"Kentsel dönüşüm" şeyi başka ülkelerde bizdeki gibi birinin mülküne çökelim , tapusunu elinden alalım ,suyunu elektriğini kesip zorla çıkaralım da bizim müteahhitler 20 30 kat bina diksin , mal sahiplerini de borçlandıralım şeklinde zorbalıkla yürümüyor.
İspanya'dan bahsedeyim biraz.
İspanya'da yardım, sübvansiyon veya işsizlik ödeneği verilmesi için referans olarak kullanılan bir endeks var 2004'ten beri : IPREM ( Çoklu Etki Kamu Gelir Göstergesi veya Çok Boyutlu Kamu Gelir Göstergesi diye çevireyim bunu , daha doğru olur) .
Asgari ücret yerine bunu referans alıyorlar , çünkü asgari ücret kişilerin çalışma ortamında bulunduğu ,sosyal güvencesi olduğu varsayımına dayalı bir değer.
Kentsel ve kırsal, ıslah ve yenileme programı var şu an.
Aynı bölgede daha önce yıkılan binaların ve meskenlerin yerine yapılacak bina ve meskenlerin inşaat işlerini finanse etmek için yol aranmış.
Emlak spekülasyonu aslında had safhada .
Satılık ve kiralık emlak fiyatları çok şişkin.
Nüfusu onyıllardır artmayan ülkede inşaat sektörünü elinde tutan bir avuç müteahhit firma kâr etmeye devam etsin diye yabancılara mülk satışı , ülkeye sığınmacı-mülteci doldurma devam ediyor.
Ortalama bina maliyeti 2022 için 1000 avro/m2 , yıkıp yenilenecekse 1100-1150 avro/m2 civarı ülkede.
Bir antrepo falan inşa edecekseniz de 300 avro / m2 gibi .
Binanın niteliğine göre değişiyor.
Arsa fiyatları Bask bölgesinde 250 avro/m2 , Kastilya La Mança'da 85.. değişken.
Kentsel ve Kırsal Dönüşüm ve Yenileme programı, yıkılan bir evin yerini alacak başka bir evin inşasını 30.000 avroya kadar sübvanse ediyor.
Mesela Galiçya'da müstakil , tek hanelik evler için proje ve uygulama desteği de var, 25.600 avroya kadar hibe var mülk sahiplerine.
Halkın ensesinde boza pişirmek yerine katkı sağlıyorlar , teşvik ediyorlar.
Boşaltılmış kırsalı canlandırmaya çalışıyorlar.
Dedim ya en azından kağıt üstünde böyle.
Yoksa Sulukule çingenelerine yapılan kentsel dönüşüme benzeyen çok örnek var orada da.
Tozkoparan ,Tokatköy gibi .
Aniden kimsenin kentsel dönüşesi yok yani.
Küresel küresel takılıyorlar.
Yeni trend bu.
1999 öncesi yapılmış bina şeyine çok takılmayın bu arada.
Eski yapılarda asıl riskli olanlar yap-satçı tayfanın imalatı.
Kendi binasını kendi yaptıran , kooperatif kuranlar çoktu.
İnsanların kendi oturacakları - aile apartmanları - binalarda malzemeden çaldığını varsaymamak lazım.
99 milat olacaksa tarihi binalar ve anıtlar da 1999 öncesi inşa edildi.
Ne yapalım koca koca imparatorluk devri eserlerini de yıkıp yenileyelim mi ?
Haliyle sakin olun.
Evet betonarme uzun ömürlü değil .
Kendi doğasından kaynaklı alkali-silika reaksiyonu kaçınılmaz.
Bir dönüşüm olacaksa halkı müstakil , az katlı ve bahçeli konutlara yerleştirmek yönünde olacak .
Beton tabutlara yerleştirerek değil.
Kendi başına çaresiz bırakarak da değil.
Zorbalıkla , aşağılamayla , hakaretle tapulu mülküne çökerek de değil.
Kamulaştırırsınız , eşek yükü vergi almayı bildiğiniz gibi konutunu ve işyerini bedelini öder alırsınız çok düşünüyorsanız insanları.
Aniden filan firmaya ihaleniz gelmez.
Tarım arazisi diye yaygara koparacağınıza halka arsa sağlayın , banliyölere ve köylere göçmelerini temin edin.
İnsan gibi yaşamak her Türk'ün hakkı .
Bu nasıl gözü dönmüşlük , nasıl bir kâr hırsıdır ki insanlar evlerinden güneşin ve ayın doğuşunu batışını göremiyor , şerefeye çıkan müezzini bekleyemiyor ?
İnsanlık dışı bir yapı çevresi inşa edip hoparlörle eza vere vere ezan okutmak nedir işitilebilsin diye?
Kuş yok , meyve ağacı yok .
Kelebek yok .
Arı yok .
Çimen yok .
Soba kuramazsın , ateş yakamazsın.
Türkü söyleyemezsin.
Sabah TOKİ kümesinden çık , plazada kümese gir , akşam dön TOKİ kümesine.
Üstüne de banka kredisi borcu öde , kira öder gibi aidat öde.
Şehir bu mu ?
Yaşamak bu mu ?
Uygarlık bu mu ?
Bu toplum nasıl yükselecek bu yapı çevresinde ?
Kent kültürü deyince bir bok anlamıyorlar.
Büyük yıkım yaşayan #Hatay kışlık yoğurdu desem hiçbir fikri yok TOKİ planlayanların.
Hatay'da kışlık yoğurt süzüldükten sonra pişirilir , soğutulur ve tuzlanıp saklanır.
Van'da sadece süzülür , pişirme işleminden geçmez.
Kim bilecek ?
Gelecek kuşaklara kim aktaracak bunu ?
Bu incelikler , süzülmüşlükler nasıl korunacak ?
Ha Suudiler Ecyad Kalesi'ni , Türk Revakları'nı yıkmış yerine saat kulesi , zamzam tover kondurmuş ha toki yapmışsınız.
Kapatılan belde belediyelerinin tamamını açın , köylerin statüsünü iade edin.
Büyükşehir/ bütünşehir yasasını ortadan kaldırın.
Belediyeler üstlerine vazife olmayan işlerle uğraşmasınlar.
Halk kendi evini kendisi yapabilsin geleneksel tekniklerle.
Anlamayan mimar mühendis bulur.
Yapacağınız sadece köylerde ,kırsalda betonarme bina yapımını yasaklamak .
Apartman yaptırmayacaksınız. Yapılmış olanı da yıktıracaksınız.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Yapı denetimi şirketleri , sertifikalar , belgeler de böyle .
Beton numunesi testleri de.
Kendi deprem tedbirinizi niye almadınız diye rahatça konuşmaları boşa değil.
İşin gerçeği bu imar yönetmelikleri çöp , bir çeşit ritüel.
Betonarme , çelik veya taş , tuğla , ahşap , kerpiç ne ise her türlü yapıda fizik ve kimya kuralları işliyor.
Bunu da tutup yönetmeliğe hapsedemiyorsunuz.
Kimsenin sağlam yapıyla veya düzgün tasarımla uğraştığı yok .
Süreç tersine döndü.
Herkes imar yönetmeliğine uyma derdinde.
Bu bina nasıl ayakta kalır , içinde nasıl yaşanır diye dertlenmiyoruz.
Yangında ne olur , selde ne olur veya heyelanda ne olur ?
Altyapı çökerse , elektrik-doğalgaz-iletişim kesilirse bu bina kullanılabilir mi veya hastası, yaşlısı,çocuğu nasıl kullanacak yok bu yapım sürecinde.
Eski hesapta Aleix Saló'nun bu videosunu koymuştum aslında.
Bizim başımıza gelenlerin de özeti bu.
Şu anda nüfusu onyıllardır düşen İspanya'da da konut krizi var.
Avrupa'da kırsalı en çok ve en hızlı boşaltılmış ülke.
Büyük sermaye çok kazanmaya devam etsin diye yabancılara mülk satışı tam gaz.
Mülteci ve sığınmacılar da ülkeye doldurulmaya devam ediyor.
Emlak fiyatları tavan yapmış durumda.
Nüfus kent alanına hapsedilmiş ,doğurganlık hızı düşürülmüş.
Yaşlanan,dinamizmini kaybetmiş bir toplum.
Üstüne de küreselcilerin cinsiyetsizlik , LGTB propagandası bindirildi.
Tam gaz devam ediyor .
Cinsiyet değiştirme adı altında çocukların bile üreme yeteneği ellerinden alınsın , hadım edilsinler diye canla başla çalışıyorlar.
AFAD sahilden uzak durun, tsunami olabilir diye uyarı yapmış.
Deprem yaraları sarıldıktan sonra sahilleri gözden geçirmemiz gerek.
Kıyı Kanunu'na aykırı yapılar temizlenmekle kalmamalı , şöyle 300-500 metrelik şerit boşaltılmalı.
Denize dolgu yaparak , kazık çakarak , beton bloklar veya kayalar atarak , beton bariyerler koyarak olmaz bu iş.
Makilikler , sazlıklar, çalılıklar ve ağaçlar ters akıntıya karşı alınabilecek en etkin ve en ucuz tedbir.
Dere boylarına da kavak ve söğüt gibi ağaçlar dikilmeli .
Hem atık temizlemek , hem taşkınları önlemek için .
1999 Gölcük Depremi sonrası anlatılan hikayenin tersine fenni mesuliyet mimar ve mühendislerin elinden çıktı.
Büyük sermayeye teslim edildi.
Denetim , o belgesi , bu belgesi , puantaj , sertifika diye diye oldu bu iş.
Türkiye'de malesef şu an onbinlerce mimar, mühendis , şehir plancısı işsiz.
Bu sertifika ve denetim hezeyanı içinde hem de.
Her şantiyede bir şantiye şefi yok.
Kasım 2022'de lutfen yönetmelik değişti de artık aynı anda 5 değil 4 şantiyeye bakılabilecek.
E bolca mimarlık-mühendislik bölümü de açıldı.
Mezun da verdiler .
Dünya Bankası , İMF , AB-D tavsiyeleriyle emek esnetildi.
İş bulursanız kötü çalışma koşullarına , eziyete , yolsuzluğa , hırsızlığa , sahtekarlığa itiraz etme direnciniz kırıldı ; yerinize adam mı yok?
Özelleştirme furyasında devletin TURBAN tesisleri haraç mezat satıldı kamu misafirhaneleri , dinlenme tesisleri gibi .
Hala da özel sermayeye peşkeş devam ediyor .
Bir avuç adam ülkenin zenginliklerinin üstüne çörekleniyor.
Piyasacı değil de kamucu yaklaşılsaydı sahille halkın irtibatını kesen dev otel bloklarının yerine tatil köyleri inşa edilirdi .
TURBAN işletmesi olarak hizmet ederlerdi.
Geçici #deprem konutu , çadır diye bir derde düşmeyebilirdik şu anda.
Her şeyini , en önemlisi sevdiklerini kaybetmiş yüzbinlerce insanımız perişan .
Oysa devlet anında barınma derdine derman olabilirdi.
O açıdan çadır ,konteyner,prefabrik stoku gibi etkili olmayan , pahalı ve toplumsal maliyeti yüksek tedbirler yerine tatil köyleri düşünülmeli.
Malesef böyle sapasağlam binalara "enerji kimliği" , ısı yalıtımı yönetmeliği dayatması yüzünden yasaklanması gereken mantolama yapıldı ve yapılmaya devam ediliyor.
Kolonlar,kirişler delik deşik .
Alkali-silika reaksiyonunun , beton kanserinin başlaması için yasal tedbir alındı.
Yapısal çatlakları gözle muayene şansı da ortadan kalkmış oldu mantolamayla.
Taşıyıcı iskeletin hasar alıp almadığını depremden depreme anlama imkanı var artık.
Geçen yazdım ama bir daha yazayım : Beton numunesi alıp test yaptırmak tek başına anlamsız bir veri.
PCR sahtekarlığı.
#Deprem öncesi de salgın ve ekonomik kriz bahanesiyle emlak spekülasyonu yapılıyordu.
Kiralar ve ev fiyatları arz fazlasına rağmen uçtu.
Üstümüze bindirilen sığınmacı , kaçak yasadışı yabancılar ,250 binlikler de fiyatlar kasıtlı yukarı çekildi.
Halkın endişelerini köpürtecekler.