TARİH OKUMAYI SEVERLER İÇİN
BURSA BÖLGESİNE TÜRKLERİN İLK GELİŞLERİ
Müslümanlar ilk kez, Abbasiler (Harun Reşid) döneminde Bursa’ya kadar gelmişti. 955 yılında ise Halep’teki Hamedanlılar, Bursa’yı ele geçirip 23 yıl boyunca Bursa’ya egemen olmuşlardır.
Türklerin Bursa bölgesine ilk kez 1081 yılından sonra geldikleri görülüyor.
İznik, 1081-1097 yıllarında Anadolu Selçuklu Devleti’nin başkentliğini yapmıştı. 1097 yılında ise bölge, Haçlı Savaşları’na sahne oldu. İznik Haçlıların eline geçti.
Alexias Kommenos’un döneminde (1097) düzenlenen bir seferle Türkler, ilk kez Bursa’yı ele geçirmişti.
Bu savaşlar sırasında İstanbul’da Latin Hükümeti kurulunca, Bizans İmparatorluğu’nun başkenti İznik oldu. 1204 yılında Theodor Laskaris’in kurduğu İznik Bizans İmparatorluğu,
1261 yılına kadar varlığını sürdürdü.
Latinler İstanbul’u işgal ettikleri zaman Bizans prensleri bu yeni düşmanın elinden kurtulmak için Müslüman yöneticilerle işbirliği yaparak Bursa’yı ele geçirdiler. 1214 yılına kadar Rumların elinde kalan Bursa,
Müslümanlara karşı direnişte halkın gösterdiği isteksizlik nedeniyle imparator II. Andronikos’un gazabına uğradı.
Halkın büyük bölümünün malları yağma edilerek içlerinden bazılarına sürgün ve idam cezası verildi. II. Andronikos,
Latinleri yenerek imparatorluğu tanımalarını sağlayıncaya kadar Bursa’yı bu şiddet yöntemi ile elde tutabildi.
Beylik’ten Devlet’e (Osman Gazi Devri 1299-1324)
Osman Bey 1308 yılında Bizans tekfurlarının birleşmiş ordularını Dimboz/Erdoğan köyü yakınlarında perişan edince,
Bursa önlerine gelmişti. Bu tarihten sonra Bursa’yı kuşatarak gözlemek amacıyla biri Kükürtlü Hamamı karşısında, Ak Timur’u komutasında, diğeri eski Mollaarap Okulu yerinde, Balaban Bey komutasında iki kule yaptırmıştı. Bursa’nın arkasını güvenlik altına almak için 1325 yılında
Orhaneli Kalesi fethedilince tekfur çaresiz kaldı.
1326 tarihinde Bursa’yı Orhan Bey’e teslim etti. Böylece Bursa, bir bakıma kılıçla değil, “vire” olarak anılan biçimde teslim yoluyla Türklerin eline geçmiş oldu.
O dönemlerde top ve tüfek olmadığından kaleleri düşürmek için kullanılan en önemli savaş taktiği kaleleri kuleler vasıtasıyla gözetim altına tutarak giriş ve çıkışı engellemekti.
Böylece kale halkını aç bırakarak, suyunu keserek kentler kan dökmeden ele geçiriliyordu.
Bursa’nın ele geçirilmesinde de “vire” denilen bu metot uygulanmış, aç ve susuz kalan halk tekfura karşı ayaklanmış ve şehir kan dökülmeden Osmanlılara teslim edilmişti...
PTT müfettişliği yaptığı dönemde, PTT Müdürlüğünü teftiş etmesi gerekir. Daha önceki yazışmalardan, PTT müdürünün bir hastasının olduğunu hatırlar. Teftişe gitmeden önce o yazışmaları bir kez daha gözden geçirir.
Teftiş sonucu, kasanın 25 lira açık verdiğini görür. Müdür kızarır, bozarır; ama söyleyecek bir söz de bulamaz. Açıklaması yoktur. Osman Nihat müdüre,“ Sayımda hata yapmış olabiliriz. Mal Müdürünü al gel de, kasayı bir de o saysın." der.
Müdür, şaşırır; ama çaresiz mal müdürünü çağırır. Mal Müdürünün yaptığı sayımda para tamam çıkar. Osman Nihat de, teftişini tamamlar ve müdüre teşekkür ederek ayrılır. Müdür şaşırmıştır. Bir şeyler demek ister, ama beceremez.
İstanbul'da 10 Eylül 1509'da meydana gelen ve binlerce kişinin hayatını kaybettiği depremden sonra, İkinci Bayezid şehrin değişik bölgelerinde çok sayıda kuyu açtırmıştı. "Düdüklü tencere modeli" bu kuyularla,
yerkürenin basıncının bir deprem yaşanmadan dışarıya çıkartılması amaçlanıyordu.
Bir deprem kuşağının üzerinde yer alan İstanbul şehrinde, geçmiş yüzyılların unutulmayan depremlerinden biri 10 Eylül 1509'da meydana gelen ve adına "küçük kıyamet" denen depremdir.
Sarsıntıda, o çağda 160 bin kişinin yaşadığı İstanbul'da 5 bin kişi ölmüştü.
Eski deyimle "zelzele" veya "hare-ket-i arz", İstanbul halkının yakından tanıdığı bir doğa olayıdır. Genellikle her otuz yılda bir meydana gelen yer sarsıntıları yaptığı büyük tahribata rağmen
BİR BAŞARI HİKAYESİ...
--KOLSUZ AGOP DİYE BİRİ !!!...
Agop’un babası Kirkor Kotoğyan, 1911 doğumlu. 1915 yılında, henüz dört yaşındayken babasını kaybetmiş.
Kirkor Bey, 25 yaşındayken Yozgat’ın İğdere Köyü’nde yaşayan Makruhi Hanım’la evlenmiş.
Aile 1938’de İstanbul’a gelmiş ve Samatya’ya yerleşmiş. Bir yıl sonra da ilk çocukları Agop, dünyaya gelmiş...
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin Cerrahpaşa’daki hastanesinde doğmuş.
Dünyaya gözlerini açtığı, ilk görüntüleri, ilk sesleri duyduğu bu
hastane ile ömür boyu sürecek kader birliği de böylece başlamış.
Babası Kirkor Bey, inşaatlarda kalfa olarak çalışır, annesi de Samatya yakınlarında bir fabrikada işçilik yaparmış.
Çok yoksullarmış. Küçük Agop, Samatya Sahakyan Ermeni İlkokulu’na başladığı yıl,
BU BİLGİ NE KADAR DOĞRU BİLEMEDİM.
Osmanlı dönemi İstanbul deprem kuyuları
14 Eylül 1509 günü gecesi, İstanbul’da büyük bir deprem olur. Birkaç dakika süren ilk büyük sarsıntının ardından; bir aydan fazla süre, her biri bir büyük deprem gibi, artçılar meydana gelir.
Ancak; bir rivayete göre: Padişah II.Beyazıd; İstanbul sur içinde, 400 den fazla derin kuyu kazdırır. Bu şekilde, sarsıntıların tahribatı önlenir.
Tarihçiler; bunun, halkın tedirginliğini almak için yapıldığını söylerler. Oysa, Padişah II.Beyazıd, torunu
Kanuni Sultan Süleyman döneminde inşa edilen Süleymaniye Camiinin çevresinde de; birçok kuyu açtırmıştır ki, bunların adı “deprem kuyuları” olarak anılır.
Aradan yüzyıllar geçer ve 1999 yılında, bölgeyi büyük ölçüde etkileyen depremde; Türkiye peş peşe sarsılır.
Prezervatifler negatif evrime yol açtı. Akıllı insanlar doğum kontrolü yaptığı için, daha da azalırken, aptaIIar kontrolsüz bir şekilde çoğaldı!
Bu ülkede okullarda zorunlu 'DÜN' dersi verilmeli, çabuk unutuyoruz.
100 yıl önce "Beni Türk hekimlerine emanet ediniz" diyen bir anlayıştan "giderlerse gitsinler" diyen bir anlayışla karşı karşıyayız. Daha neler göreceğiz.
Biri emlak zengini iken diğerinin
kendini asması
Bir bebeğe doğar doğmaz tektaş yüzük alıp, diğerinin mama bulamaması
Günde 2 saat calışan imamın 18 Bin TL alıp, 12 saat çalışan işçinin 8500 TL alması
Bunlar Allah'ın imtihanı değil kulun adaletsizliği.
Akp'nin %97 oy aldığı Urfa'nın Harran ilçesinde üniversite mezunu %3
Akp'nin %3 oy aldığı Tunceli'de üniversite mezunu %97
Twit bu kadar.
🇹🇷KURTULUŞ MÜCADELESİ Böyle Başldı İşte..
ELDE Yok AVUÇTA Yok....
Ama Türk Milleti Hiç Yılmadı.....
Ve Yılmakta Bilmediler...
🇹🇷İNSAN DA Derin YARA AÇILDIĞIN DA
VUCUT HÜCRELERİ O Yarayı Kapatmak İçin Bir Araya Gelirler....
Eğer VUCUTTAKİ HÜÇRELER
Bunu YAPMAZLARSA Vucudun Öleceğini Bilirler..
🇹🇷Onun İçin VUCUTTAKİ HÜÇRELER Birlik Ve Beraberlik İçin de VUCUTTAKİ YARAYI Kapatırlar....
Çünkü VUCUTTAKİ HÜCRELER...
Vucudu VATAN Bilirler...
Ve VATANSIZ Yaşanmacağını Bilirler..
🇹🇷Yüz Yıl Önce ...
Empaliyzim Devletleri Tarafın da Başta İSTANBUL Olmak Üzere .....
YURDUN Dört Bir Tarafına İŞGAL Edenlere Karşı KURTULUŞ Mücadesini Başlatmıştır...
🔹️Yüz Yıl Önce SAKARYA Meydan Savaşın da Çekilen Bir Fotoraf Karesi🔹️