıt yoktu. Hukuk ya da hukuksuzluk evinize palas pandıras ayakkabılarını bile çıkarmadan giriyor, 11 yaşınızdaki oğlunuzun ve kalp hastası kayınvalideniz ve eşinizin önünde sizi en mutlu günlerinizden birinde götürüyordu.⬇️
3⃣2 gece de Ankara’daki nezarethanede tutuldum. Ne temiz çamaşır ne de bir temiz şiltesi olan, tuvaletleri sabunsuz bir ortamda 2 gece kaldım. Verilen çorbayı limonlu sandım ama ekşimiş ve kokmuştu. Verilen pilavın üzerinde pamuk gibi küfler birikmiş, içerisinde de kıskaçlı bir böcek geziyordu. Nohut yemeği de kokuyordu. Tuvalette sabun olmadığı için kullanmak da mümkün değildi. Ön dişleri olmayan bir polis memuru ise tüm bunların üzerine tuz biber ekti. Tam bulunduğum nezarethanenin önüne gelip “bacınızı s..kti sanki Suriyeliler, otur maaşını al… bela arıyonuz amuğagoyim” deyip önümden gitmesini de ayrıca beynime yazdım ki özgür kaldığım ilk anda duyurabileyim. Şu anda özgür kalalı 11 gün oldu ve geç de olsa duyurabiliyorum. Bu gecikmenin sebebini de anlatacağım⬇️
🇮🇱İsrail'i tek bir millet gibi görseniz de içerisinde birbirinden farklı ana 7 yahudi grup ile ufak 108 ayrı etnik ve kültür grubu mevcuttur. Aralarında tamamen Avrupalı ideolog ve kurucu halk Aşkenazlar olmakla birlikte savaşla alakasız milletler de bulunur. Biraz tanıyalım.
⬇️
Bunlar Aşkenazlardır. Eğitim oranları geriye doğru 5. nesilde bile (100 yıl) yüksektir. Siyonizm'in ilk kurulduğu ve ona ilk sahip çıkan gruptur. Türk, Alman, Macar,Rus ve Yahudi melezi bir topluluktur. Sarışın ve açık tenliler genelde bunlardır. Şu bölgelerde çokturlar.
⬇️
Bunların dedelerinin genelde hiçbiri boş tipler değildir. Ya bir dedesi ülkenin kurucu kadrosundandır ya da bir örgütün lideri, gençlik yapılanmacısı, ilk sinema tv kurucusu, ilk basın, hastane, kurucusu, üniversite hocaları vb. şeklindedir. En asil zümredir ve saygı görürler
⬇️
Enis Doko kötü birisi değil, sufi olduğunu da sanmıyorum ama sosyal meselelere duygusal bakıyor. Zannedersem fizikçi olarak sosyal mevzuları ve toplumların "din benimseme" süreçlerini fazla basit algılıyor. Şimdi size Endonezya gibi ülkelerin nasıl İslamlaştığını açıklayayım.⬇️
Her şeyden önce belirtmem gerekir ki bir dervişin Ortadoğu'dan Çinhindi'ne, oradan da Endonezya'ya ulaşacak ne imkanı ne coğrafya bilgisi vardır. Ama filmi yapılsa güzel olur o ayrı. Peygamber bile Endonezya gibi bir yeri bilmezdi ki ondan asırlar sonra türeyen sufiler bilsin.⬇️
Arkadaşlar bundan daha 100 yıl öncesine dek insanların bir yerden diğer yere gitmek için ihtiyacı olan şey KERVANLARDI. Yol uzadıkça gecelemeler de artardı ve kişi başına o develere veya atlara konacak malzeme yükü de... Kervanla bir yere gidecek kişi için günümüz parasıyla⬇️
Bazı Türk kabilelerini tanıyalım. Nerelisin? Eskişehir! Tatar mısın? Yok Manav. Mesleği sormadım köken nedir? Manav! Türklerde alçak bölgelere yerleşen kimselere denirdi Manav. Tarımla uğraşanlar Manav, hayvanla uğraşan ise Yörüktü. Biri eker, diğeri beslerdi. Burada yaşarlar
⬇️
Benzeri bir durum Almanlarda da vardır. Hochdeutsch yani Yüksek almanca ile Platdeutsch denilen ova almancası konuşulur. Onlar da düze yerleşen ve dağlık bölgelere yerleşenler gibi iki ana yerli milletten oluşurdu. Bu o kadar belirgindir ki haritada yeşil bölge ovalara bakınız ⬇️
Buraya yerleştikleri dönemde tarım topraklarında çalışmak üzere ilk gelen ve ovayı kapanlar bunlar oluyor. Bizans'a sebze ve meyve yetiştiriciliği yapan ve sonrasında Anadolu'daki verimli nehir kenarlarını ilk tutup göçebeliği bırakan toplum bunlar.%60'ında açık tenlilik hakim ⬇️
Zeka seviyesi ve devlete bağlılık arasında farklı ilişkiler söz konusu. Düşük zekada biri devlete sadık olabilirken devlete asi de olabiliyor. Sadakat ve asi olmak arasındaki çizgiyi göremiyorlar. Yani devlete sadık olduğunu düşünürken aslında o devletin altını oyabiliyorlar.⬇️
Birazdan konu ilginç bir yere gidecek. İQ seviyesi yükseldikçe ya da düştükçe bir manevi mefhuma sadakat için kriterlerimiz değişiyor. Bunu devletler için yapmamışlar manevi kavramlara bağlılık ve sadakat için yapılmış kimi çalışmalardan çıkardığım sonuçtur. Başlıyorum.⬇️
140 üzeri İQ seviyesinde iki tutunma noktası mevcut. Birisi amigdala yani beyindeki risk ve tehlikede hayatta kalma kısmının aktivasyonu ile karar değerlendirmesi ama çok uzak görüşlü bir amigdala bu yani adam öldükten sonraki neslinin, çocuğunun esareti ihtimaline bakıyor.
⬇️
Anadolu'daki Yunan bozgununun sebeplerinin analizi için Yunanistan'da 1922'de yüzeysel, 1927'de detaylı, 1932'de ise yabancı uzmanlara ihale ettirilen üç rapor hazırlanmış. Yunan bozgununun sebeplerini özellikle İngilizler incelemiş ve Yunan genel kurmayına sunmuş.⬇️
Bunlarla alakalı 1500 sayfa fotoğraf belge, fotokopi ve arşiv ile rapor var. Sonuç şu: Geldikleri coğrafyayı askeri olarak da olsa tanıyorlar ama tecrübe etmedikleri için büyük zorluklar yaşıyorlar. Buna dair uzun bir çalışma için şu anda vaktim olmadığından bu floodu yazıyorum⏬
Çünkü bu aralar meşgulüm. Kıymetli Selim @HarpCografyasi üstadımızın yaptığı çalışmalara yetişmese de bunu diğer cenahtan doğrulayacak onca enteresan şey yakaladım. Bunlar arasında özellikle Yunan'a saç baş yolduracak tarzda hareketler gözüme çarptı. En basitinden örnekler⏬