Malesef böyle sapasağlam binalara "enerji kimliği" , ısı yalıtımı yönetmeliği dayatması yüzünden yasaklanması gereken mantolama yapıldı ve yapılmaya devam ediliyor.
Kolonlar,kirişler delik deşik .
Alkali-silika reaksiyonunun , beton kanserinin başlaması için yasal tedbir alındı.
Yapısal çatlakları gözle muayene şansı da ortadan kalkmış oldu mantolamayla.
Taşıyıcı iskeletin hasar alıp almadığını depremden depreme anlama imkanı var artık.
Geçen yazdım ama bir daha yazayım : Beton numunesi alıp test yaptırmak tek başına anlamsız bir veri.
PCR sahtekarlığı.
#Deprem öncesi de salgın ve ekonomik kriz bahanesiyle emlak spekülasyonu yapılıyordu.
Kiralar ve ev fiyatları arz fazlasına rağmen uçtu.
Üstümüze bindirilen sığınmacı , kaçak yasadışı yabancılar ,250 binlikler de fiyatlar kasıtlı yukarı çekildi.
Halkın endişelerini köpürtecekler.
Bilmem kaç senesinden önce yapılmış binalar diye vurgulanmasının sebebi sizi düşünmeleri değil.
Nizami yapılmış , imarlı bölgelerde o tarihte kat izinleri düşüktü.
Şu an şehirlerin nispeten az katlı semtlerini temsil ediyorlar.
Mesela 3 kat , 4 kat , 5 kattır.
Arsa peşindeler.
En tipik örnek Kadıköy .
Altyapın aynı , arsalar aynı .
Yenilediler de ne oldu ?
4 katlı 5 katlı apartmanlar 10-20-30 kata çıktı.
Nüfus da katlandı.
Suyun yok , yolun yok , doğalgazın yok , atık tesisin yok , lağımın yok ,otoparkın yok .
Var da bu kapasiteye göre hesaplanmamış.
Ne yapıyorsun bu durumda ? Avrupa'nın en büyük çöp yakma tesisini inşa ettim deyip sırıtıyorsun.
Taa Bolu'nun , Kırklareli'nin su kaynaklarına el atıyorsun veya Sakarya'da Melen Çayı'na gövdesi çatlayan barajı inşa ediyorsun ki o da yıkılacak , hesabı sorulmadı hala.
E bu yık-yap sürecinde bir taraftan moloz , enkaz çıkıyor .
Üstüne bir de yeni bina için hafriyat yapıyorsunuz .
Bunu nereye dökeceksiniz ?
Götürüp deniz dolduruyorsunuz , göl , dere yatağı dolduruyorsunuz .
Size meydan , yürüyüş yolu yaptık , öyle bir şahane ki.
Uff.
Düzen bu.
2 yarımadası , 1 haliçi , 2 lagünü olan şehirde ayağınızı suya sokacak sahil kalmadı neredeyse.
Şehrin derelerinin üstünde yol var , bina var.
Küçükçekmece Gölü gibi önemli bir tatlı su rezervuarı kullanılamaz durumda.
Düşünebiliyor musunuz şehrin son kumsallarından birinin üstüne dolgu yapıldı.
Bakın burası kamu arazisiydi.
Devlete aitti .
Şu plaj kullanılmasın , halk satışa ikna olsun diye hususi lağım akıtıldı sahile.
İstisnasız bütün partilerin yediği haltlardan biri bu .
Ya betonluyorlar ya moloz , hafriyat döküyorlar ya da lağım akıtıyorlar.
Deniz , göl , dere farketmiyor .
Halkın irtibatı kesiliyor.
İmar izinlerini patlatıp nüfusu katlayınca başka ne oluyor ?
Emlak fiyatları yükseliyor .
Semtin kendi yağında kavrulan sakinleri için hayat cehenneme dönüyor.
E dükkan kirası bile başlı başına maliyet .
Mal ve hizmetler pahalanacak elbette.
Aynı semtte oturup faydalanamazsınız.
Şehrin uzak köşelerine sürgün gideceksiniz .
Size ortalıkta gözükmeyin diye fare muamelesi yapacaklar , yerin altından karanlık küf kokulu dehlizlerde seyahat müjdesi verecekler .
Dünyanın en verimsiz , en pahalı yol yapısı #metro'ya para gömecekler.
Bu işin ucuz çözümü de var bu işleri yapanlara göre : Ülkeye sığınmacı , mülteci , kaçak yasadışı yabancıları yığmak.
Senin çocuğun da işsiz kalıversin , sen de iş bulmayıver .
Gizli işsiz ol ;kasiyer ,kapıcı, motokurye , avm bekçisi , özel güvenlik ol.
Senin tutunamadığın semte de ışık evleri açsınlar , 20-30 kişi bir arada kirayı ve masrafları bölüşsün .
Afganlı , Suriyeli çalıştırsınlar .
SSK yok , iş güvenliği uzmanı ve iş yeri hekimi derdi de yok.
Devlet hazinesinden de fonlanıyor elemanlar.
Geçinip gidersiniz .
Sizi kim ne etsin ?
Yolda sokakta düşüp kalsanız , hastane önünde yığılsanız ayağıyla bile dürtüp bakmayacak insanlar #mRNA deneyine kobay olun diye canla başla çalışmadı mı ?
O da mı uyandırmadı ?
Bütün partiler söz birliği etmedi mi ?
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Özelleştirme furyasında devletin TURBAN tesisleri haraç mezat satıldı kamu misafirhaneleri , dinlenme tesisleri gibi .
Hala da özel sermayeye peşkeş devam ediyor .
Bir avuç adam ülkenin zenginliklerinin üstüne çörekleniyor.
Piyasacı değil de kamucu yaklaşılsaydı sahille halkın irtibatını kesen dev otel bloklarının yerine tatil köyleri inşa edilirdi .
TURBAN işletmesi olarak hizmet ederlerdi.
Geçici #deprem konutu , çadır diye bir derde düşmeyebilirdik şu anda.
Her şeyini , en önemlisi sevdiklerini kaybetmiş yüzbinlerce insanımız perişan .
Oysa devlet anında barınma derdine derman olabilirdi.
O açıdan çadır ,konteyner,prefabrik stoku gibi etkili olmayan , pahalı ve toplumsal maliyeti yüksek tedbirler yerine tatil köyleri düşünülmeli.
Benzer bir #deprem yaşandığında aynı şeyleri tekrar tekrar yaşamamak için gereken tedbirler alınmalı.
Güvenli bina inşa etmek yetmez ; deprem , sel , savaş vb. sonrası elektrik,iletişim,doğalgaz,su şebekesi çöktüğünde binalar hala işleyebilir olmalı.
Odun-kömür sobası kurulabilen , ocağı-şöminesi olan , ateş yakılabilen ; asansör - hidrofor - suni aydınlatma - suni havalandırma olmadan çalışan , inilip çıkılabilen insan ölçeğinde binalara geçilmeli.
Çok katlı yapılaşma olacaksa bile 1+3 kattan yükseğine izin verilmemeli.
Bodrum ve yarı-bodrum iş yeri , konut , depo vs de olamaz.
Kiraya da verilemez , satışı da yapılamaz.
Elektrik-internet bağımlısı fişi çekilebilen e-devlet uygulamalarını da ortadan kaldırmak gerek.
Binaların ayakta kaldığı kabulünü yapsak bile uyap,medula , e-reçete vs çalışmaz!
2002 yılında belediye dozerleri dayanıp bir gecede yıkılan Selçuklu yapısı Denizli Ulu Camii'nde milli mücadeleyi başlatan Müftü Ahmet Hulusi Efendi'nin hutbesini anımsamak lazım şimdi.
"Silahımız olmaya bilir,topsuz – tüfeksiz sapan taşları ile de düşmanın karşısına çıkacağız."
" İstiklal aşkı, vatan sevgisi hassasiyet şuurumuz ile kalbimizdeki iman ile mücadelemizin sonunda zaferi kazanacağız. Bu uğurda canını verenler şehit, kalanlar gazilerdir. Bu mutlak olarak cihad-ı mukaddestir. "
"Sizlere vatanımızı düşmana teslim etmenin çaresiz olduğunu söyleyenler, düşman esareti altında olanlardır. Onlar irade ve kararlarına sahip değillerdir. Bu vaziyette onların emri ve fetvası aklen ve şer’an caiz, makbul ve muteber değildir. "
"99 Gölcük depreminin ardından çıkarılan yönetmelikte elektrik trafolarının betona sabitlenmesi gerekliliği belirtilip, zorunluluk haline geldi. Uygulamada ise bu zorunluluğun yerine getirilmediği"
Şu an tek sorun deprem değil,aynı zamanda 4G - 5G.
İngiltere Dijital, Kültür, Medya ve Spor Bakanlığı'nın logosunu taşıyan ve 2018 yılında çevrimiçi olarak yayınlanan "BEŞİNCİ MOBİL İLETİŞİM 5G Planlaması – Jeo-uzamsal Hususlar: Planlayıcılar ve Yerel Yönetimler İçin Bir Kılavuz" belgesinde şöyle diyor :
Aslında devletin belediyeler ve il özel idarelerinde tip proje havuzu var. Veya vardı onu da yok etmedilerse.
Kendi evinizi borca girmeden yaptırmanız mümkün.
TOKİ'de , apartmanda bok gibi bir hayat sürmek zorunda değilsiniz .
Küçük beldelere yerleşin.