-Tecrübemiz var mıydı? Olağanüstü.
-Faylar biliniyor muydu? Kesinlikle, çizgi çizgi.
-Bilim zamanında uyardı mı? Hem de nokta nokta tespit. Bir tek gününü bildirmedi. Ki bunu yapmak olanaksız.
-Devlet biliyor muydu? Hem de nasıl.
-Hazır mıydık? Evet dediler; bakanlarıyla hükümet, başındakiyle devlet, AFAD, iletişim şirketleri...
-Malzeme var mıydı? Olağanüstü. Dünyanın en güçlü inşaat sektörlerinden biri. Orta Doğu, Doğu Avrupa, Kuzey Afrika'da aynı anda çalışabiliyor. En son Nou Camp'ın ihalesini aldı.
-Peki bunları kullanacak yeterli teknik eleman ve kol gücü var mıydı? 2-3 hafta önce, kış şartlarında bütün dünyaya harekat gücünü, teknik kapasitesini ıspatlamış, savaşa hazırlanan bir ordu.
Beni oraya götür diyen sayısız makine techizat kullanacak tecrübeli personel.
1999 depremini yaşayan ve siyaset ile ilgilenenler yalnız jeolojik fayları değil, sosyal fayları da nasıl kırdığına şahit oldular.
24 yıl sonra çok daha ağır bir depremin de çok daha ağır sosyal fayları kırdığını göreceğiz.
Siyasetçi bunu hissettiği için büyük bir kaos oluştu.
Kuşkusuz çok üzülüyoruz ama hayatın devam edeceğini biliyoruz.
Yaralar sarılacak, tekrar ayağa kalkacağız. İnsanın doğası bu.
Bu sefer en önemli fark gençler. Sosyal medya ile kurulan ağların gücü, yardıma koşmaları, kaynak toplamaları onları benim kuşağımdan çok ileri taşıdı.
Devleti tanıyan, organizasyonun, liyakatın önemini gören ve insanı önceleyen bir kuşak çok ağır bir eğitimden geçiyor.
Önümüzdeki seçimin; yapısı, vaatleri, beklentileri tamamen değişti.
Buna ayak uyduran siyasetçi sahnede kalır. 5 Şubat 2023'teki Türkiye ile şimdiki çok farklı.
Sayın, Ömer Abdullah Karagözoğlu.
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanı olarak, olağanüstü hâl koşullarında, depremzedelerin anayasal hakkı olan haberleşmeyi engellediniz. Ağır bir suçtur.
Kayıtlara geçmesi için aşağıdaki mesajlarımı gönderiyorum. @oakaragozoglu
Siyasetçinin kafasındaki Silahlı Kuvvetler imajının mutlaka çözülmesi gereken bir sorun olduğu belli. TSK son 40 yılda uzun ve çok zorlu sınavlardan geçti ama sonuçta ikame edilebilecek bir kurum olmadığı da ortada.
Peki ne kadar sürdüreceğiz bu korku/düşmanlık durumunu.
Naçizane ben de asker girsin diye onlarca mesaj attım, ne kadar okunduğu belli olmayan. Başında eski bir GKB olan MSB, Cumhurbaşkanı'ndan izin mi alamadı, kendi mi çekindi? Ne olduysa oldu, anca 30 saat sonra harekete geçebildi. O da kısmen.
99 depreminde Amiral kaybetmişlerdi.
Kuzey Deniz Saha komutanlığı çökmüştü. Hızla kendilerini toparladılar. Emir komuta ah vah izni vermedi. Ne yazık ki mesleğin gereği buydu.
Ha siviller için de iyi ki böyleydi. Harkete geçtiler. Arama kurtarmadan, yiyecek içecek işlerine, sağlık hizmetlerine kadar.
Bu kahreden olayın öğrettiği ilk şey devlet kurumlarının acilen hükümetten bağımsız sadece yargı denetimine açık hale gelmesi.
AFAD'a kızıyorum ama ekranda bir yetkilisi çıkıyor. Yetkisi ne kadar var? Olanları ne kadar anlatabilir? Sözü kime geçer? Belli değil. Koşturup duruyor.
Personeli canla başla çalışıyor ama elindeki teknik olanaklar ne düzeyde belli değil. Bu olanakları yaratacak kaynakları doğru yere harcamaya ne kadar yetkisi var? O da belli değil.
Kızılay ki dünyanın dört bir yanına yetişirdi, ortada yok. Hadi yönetim kötü, personel ne yapacak?
TRT öyle bir anlattı ki olanı biteni, her şey kontrol altında, düzenli. Sahadaki personeli bilmiyor muydu? Biliyordu ama ne yapacak?
Her şeyi gizler, olayı küçümsersen yardım da gecikir. Dünya ancak 2 gün sonra öğrendi felaketin boyutunu. Bu yardım belki de 24 saat içinde gelirdi
Kader, kısmet, şans, karma, ilahi adalet...
Benim inancım yok, inanana da lafım. Yalnız, oturup düşününce "Hayatta tek gerçek yol gösterici bilimdir" diyen kurucuya edilen hakaretler geliyor aklıma.
Sonra 1999 depreminde 50 yıllık beton sevici iktidarların yükünü üstlenen Ecevit.
Hastalığıyla, yaşıyla, alay edip beceriksiz diye nefret kustuğumuz Ecevit. Dinbaz birileri sormuştu "7,4 yetmedi mi?" diye. Kıbrıs fatihini lağıma sokup çıkarttık. Kabinesindeki namuslu bakan; banka krizi, borçları ödeyemeyen devlet utancı ile intihar etmeye kalkan Ecevit.
Yorgun ayakları ile deprem sahasındaydı Ecevit, geç kaldın diye küfürler yedi.
24 yıl 24 saat gibi geçti. Yalnız deprem vergileri değil, tüm hazineden trilyonlarca dolar buharlaştı. Depremler yaşandı. Her seçim öncesi yüzbinlerce sosyal(!) konut, kentsel dönüşüm sözleri verildi