İngiltere Dijital, Kültür, Medya ve Spor Bakanlığı'nın logosunu taşıyan ve 2018 yılında çevrimiçi olarak yayınlanan "BEŞİNCİ MOBİL İLETİŞİM 5G Planlaması – Jeo-uzamsal Hususlar: Planlayıcılar ve Yerel Yönetimler İçin Bir Kılavuz" belgesinde şöyle diyor :
Özelleştirme furyasında devletin TURBAN tesisleri haraç mezat satıldı kamu misafirhaneleri , dinlenme tesisleri gibi .
Hala da özel sermayeye peşkeş devam ediyor .
Bir avuç adam ülkenin zenginliklerinin üstüne çörekleniyor.
Piyasacı değil de kamucu yaklaşılsaydı sahille halkın irtibatını kesen dev otel bloklarının yerine tatil köyleri inşa edilirdi .
TURBAN işletmesi olarak hizmet ederlerdi.
Geçici #deprem konutu , çadır diye bir derde düşmeyebilirdik şu anda.
Her şeyini , en önemlisi sevdiklerini kaybetmiş yüzbinlerce insanımız perişan .
Oysa devlet anında barınma derdine derman olabilirdi.
O açıdan çadır ,konteyner,prefabrik stoku gibi etkili olmayan , pahalı ve toplumsal maliyeti yüksek tedbirler yerine tatil köyleri düşünülmeli.
Malesef böyle sapasağlam binalara "enerji kimliği" , ısı yalıtımı yönetmeliği dayatması yüzünden yasaklanması gereken mantolama yapıldı ve yapılmaya devam ediliyor.
Kolonlar,kirişler delik deşik .
Alkali-silika reaksiyonunun , beton kanserinin başlaması için yasal tedbir alındı.
Yapısal çatlakları gözle muayene şansı da ortadan kalkmış oldu mantolamayla.
Taşıyıcı iskeletin hasar alıp almadığını depremden depreme anlama imkanı var artık.
Geçen yazdım ama bir daha yazayım : Beton numunesi alıp test yaptırmak tek başına anlamsız bir veri.
PCR sahtekarlığı.
#Deprem öncesi de salgın ve ekonomik kriz bahanesiyle emlak spekülasyonu yapılıyordu.
Kiralar ve ev fiyatları arz fazlasına rağmen uçtu.
Üstümüze bindirilen sığınmacı , kaçak yasadışı yabancılar ,250 binlikler de fiyatlar kasıtlı yukarı çekildi.
Halkın endişelerini köpürtecekler.
Benzer bir #deprem yaşandığında aynı şeyleri tekrar tekrar yaşamamak için gereken tedbirler alınmalı.
Güvenli bina inşa etmek yetmez ; deprem , sel , savaş vb. sonrası elektrik,iletişim,doğalgaz,su şebekesi çöktüğünde binalar hala işleyebilir olmalı.
Odun-kömür sobası kurulabilen , ocağı-şöminesi olan , ateş yakılabilen ; asansör - hidrofor - suni aydınlatma - suni havalandırma olmadan çalışan , inilip çıkılabilen insan ölçeğinde binalara geçilmeli.
Çok katlı yapılaşma olacaksa bile 1+3 kattan yükseğine izin verilmemeli.
Bodrum ve yarı-bodrum iş yeri , konut , depo vs de olamaz.
Kiraya da verilemez , satışı da yapılamaz.
Elektrik-internet bağımlısı fişi çekilebilen e-devlet uygulamalarını da ortadan kaldırmak gerek.
Binaların ayakta kaldığı kabulünü yapsak bile uyap,medula , e-reçete vs çalışmaz!
2002 yılında belediye dozerleri dayanıp bir gecede yıkılan Selçuklu yapısı Denizli Ulu Camii'nde milli mücadeleyi başlatan Müftü Ahmet Hulusi Efendi'nin hutbesini anımsamak lazım şimdi.
"Silahımız olmaya bilir,topsuz – tüfeksiz sapan taşları ile de düşmanın karşısına çıkacağız."
" İstiklal aşkı, vatan sevgisi hassasiyet şuurumuz ile kalbimizdeki iman ile mücadelemizin sonunda zaferi kazanacağız. Bu uğurda canını verenler şehit, kalanlar gazilerdir. Bu mutlak olarak cihad-ı mukaddestir. "
"Sizlere vatanımızı düşmana teslim etmenin çaresiz olduğunu söyleyenler, düşman esareti altında olanlardır. Onlar irade ve kararlarına sahip değillerdir. Bu vaziyette onların emri ve fetvası aklen ve şer’an caiz, makbul ve muteber değildir. "
"99 Gölcük depreminin ardından çıkarılan yönetmelikte elektrik trafolarının betona sabitlenmesi gerekliliği belirtilip, zorunluluk haline geldi. Uygulamada ise bu zorunluluğun yerine getirilmediği"
Şu an tek sorun deprem değil,aynı zamanda 4G - 5G.
Aslında devletin belediyeler ve il özel idarelerinde tip proje havuzu var. Veya vardı onu da yok etmedilerse.
Kendi evinizi borca girmeden yaptırmanız mümkün.
TOKİ'de , apartmanda bok gibi bir hayat sürmek zorunda değilsiniz .
Küçük beldelere yerleşin.